homo sapiens ,latince akilli insan anlamina gelir. doganin en gelismis ama bir o kadar , ona en cok zarar veren varliklarindan biridir. insan aklının temeli bilinçtir. bu bilinç insanın kendisi ve çevresi ile ilişkisini düzenlemesini sağlar.insanı diğer canlılardan ayıran temel özellik olarak bilinci kabul edebiliriz. insan ayrıca özgür iradeye ve zaman bilincine de sahiptir. insanin cevresine zarar verme olgusu yuzunden , dunyadaki olusum bir zaman ya sona erecektir , ya da bilgisayara format atilmasi gibi ilk cag ortamina donecektir. dikkatli olunmak gerekir.
Oedipus'a sfenksin sorduğu sorunun yanıtı olan canlı...
O hangi yaratıktır ki bir süre iki ayak üzerinde, bir süre üç, bir süre de dört ayakla yürür ve de, doğa yasalarına aykırı olarak, ayakları en çok olduğu zaman güçsüzdür?
en son ne zaman büyük bir ateş yaktığını, rafine olmayan bir şey yediğini, ekransız bir gün geçirdiğini, delice bağırdığını, deodorant/krem gibi zımbırtılar kullanmadığını, vücudundaki yaralara ya da ağrılara kimyasal uygulamadan geçmesini beklerken, hoş, küçük sızılar yaşadığını, toprağa bastığını unutmuş; steril bir köle hayatı yaşadığının farkına varırken izlediği 'siz buna değersiniz' temalı reklamlarda kendini kaybetmiş organizma.
fiziksel ihtiyaçlarıyla, duygusal ihtiyaçlarını akıl yoluyla çözmeye çalışan ve devamlı ikilemde kalan, muhtaçlığa mahkum, yaşamak için tüketmek zorunda olan ve ölüm denen sonla hayat denen yarıştan çekilen, hiç bir zaman başarıya ulaşamıyacak, umutsuzluğunu ve çaresizliğini nesillere aktaran iki ayak üzerinde yürüyen ve konuşabilen tek canlı...
şarap gibidir, yıllandıkça değerli hale gelir. hepsinin sebebi tecrübedir, geçip giden zamandır. zamansa aranandır; geri dönüşü olmayan koca bir yalan.
yaşadığı şehrin en yüksek noktasından çevresine baktığı zaman bulunduğu şehri bile tam olarak göremeyen bir göz yapısıyla, bulunduğu bölgeyi, ülkeyi, kıtayı, dünyayı, güneş sistemini, samanyolunu ve milyarlarca samanyolunun oluşturduğu evreni anlamaya çalışan seksen tirilyonluk hücre yığını.
kendi tercih etmişcesine göz rengiyle, zekasıyla, boy veya kilosuyla övünebilen hatta ve hatta bununla da yetinmeyip yeri geldiğinde diğer insanlara çirkin, salak veya şişman diyebilen canlı.
bir amacı olmalı.
insanın nasıl yaşadığı değil neden yaşadığı önemlidir. ben hep insanın eğer bir şeye ulaşmak istediğini ve o yolda gittiğini görsem o adamdan korkmam diye düşünürüm. okulda da hocamız eğer trafikte birisiyle tartışıyorsanız ve o adamın bir amacı hayattan bir beklentisi yoksa sizi gözünü kırpmadan öldürebilir derdi. işte bu yüzden ne zaman ki insan amaçsız ve beklentisiz olur o zaman kendini sorgulamalı ve acilen kendine bir hedef belirlemeli. çünkü kendini ve yanında nefes alıp vereni öyle sevebilir, onu öyle yaşatılabilir, bir şeyler, amacına ulaşmasını engelleyecek bir şeylerden korkar ve doğal olarak savunulmuş olur kendisi.
herkes kendi ömrünün dikenerinde açmış çiçeklerin kelebekleriydi biraz.
anlaşılmaz derecede,
anlaşılmak için çırpınan,
çırpındıkça kendi yemişine yem olan.
(bkz: nihat behram)
Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;
Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;
Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;
Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,
Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;
Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;
Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;
Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde ´dayan´ diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;
Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;
Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;
Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;
Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;