bu durum, insanın "ideal insan modeli" olma isteğinden kaynaklanıyor. yani tanrılaşma, tanrıya özenme, tanrı olma isteği.
insanda prehistorya döneminden bu yana ego denen olgunun var olma nedeni budur. üstünlük kurmak, en iyi olmak, ön plana çıkmak.. Vaziyeti yüksek boyutta düşündüğünüzde tanrının insanlara karşı olan bakış açısının, insan formunda ego olarak vücut bulduğunu görebilirsiniz. hatta daha ileriye gidelim. insan, kendisi de dahil olmak üzere sürekli olarak birtakım şeyleri yorumlar ve yargılar. yani şöyle ki, sevmediğiniz bir kişi için kötü dersiniz ve onu yanınızda istemezsiniz. bu tanrının bir davranışı değil midir? kötüyü cezalandırmak ya da dışlamak. insan kendisine faydalı olan şeyleri de sürekli gündeme getirir, över, ondan bahseder. tanrı da kendisine itaat edenleri ve yakın olanları korur, ödüllendirir. bize öğretilen tanrı profili ile çok uyuşuyoruz. o zaman insanın kendisini yüksek görmesi, özel hissetmesi bu durumdan kaynaklanıyor diyebiliriz. siz birebir tanrıyım demezsiniz ama gel gelelim farkında olmadan duygularınız, etten bedeninize renk katan hormonlarınız size sanki bir tanrı olduğunuzu hissettirir.
fakirlere yardım edeceğine twiçte götünü açana öküz gibi paralar bayılan mahlükat. geçen yutupta gördüm kadına soyunsun diye para atanlar var lan nasıl bi yokluk orospu cocu.
Nam-I diğer homo sapiens. Yani zeki insan! Bu kadar zeki olup da kendisine "tarım devrimi" gibi bir kazık atabilmiş bir türdür aynı zamanda. Avcı toplayıcı iken hem daha sağlıklı beslenen hem de mülk kavramı olmayan bu homo sapiensler tarım devrimi yaparak patates, buğdaya müptela olmuşlardır.
Ayrıca ne tesadüf ki ayak bastığı her kara parçasında ekolojik dengenin bozulması da birbirine paralel.
Resmen sülalenin sevilmeyen it kopuk dayısı gibi bir türüz lan!
yüzünde sürekli maskeyle gezen yegane canlıdır.
kimi gördüysem kimi bildiysem mutlaka hepsinin hiç beklemediğim yanları çıktı oysa hiç göstermiyorlardı.
hayatımda ilkokuldan sonra ilk defa bi kızdan hoşlandım o da diğerleri gibiymiş.hiç biri senin kadar acıtmadı sare.
ilk önce hayalinden kırılandır. olmaz derler. dinlemezse hevesinden kırılır. tutmak istediğini kaçırıp saklarlar. yılmazsa dizlerinden de kırılır. sakladıkları kaf dağının ardına varmak için yollara düşemez olur. en son acından kırılır. bu uğraşta her şeyini kaybettiğinden.
eti kıyılır, gözü kararır, kalbini kapatır, aklını kaçırır. insan kolay kırılır.
Gün gelir ailesini taniyamaz olur, en güvendiğini anlayamaz olur.
Gün gelir kalabaliklar icinde ıssız bir ada.
Kendine bile kendini anlatamaz olur.
Hislerden kaçıp kurtulası gelir, düşüncelerde boğulurken kaçası.
Kimsenin bilmedigi,tanımadığı ıssız yerlerde yaşayası.
Hayat yalniz olan insanin kalabalıklaşamaması sürecidir belki.
Öyle anlamsız, öyle sıradan,öylesine boş
'' bir aslan konuşsaydı onu asla anlayamazdık '' diyor wittgenstein. çokta doğru söylüyor. ben de buna ilave olarak ve haddim olmayarak ama mevcudiyetimin gereği olarak belirtmek isterim ki ''insan ne söylerse söylesin yalan söylemiş olmaz ve ne yaparsa yapsın insan olmaktan uzaklaşamaz. ''
Her insan ayrı bir alemdir. Dünyanın en aciz insanının hayatı bile dünya ve içindeki hazinelerden daha değerlidir ve en mühim olanı Tüm insanlar Rabbın fikrinde ve huzurunda eşittir ten renkleri ırkları ve dilleri mühim değildir sadece inançları mühimdir. Eylemleri ile doğduğunda nötr olan insan iyi veya kötü bir yol izler fani ömründe bu yol onun değerini arttırır veya azaltır...