bir yandan sigarayı bıraktırmak için köpek gibi çalışıp, öte yandan birileri daha kolay ölebilsin diye silah teknolojisi üzerine kafa yoran ibne bir tür.
Tamamıyla karmaşık bir yaşam formu.
Hüzünler ve endişeler içinde yaşayan
canlılık abidesi. Mükemmel olmaya çabalayıp
o mükemmellikte boğulan nankör
varlık.
insanlar o kadar çok ki hangisinin daha değersiz olduğuna karar veremeden ölmüş oluyorlar. dahası birbirlerini parmakla gösterip kendilerini üstün sanıyorlar , vasıf belirtmeksizin. bu bir yaratılış gereği midir ?
insanlar tasdik ve inkâr açısından üç grupta incelenebilirler.
a) Mümin
Allah'a, Hz. Peygamber'e ve O'nun haber verdiği şeylere yürekten inanıp, kabul ve tasdik eden kimseye mümin denir. Müminler âhirette cennete girecekler, orada pek çok nimetlere kavuşacaklardır. Günahkâr müminler, suçları ölçüsünde âhirette cezalandırılsalar da sonunda cennete konulacaklardır. Müminlerin ebedî cennetlik olacağına dair Kur'an'da pek çok âyet vardır.
b) Kâfir
islâm dininin temel prensiplerine inanmayan, Hz. Peygamber'in yüce Allah'tan getirdiği kesin olan ve tevâtür yoluyla bize kadar ulaşmış bulunan esaslardan (zarûrât-ı dîniyye) bir veya birkaçını yahut da tamamını inkâr eden kimseye kâfir denir. Meselâ namazın farz, şarabın haram oluşunu inkâr eden, meleklerin ve cinlerin varlığını kabul etmeyen kimse kâfirdir.
Kâfir sözlükte "örten" anlamına gelmektedir. Gerçek ve doğru inancı örttüğü, yanlış şeylere inandığı için böyle kimselere kâfir denmiştir. Bir insan kâfir olarak ölürse ebedî cehennemde kalacaktır. Bu konudaki âyetlerden birinde şöyle buyurulmuştur: "(Âyetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüş olanlara gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. Onlar ebediyen o lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir, ne de onların yüzlerine bakılır" (el-Bakara 2/161-162).
c) Münafık
Allah'ın birliğini, Hz. Muhammed'in peygamberliğini ve onun, Allah'tan getirdiklerini kabul ettiklerini söyleyerek, müslümanlar gibi yaşadıkları halde, kalpten inanmayan kimselere münafık denir. Münafıkların içi başka dışı başkadır. Sözü özüne uygun değildir. Bir âyette şöyle buyurulur: "insanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde Allah'a ve âhiret gününe inandık derler" (el-Bakara 2/8). Münafıkların gerçekte kâfir oldukları bir başka âyette şöyle ifade edilir: "Onların Allah yolundan sapmalarının sebebi, önce iman edip sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlen miştir. Artık onlar hiç anlamazlar" (el-Münâfikun 63/3).
Münafıklar islâm toplumu için açık kâfirden daha tehlikelidirler. Çünkü onlar dıştan müslümanmış gibi gözüktüklerinden tanınmaları mümkün değildir; içten içe müslüman toplumun huzur ve düzenini bozarlar.
besin piramidinin en tepesindeki istilacı yayılmacı hayvan türüdür. doğal karnivoru olmadığı için popülasyonu kontrolsüz büyümektedir, ayrıca diğer hayvanların aksine, elini attığı her şeyi kurutup içine sıçması gibi bir huyu vardır.
Çoğu insana göre cins cins, diğer çoğu insana göre ise sadece ikiye ayrılan türü mevcuttur.
ilkinde belirttiğim kişinin herhangi bir nedenden dolayı, diğer kişinin sahip olduklarından ötürü o kişiyi sevme, o kişiye bağlanma olayı ile gerçekleşir. Bu adama göre bu özelliklere sahip insan iyidir. Ancak bu özellikler kişinin doğuştan sahip olduğu şeyler ise (din,dil,ırk...) bu kişiyi seven insan boş insandır.
ikinci durumda belirttiğim insan tanesi ise, kişiyi ikiye ayırır: (ortadan *)
1-iyi insan.
2- kötü insan.
Evet bu kadar basit bir genelleme yapar. Basit ve doğru bir karar verme biçimidir.
Ancak bunu yapmak için, ön yargılardan Arınmış, Hümanist bir kişiliğe ihtiyaç vardır. Bu insanlar, kişinin ne olduğuna, kim olduğuna, neci olduğuna, ne olacağına bakmazlar. Kişiliği iyiyse ve ona sempati duyabiliyorsa, o kişiyle empati kurarak konuşabiliyorsa o kişi, diğerine göre iyi insandır. Bunları yapamıyorsa kötüdür.
insan, acizdir. Ve bencildir de. Anne bile çocuğunu severken çocuğunu kullanır. Çünkü bebek annesini sevmiyordur. Memesini seviyordur. Ancak anne zorla onu kendine benimsetir, çünkü bebeğin sevgisine annenin de hormonal olarak ihtiyacı vardır. Öyle değil mi?
Ya da bebekler. Onlar dıştan gelen etkilere karşı neden ağlasın ki? Acıktığında, altını ıslattığında, Gazı olduğunda neden ağlasın? Nedeni basittir. Bebek ağlar, anne susturmak için ağzına meme verir. Bebek ağlar, anne altını değiştirir. Bebek ağlar, anne sırtına küçük vuruşlar yaparak bebeği tatmin eder. Dolayısıyla bebek, ağladığında ihtiyaçlarının karşıladığını öğrenir. Böylelikle hayatta kalmayı da, öğrenmeyi de öğrenir insan.
Aslında var olan diğer canlılardan hiçbir farkı olmayan; sahip olduğu beynini, evrimsel süreç boyunca kazandığı gözlemsel bilgi ile çok iyi kullanan ve bunun sonucunda " kendisini yaratan bir varlık" fikri oluşturarak diğer canlılardan daha önemli ve de üstün olduğunu günümüze kadar benimsemiş ve de benimsemeye devam edecek, sıradan bir canlıdır.