" 1- intihara teşebbüsünün ardından kız kardeşimin hastaneden geri getirildiği gündü. Bir saat boyunca bırakmadım (kollarımdan gitmesine izin vermedim)
2- Çocuk az önce erek kardeşini vurulmuş ve ölmüş olarak buldu.
3- Rus savaşı gazisi savaş zamanını içinde geçirdiği tankın yanında diz çökmüş; şimdi bir anıt.
4- Adam hayvan barınağında hıçkırarak ağlarken. Adam çok kısa bir süre için hapse atılmış ve köpeği Buzz Lightyearı hayvan barınağına almışlar. Hayvanını geri almak için $400 doları ödeyememiş.
5- 2009 Avustralyada çıkan ve Victoriayı boylu boyunca yakan Black Saturday yangını sırasında bir itfaiyeci bir koalaya su veriyor.
6- Alkolik baba oğluyla beraber
7- Robert Peraza, dünya ticaret/iş merkezinin civarındaki 10. yıldönümü töreninde, 9/11 anıtındaki oğlunun isminin önünde duruyor.
8- Gren Cook köpeğini, 2012 Martında gerçekleşen fırtına sonrası yıkılan/dağılan Alabamadaki evinin içinde bulduktan sonra onu kucaklarken.
9- iki çift akciğer naklinden ve kistik fibrozis*le yıllardır süren bir mücadelenin ardından benim iyi arkadaşım geçen cumartesi hayata gözlerini yumdu. Bu fotoğraf annesiyle çekildiği son fotoğraflardan biriydi. "
tek başına ayakta kalamayan canlı.
fizyolojik olarak ayakta durmasına engel bir şey olmasa bile psikolojik olarak illa ki birilerine yaslanmak, destek almak , birilerinin sırtına basıp ayağa kalkmak zorunda.
yazacağım çok şey var ama bu sikik ortamda yalnızlığıma leke sürdürmek istemiyorum.
'' istediğim şeyi elde edince, asıl istediğimin o olduğuna inanamıyorum. Çünkü gerçekten isteseydim, elde edemezmişim gibi geliyor hep. Dolayısıyla elde etmeye en yakın olduğun yer, tutkunun da bittiği yer oluyor. Sanki elde etmeyi, sahip olmayı değil de, biz ona giden yolda olmayı seviyor gibiyiz. Ama asla sahip olmayı değil. ''
varoluş amacının ya da yaratılış amacının dışına çıkan tek canlı. düşünmekten, okumaktan, irdelemekten bihaber, popüler olanın peşinde koşan, nefret ettikleriyle sevişip, sevdikleriyle savaşan, okşayan elleri ısırıp, tekmeleyen ayakları öpen, yarın denen kavramla bugünü piç eden canlı türü.
evrenden tasfiye edilmeli. acil olarak. yoksa evrenin sonunu bile hazırlayabilir.
Kendi kendini imha edecek ve en sonunda zerrelerin zerresi olan dünyayle beraber bir yıldız bulutuna karisacak olan amacsiz canlidir. Evrenin s*kinde degildir acikcasi. O olsada olur olmasada. Ama bu ukalalar kendilerini bi bok zannederler ve koskoca evrenin kendileri icin var olduguna inanirlar.
nisyandan gelir.. nisyan ise; unutuş demektir.. demek ki neymiş insan olmanın ilk vasfı; unutmakmış. her şeyi hem de. bir yaratıcı olduğunu örneğin.. bir toplum içerisinde yaşanıldığını.. bir çok kutsal kavram, olgu ve duygu olduğunu.. unutup da her seferinde yeniden keşfetmek için.. demek ki neymiş; insan delirmemek için unutmalıymış.. ya da delirdiği için unutmalı.. unutup da kendi silik anlarından doğmalıymış.
kitapta falan ne yazar bilmiyorum açıkçası. ancak acınası bir varlık. hele şu düşünme yetisinden uzaklaşan tipler var ya.
boksunuz lan. dallamanın teki başlık açmış, şu'nu yapan şu'lar...
faşist işte adam. yarın da mhp'yi faşizmle suçlar. hiç bir bağlılığım olmadığı için bu kadar açık ve net görebiliyorum insanlığın üzerindeki mallığı.
komik olmaya mı çalışıyor böyle tipler anlamıyorum. ancak ciddilerse, kızıyorum. sonra gülüyorum ama bak ciddi ciddi.
bu kadar da mal olunur mu lan dsfghsd.
haydi - bu arada sayın tedeke görevlileri hadi mi haydi mi fsdghfgd- sitroen.
Günah işlemeye önce şakalarla, oynaşmalarla; aşk oyunlarıyla başladılar Adeta hızla yayılan atom molekülleri gibi günah kalplerinin, benliklerinin derinliklerine kadar işledi. Yalan, şehveti; şehvet, kıskançlığı; kıskançlık ise, kötülüğü tetikledi Ve ilk kan döküldü. Kan, beraberinde korkuyu getirdi. Dağılmaya ve kutuplaşmaya başladılar. Kutuplaşma, karşılıklı itirafları ve suçlamaları doğurdu. Utanma duygusunu tattılar, utanmayı iffet sandılar. Şanı ve şöhreti keşfettiler. Her toplum kendine, onu bir diğerinden üstün kılan ve onu diğerlerinden ayrıştıran simgeler buldu. Doğaya ve canlılara saldırdılar. Hayvanlar onları terk ettiler, uzaklara kaçıp dağlara, ormanların derinliklerine saklandılar. Birbirleriyle ve de doğayla düşman oldular.
Kah ayrılmak için, kah birleşmek için; onun için, bunun için birbirleriyle kıyasıya dövüştüler. Savaştıkça birbirlerinden daha çok koptular. Dilleri, töreleri başkalaştı; birbirlerini anlamaz oldular. Kederi öğrendiler, fakat kederlenmeyi ve acı çekmeyi lütuf saydılar Hakikate ulaşmanın ancak ve ancak acı çekmekle mümkün olabileceğini düşündüler. Önce hastalığı, ardından tedavisini buldular. Önce düşmanlığı yarattılar, ardından kardeşliğin ve insani değerlerin iyi birer savunucusu oldular. Suç, beraberinde adaleti ve yasaları getirdi; adalet ise, giyotini ! ''*