sanırım en yoz ve toplumsal, devletsel anlamda hiç bu kadar baskı görmemiştir. hele şu modern çağda ilizyonlar o kadar fazla ki telefon, araba, kıyafet, ev vs tarafından koyunlar gibi tek tip hale getirilip uyutuluyor. insan beyni gibi müthiş bir kapasite bu uyuşturuculardan bağımsız olduğu gün işte gerçek modern çağı insanlık o zaman görecektir.
alabildiğine ham, tartışmasız ve mübalağasız gezegenin en sefil mahlukatı. sürekli kendini sevdirme ve takdir görme çabasında, beğenilmeye ölümüne aç, insanlar'ın o'nu daha çok sevmesini isteyen, her hareketinde onay bekleyen, iki yüzlü, samimiyetsiz, riyakâr, yalancı ve daima açgözlü iğrenilesi yaratık.
Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: ''Allah arzı yarattığı zaman, arz sallanmaya (tıpkı bir hurma ağacı gibi sağa sola) yalpalar yapmaya başladı, bunun üzerine dağlarla onu sabitleştirdi ve böylece arz istikrarını buldu. Melekler dağların şiddetine hayrette kaldılar.
''Ey Rabbimiz, dediler, dağlardan daha şiddetli bir mahluk yarattın mı?'' ''Evet, buyurdu. Demiri yarattım.'' ''Demirden daha şiddetli bir şey yarattın mı?'' dediler. Hak Teâla: ''Evet! dedi. Ateşi yarattım.'' ''Ateşten daha ağır bir şey yarattın mı?''diye yine sordular. Hak Teala: ''Evet, dedi, suyu yarattım!'' ''Sudan daha şiddetli bir şey yarattın mı?'' dediler. Hak Teala tekrar cevap verdi: ''Evet, rüzgârı yarattım.'' ''Rüzgârdan daha şiddetli bir şey yarattın mı?'' diye yine sordular. Hak Teâla: ''Evet insanoğlunu yarattım.'' dedi ve devam etti: ''Eğer o, sağ eliyle sadaka verir, sol eli görmeyecek kadar gizlerse (daha şiddetlidir).''
Yani Günümüzde epeyce 'ziyanda' olan. Verilen her şeyi boşu boşuna harcayan, dağıtan.
içinin türlü türlü çabalarla boşaltıldığı. Varolma amacı dışında ne varsa hepsini amaç edinen.
daha bir 'hiç'ten fazlası değilken, sonsuz aşkıyla var edip nihayetsiz merhametiyle muamele eden, bir şeyler istemeye dili yokken kainata halife yapan Allah'a (c.c) ve bahşettiği akla hayale gelmeyecek bütün donanıma ve güce şükretmekten aciz olan. Adını anmakta tembelliğin dibine vuran.
'' Onların fiyatı dahi, başta Bismillah, ahirde Elhamdülillah, ortada nimette inamı hissetmek ve Rabbini onun ile tanımaktır. Sen kendi nefsine, midene, duygularına bak; ne kadar şeylere, nimetlere muhtaçtırlar ve ne derece hamd ve şükür fiyatıyle rızıkları, lezzetleri isterler, gör; her zihayatı kendine kıyas eyle!''
Merak ediyorum öldüğümüz ve dirildiğimiz zaman ne hissedeceğimizi. Değerimizi, aslında yapabileceğimiz ama yapmamayı tercih ettiklerimizi, başarısızlıklarımızı gördüğümüz zaman ne yapacağız acaba. Yollarında ömrümüzü harcadığımız bütün kapıların sahibi, kalpler elinde olan rabbimizden başka yana çevirdiğimiz o utançlı yüz, nereye bakacak ?
nerelere sığacağız veya ne kadar küçüleceğiz karşısında ?
Vicdanımız nasıl kanayacak..
''Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.''
[ahzab suresi, 33:72]
Ah 'kul' olmak o kadar zormuş ki. o kadar zormuş ki.. bir o kadar güzel, bir o kadar zor.
soruyorum bazen, kendimin bilmem kaç katı büyüklüğünde ve ağırlığında kocaman bir dağ gördüğümde içimden , ''aklın hiç mi yoktu senin ? yoksa verilen aklı kullanmakta yine aciz mi kaldın?'' diyorum kendime.
Şimdi bunları yazarken de kızıyorum böyle düşünmüş olduğum için. şekva etmiyorum. Sadece, öyle güzel bir rab ki o. Bu insanoğlu bilemedi kıymetini. Yine de o, bırakmadı hiçbir zaman ve bırakmayacak bizleri...
kadın ve erkek olarak ikiye ayrılmış bir bütünün iki parçası. ancak yetenekleri birleştiğinde eksiksiz bir yaratık olabiliyorlar.
yani aslında tek bir yaratık var insan isminde.
-dünyadan yok olduğunda, dünyanın seyrine hiçbir olumsuz etkisi olmayan boş beleş yaşayan insan.(dünyanın yüzde doksan beşi)
-dünyadan yok olduğunda, yokluğuyla dünyanın seyrine olumsuz etkisi olan insan. (dünyanın yüzde beşi)
birincisi biziz. aslında insan da değiliz.
ikincisi kim? bu sorunun cevabı dünyanın yüzde doksan beşinde.
kimi insanlar var kaya hiçbir esnekliği yok zımparası mümkün olmayan. demir olduğunu düşün eritip yeniden şekil vermeli.
ağaç olsa zımparayla mümkün ama gerek yok insan dediğin istenmeyen kıl gibi ne kadar kesersen o kadar çoğalır..
herkese renkli günler
bu maddi dünyada sürekli kaybetmeye mahkum olan, keder ve üzüntülerin baş mimarı olan yaratık. uygarlıklardan, tarihten ve de hazlarından kurtulabilseydi eğer, rahata çok daha rahat ulaşırdı şüphesiz.
batı (emperyalizm) tarafından hayvanlaştırılmaya çalışılıyor. çoğu gitti azı kaldı. materyalist felsefenin sonucu bu.
aklı, ruhu inkar etmenin kaçınılmaz sonu. madde madde madde. para para para. mal, mülk, seks, eğlence.
dünyada yaşam için sadece araç olması gereken mefhumların amaç sayılmasıyla insanlık can çekişiyor. gerçi diyojen bile yüzyıllar öncesinden elinde fenerle "insan arıyorum" demiştir. belki de hiç kalmadı.
ilkel benliğini ön plana çıkarıp da yaşaması gereken canlı. kendini maskelerden ayırması gerekir mutlu yaşaması için. içgüdülerle dolu bir yaşamdır anahtar. fakat mevcut sistemde bu tabiki mümkün değil. bu sistemde içgüdüleriyle yaşamak yerine ezoterik bir yaşamı tercih ediyor çoğu insan.
demek istediğim elma mı yemek istiyor canınız? elma yemek için çalışıp para kazanmak yerine gidip direkt elmayı ağaçtan almak gerek. sebep ve sonuç. bu kadar basit.