bir buçuk yıla yakın bir zaman geçmiş amuğa goyyımmm. bi sikm anlamamışız demek şu ingilisçeden. anlıyor musun? ne anlayacan yraam ben yazıyorum sen bön bön bakıyorsun. geçenlerde bi şey okumuştum ingilisçe hakkında. sağlam bir kaynaktan hemi de. okuduğum şey "The Invention of English " yani " ingilisçenin Keşfi ". cidden sinir bozucu bi bilgiydi bu benim için hatta ingilisçeyi öğrenmeye mecbur kalanlar için. ingiliz bi duke olan bi lavuk icat etmiş bu dili iyi mi? Hemi de çok trajikomik şekilde. olay şöyle gelişiyor sayın abiler!!!* yine bulutlu bi günde yağmurun tehtinde standart bir ingiliz gününde sabah kahvaltısını yapan Wilyım* acaba bugün ne yapsam demiş. Dün çaya süt kattım yrraak gibi oldu ama tüm kasaba sevdi demek bu tarraklar her bi skimden hoşlanıyor bugün ise daha değişik bi şey yapmalı ortalığın amuğa koymalıyım demiş. işte o an zihninde şimşekler çakmış. Toplamış mahalleden ne kadar adam varsa konu komşu artık neyse çıkmış mahalleyi gören hakim bi tepeye başlamış anlatmaya. Gardaşlarım! bugün kendi kendime otururkene aklıma neler geldi neler ehihi hi. ama hepsini duymanıza gerenk yok. Hani şu kasabın kızı varya MaryaMaria hah onu köşede sıkıştırıp kollarını bağlayıp karyolaya... ohhh yeah!!.... öhü öhümmmm. neyse ne diyorduk? hah evet la bi şey icat ettim. ve bunu siz moronlarla paylaşmak istedim*. gel bakalım Şekspir* sen de gel Çarls*. "EMERGENCY"!!!. tabi bizim lavuklar bi nane anlamamışlar. af buyur abi anlamadık? ayrıca küfür ediyorsan hiç hoş değil demişler. Wilyım* demiş ki: yok la bu ingilisçe bu sabah icat ettim. "EMERGENCY" diye yazıcaz "ÖMÖRCiNSiY" diye okuyacaz hadi şimdi dağılın konuşun demiş. gel zaman git zaman işte bu anasını züktüüm ingilisçe bu halini almış. Artık "English" diye yazıp "ingiliş" diye okuyoruz aziz dostlarım.
Günümüz dünyasında iş kavramının küreselleştiği ortamda en azından temel kavramlar ve temel iletişim anlamında bilinmesi gereken dil. Dünya genelinde araştırmaların önemli bir bölümünün ingilizce olarak yazıldığı düşünüldüğünde yeni bir şey ortaya koyulabilmesi için bilim insanlarının bilmesi gereken evrensel geçerliliği olan dil.
diğer yabancı dilleri öğrenmeye çalıştığınızda değerini anladığınız dil. almancada pek başarılı olamayan bünyemin moralini yükseltmek amacıyla sığındığı tek limandır. hatta çalıştırmayı gerekmez bu dil, kurallarını anladıktan sonra ara ara yeni kalıplar öğrenerek, kelime haznenizi genişleterek rahatça geliştirebilirsiniz ingilizcenizi.
öğrenmeden ölmek istemediğim dildir. bildiklerimi de unuttum gerçi. ayrıca iki cümle kurup üç cümle anlayabilenlerin biliyorum demesine sinir olduğumu belirtmek istiyorum.
bu dildeki kelimlere calismak icin bilgisayariniza kurabileceginiz easywords isimli ucretsiz ve hafif yazilim faydali olabilir. birkac dakikada bir soru soruyor ve bilemediginiz kelimelerin dogrusunu ogretiyor, bilgisayarinizin basinda gunluk islerinizi yaparken yds sinavina calismis oluyorsunuz.
bilmenin kişisel bir mevzu olduğu, dünyada en çok konuşulan dillerden birisi.
şöyle ki kişiseldir, çünkü dil bilmenin kıstası yoktur. kursa gidersiniz, altyapınızı almışsınızdır zaten önceden ; ingilizce bir şeyler izlersiniz, bolca dinlersiniz, konuşursunuz; ama ana dili olarak konuşan birisine denk geldiğiniz zaman da, ingilizcenizin hangi konumda olduğunu sadece siz bilirsiniz, ki sınırı da yoktur.
üniversite çağına kadar gelip hala adam gibi bu dili öğrenememiş olanlara acımak lazım. dünyayı çepeçevre saran bir dil. kaçmanın imkanı mümkünatı yok. nasıl direniyorlar anlamıyorum.
bu dili bildiğinizi zannedersiniz sonra anadili ingilizce olan birine rastlarsınız ve bir bakarsınız ki aslında bu dili bilmek düzgün cümle kurmaktır.ve tekrar başlarsınız. (bkz: how are you demekle ingilizce konuşulsaydı..)
yazıldığı gibi okunmayan bir dildir. türkçe'ye oranla kolay dense de yazıldığı gibi okumaya alışmış bir topluma öğretilmesi zordur. globalleşen bir dünyada olmazsa olmaz gibi gösteriliyordur.
tıptaki ortak dilin latince olması gibi ortak dünya dili kabul edilmesine rağmen avrupa'da da bilenin çıkmadığı, anlaşmanın beden diline kaldığı neticesiyle sıkıntı yaratan dildir. Ya da herkesin farklı telafuzundan dolayı anlaşılamayan aslen öğrenilebilen en kolay yabancı dildir.
eğer bu dili yeni öğrenmeye başlıyorsanız, ileri düzeye kadar öğrenin yoksa orta düzeyde ya da biraz üzerinde bırakırsanız yine başlangıç seviyesine dönersiniz, öğrenebildiğiniz kadar öğrenin ileri düzeye gelince zaten unutma olmuyor, konuşmalarda türkçeden çevirmeden akıcı konuşabiliyorsunuz, haftada 1 küçük orta düzey hikaye kitaplarınında etkisi sanıldığından fazladır.
yurtdışında çok bulunmadığım için, bir italyan diğerine ''hey pipi ahah aksanın bok gibi geyyymmm ovaeııığğrr demelisin'' diyor mu bilmiyorum ancak bu konu türkiye'de memeleket meselesidir. fatih terim ingilizcesi, acun ılıcalı ingilizcesi, okan bayülgen, eurovision temsilcilerimiz vs. sürekli birilerini eleştiririz kafa buluruz, çok iyi ingilizce konuşamadıkları için.
bu insanların kendilerini zorlayıp ingilizce konuşmak istemelerinin sebebi de aşağılık kompleksidir, bu insanlarla geçilen dalgalar da.
biz neden çok iyi, aksanlı ingilizce konuşmak zorundayız? lütfen biri bunu bana açıklasın.
biz türküz, daha doğmadan türkçe'ye maruz kalmış insanlarız. doğal olarak başka bir dil öğrendiğimizde, o dilin aksanını, telaffuzunu tam olarak yerine getiremememiz gayet normal.
bu baskı niye o zaman?
''eheh beceriksiz adam fair hair'a ''feğğya heğğya'' demedi. eheh ezik''
bu ne lan?
her sene düzenlenen türkçe olimpiyatlarında ''ben var naber, en buyuk raki balik. muslum baba super'' diyen yabancılara ''ayy ayy ne güzel konuştu'' diyen bir milletin, ingilizce konusunda bu kadar özenti olması çok ilginç.
hiç kimse, anadili olmayan bir dili mükemmel ya da çok iyi konuşmak zorunda değildir. bu memlekette daha kendi dilinin kurallarını bilmeyen milyonlarca insan varken ''ama feğğğyaa heğğyaa yaa'' diyen insanlara kafa atasım geliyor.