filmi acımasızca eleştirmeyeceğim zira istediğini çok güzel vermiş. verdiği de gayet güzel, çok beğendim. müzmin bir ağlak olarak bu filmde de tüylerimi diken diken edip bir kova dolusu ağladım doğrusu ama pek değerli, cânım senarist meslekdaşlarım; şu son 2-3 yıldır süregelen, acı sonlu, damar tiradlı, ıssız adam etkisi her bir sekansda hissedilen, 'her mutluluk kısa sürer' tandanslı, ağlak film yapma adetine bir son verin artık. tamam güzel ama, işte... son 3 senedir saçlarımdaki beyazlar çılgın attı, önler açıldı, yüzüm kırış kırış oldu. göz altı kremlerine verdiğim paralarla etiyopyalı bir çocuğun yıllık yemek masrafını rahatça karşılayacak hale geldim.
fakat, madem bu film yapılmış. bir kere daha sümüklerimiz akmış, şu tokat gibi çarpan repliklerin altını çizmezsem ölürüm;
'ben insanları arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum. bazen bir damla aşağıya doğru kayarken başka bir damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. ben de sana karıştım aşkım. insanlar acımasız, savurgan. hiçbir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. bir gün şoförün camı açabileceğini hiç düşünmüyorlar.'
'...bana nefes alan hiçbir şeyi sevme hakkı vermediler, ben de incir reçelini sevdim. incir reçeli sendin aşkım... şimdi kapat gözlerini... yapacağın güzel şeyleri düşün. beni unut demeyeceğim, çünkü ben seni unutamazdım. ama sakın hayata küsme, ben yaptığın her şeyde yanında olacağım. sabah yine radyonun sesiyle uyanacaksın, enerjiyle yatağından fırlayıp radyoyu kısacaksın. sonra pencereyi açıp dışarı doğru gerineceksin. dışarıda hikayelerini anlatmanı bekleyen binlerce hayat var. hepsi de anlaşılmayı bekliyo benim gibi. yaz aşkım. hiç durmadan yaz. birbirlerini anlat onlara. birbirlerine değerek, dokunarak yaşayabilmenin güzelliklerini anlat. birbirlerine karışmayı anlat. yaşam savaşı içinde, yaşamayı, yaşatmayı unuttuklarını anlat. sevişmeyi anlat onlara, en zor anlarda bile hiç ayrılmamacasına tek vücut olabilmeyi anlat. yalnız yürümek zor, kolayını anlat. şimdi aç gözlerini aşkım. söz veriyorum, her şey çok güzel olacak. ben sana karıştım aşkım, artık daha güçlüsün. bir gün, şoförün aniden camı açabileceğini anlat...'
işlediği konu bakımından farklı ve duyarlı bir aşk filmi olduğu söylenebilir. fakat bu özellikler filmi, popüler kültürün parçası olmaktan kurtaramamıştır.
izlemediğim ve önümüzdeki yüz yıl boyunca da izlemeyi düşünmediğim filmdir. facebook ortamında her saniye bir replik paylaşma, anketler yapma, ağlama zırlama... Bunlar birleşince izleyesim de gelmiyor açıkçası. baştan aşağı overrated olduğunu düşünüyorum.
ha reçel olarak güzeldir ama. sür sür ye.
izledikten sonra tüm önyargılarımı yıkan filmdir. genel türk aşk filmlerine kıyasla mükemmel sayılabilecek bir filmdir. filmdeki adıyla duygu'nun oyunculuğunu bilemem ama maşallah Halil sezai nedir öyle. aşık eder kendine. böyle mükemmel bir alkolik olur mu der insan. ben bugüne kadar çok az filmin sonunda ağlamışımdır. incir reçeli garanti ağlatır. ağlamak isteyenlere bu garantiyi veriyorum yani. ayrıca herkesin dediği gibi sil baştanla da pek bir ilgisi yokmuş. tamamen kendine özgü hoş akıcı romantik bir film olmuş.
Hadi o esas oğlanın kızın babasını eski kırığı olduğunu sandiği sahne varya bence orada herkes anladı kızın babası olduğunu ne yani onca izleyici anladı da bir bizim esas oğlan mı anlamadı. Allahtan Halil sezai bey kardeşimiz efkarlı bir parçayla bağladı olayıda bu filmide izlemek için bir sebebimiz çıktı ortaya yoksa fos bir filmdi benim açımdan. yinede emeklerine sağlık..
biraz önce izlediğim film. abartılacak bir yönü olmadığını düşünüyorum. millet sosyal paylaşım sitelerinde "I love you justın bıbıırrrrrr" tarzında paylaşımlar yapınca herhalde baya baya güzel film dedim ama cık ben pek beğenmedim. yinede çekenlerin oynayanların emeğine sağlık.
etkileyici felan değildir hatta çok basittir de..bana sanki duygu sömürüsüyle izleyici kazanmayı hedef almış bir film gibi geldi..ee bu kadar çok neden sevildi derseniz, sanırım çok duygusal bir toplum içinde yaşıyoruz..
abartıldığı kadar olmayan filmdir. mükemmel, gelmiş geçmiş en iyi film yakıştırmaları da çok havada kalmaktadır böylelikle. şimdi geçelim eleştirilebilecek noktalara. kimse sinema eleştirmeni olduğunu iddia etmiyor ancak sevmedim dediğinizde insanların yüzünde oluşan şaşkınlık ifadesini ve "vay duygusuz, ne anlarsın sen zaten" diyen bakışlarını savuşturabilmek için insanın kendini ifade etmesi gerekiyor.
filmi ilk izlemeye başladığımda beni içine alamadı, konuya bir türlü adapte olamadım. kurgu olduğunu hissettim sürekli. kızla birbirlerine hangi arada aşık olduklarını çoğu izleyici anlayamadı sanırım. o duyguyu veremedi bana en azından. sonradan işlenmeye başlandı aşkları.
ama hastalık ortaya çıktıktan sonraki durum biraz rahatsız edici olmuş. filmi izlerken size ters gelen detayların filmden sonra ayrıntılı okuduğunuzda gerçekten yanlış olduğunu görüyorsunuz. film boyunca eminim pek çok kişi kondom kullanılabileceğini düşünmüştür. birbirine dokunamadan aşk yaşayabilmek teması yaratılmak istenmiş ama çok da başarılı olamamış. zaten adamın babası olduğunu anlamamış olması hikayedeki en büyük boşluktu. kız; başıma bunun nasıl geldiğini hiç sormadın dediğinde, sana bunu yapan kişi elime geçerse ne yaparım gibisinden bir cümle kurması benim için bir felaketti. sadece cinsel yolla bulaşan bir hastalık değildi çünkü bu. baştan bir önyargı vardı kızımızın çok farklı olduğunu sandığı sevgilisinde. zaten adamı gördükten sonraki tepkisi de her şeyi ortaya koydu. yakında öleceğini bildiği sevgilisinden sırf yaşlı bir adamdan bu hastalığı kaptığını düşündüğü için vazgeçebildi. adamın babası olduğunu öğrendikten sonraysa sevdiği kadın sanki gözünde birden aklandı. ne yani ya yaşlı bir sevgilisi olmuşsa geçmişinde ne olacaktı. nasıl sevgiler bir anda bu şekilde yitip gider anlayamadım hiç zaten.
kızın durmadan tedavi olamam, deşifre olurum hikayesi de sinir bozucuydu. kim nereden nasıl öğrenecek ki. bu hastalığın seyriyle, tedavisiyle ilgili bir fikri olmayan ben bile bunun abes olduğunu farkedebildim. üstelik daha ağır yanlışlar yapılmış öğrendiğimiz kadarıyla ve film vizyona girdikten sonra biz yanlış yapmamak adına oturup görüştük ve ortak karar aldık denmiş. en büyük ayıp da bu belki de. binlerce insan olabilir bu hastalıkla savaşan ya da bu hastalıkla yaşayan. çünkü kronikmiş bunu da filmden sonra öğrendik. ama film bunun tam tersini öğretti bize. doktorlar bile bizim elimizi sıkmıyor bu ülkede derken, o doktorlardan biri oluvermiş bu film aslında. yaşaması zaten zor olan bir ülkede, bu kadar hassas bir konuda film çekmek ve bunu yanlışlarla süslemek çok üzücü.
filmdeki klişeler zaten ortada. ama birçok film içinde klişe barındırmasına rağmen güzel olmayı, sıcacık kalmayı başarmıştı. incir reçeli sanırım bunu başaramadı. benim en çok beğendiğim sahne, hikayenin kahramanı adama aşık olan şarkıcı kadının, duygu ortaya çıktığında ve ikisini birlikte gördüğünde şarkısını söylerken sesini yükseltmesi, yüzünün ifadesidir. kısacık bir anda o hüzün, kıskançlık vs. duyguları çok iyi yansıtmıştı. ama koca film boyunca duygu isimli karakteri oynayan oyuncu bunu yapamadı. yapmacıktı. bebek gibi konuşan, aşkımları, sevgilimleri yapmacık olan bir kızdı. yine de son on dakikasında gözlerden yaş akıtmayı başardı. hastaneye koşuşu değil, son sahnedeki konuşmalar da değil sadece kızın adamın omzuna başını koyup oturduğu, yavaş yavaş yaşam ışığı sönerken, sesi alçalırken yaratılan o atmosfer duygulandırdı.
filmi türk gençlerinin bir fenomen haline getirmesi, bugüne kadar yapılmış daha kaliteli filmlerin önüne koyması üzücü. neden iyi film yapılmadığı halde birçok filmin gişe rekoru kırdığı da buradan yola çıkarak anlaşılabilir sanırım.
Sonunda dün izlediğim filmdir . Film ne çok harika ne de çok kötü , çerez bir film işte . Replilkleri güzel ama zaten filmi izlemeden facebook da suyunu çıkarmıştı millet . Bir de babasını sıygilisi sanmasızla kızın ne kadar ucuz davranışlarda bulunduğunıysöyleyen çocuğa kızın karşılıgı , söylediği cümle çok hoşuma gitmişti : "Asıl ucuz olan ne biliyor muSun ? beş para vermeden savurduğunuz yargılarınız " gibi bir şey demişti işte .
herifin inatla kızın hıv olmasını kızın eski sevgilisine bağlaması, kafayı kuş kadar çalıştırıp hastalığa sebep olan kişinin babası olduğunu anlamaması dışında güzel bir film. ayrıca zırt pırt "sevişmek yok" cümlesinin geçmesi de hoşuma gitmedi. insanın aklına şeytan sokuyor resmen. lan zaten sevişmeyecek adam, git zıbar yat nereye yatacaksan.
henüz izlemediğim, ama hakkında bir sürü insanın başımda yenmemiş et bırakmamasının ardından, 'hade izleyelim bakalım' diye niyetlendiğim filmdir. bu kadar çok insanın (kaldı ki, aralarında zevkine gerçekten güvendiğim insanlar da var) 'süper film abi ya', 'off... valla çok hoş, mutlaka izlemelisin' vb. şekilde yorum yapmasından sonra, eğer filmi beğenmezsem, kafalarına çakma ışın kılıcımla vuracağımı da sözlük vasıtasıyla duyurmak isterim.
güzel bir film. dün gece izleme imkanı buldum. erkeklerin bir kadın için hayatlarını yok etmemesini insanın iliklerine kadar öğretiyor. aşk dünyanın en güzel duygusu ama insanın özellikle erkeğin aşırı duygusal olmaması gerekiyor. kadın bencildir erkek de öyle olmalı. bir kadınla ilişkisi bitince bir başkasıyla aşk yaşamalı. biri gitti diye ömür boyu yas tutmamalı. bu filmde hasta bir kızın hikayesi anlatılmış aslında bu kız bu çocuğun hayatına hiç girmemeliydi. öyle aşık et kendine sonra da ondan ayrıl. bu kız hasta olmasaydı da aynısını yapardım eminim.