eğer ki işiniz yoksa mutlaka okuyun, işiniz varsada bırakın işinizi yine okuyun. *
--spoiler--
babanız alkolikse onun alkolü bırakabileceğini sadece umut edersiniz
alkolü bıraktım bir daha içmeyeceğim derse de
her gece eve gelişinde ilk dikkat edeceğiniz şey
içmiş olup olmadığı olur
alkolle babanız sizin için aynı anılmaya başlar
en yakın arkadaşınıza en büyük sıkıntınızı sırlarınızı vererek anlatırsınız
ondan beklediğiniz tepkiyi alamayınca hem pişmanlık duyar
hemde ona bir daha birşey anlatmazsınız
güvenini kaybederek yaşanmaya devam edilecek şey değildir aşk
kazıklandığınızı hissettiğiniz bir markete bir daha gitmezsiniz
aşıkken durup düşünebilme olayları gözden geçirebilme yeteneğiniz varsa
çekeceğiniz acılar daha da azalır
sevdiğiniz kişi orospu olmayabilir ama orospu çoçukluğu yapmayacağı anlamına gelmez
siz birine deli gibi bağlanmışken
geceniz gündüzünüz onu nasıl mutlu ederimi düşünmekle geçerken
aynı tepkiyi size vermemesini bile orospuluk olarak algılarsınız
yıllarca beraber olduğunuz birisinin üzerinde hak sahibi oldugunuzu düşünürsünüz
götünü sallayarak yürümesinden
götüne geçirdiklerine
kiminle konuştuğundan
kimin yanında olduğuna
sürekli boğarsınız nerdesin ne yapıyon kim var yanında diye
hepsini bende düşündüm
ebru nerde ne yapıyor kiminle
o ceyhun piçiyle görüşüyor mu
erkek arkadaşlarının evine gidiyor mu
onlarda kaldıgı oluyor mu?
evet hepsini düşündüm ama sadece düşünmekle kaldım
hiçbirisini ona yansıtmadım
sadece gözümle gördüklerimin hesabını sordum
ceyhunla sarılırken görmem
o arkadaşı ile el ele diskoda dolaşması
siebru'nun yaptıkları sadece benim gördüklerimden ibaret miydi
hiç mi sarılmadı başka bir erkeğe
hiç mi gidip dans etmedi?
şimdi size bunları sordum
bende sizin bildiğiniz kadar biliyorum
sonuç ne peki?
sadece şüphelendiğimizle kaldık
gözüyle görmediği bir şey için en kötü anımda askerdeyken hayatımı zehretti bana
onun için birşey yapmamı istedi
sabahlara kadar uğraştım yazdım
onun için ekşından bir trilyon dayak yedim
bu muydu yani
hadi affetim tekrar tak barışalım
aynı mı olacaktı herşey
--spoiler--
hikaye güzel, yazarın anlatımı dahada güzel ama sevgili kelebeğe söylemek istediğim bi kaç söz var:
"allah belanı versin kelebek"
kıza onu yaptın bunu yaptın şöyle oldu böyle oldu diye değil bu yazıyı yazdığın için "allah belanı versin kelebek" bunlar senin yaşadılarındı yada uydurduklarındı ama "allah belanı versin kelebek"
yaşanılanların değil, yaşanmak istenenlerin konu edildiği hikayedir. gayet sürükleyici olsa da kurgu olduğu yada çevreden duyulmuş farklı olayların harmanlanmasıyla yazıldığı çok belli.
çay geliyor meyve gidiyor
tatlı geliyor patlamış mısırlar gidiyor
amk. bu kadar yiyorlar hala hepsi çubuk kraker gibi
kendi kendime düşündüm bunlar benden farklı mı sıçıyor diye
"seni ilk sevdiğimi söylediğim anda bundan daha fazla kimse sevilemez diye düşünüyordum
ama her geçen gün seni daha çok sevdiğimin farkına varıp kendi kendime yanıldığımı farkettim"
ağlatır falan diye yorumlar gördüğümde du bakalım becerebilecek mi dedim? zira * duygusal filmlerin vurucu sahnelerinde * boğazın düğümlenme safhasında bırakmayı, yaşları salmamayı başarabilmiş, dolayısıyla erkeklik misyonumu yerine getirmiştim. başlarda diyebileceğim birkaç yerde hafiften duygulandırınca yerde bu muymuş ağlanacak yer deyip, merakla devam ettim. inanır mısın bilmem ekşın a kadar bi' bok olmadı. ama onun da ilişkiye dahil olduğu birkaç yerde gözdeki yaşın ağzıma girmesine engel olamadım. askerliğe de daha çok var **ina çakim, neden böyle oldu ki?
***
bir de ne kadar sürede, nasıl bitirdiğimden bahsedeyim. dün gece 2 suları bu başlığı görüp, linke tıklamamla başladı film. geçen yıl da yine tatilde bir arkadaşın angutyus* un hikayesini önermesiyle başlayan serüven başladı. oku, oku, yine oku. gece erken yatacaktım güya, sabah erken kalkacağımdan. 5 buçukta yattım sırf bunu okuyacam diye. sabah 9 da kalktım. işim bittikten sonra eve gelip uyuyacaktım. zira tatillerde 9-10 saatten azı kesmez beni. ama eve geldim, yatağa gitmek yerine bilgisayar başına geçtim. açtım, yine başladım okumaya. arada küçük tuvalet molaları, akşam yemeği ve 20-30 dakikalık zorunlu iş zamanı hariç ara vermeden okudum, saat akşam 9 gibi bitti. gözlerim kan çanağına döndü **ina çakim. hikayenin bitmemesi kötü oldu tabi. daha uzun sürer gibi geliyor. şu saatten sonra beklemek; çok sevdiğin dizinin yeni bölümlerini beklemek gibi olacak galiba. okuması eldeki tüm bölümleri izlemek gibiydi çünkü.
***
hikayenin de gerçek mi yalan mı olduğu bi' süreden sonra zerre şeyimde değil. yazana saygımdan gerçek kabul edecem. adam hayvan gibi yazmış. benzetmeleri hoş lan ama, kimi ofsayte düşmek, kimi zaman da orta sahadan gol atmak gibi. o bu değil de ne zamandır kitap okumadığımı hatırlattı bana. en kısa zamanda başlayacam bi' tanesine.
***
gammazlar da rahat durmaz şimdi. dandik bir tanım geliyor. o tanım bu tanım tanımı: hala tamamlanmamış hikaye.
bence birazı gerçek birazı sevgili kelebek kardeşimizin eklemeleri diyebiliriz ama hepsi bir uydurma, hayali karakterler bile olsa hikaye sürüklüyor arkadaş ve bir bakıma günümüzdeki kadın erkek ilişkisi de hep böyle arada hep bir sorgulama, bir şüphe, güvensizlik ister istemez oluyor. birde sevgiliniz şehir dışında okuyor ise zaten çekilmez hayat. hikayeyi en zevkli kılan karakter ekşın reis. ebru ise bu kadar erkek peşinden koştuğuna göre, hayranları olduğuna göre galiba çok güzel bir kız izlenimini oluşturuyor. insan merak ediyor neymiş bu ebru diye. bizim kelebek kardeşimizin de hikaye içindeki benzetmeleri olsun esprileri olsun gerçekten güldürüyor. zaman zaman dram bölümleri gerçekten adamın *mına koyuyor. son olarak eğer boş vaktiniz varsa okuyun *mına çakim.
bu nasıl bir hikayedir ya. yemin ediyorum bağımlı oldum. uzun zamandır bu kadar şevkle bir şeyi okumamıştım. uykusuzluktan ölüyorum ancak hala okumaya devam ediyorum. adamın metaforları, samimiyeti, çıkarsamaları mükemmel.
--spoiler--
mutlaka boş boş yürüyüp ne bok yiyeceğinizi bilemediğiniz.
nereye gideceğinizi ayaklarınızın belirleyeceği zamanlar olmuştur sizde de.olmadıysa da bu duyguyu da anlamayıverin amk. çünkü bana öyle oldu
--spoiler--
--spoiler--
affet demişsin.
buna cevap bulamadım.
neyi affedeyim.
sana her gecen saniye artan ve durduramadığım duygularıma kızgınım onu mu affedeyim
ayrı dünyaların insanıyız ayrımını farkedemeyen beynime kızgınım onu mu affedeyim
seni görünce alıkoyamadığım gözlerime kızgınım onu mu?
yoksa vücudumu terk edip sana kaçmış ruhuma kızgınım onu mu affedeyim
ben bunları affetsem kaderim beni affeder mi??
hepsi tamam sana döndük
al turşusunu kur duygunun da aklınında gözlerinin de ruhununda der mi??
senin 6 ayda yaşadığını ben iki haftada ezberledim.
--spoiler--
--spoiler--
alanyada ki hiç bir şey
telefona düşen mesaj sesi kadar heyecan verici değildi benim için
o mesajlaşma ve telefon konuşmaları da
beni hücremde yatarken anamın hapishane ziyareti gibiydi
konuşuyorduk ama sarılamıyorduk öpemiyordum
en başlarda ebruyu teselli eden ben iken
kendimin daha çok teselliye ihtiyacı olduğunu farkettim
zamanla gülüşlerim kesildi
suratımdaki ifadeler ot yiyen inekler gibiydi
yiyor içiyor ama samansı yaşıyordum hayatı
ebru bir mesajla veya aramayla önüme ot koyuncaya kadar
ebru her seferinde benim yanımda olmak istediğini söylediğinde
soktuğumun okulu yüzünden onu geri çeviriyordum
ama gözlerim her sabah dükkanı açmadan önce acaba
bir sürpriz var mı diye iyice sağa sola bakıyordu
ama acabalar bile nafileydi artık
benim ankaraya gitme şansım kelebeğin 3 gün kanat çırpabilmesi olasılığı kadardı
göz yaşları ile çalışsaydı otobüsler 3 4 depo fullerdim hayrına
ama bazı aşklara tecavüz etmiş maddiyat benim de bacaklarımı açmam konusunda baskı kuruyordu
--spoiler--