Futbolu bıraktığında hala orta yapmayı öğrenememiş ama iyi niyetinden hiç bir zaman şüphe edilmemiş bir futbolcu olarak anılacaktır. Kanattan süper iner, rakip defanstan sıyrılır, ceza sahasında 3 kişi yapacağı ortayı bekler. Ama top ceza sahasına değmeden dışarı çıkar yaptığı ortayla. Ya da öyle güzel bir orta yapar ki, top karşısındaki 2 defans oyuncusunun üstünde teğet geçerek alçalır. Ama hey hat gelir görün ki ceza sahasında tek beşiktaşlı oyuncu yoktur. Son zamanlarda gözüme batan bir kusuru daha çıktı. Karşı takımın oyuncusu şut çekeceği zaman ya da çeecek gibi yaptığı zaman bile poposunu dönüyor. Bu da beni deli ediyor. Ama her şeye rağmen deli ibomuzdur o bizim.
beşiktaşın barcelona yı 3-0 yendiği maçta barça lı bir oyuncunun sağından atıp solundan geçen oyuncudur.* Ayrıca bu maçta barça nın sağ tarafını felç etmiştir. Ne maçtır ki bu maç maç 3-0 giderken bile beşiktaş gol aramaktadır. Ah bu maç, bu maç...
yeteneği ile orantılı bir kariyeri olsaydı bank asya ligi'nde top koşturması gereken oyuncudur. ancak çalışma azmi, iyi niyeti, istikrarı onu her zaman beşiktaş'ın vazgeçilmezlerinden yapmıştır. bir çok teknik adamla çalışmasına rağmen hepsinden formayı almayı bilmiştir. her maç en az iki üç defa saç baş yoldursa da severiz deli ibo'yu.
hırsına,özverisine,forma aşkına kimsenin laf uzatamıyıcağı oyuncu.ancak top sürerken kafa hep yerdedir ayrıca sağ eli hep rakip formasını çekmekle meşguldür.
Barcelona ve Galatasaray maçlarında hayatının oyunlarını oynamış, arkadaşlar arasında deli çoban dediğimiz, gözünün içinde bile sakal çıkan, jimnastik klübü insanı...
zeki olmayan futbolcudur. maçta ne yapacağı belli olmaz. bir maçta kötü oynar ama birden takımını ateşleyecek bir şey yapar ve beşiktaş maçı kazanır veya iyi oynadığı bir maçta öyle bir hata yapar ki iyi oyunu değil yaptığı hata konuşulur. işte deli ibrahim böyle bir futbolcudur. beşiktaş taraftarı da onun bu halini seviyor herhalde.
bir milli maç sonrasında, david beckham'la aynı karede yakalanmış ve "herkes eşit doğar" tezinin külyen yalan olduğunu tüm dünyanın yüzüne vurmuş, kendi işiyle meşgul, bir taç çizgisi aşığı
türk futbolunun gelmiş geçmiş en istikrarlı futbolcusudur. geldiğinde de kötüydü ve çizgisinden asla şaşmadı. amaçsız yaptığı deparların ardından topa basıp geri pas vermesi hala tek ve favori hareketi.
Nasıl top sürdüğünü hala çözemediğim sol kanat oyuncusudur.Beşiktaşta forma giymektedir.ibrahim Toraman'la terlik yüzünden kavga etmiştir ve kaptanlığı alınmıştır.Lakabı da 'deli'dir.
ilk yarı sahaya sakal tıraşı olmuş bir şekilde sahaya çıkan ikinci yarı yüzünde sakalları görülebilen şahsiyet. bir insanın sakalları nasıl bukadar çabuk uzayabilir dedirttiren, sakal genetiğinin incelenmesi gerektiğini düşündüğüm insan modeli. her gördüğümde bana ilk insanı hatırlatır. (bkz: homo erectus)
şampiyonluk maçı sonrası, mustafa denizli'nin jestinden, "ağlayacaktım, utandım" diyerek bahsetmiş samimi adam.
bilindiği üzere sene başında kaptanlık kendisinden alınmıştır. ancak bu seneki performansı ile, dalga da geçsek, eleştirsek de, takım için önemini göstermişti. ama son maç yedekti. üzgündü. şampiyonluk maçında neden yedek kaldığını anlayamamıştı. ama kendisinin söylediğine göre, ikinci yarıda hocası, ibo ısın dedikten sonra, bekle bir şey yapacağım demiştir.
serdar oyundan çıkarken, denizli, kaptan gökhan'ı yanına çağırmış, pazu pandını alarak kendi elleri ile ibrahim'e takmış ve sahaya sürmüştür.
zaman olur yuhlanırsın, kadro dışı kalırsın, ağır eleştiriler alırsın hatta dalga konusu olursun. ama sende öyle bir azim ve inanç vardırki elinden gelenin en iyisini yapmayı ilke edinirsin. ve bir gün senden alınanlar sana iade edilir. topluluk ne seninle ne de sensiz şarkıları söyler.
benim futboldan hiç anlamadığımın kanıtıdır. halı sahada maç olsa ben bu adamı alacağıma bir kişi eksik oynamayı tercih ederim. ama bu adam futboldan milyon dolarlar kazanıyor. bir de beşiktaşın kaptanı oluyor... üstüne milli takım falan... yok yok ben futboldan zerre anlamıyorum...