ibn i haldun

    92.
  1. Kimsenin iç alemine karışma,
    kimseyi iç alemine karıştırma.
    Kimseye iç alemini açma.
    Gizli tut. Yan ama tütme.

    ibn Haldun.
    14 ...
  2. 1.
  3. 14. yüzyılın büyük Arap tarihçisi ibn Haldun Doğu'da ve Batı'da ilk tarih filozofu, hatta bazen sosyolojinin habercisi olarak tanınmıştır. Arapça'dan Latince'ye eserlerin çevrilmesi hareketi zayıfladığı için ibn Haldun'un düşünceleri Avrupa'ya oldukça geç, 19. yüzyıl ortasında girdi. Fırtınalı hayatını Umumi tarihine ek olarak yazdığı kısımdan öğreniyoruz. Tunus'ta 1332'de (H. 732) doğan ibn Haldun Hadramut'tan ispanya'ya göçmüş çok eski bir aileden geliyordu. 12. yüzyılda ispanya'nın Üçüncü Ferdinand tarafından zaptından sonra ibn Haldun'un ailesi Tunus'a sığındı ve filozof Kuzey Afrika'nın bu en önemli şehrinde doğdu.

    ibn Haldun Ebu' Abdullah M. al-Ansari'den ders aldı. Erkenden bilginlerin meclisine girdi. Bir seyahatte Fas Emiri Ebu inan'ın veziri oldu. Kendisini kıskanan memurların iftiraları yüzünden hapsedildi. Bu emirin ölümünden sonra yerine geçen, onu serbest bıraktı ve ona umumi katipliğini verdi. Fakat bu da uzun sürmedi ve kabilelerin isyanı üzerine emir, iktidarı kaybetti. Memleketin siyasal hayatından rahatsız olan ibn Haldun Endülüs'e gitmek için izin aldı. O zaman onu Gırnata emiri Abdullah b. Ahmer'in sarayında görüyoruz (1364). Gırnata, ispanya'da islam devletinin son sığınağıydı. Tarihçi ibn al-Hatib orada vezirdi. ibn Haldun, orada tarihi çalışmaları için en elverişli ortamı buldu. Abdulah onu Kastil kralına elçi olarak gönderdi. ibn Haldun ile ibn Hatib arasında içten rekabet birinciyi Gırnata'dan ayrılmaya ve Becaye emiri Abu Abdullah'ın devletini kabule mecbur etti. Bu memlekette vezir oldu. Becaye ile Constantin arasındaki gerginliklerin halli ile uğraştı ve siyasi hayatın devamlı huzursuzluğu onu yeniden memleketi bırakmaya ve Telemsan'da bilimsel çalışmaları için yerleşmeye zorladı. Fakat siyasal hırsı ve yönetme yeteneğinden faydalanmak için çağıranların çokluğu onu tekrar faal hayata soktu. Telemsan sultanı Ebu Hamu onu sınırlarını koruyan kabilelerin başkanı tayin etti. O sırda ibn Haldun'un askerlik görevinde görüyoruz: Bu ona sahra halkını tanıma ve göçebeler hakkında derin tetkikler yapma imkanını verdi. Tarih felsefesinin önemli bir kısmını bu tecrübelerden çıkaracaktır.

    Tunus'ta Beni Hafs, Cezayir'de Beni Abd-el-Vaad, Fas'ta Beni Merini hanedanları vardı. Fakat gerçekte her şehirde ayrı bir hükümet olup sahra da hiçbir güce bağlı değildi. Hanedanlar arasında savaş, şehirlerin güvensizliği, kervanlar ve köylerin kabileler tarafından yağma edilmesi onları istikrarlı bir hayatta bırakmıyordu. ibn Haldun Kuzey Afrika'dan yeise düştü ve Endülüs'e dönmek istedi. Fakat Gırnata emirinin iyi karşılamasına rağmen onun hakkında Ebu Hamu'nun casusudur şeklinde yapılan dedikodular onu yeniden Ebu Hamu'yu aramaya mecbur etti. 47 yaşındaydı. Devamlı okumaları ve siyasi tecrübeleri ile büyük bir bilgi biriktirmişti. Bundan sonra siyasi hayatı bırakmaya ve kendi deyimiyle "yeni bir bilim"i yazmaya karar verdi. Bu suretle Umumi Tarihi'nin başı olan Mukaddime'yi (Prolegomenes) yazdı ve onu kütüphanesinde tamamlamak için Tunus'a yerleşti. Tunus sultanı bu önemli eseri yazılmasıyla çok ilgilendi. Eserini sultana ithaf etti ve yazma nüshayı kütüphaneye verdi. Ve ibn Haldun hacca gitti. Dönüşünde hayranlıkla karşılandığı Mısır'a yerleşti. El-Ezher'de ders verdi ve Kadi-ül-Kudat (kadıların kadısı) tayin edildi. Bazı hoşnutsuzluklara rağmen hukuki reformlar yaptı ve küçük bir aralıktan sonra yeniden aynı işe tayin edilerek ölümüne kadar kaldı. Timurlenk Bayezit'i yendikten sonra Mısır'ı zapta kalkmıştı. Melik Nasır tehlikeyi atlatmak için ibn Haldun'u Şam'a elçi olarak gönderdi. Gerçekten bu görev Mısır'ı istiladan kurtardı.

    ibn Haldun büyük Arap tarihçilerinden. En önemli eseri de Mukaddime'dir. Orada onu modern tarih filozoflarına ve sosyologlara yaklaştıran bir tarih kuramı yaptı. Mukaddime önce Paris'te Quatremere tarafından, Kahire'de (Bulak) Mustafa Fethi tarafından bastırıldı. ilk çeviriler, Türkiye'de Pirizade, Cevdet Paşa tarafından yapıldı. 18. yüzyıla kadar Batı, bu filozofu tanımıyordu. 19. yüzyıl başında Sylvestre de Sacy onun önemini gördü. Garcin de Tassy ibn Haldun'un eserinden birkaç bölümü çevirdi. Quatremere eseri Prolegomenes adıyla yayınlamıştı. Özet halinde Fransızca'ya çevirdi. Fakat bitiremedi. ilk defa tam çevirisini Baron de Slane yaptı (1862-1886). O zamandan beri batı memleketlerinde ibn Haldun'dan çok bahsedilmektedir.

    *
    7 ...
  4. 3.
  5. -asıl adı: abdurrahman ebu zeyd (d: tunus 1332-ö: mısır 1406) olan ve batıda ibn khaldun olarak tanınan
    büyük islam düşünürü,

    -sosyolojinin ve tarih felsefesinin kurucusu, antropoloji ve sosyo-ekonominin ilk örneklerini vermiş muhterem zat

    -iklimin insan karakterinin ve toplumların oluşumu, gelişiminin üzerindeki yadsınamaz etkinin tarihteki ilk kuramcısı (yani bir bakıma tarihteki ilk iklimbilimci dahi diyebiliriz)

    -islam düşünce hayatının en önemli isimli biri ve belki birincisi! bir diğeri için (bkz: ibn-i rüşd)

    -başta (bkz: karl marks) (bkz: machiavelli) (bkz: max weber) (bkz: engels) (bkz: auguste comte) (bkz: gibban)
    (bkz: william james)olmak üzere onlarca düşünürün fikir babası,

    daha ayrıntılı bilgiler için şu alttakileri de tıklayıverin bir zahmet, hepsi el emeği göz nuru üstelik basitleştirilmiş anlatım!!

    (bkz: tavirlar teorisi)
    (bkz: medeniyet teorisi)
    (bkz: asabiyye teorisi)
    (bkz: umran teorisi)
    (bkz: mukaddime)
    8 ...
  6. 36.
  7. müslüman sosyolog bilim adamı.
    5 ...
  8. 1.
  9. sosyoloji ilmini tarihte kuran insan,müslüman,tunuslu.
    (bkz: şimdilik bu kadar yazıyorum)
    (bkz: vakit dar)
    7 ...
  10. 83.
  11. ibn Haldun'a göre; deniz kenarında ya da denize yakın yerlerde yaşayan insanlar daha rahat, neşeli, kültürel etkileşime daha açık iken; denizden uzak, iç kesimlerde yaşayan insanlar ise daha muhafazakar, içine kapalı, tedbirli olur. Bunun sebebini de denize ve iklime bağlar.

    (Mukaddime, 1. Cilt, 4. Bölüm.)
    5 ...
  12. 90.
  13. Tam adı Abdurrahman b. Muhammed b. Ebu Bekr Muhammed b. Hasan’dır.Künyesindeki Ebu Zeyd büyük oğlu Zeyd'den gelir. Ayrıca Mısır'da Malikî başkadılığı yaptığı için Veliyüddin, ailesi Yemen'in Hadramut ilinden olduğu için Hadramî, kendisi Tunus'ta doğduğu için Tunusî, diğer mezheplere bağlı olan kadılardan ayırdedilmek için Malikî, hayatının önemli bölümünü Mağrip'te geçirdiği için de Mağribî gibi lakaplarla da anılmıştır.

    ibn-i Haldun, otobiyografisinde "ve bizim ecdadımız, Hadramutlu Yemen Araplarından, Arapların en tanınmış, en saygınlarından olan Vail bin Hacer'den gelmektedir" der.

    ibn-i Haldun'un dedesi, Tunus'ta Hafsî sarayında vezirdi.Babası Muhammed Vâbili kendini islami ilimler ve edebiyata adamış birisi idi. ilk öğretmeni babası oldu, öğrenimine ondan aldığı derslerle ve Kur'an'ı ezberleyerek başladı.

    Ailesinin konumu sayesinde Tunus'taki en iyi öğretmenlerden eğitim alma olanağına kavuştu.Kaliteli bir Arap eğitimi olan, Kur'an, Arap dilbilimi, Hadis ve Fıkıh eğitimi aldı.O dönemin tanınmış kıraat âlimi olan Şeyh Abdullah Muhammed bin Bezzal-i Ensari'den "Kur'an'ı Arapçanın yedi lehçesine göre yedi şekilde okumayı" (Kıraat-ı Seba) öğrendi. Şatibiyye ve Raiyye kasidelerini ezberledi. Kendi anlatımına göre Kur'an'ı 21 defa yedi kıraat üzerine hatmetti.

    Arap dili ve edebiyatını babasının dışında Şeyh Muhammet el-Arabi el-Hasayidi, Şeyh Muhammed Şevvaş el-Mezazi ve Şeyh Ebu Abbas Ahmed bin Kassar'dan öğrendi. Edebiyat ilmini Şeyh Ebu Abdullah bin Bahr'den okudu ve onun tavsiyesiyle Muallekatı (islamdan önce Kâbe duvarına asılı olan yedi kaside), Mütenebbi'nin şiirlerini ve 10. yüzyıl şiirlerinin büyük bir derlemesi olan Egani kitabını okudu ve bazılarını ezberledi.

    Fıkıh ve hadis ilmini Şeyh Şemsettin Ebi Abdullah Muhammed bin Cabir, Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah Ceyyani ve Şeyh Ebu Kasım Muhammed Kusayr'dan öğrendi. O dönemin ileri gelen aydınlarından olan Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Süleyman Satti, Şeyh Muhammed bin ibrahim Eyli ve Kadı Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Abdüsselam'ın meclislerine katılıp her birinden icazet aldı.

    Böylece hem aklî hem naklî bilimlerde kendini geliştirdi. Ayrıca matematikçi ve filozof olan el-Âbilî'den (1282/3-1356) matematik, mantık ve felsefe eğitimi aldı,ibn-i Rüşt, ibn-i Sina, Fahreddin Razî ve Şerafeddin el-Tusî'nin eserlerini okudu. 17 yaşında iken üç kıtayı ve bu arada Tunus şehrini de etkisi altına alan Büyük Veba Salgınında ailesini kaybetti.

    ibn-i Haldun, Afrika'ya geri döndüğünde Hafsiler karışıklık içindeydi, Ebu ishak Tunus’ta, Ebu Abdullah Bicâye’de, Ebu Abbas ise Konsantine’de saltanat sürüyorlardıBicâye'deki Hafsî sultanı Ebu Abdullah'ın veziri olma davetini severek kabul etti. Kendisine verilen görev, o dönem için oldukça maceralı bir iş olan, Berberi kabilelerden vergi toplamaktı. 1366'da Ebu Abdullah'ın ölümünden sonra, bu kez Tilimsan hâkimi Ebu Abbas'a yanaştı. Birkaç yıl sonra Tilimsan sultanını yenen ve tahtı ele geçiren Abdulaziz tarafından tutsak edildi. Ardından bir keşiş hayatına girdi, inzivaya çekildi ve 1370 yılında yeni bir sultan tarafından Tilimsan'a çağrılana kadar dinî çalışmalarla meşgul oldu.

    ibn-i Haldun Mısır için "burayı görmeyen, islam'ın gücünü anlayamaz" demişti. Çünkü diğer islam ülkeleri, özellikle Müslüman Batı, sınır çatışmaları, işgaller ve iç kargaşalarla boğuşurken, Memlukların Mısır'ında refah ve kültürel zenginlik hüküm sürüyordu.

    ibn-i Haldun, Mağrip'ten sonra cennete gelmiş gibi hissetmiş olmalıydı. Fakat, hayatının geri kalanını geçireceği Mısır'da da politikadan tamamen uzak duramadı. Mısır'a gelmeden önce, muhtemelen Mukaddimesi nedeniyle Mısırlılar tarafından tanınıyordu. 1384'te Sultan Zahir Berkuk'a tanıştırıldı ve Kamhiye medresesi müderrisliğine ve Kahire Malikî başkadılığına tayin edildi.Maliki kadılığı dolayısıyla Veliyüddin unvanı verildi. Aynı zamanda Ezher Camisinde de dersler veriyordu. Ancak reformist yorumları Mısırlılar tarafından direniş ile karşılanınca, dava edildi. Sultanın huzurunda yapılan duruşmasında beraat ettiyse de gururu incinen ibn-i Haldun başkanılık görevini bıraktı.

    ibn-i Haldun'un, "Tarih"i, felsefi ilimlerden biri olarak kabul ettirme çabası klasik felsefe anlayışı ile çelişir. Her ne kadar Aristo ve Platon'un toplum ve devlet konusundaki görüşleri tarihsel öğeler taşısa da, her ikisi de, tarihi, "bilgeliğin" bir dalı olarak görmezler. Aristo'ya göre şiir tarihe göre çok daha felsefi ve üstündür, çünkü tarih özel ve tikel olana yönelirken, şiir evrensel olana yönelmektedir.

    Farabi ve ibni Sina'nın bilimler sınıflandırmasında da "Tarih"in hiçbir yeri yoktur. ibn-i Haldun'un keşfettiğini ilan ettiği yeni ilmi kabul ettirmede karşılaştığı güçlüğü anlayabilmek için düşünürün yaşadığı dönemde bilim olarak algılanan şey ile bugünkü bilim algısı arasındaki farkı bilmek gerekir. Mustafa Yıldız'a göre "Tarih"in klasik felsefe tarafından bilim sayılmamasının iki temel nedeni vardır: Birincisi, tarihin nesnesi geçmişe ilişkindir, karşımızda bir nesne olarak bulunmaz, belirlenemez ve sürekli değişir. Halbuki bilgeliğin konusu ancak Platon'un "idealar Evreni" ya da Aristo'nun "Devinmeyen Devindirici"si gibi değişmeyen şeyleri incelemek olabilirdi.

    ikinci güçlük ise nedensellik ilkesinin uygulanabilirliği konusundadır. Burada nedenselliği de bugünkü anlayışımızdan daha farklı şekilde anlamak gerekir. Klasik felsefede nedensellik tüm nedenlerin kendine bağlandığı bir "ilk "Neden" (Tanrı) düşüncesine gider ve felsefenin konusu bu ilk Neden'i incelemektir.

    Oysa ibn-i Haldun, somut olaylar arasındaki nedensellikten bahsetmektedir, yani nedenselliği tarihe uygulayarak, olaylar arasında geriye dönük bağlantılar kurarak, tarihe ve toplumlara ilişkin yasalar bulmaya çalışmaktadır. Tarihsel olayların doğruluklarını denetleyebilmek böylelikle mümkün olabilmektedir.

    1374 yılında Afrika da küçük bir kasabaya çekilerek meşhur “Mukaddime”sini yazmıştır.1383-1406 yılları arasında Mısırda kadılık yapmış 1406 yılında burada ölmüştür.

    ESERLERi:
    Kaside-i Bürde şerhi
    ibn Rüşd felsefesi hakkında bir risale
    Mantığa dair bir risale (Kitab el-Mantık)
    Hesap hakkında bir risale (Kitab el-Hisab)
    Marakeş sultanına yazılan bir risale
    Şiire dair bir risale.

    ibn-i haldun'da devlet anlayışı kitabından alıntıdır.
    4 ...
  14. 82.
  15. bitirme tezimi kendisinin devlet felsefesi üzerine yaptığım düşünür, tarihçi. batıda modern tarihin babası olarak anılır.
    4 ...
  16. 2.
  17. 4.
  18. sosyoloji'nin gerçek babasıdır. özellikle mukaddime okunması gereken bir başyapıttır. auguste comte kendisinden çokça etkilenmiştir ve sosyolojinin babası olarak nitelenmiştir...
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük