içimi acıtan acımasızlıktır.
doğumuzdaki zehraların çoğunun okuma yazma bilmezken parası olanın neler neler yaptığını akıllara getirir.
on beş yaşındaki çocuktan köşe yazarı mı olurmuş? bu işe yıllarını veren adamların, kadınların hakkı yenmiyor mu?
(bkz: para para para)
bizim de bi zamanlar olmuştu günlüklerimiz, heralde zehra da sabah kalktım, kitap okudum, bugün hava çok güzel, annemle istinye parka gittik, kameralara boy gösterdim, bebelerimle oynadım, sonra da yattım tarzında şeyler yazıyodur, herkesin annesinin dergisi yok tabi, başta gerçekten bu meslekte ilerlemek isteyen insalara * ve diğer herkese yuh be abi dedirtmiştir.
Efendim şimdi bilirsiniz Hülya Avşar hanımefendi çok yeteneklidir.
Hemen her konuda !
Tenis oynar mesela.
Kendini çok harika bir tenisçi asla sanmaz, maria şarapova * havalarına içten içe girmez, hele hele çeşitli tuvalet kağıdı reklamlarında asla topuklu ayakkabıyla tenis oynamaz.
Oyunculuk yapar.
Şarkı söyler.
Fakat asla jüri olarak katıldığı yarışmalarda şarkıyı hakkıyla söyleyen birine sırf bilmişlik taslamak için "ben hayır diyorum, bla bla bla..." demez.
Kızı çok olgundur tabi efendim.
Diğer çocuklardan, yaşıtlarından ayrıcalıklıdır, zekidir.
Köşe yazarlığı yapabilir.
"Mozart dinliyorum, bik bik bik" diyerek üstün zekalı havalarına girebilir, sanki ondan başka çocuklar köşe yazarlığı yapamayacakmış, mozart dinleyemeyecekmiş gibi hep ön plana çıkarılıp poh pohlanır.
Bu da kısaca, milletin gözünün önünde olmak için her fırsatı bir sebep dolayısıyla, sanki o sebep sadece onlarda varmış gibi, hunharca kullanmaktır. işte ben bu insanlara sinir oluyorum da sözlük. Küfür ederdim de, neyse.
anası sayesinde köşeyi dönmesinden ötürüdür.
muhtemel yazıları zaytung haberlerine konu olması kaçınılmazdır.
-ali artık ata bakmıyor karıya kıza bakıyor
-ışık artık ılık süt içmiyor barlarda diskolarda alkol esrar kullanıyor
-emel artık eve gelmiyor boyfriendi ile takılıyor
gibi.
--spoiler--
zehra: Mozart dinliyorum iç dünyama iyi geliyor. londraya da bayılıyorum.
ayağında çorabı olmayan zeliha: yok abla biz mozart yemedik hiç.
ben: adalet hay senin... neyse, susuyorum.
--spoiler--
benim de annemin dergisi olsa ben de köşe yazarı olurdum. kimse kıskançlık yapmasın burada. annesinin dergisi bir tarih dergisi, mesleki bir dergi olsaydı evet haklısınız küçük zehra'nın orada ne işi var. londra'ya gidiyorsa tatilde size ne. ben de hep ankara'ya gidiyorum, bana kimse kızmıyor. ankara'nın kıskanılacak bi yeri yok ama londra'nın var çünkü. ilk önce bir dönüp kendinize bakın. sonra da almayın kardeşim dergiyi.
dandik bir aile dergisinde olmasıyla içimize su serpmiş durumdur. kalkıp sağlam bir gazetede kaliteli köşe yazarlarının yanında incikli boncuklu gereksiz yazılar çiziktirseydi daha mı iyiydi?
sözlüğümüzün ulu değerleri de burada sürünürken ( ''sürünürken'' nin kastı şudur; belli bir kesime hitap edip göz önünde olmamak. daha çok insana hitap etmesi gereken ama edemeyen yazar. ) elin küçüğü köşe yazarı oluyor. Ah bu para...
yazdığı zamanlar 10 yasındaydı. Simdi 15 olması lazım. Hala yazıyor mu bilinmez. Anasının dergisinde yazması da olayın abartılacak bir yanı olmadığının göstergesi.
gezi parkıyla ilgili başbakanla görüşmesi istenen kişinin hülya avşar olması gibi bişey. burası türkiye. 10 kasımda ''bugün günlerden atatürk. kutluyoruz.'' diye tweet atam bi kadının hala vergi rekortmeni olması gibi kızının köşe yazarı olması da beni şaşırtmadı.
biz lise'de pazar keyfi izlerken donunun bokuyla anasının kucağında olan kızın şahsımıza tur bindirmiş olmasıdır.. ey güzel ülkem sen nelere kadirsin..
okullar boşuna.. işler boşuna... güçler boşuna ...her şey boşuna lan bu ülkede.