ölümünün ardından ismail türüt'ün zafer türküsü rezaleti ardından şimdi de üniversite öğrencileri(!!!)nin çektiği klip ortaya çıktı. hayır ismail türüt'ü anladık bi nebze yaptığı cehalete, ter bezleriyle havaya karışan beynine ve eğitimsiz çorak bünyesine verebiliriz. peki siz ey genç, okuyan, istediğiniz zaman konunun ehli insanlardan öğrenebiliceğiniz rahatlıkta olduğunuz halde yavşak ruhuyla kaygan zeminde koşan ve türk gençliğini zerre kadar temsil etmeyen vasıfsız insanlar daha ne yapıcağını bilmeden, okumadan, öğrenmeden aslını, 3 sütün gazete haberinden yola çıkıp film yapan sözüm ona sinema öğrencileri ya size ne demeli!!!
bir ölü... bir can... gitti çoktan gitti... yazardı... o şimdi yaşasaydı sizi de severdi...
artık durması gerek o faşist hormonun yoksa bünyeleriniz aşırı faşizmden bir gaz kütlesinden başka hiçbir şey haline gelecek... agos gazetesinin kurucusuydu. en çok sarı gelini, erguvanları bir de... türkleri severdi...
---bu entryyi yazarken hayko cepkin-melekler çalıyordu. ""bir olsun gönlünde, bir olmasamda""anlıyormusunuz?? kardeşliği öğrenin.
edit:binlerce kötü oy verceğinizi biliyordum. ama bu entyimde ne kadar eksi oy alırsam o kadar dediğimde haklı çıkıcam. biliyorum. vermeye devam.
şimdi, bütün o hain, işbirlikçi, satıcı filan saçmalıklarının ötesinde, bence çok iyi "huysuz dedelik" yapacak insandı(r).
kendisini birkaç televizyon programında izleme şansımız oldu. televizyonlarımız da her zamanki fantastik zekalarını kullanıp, etyen mahçupyan ve hrant dink gibi iki aydının karşısına hep laftan anlamaz milliyetçileri çıkardı. bir kadınla tartışmalarını hatırlıyorum mesela, kadın ermeni dili edebiyatı doçenti mi ne! ermenistan'daki okullarda öğretilen ve oranın devletlü matbaasından çıkmış, ucuz milliyetçi kitapları gösterip "peki bunlara ne diyeceksiniz" diyordu. hrant ve etyen de "bizim bunlara değer verdiğimizi nerden çıkardınız, biz bütün milliyetçiliklere karşı olduğumuz gibi bunlara da karşıyız" diyorlardı. kadının laftan anlamadığını söylememe gerek var mı bilmiyorum. zira milliyetçi tahayyül, karşısında kendi gibilerin olmasını ister. zira, çok basit bir düşünme mekaniması (biz-ötekiler) olan miliyetçiler, karşılarında "barış"tan bahseden insanları gördüklerinde ne yapacaklarını şaşırır. barış kavramına uzak oldukları için ilk akıllarına gelecek olan "satılmış"tır. bunu sırasıyla "çıkar odaklarına hizmet etmek", "farkında olmadan çıkar odaklarına hizmet etmek" ve "kandırılmış gençler" izler. dünyanın, kendilerininkinden farklı bir perspektifle göründüğünü kabul etmek istemezler. bahsi geçen kadın da, karşısında türk devlet tezlerini kabul etmeyen insanlar gördüğü için işi "siz de ermenilere hizmet ediyorsunuz"a getirip duruyordu. işte "huyuz dedelik" meselesi burada ortaya çıkıyor. kadın saçmaladıkça hrant dink öyle bir sinirle sinirleniyor, öyle mimiklerle parlıyordu ki tam o dedelere yakışır yüzle bakıyordu karşısındakine. yanlış anlaşılmış, anlatmaktan yorulmuş ve hırslanmış yaşlı adam suratı görürdüm ben o yüzde. fevri tepkilerini de bizim karadenizlilerin ani parlamalarına benzetirdim. zaten o parlamalarını, "ya ne ilgisi var şimdi"lerini gördükçe kanım o kadar ısındı kendisine. fikirlerini ondan sonra takip etmeye başladım, anadolulu kardeşimi (yaşı itibariyle amcamı) tanımak istedim. öldürüldüğünde duyduğum utanç ve üzüntünün kaynağı bu yakınlık, kalın kaşların altında sinirle bakan o dede yüzünün gözümün önünden gitmemesiydi. hala arkasından hain dendiğini duydukça sinirleniyorum, hain filan olmadığını biliyorum. kaldı ki, türkiye'nin çıkarlarının karşısında olduğu ve bu yönde çalıştığı kabul edilse ve yargılansa bile bu bir insanın öldürülmesini haklı çıkarmaz. izmir'de patlayan bombalar nasıl içimizi ezdiyse, yargısız infaza kurban gitmiş her insanın hatırası da içimizi ezmelidir. hele ki, gerçek bir anadolu insanı, "biz bu toprakları alıp götürmek istemiyoruz, bu topraklarda yaşamak istiyoruz" diyen bir can, anadolu'ya ihanetle suçlanıyorsa ve beynindeki kıvrım sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek insanlar tarafından hain diye anlılıyorsa içimizin tekrar tekrar ezilmesi gerekir.
gene uzadı laf. aslında şunu söylemek için başlamıştım entry'e. umarım bu dede tavırlı adam dede olmuştur. kızları olduğunu biliyorum ama torun sevdi mi bilmiyorum. torunlarıyla çekişmenin çok yakışacağı bu adam inşallah torun sevmiştir de gözü arkada kalmamıştır. yok eğer onu da yapamadıysa, utancım daha da artacak.
adi kanalların prim ve duygu sömürüsü yapmak için ayakkabısının altını falan gösterdikleri merhum gazeteci.
bu arada, bildiğim kadarıyla, söylendiği gibi fakir fukara değildir, zira kızı ışık üniversitesinde okumaktadır. yani şu ajitasyonu, şu edebiyatı atlatalım artık diyorum...
edit: herhangi kötüleme maksatlı söylemiyorum. eğer başka türlü düşünüyorsanız sizin niyetiniz kötüdür, beyninizdeki düşüncelerin karanlığı vicdanınıza vurmuştur demek isterim.
öldürüldükten sonra yazılanları elimden geldiğince okudum. ve şunu gördüm;
ulusalcı kanat devamlı hırant' ı suçlayarak prim yapmaya çalışıyordu. ''öldürülmesine karşıydım ama hrant da şöyleydi böyleydi'' diyerek çift taraflı ajitasyon yapıp ideolojisini ve saldırısını kuvvetlendiren mi ararsınız; hrant dink' in diaspora için çalıştığını söyleyen angutları mı arasınız, zamanında terör örgütünde olduğunu iddaa eden malları mı ararsınız;
- hacı bak bak ne çabuk toplandılar ardından, 'hepimiz ermeniyiz, hepimiz hristiyanız bik bik'' diyen türk- islam sentezci hödükleri mi ararsınız;
ayakkabısına takılıp kalanları mı ararsınız.. bilmiyorum gerçekten.
ortada bir mallık olduğu kesin.
kimdi ki bu hrant dink?
ab yi savunan, türkiye sevdalısı, iyi bir ermeni, bir hristiyan ''türkiyeli''
bunu öldürenlere ve bu cinayetten bilerek nemalananlara söyleyeceğim şudur;
- doğru yolu bulun demiyorum, biliyorum bazılarınız gerçekten masumlar ama bilip de cinayeti savunanlara, doğru yolu bulun demeyeceğim.
allah belanızı versin.
19 yaşında bir lise son sınıf öğrencisinin hakkında ırkçı, milliyetçi ve faşistçe düşüncelerini agos gazetesine mail atmasıyla 5 yıla kadar hapisinin istenmesine vesile olan değerli bir yazardı.
şu an içerde olan zanlılarında dahil kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştırarak topu birbirlerine attıklarını izliyoruz.. pişmanımlar, bana bunu yapmamı bu söylediler havada uçuşuyor.. tabi ki söylkediklerinde samimi değiller, tek yolun bu olduğunun farkındalar çıkış için..
nasıl kıydınız bu güzel adama ve hala buna utanmadan devam ediyorsunuz..
Hrant Dink cinayetinde "planlama" ile "uygulama" düzeni ters yönde işliyor.
Önce Hrant vuruldu, arkasından bilgi bombardımanı yaşanıyor.
Cinayetin nasıl geliştiği az dikkatli gazete okurları tarafından bile artık öğrenildi.
Hiç kimsenin kuşkusu kalmadı: Hrant'ı öldürme planı, sosyal hakları 657 sayılı kanun çerçevesinde bulunan bir ekip tarafından yapıldı. Çözülme sürecinde rol alan, bütün gizli-saklı ilişkileri ortaya çıkartanlar da 657'ye göre hizmet veriyorlar.
O yüzden her şey kayıt altında...
isimler, resimler, belgeler, görüntüler, ses kayıtları... Hepsi devletin bilgi deposu içinde yer alıyor. Hukukun üstünlüğü güçlenirse, bunlar ortaya çıkacak. Tersi durumda karanlığa gömülecek.
Cinayetin azmettiricisi suçu ile yargılanan Erhan Tuncel'in devletle arasındaki bağlantı köprüsü olan polis memuru M.Z. ifadesinde açık olarak söylüyor:
-Amirlerim istedi yaptım!
Cinayet işlemeyi görev olarak telakki eden bu amirler grubunun en tepesindeki "amir" yargı önüne gelmeden Hrant Dink cinayeti çözülemez.
Daha önemlisi demokratik rejim asla rayına oturamaz!
hiç sevmedim bu adamı, ne fikirleri ne kişilği önemliydi benim için. bir insanın en kutsal hakkı yaşama hakkı olsa da hergün gazetelerin 3. sayfalarında gördüğüm öldürülen insanlara üzüldüğüm kadar üzüldüm bu adamın öldürülmesine. işi milliyetçilere, faşsitlere yıkmak, onlara ihale etmek tabi ayrı bir sığlık oluyor bence. Kuzey Irak' a girelim mi girmeyelim mi tartışmalarının tavan yaptığı o günlerde bu cinayet neyin uyarısydı acaba? kimler nemalanmıştı bu cinayetten? 3-5 tane dangalağın yaptığı birşey miydi sahiden? olayları iyi tahlil etmek gerekiyor. peşin hüküm vermek çok anlamsız.
... Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu... listenin ne başı var ne de sonu. hafızamda kalanlar bu isimler olmuş. ama hırant dink' i bu listeye eklemem bile. bu insanlar için döktüğüm gözyaşının bir damlasını bile akıtmam. sadece içim burkulur aklıma gelince.
Dinsel sebebler ile katledilmis ermeni yazardir. ota boka fasist diyen, beyinleri kafatasindan firlamis zibidiler bu cinayetide Turk milliyetcileri'nin uzerine yikmaya kalkmislardir. Bahsi gecen sahis, ermeni oldugu icin degil, hristiyanoldugu icin oldurulmustur. Bu gayet aciktir. Ittihatcilar'da boyleydi. Kendilerinden olmayan herkese vatan haini derlerdi. Bizdeki komunist sukerasi da balkan komitacilarina has bir ozellik olan aksi bir dusunceye yada o dusunceye sahip kisiye fasist demektedir. zira ilkel komunist zihniyeti 5-10 kelimenin arasina sikisip kaldigindan sebeb bazi karisik meseleleri idrak edemedigi icin onlari alaladelestirerek yeryuzunu Komunist ve fasistlerden murekkep bir alan olarak tahayyul eder. Neyse gecelim.. mevzu o degil.
Daha oncede belirttigim gibi bu cinayet milliyetci degil dinsel sebeblerle islenmistir. Tasvip etmedigimizi kinadigimizi da belirtelim bu arada. zira ulkemizi zor durumda birakmis, manevra alanini daraltmistir.
mühim bi adam ya da bi simge ama nedense ayakkabısında dem vuruldu ölüm haberinde, oysa dost yüze bakar derler. derler demişken sizde nasıl derler allah rahmet eylesin.
"Benim tarihimin Avrupa'larda, Amerika'larda sermaye yapılması zoruma gidiyor. Bu öpmelerin ardında bir taciz, bir tecavüz seziyorum. Geleceğimi, geçmişimin içinde boğmaya çabalayan emperyalizmin alçak hakemliğini kabul etmiyorum. Bu çağda, ne bir parlamentonun hakemliğe soyunmasını kabul ediyorum, ne de bir devletin... Gerçek hakem, halklar ve onların vicdanlarıdır." diyen adamdır. *
"sözlörü cımbözlomoyün lön" diye sokaklarımızda öküz'ü sembolize eden milyonlarca gerizekalının "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur." cümlesinden başka hiçbir cümlesini bilmediği gazeteci.
belki öldürülmesine de en büyük sebep olan şu meşhur "türkten boşalacak o zehirli kanın yerine alacak olan temiz kan" mevzusu sebebiyle kendisini eleştirip midelerine oturan ırkıçılık hamurunu kusanlar gelsin şöyle yamacıma hele bir. milletçe çok severiz her hamasi söze balıklama atlamayı, anlamadan dinlemeden savaş tamtamları çalmayı. hrant dink'in bir toplumsal lince kurban gitmesine, arkasından atılıp tutulup türk düşmanı hain gibi sıfatlara mazhar olmasına sebep olan meşhur yazısına bakalım bir. neden ısrarla kafamızı kuma gömüyoruz, gerçekleri görmek popülist hezeyanlarımıza ket vurmamızı sağlıyor da neden ayan beyan olanın üzerini örtüp daima kendimize, arzumuza doğru yontuyoruz herşeyi.
aptalın, milliyetçinin, ırkçının, gerizekalının, katilin, kan sevdalısının biri çıkıyor tevil ediyor sözlerini hrant'ın. ve akabinde çok söylenir ama yüzde 99'u müslüman mıdır bilinmez lakin kesinlikle milliyetçi olan türk halkı mal bulmuş magribi gibi atlıyor üzerine ve haince indiriyolar arkasından kurşun sıkarak onu.
zaten sevmeyiz pek okumayı etmeyi. zahmet edip araştırmayız da. bizim yerimizie okuyan bakan gören vardır muhakkak gazetelerde, televizyonlarda. onlar önümüze sunar milliyetçi gazlarla süslenmiş tabakları biz de milletçe mutfağa asla ve kat a bakmadan büyük bir özgüvenle yeriz masamıza konulanı.
mevzubahis yazı hrant dink'in 2003 senesinde yazmaya başladığı ermeni kimliği üzerine adlı 8 yazılık bir dizi. hrant dink'in diasporanın tutumuna getirdiği eleştirileri ve bir ermeni'nin ağzından diaspora ile ilgili en met ve samimi aynı zamanda sert eleştirileri ve analizleri bulabileceğiniz bir yazı hem de.
yazı dizisinin 8. ve son bölümü şu cvümle ile başlıyor. "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur."
evet eğer dizinin önceki yazılarını okumadıysanız, sığ bir insansanız, anlağınız illa ki aynı tarafa yontmaya meyilli ise, subjektiflikten sıyrılamıyorsanız ve yıldırım türker'in dediği gibi bir görme bozukluğu olan milliyetçiliğe saplandıysanız elbette ki anlamanıza imkan yok.
tüm bir yazı dizisinde türk figürü diaspora'nın yaşama sebebi haline gelmiş ve menfi olan ile özdeşleşmiş bir metaforu ifade etmek için kullanılıyor. yani türk'ü kafamızdan söküp atmalıyız dediğinde diaspora'nın bir figür, bir saplantı haline getirdiği o habis duyguları atmaktan bahsediyor. zehirli türk kanı dediğinde diaspora'nın sürekli dönüp dolaşıp aynı yere geldiği o türk imgesinden bahsediyor. zehirli türk kanı dipasora'nın tahayyülündeki onu zehirleyip dünyayı sağlıklı bir şekilde algılamasına mani olan idefiks türk figürü işte ama nerde o anlak, idrak, zeka..
yazı dizisi haliyle birbirini takip ediyor. bundan bir önceki yazıda ise hrant dink aynen şunları söylüyor:
"Ermeni dünyasının kendisini "Türk"ten kurtardığında, kimliğinde bir boşluk yaşayacağını ve özellikle de Diaspora Ermenileri'nin kimliksel çözünürlüğünün hız kazanacağını sananlar aldanırlar.
Ermeni kimliğinde "Türk"ten geriye kalacak boşluğu dolduracak çok daha yaşamsal bir olgu sözkonusudur o da bizatihi bağımsız Ermenistan devletinin varlığıdır.
Ermeni kimliğinin "Türk"ten kurtuluşunun yolu gayet basittir:
"Türk"le uğraşmamak...
Kimliksel dinginliğini "Türk"ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen Ermeni dünyasının, tüm ortak performansını dünya üzerinden "Türk"e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, ne yazık ki kimliğin uyanışını erteleyen koca bir zaman kaybından başka bir şey değildir.
Ermeni kimliğinin sağlığını Fransız'ın, Alman'ın, Amerikalı'nın ve ille de Türk'ün soykırımı kabul edip etmemesine endeksli bir durumda bırakmak, Ermeni dünyasının artık terk etmesi gereken bir hatadır. Gayrı bu hatadan uzaklaşmanın ve "Türk"ü Ermeni kimliğindeki bu etkin rolünden ötelemenin zamanı gelip de geçmiştir."
şimdi şu sözlerden ne anlıyor bu milliyetçi tosuncuklar acaba. hiçbir şey. neden çünkü okumuyorlar neden çünkü upuzun bir yazının bir yerinden bir metaforu biris çekip çıkarmış ve önlerine koymuş ona biat ediyorlar.
hrant dink açıkça diaspora'ya soykırımı kabul ettirme uğraşını bırak, kafamdaki her türlü kötülüğe denk düşen türk figürünü bırak, türk ile uğraşmayı bırak, her türlü kötülüğün ve ahvalinin müsebbibi olarak türk'ü görmeyi bırak diyor. türk kelimesini de sürekli tırnak içinde kullanıyor ki ne kasttetiği anlaşılsın. bir ırktan bir milletten değil de diaspora'nın kafasındaki yüz senelik problemin özeti olduğu kavransın. ama anlıyorlar mı, tabi ki hayır. çünkü bakmayı bilmiyorlar, görmek istemiyorlar.
şu sözleri etmiş bir ermeni vatandaşını başının üzerine koyacağına bu millet, diaspora'nın ezberini bu denli bozan ve ona geçmiş deşmeyi bırak ve artık varlığını sürdürmek için nefretten arınmış yeni yollar bul diyen adamı hain ilan ediyorlar. "türk"ten boşalacak zehirli kan sözünün kafalarındaki marazi türk imgesinin zehirli olduğunu ve çözüme hizmet etmediğini ve onu boşaltıp yerine ermenistan devleti ile kurulacak bağların alması gerektiğini söylüyor. anlamıyorlar, dinlemiyorlar.
ne söylsen boş bu memlekette. hrant dink adı soykırımdır ya da başka bir şeydir, birileri kabul eder ya da etmez önemli olan yaşanan acılardır ve onlar hafızalarımızda bakidir, bu nefreti dindirip daha sağlıklı yollar bulalım bütünleşmek ve millet olabilmek için diyor ermenilere. türk kelimesi ardına doldurulan tüm o nefreti ve onunla simgeleştirilen hakikaten zehirli ve sakat bakış açısını dindirin diyor. ama kana susamış cahil sürüleri illa ki sadece ve sadece önlerine bakıyor. zinhar etraflarını göremiyor.
hrant öldü bu memleket en barışçı, en uzlaşmacı, en itidal sahibi seslerinden birni kaybetti. onun söyledikleri hem bile isteye çarpıtıldı hem de ufak beyinler kavrayamadı. işte biz o sebeple hala barıştan, kardeşlikten yanayız, nefreti, tarihsel düşmanlıkları, milliyetçi histerileri istemiyoruz, biz işte bu sebeple hala hırantız.
toprak parçası uğruna ölmemiş olmaması onu küçültmediği gibi yüceltmemiştir de. barış yanlısı bir insan olması ve de onu güvercin tedirginliğinde yaşamaya itenlerin olduğunu bilmek arkasından ağıtlar yakılması için yeterli sebeptir.
islam dinine göre, bir gemidekilerin hepsi cani sadece biri masum ise o gemi batırılmaz. ancak ironiktir ki mevzu bahis şahıs da bu masumlardan biridir.
"milliyetçiler böyledir. kendi milliyetçiliğini ötekine düşmanlığın üzerine temellendiren her milliyetçi için düşman şarttır. düşman olmadı mı krize girer. türkiye'nin etrafında düşman kalmadı, türkiye'nin milliyetçileri krize girdi. düşmansız yaşayamazlar. denktaş'ın "rum" demesindeki, ötekinin "ermeniye bak" demesindeki etken budur. nasıl diasporadaki ermeniye düşman olarak birileri lazımsa, bu da öyle. ötekine düşmanlık olmazsa, kendi varlığı ortadan kalkar çünkü. diasporadaki ermenilerin korkusu da bu: ya türkiye kazara soykırımı kabul ederse? oradaki ermeni bundan böyle kimliğini nasıl yaşatacak? onun için vazgeçin diyorum "türkiye soykırımı kabul etsin" direnmesinden, bunun yerini ermenistan'la doldurun... ben çok iyi bir t.c. vatandaşıyım, ama kendimi bir ermenistanlı gibi de hissediyorum. soydaşlarım var benim orada. onların iyiliği için de politikalar geliştiriyorum. istiyorum ki, türkiye ab'ye girsin, ermenistan'la komşu olsun. kendi kimliğimi ötekine düşmanlık yerine, kendi milletimin mutluluğuyla uğraşarak kuruyorum. bence ancak böyle yaparsak atalarımızın kemikleri sızlamayacaktır. ben düşmanlıkla, nefretle hastalıklı büyürsem kim kazanacak? bunlar çok önemli, ama diaspora bu tarz düşüncelerle yeni tanışıyor. kolay değil kabul etmeleri ama kabul edecekler. ha diasporadaki ermeni milliyetçiler, ha türkiye'deki türk milliyetçileri, al birini vur ötekine. kazara biri ermeni olmuş, öteki türk. (...)"
kimliğini başkalarının durumlarına göre belirliyorsan düşmanına mecbursun ve hastalıklısın diyen büyük adam.
ayrıca etyen mahçupyan ile avrupa'da bir toplantıdayken 'türklerin elindeki esir' olarak tanımlanınca, etyen bey ile birlikte 'biz türkiye vatandaşıyız' diyebilmeyi beceren, bu yönüyle köken olarak türk olmasına rağmen 'konserime türkler gelmesin' diyen tarkanı, vatanseverlik konusunda geride bırakan ve sonuç olarak insan ve yurttaş olmanın ırk ile alakası olmadığını varlığıyla belirten yazar..
yazardı daha doğrusu. bir kurşunla kahpece öldürülmeden önce.