bugün

"enseye sıkılan kurşunla sonuçlanan süreç, istanbul vali yardımcısının hrant'ı çağırıp sabiha gökçen haberi hakkında 'uyarması'yla başladı. acaba, bu vali yardımcısı, 22.02.2004 tarihli genelkurmay basın açıklamasında bu haberin 'milli duygulan kötüye kullanan, tehlikeli, sorumsuz' olarak nitelenmesinden etkilenmiş olabilir mi? birlikte resim çektirmeyi 'ağzından daha kolay laf almak' olarak izah edip akladılar (radikal, 04.07-2007). şimdi de emniyet'ten, sanıkların terör örgütü değil de 'arkadaş grubu' olduğunu öğrendik (radikal, 04.07.2007).

çünkü teröre bakan mahkemeler bir örgütün terör örgütü olup olmadığını araştırmıyor. içişleri bakanlığı'na soruyor, oradan ne yazı gelirse ona göre karar veriyor. acaba şimdi mesela 'vatansever kuvvetler güçbirliği hareketi'nin terörcü olup olmadığını mahkeme kime soracak?"

(bkz: baskın oran)
istanbul 2.bölge bağımsız sol aday
2005 eylül ayında yazdığı, "türk'ten boşalacak zehir kanın (ermenistan'daki "türkler bize soykırım yaptı" iddialarından ermenilerin kendi kendilerini zehirlediklerini ifade ediyor) yerini dolduracak temiz kan ermeni'nin ... damalarından mevcuttur" dediği için hakkında dava açılan merhum yazar.

yani, parantezde de belirttiğim gibi, "ermeniler, soykırım iddialarıyla kendilerini mağdur göstererek bir şeyler kazanmaya çalışmaktan vazgeçmelidir" demiş.

ben böyle anladım, yanlışsa beri gelin.
Türk ve Ermeni halklarının bir nevi barış kağıdıydı, yırtıldı.
o ve onun gibi bir çok ermeni'nin anadoluya yerleşmesi fransızların etkisiyle olmamıştır. osmanlı döneminde zaten anadolu'da özellikle de doğu ve güneydoğu anadolu'da 2 milyona yakın ermeni yaşamaktaydı. güvenlikleri açısından bir çoğu güneye sürülmüşlerdir ve bugün anadolu'da ermeni köylerinin ve ermeni vatandaşlarının sayılarının çok az olmasının nedeni budur. anadolu'da yaşayan ermenilerin anadolu'ya fransızlarca yerleştirildiği çok büyük bir yalandır. ancak gülüp geçilir. insan toprağını sever tamam da o toprakta yaşayan diğerlerinin de sevmesine izin vermelidir. bir de yatsınamaz tarihi gerçekler var ortada.
o da öldü. bir şeyler için salyalarını akıtmayan herkes daha hızlı ölüyor nedense. daha güzel yaşayanlar, hep daha çirkince ölüyorlar. hayır, çirkinlik onlardan değil, elbette değil. işığın etrafına toplanan sinekler gibi uçuşup duruyor birileri. birileri ölüyor, birileri alçaklık yapmaya devam ediyor.

cinayetin azmettiricileri, 301'lerle, milliyetçi tavırlarıyla cinayetin hedef göstericileri cinayet mahaline gidip gözyaşı döktüler. dökeceklerdi, tahmin edebilirdik ki kimse çıkıp üzülmemiş olduğunu göstermeyecekti. kimse çıkıp olan bitenden sorumlu olduğunu tabir yerindeyse "çaktırmayacaktı". herkes başsağlığı dileyip üzüntülerini dile getirecekti. herkes bir an önce sorumluların yakalanmasını dileyecekti ve işe bakın ki "sorumlu" 17 yaşında boşluğa düşmüş bir genç olacaktı. ve kan emiciler, kan üzerinden prim yapıcılar televizyonlara çıkıp birazcık utanmadan, "bakın 36 saatte katili bulduk, kutlayın bizi" diye böbürleneceklerdi. benim kıç yalayıcı ve gündemi birilerinin isteği doğrultusunda özenle hazırlayan, bu ülkede olan bitenlerin belki de en büyük sorumlusu olan medyam da boş durmayacaktı elbet. hrant dnk'in ne kadar dürüst, ne kadar iyi biri olduğunu bangır bangır bağıracaktı; ne kadar üzgün olduğunu bağıracaktı; katile lanet okuyacaktı ancak "halkların kardeş olduğu"nu söyleyen herkesin neden birer birer azaldığından bahsetmeyecekti. "başıboş bir genç" tarafından öldürüldü o dürüst adam diyecekti, çünkü aksini söyleyemeyecekti. alçaklık hep sürecekti, bunu tahmin edebilirdik. bunu tahmin edebilirdik elbette ama, agos'un önündeki cesedin yırtık ayakkabılarına zoom yapan kamerayı açıkçası ben tahmin edemezdim. bu kadarını ben tahmin edemezdim. onun dürüstlüğünü yırtık ayakkabılarını göstererek ispata kalkmak, bunu "bakın işte dürüst bir adamdı, dürüst olmasa ayakkabıları yırtık olmaz" diyerek sunmak, ardından onun için söyleyecek iyi bir şeyler bulmaya çabalamak, bir "ziyan" nidasıyla bahsetmek ondan... ben bu kadarını tahmin edemezdim. keşke o ayakkabılar yırtık olmasaydı, keşke biz o her biri birbirinden yalan televizyon kanallarında hüzünlü bir müzik eşliğinde o ayakkabıları görmeseydik. keşke kimse dikkatini oraya vermeseydi de, faşizmin gerçekte kim olduğunu az biraz anlayabilseydi. keşke hrant dink yoksulluk üzerinden pazarlanmasaydı, keşke bir ölüm, hiçbir zaman reyting aracı olmasaydı...

hepimizi bozuk para gibi harcayacaklar. en güzel olanları, en önce harcayacaklar.

en çok şunu düşündüm bununla ilgili, en çok buydu kafama dank eden; "peşimde tekrar birileri vardı. onları seziyordum. ve onların kerinçsiz ekibiyle sınırlı ve salt onlardan oluşacak denli sıradan ve görünür olmadıklarını çok iyi biliyordum." keşke yırtık ayakkabılardan kafamızı kaldırıp, sıradan ve görünür olmayan gerçek katillere çevirebilsek gözlerimizi. onları bulsak, çıkarsak ve döktükleri kanda boğsak...

Şimdi ben o ayakkabıları çeken kameraya da, başsağlığı dileyenlere de, "türk'ün türk'ten başka dostu yoktur"culara da, "vah vah yazık" diyenlere de, salyaları her tarafa bulaşanlara da, ve hatta ölümlerin üzerine bayrak açıp kendi sloganlarını atanlara da, ölülerimizden her türlü prim yapana da söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. hepimizi bozuk para gibi harcayacaklar, biliyorum...

başımız sağ olmasın!

birilerine kurşun atılıyorsa, bizim başımız artık sağ olmasın!
private sözlükte "delik ayakkabısı" hakkında konuşulan aydın. yazıklar olsun hakikaten. yeni bir ayakkabı alacak parası olan ancak onu da çocuklar için harcayan insandı.

bourne / 20.01.2007 18:29:48 / # 2297069 / *
delinene kadar giyildigine gore muhtemelen kokan ayakkabıdır. * * * * *
yeğeni vardı haycan isminde. sarıkamışta vatani görevini yaparken amcasının ölüm haberinin alarak izne ayrılmıştı. iyi bir arkadaştı. hepimiz ermeniyiz sloganları atılırken askeriyede "hepimiz türküz ermeni değiliz" sloganıyla cevap veriliyordu. haycan da ermeni olmasına rağmen hergün aynı nakaratı tekrarlıyordu. kader işte türkiye cumhuriyeti sınırlarında ermeni olmak da yazılmış bazılarına.
ismail türüt denen bilmem ne yaptığımın çocuğunun *katillerine türkü yaptığı türkiye evladı,bu toprakların az bulunur gazetecisi. ismail türütler in,tatlısesler in,ülkücüler in,faşistler in olduğu bu ülkede dink gibilerine yaşamak neden haram? aklıma nazım ın dizeleri geldi:sen yanmazsan ben yanmazsam, nasıl çıkarız aydınlığa?
bu ülkede farklı düşünüyorsanız hain bir kurşunla bir kez ölmezseniz. bulmaca çözüp kadın resimlerini birbirine göstermek dışında bir şey yapmayan türklükleri ve erkeklikleriyle övünen sıradan faşizmin öncüleri her gün binlerce kere öldürür sizi. yetmez onlara sizin ölümünüz, sizi öldürene methiyeler düzülür, poster çektirilir, klipler yapılır, kısa filmler ithaf edilir ,etnik kimliğiniz hakaret olarak kullanılır rakip takımı tahrik etmek için. ermeni kelimesinin başında "sözde" sıfatı olmadığı zaman tahrik olmaya hazırdır onlar.bu ülkenin sokaklarında kahvelerinde, internet kafelerinde, stadyumlarında binlerce ogün samast var. ve her gün hrant dink' in katlini hatırlamayarak, sıradanlaştırarak, meşru bularak dolaşıyorlar aramızda. bu cinayete münferit diyenler bir insanın öldürülmesini kutsayan binlerce kişinin olmasını nasıl hala münferit görebilir. hrant dink'in bedenine iki kurşun sıkıldı ama arkasından ruhuna sıkılan kurşunların haddi hesabı yok. karadeniz ikliminde sadece fındık, çay ve mısır yetiştiğinden çok da emin değilim artık . karadeniz iklimi nefret ve faşizm üretiyor bir süredir. belki iklim değişir akdeniz olur dese de sezen aksu ismail türüt'ün sesi daha baskın sanki oralarda.
ismail türüt tarafından bir defa daha öldürülen insan. ismail türüt son türküsünde Hrant dink'in katil zanlısı ve azmettiricisine övgüler yağdırıyor. * ismail türüt ve onun gibi düşünenler için tekrardan aynı şarkının sözlerini söylüyorum şimdi.
''ne bir haram yedi ne cana kıydı
ekmek kadar temiz su gibi aydın
hiç kimse duymadan hükümler giydin
yiğidim aslanım burda yatıyor''
düşüncelerini beğenilmeyip kendisi sevilmese de bir insanın düşünceleri yüzünden öldürülmesi asla ve asla onaylanamaz.

bir merak

acaba ne zaman devlet bu işleri ele alacak halk suçlulara veya suçlu olarak gördüklerine ceza vermekten vazgeçecek!?
söz konusu yazısını okumayıp etmemiş, yada üzerine düşünmemiş "bize zehirli kan demiş oolum"cuların, sözde milliyetçilerin, faşist ve saldırgan "köpek"LERin kurbanı olmuş aydındır.

şimdi o suikastçi, katil köpek soyu, kokuşmuş zihindaşlarına bıraktı yerini, ancAK en bir cahil cühela halleriyle laf ebeliği yapmayı, göz boyamak için milliyetçilik taslamayı bilen, ermeniliğe hakaret ederken türklüğü de istismar eden soydaşlarına.. bunlara insan bile denemez, zavalı birer köpek hepsi.. kuduzundan hemde.
Kör ölünce badem gözlü olur misali, öldürüldükten sonra pek bir kıymete binen ermeni.

Türkün Türk'e bile kıymetli olmadığı bu ülkede bunu doğal karşılamak boynumuzun borcudur.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana savaş görmemiş Türk aydınları, türk gençleri, düşman çizmesi altında ezilmediklerinden, analarına bacılarına düşman tarafından tecavüz edilmediğinden, paradan başka birşey düşünmeyen emperyalistlerin pompaladığı barış, kardeşlik, çağdaşlık, insan hakları zırvalarına kanıp vakti zamanında anadolu'da türk halkına türlü eziyeti yapan, yakın zamanda da türk diplomatlarını hiç gözünü kırpmadan şehit eden ermeni diasporası'nın, kendi çıkarları uğruna gözden çıkardığı sözüm ona aydını yere göğe koyamıyorlar.

Amacımız onun ensesine mermi * sıkan ne ettiğini bilmez zavallıları korumak değildir.

Lakin gençleri böylesine bilinçsiz, böylesine boş beyinli hale getiren yine o savunduğunuz aydınlar değil midir?

Her akşam gittiği barda viski içen at kuyruklu, top sakallı ve de gerizekalı aydın değil midir sosyalizm söylevleri veren?

Bir yandan boğazda rakısını içip balığını yiyen, öte yandan da komunizm * nutukları atanlar değil midir o savunduğunuz aydınlar?

Ülkede gündemi Cia ve mossad destekli yahudi medyanın aldığı talimatlara göre değiştirdiğini ve halkı yönlendirdiğini bilmiyor muyuz?

Talat Paşa'yı Berlin'de katleden Sokomon Teyleryan'ı da kınayınız aynı dirayetle. O zaman uyuşuruz.
öldürüldükten sonra pek bir kıymete binmemiştir, daha yıllar önce avrupa parlamentosunda birkaç küstah diasporacının, lobicinin kışkırtmalarına karşı asil duruşu, türkiye cumhuriyeti vatandaşlığıNdan ve birliğinden gururla bahsedişiyle, bazı ermeni faşistlerine haddini güzelce bildirmesiyle zaten gönüllerde yer etmiş, haklı kıymetine sahip olmuştur.
"o hep badem gözlüydü, göremeyen körler utansın" insanı. rahat uyusun..
dişlerinin arasından kan sızan çakalların uluması, uluyup da kudurması, kudurdukça kafatasımıza abanması ile insan olup olmamak durumu arasında bir turnusol kağıdı işlevi gören insan.

gözleri nefretten, kandan başka bir şey görmeyen cahiller, enformasyonu hep benzer ve yanlı kanallardan alarak doldurulmuş malul şuurlarından utanmadan konuşanlar, resmi olana boğulup "sözde" sıfatı ile vatan kurtardığını sananlar elbette ki gelip isminin altında polatçılık oynayacaklar. biz hepimiz hala ermeni hala hırant'ız. insanız...
ölümü ertesisi ve sonraki haftasında gazetenin trajı artmış, reklam vermeyen ermeni kilisesi, kurumları ve vakıfları artık reklam vermeye başlamıştır. mirasçıları göbek atmıştır. * *
bilinçiz, cahil faşist uşaklarının hala nefretle andığı, aslında doğru dürüst kim olduğunu bile bilmediği kişilik.
insan bir açar okur, kimdir nedir, en azından söz konusu "zehirli kan" yazısının içeriği nedir diye. gerçekten bir hakaret mi vardır ortada ya da bir kışkırtma mı? yoksa apayrı bir söylem mi noktalara virgüllere dikkatlice bakınca ortaya çıkan...

ortalığa çıkıp o tinerci kılıklı, soyu sopu belirsiz, onun bunun işini görmeye alışmış katil veledi savunmaya kalkanlara ise gülmek isterdim ama gülümseyecek halim bile kalmıyor çoğu zaman. düne kadar altına yattığı abilerinin bir emriyle katil olacak zekaya sahip bu namussuz uşağı adam yerine koyup beyaz bere takan mallardan ziyade onunla anı fotoğrafı çektiren güvenlik güçlerine haddini bildirmek gerekir aslında, her şekilde. ama burası bizim memleket, herkes aklandı bir zavallı hrant hala karalanıyor. maktul olmasına rağmen...
kalleşçe bir pusu ile katledilmiş merhum gazeteci.

Bu olayı savunan ve eleştirenler için de son nokta kıvamında bir yazı size armağınım olsun Can Dündar'dan ;

--spoiler--
ismail türüt, Gerçekten dünkü Milliyet'e söylediği gibi "Bir Müslüman olarak" bir insanın öldürülmesinden haz duymuyorsa, bir an için kendini öldürülen o insanın ailesinin yerine koymalı ve türküsünü piyasadan toplatıp özür dilemelidir.

Hatta türküsünü biraz tadil etse, Karadeniz için de iyi olur:

"Bir uşak ensesinden / vurulmaz Karadeniz'de
Öyle kalleşçe pusu / kurulmaz Karadeniz'de...
Fatihmiş, Yasinmiş / bilinmez Karadeniz'de
Katillere kahraman / denilmez Karadeniz'de... "
* * *
Tabii işin Türüt'ün özrüyle, savcıların girişimiyle bitmeyeceğini de biliyoruz.
Asıl, bu kini üreten toplumsal kültürü, hepimizin içindeki "Türüt"ü sorgulamak gerektiğine inanıyoruz.
"Masum bir bebekten bir ismail Türüt çıkaran bu kültürel iklim sorgulanmadıkça bizlere huzur yok kardeşlerim."
--spoiler--

Son cümleye dikkat!!....

Bir de yazmadan edemeyeceğim, düşünceleri yüzünden ne yaptığını bile bilmeyen bir dallama tarafından ensesinden vurularak öldürülmesine karşı yüksek sesle konuşanlar, aynı eleştirileri turan dursun'un katillerine neden yapmazlar. ve ya bahriye üçok'un... ve ya uğur mumcu'nun... ve ya abdi ipekçi'nin... veya der uzar da gider...

Herşeyi neden kendi görüşlerimize göre savunuruz ki?

nedeni için buyrun okuyun;

(bkz: turkiye nin demokrasi sorunu/#2320735)
iyi insan"dı". *
herşey bir yana iyi bir insandı. tanımayanların hakkında atıp tutmasını, bu sözlerin muhatabı olmayı hak etmeyen bir insandı. çocuklara bakarken gözleri parlayan, zaman zaman heyecanlanıp kendisi de çocuk gibi olan biriydi. samimiydi bütün söylediklerinde, yağcılık yapmaya ihtiyacı yoktu ki, yaranmaya çalışmazdı ki... seviyordu gerçekten buraları, kokusunu, havasını, suyunu sevdiği topraklarda, arkasını kontrol etmeden yaşayabilmek istiyordu sadece, hatta çoğu ermeni'den farklı olarak böyle yaşayabileceğine inancı tamdı. insan insana kıyamaz, sırtından vurmaz zannediyordu...

yalnızdı... hem sağdan hem soldan kenara itilmişti. çünkü kimseyi memnun etmek değildi derdi. arzusu, yaşayabilmekti arkasına bakmadan... güvendiği, sırtını döndüğü için geldi bütün bunlar başına.

şimdi, iki yıl önce adını bile bilmeyen bir sürü insan, hakaretler ediyor o'na. kimisi de üzüntüsünü dile getiriyor. benimse derdim bambaşka. televizyondan bekli de gazeteden resmini gördüğünüz o insanın elini sıkmış, onla sohbet etmiş, iyi hem de dünyalar iyisi biri olduğunu bilecek kadar tanıdığım hrant ağpariğim o... hrant ağpariğim"di"... bir iki tane de olsa komik anım vardı onla ilgili, bir zamanlar gülerek anlattığım... buydu işte hrant dink. uzaktan nefret edenlerden çok, benim içimde yaşayan haliyle var hep...
hakkında yapılan en ufak eleştiride faşist damgası yemek olmazsa olmazlarındandır. tamam bilader faşizm iyi bir şey değil o konuda hemfikiriz de rahmetlinin ermeni diasporasıyla-faşizmiyle hiç mi alakası yoktu?? o lafları asuman krause mi söyledi?? meğersem pırlanta gibi adammış. kıymetini bilememişmişmişiz.
pırlanta gibi olmayan sadece bir hiç uğruna öldüğü için saygı görmesi gereken adamdı vel hasılkelam biz ondan da sınıfta kaldık..
trajik ölümüyle ermeni rüyasına prim sağlamış, beyaz saray'ın ermeni soykırımı tanımasına ramak kalmıştır.
bu adam hakkında biraz fikir sahibi olmak isteyenler için;

--spoiler--
http://www2.gazetevatan.com/video/video.asp?vid=1782
--spoiler--
Öldürülmesine çok üzüldüğüm, ertesi gün gazetede yırtık ayakkabısını görünce dayanamayıp ağladığım kişi.