HIV virüsü ilk kez 1930 yılında keşfedildi AIDS hastalığına yol açan HIV virüsü, 1930 yılında Kongo'da şempanzeler üzerinde araştırmalar yapan bir grup bilim adamı tarafından keşfedildi.
kendisi açılımı "human immunodeficieny virus" olan en çok bilinen lentivirus grubudur. genetik materyali RNA'dır. immün sistemdeki t helper denilen yardımcı t hücrelerini konak olarak kullanır ve kendisi için protein sentezlemesini sağlar. konak olarak kullanamadığı t hücreleri de bu virüsün rezervuarı haline gelir ve esas fonksiyonunu gerçekleştiremez. esas fonksiyonunu gerçekleştiremediği takdirde kontrollü hücre ölümü denilen apoptotik yolları aktive olur ve hücre kendini imha eder.
bu durumda bağışıklık sinyal yolakları bozulur ve aids hastalığı ortaya çıkar.
mekanizma kısaca böyle. bu viruslar çok namussuz yapılar.
Öldürür ama süründürerek, ama yapacak birsey yok biz bununda üstesinden geliriz evelallah millet bizim arkamızda olduğu müddetçe yine iktidarız. Seçimlerde savunma sanayine yaptiklarimiza bakin diyerek konuyu ne güzel değiştirip medya ile saptirip halkı daha başka konularda oyalayarak bir dakika konuşturmayın olum beni *
Öldürür ama süründürerek, ama yapacak birsey yok biz bununda üstesinden geliriz evelallah millet bizim arkamızda olduğu müddetçe yine iktidarız. Seçimlerde savunma sanayine yaptiklarimiza bakin diyerek konuyu ne güzel değiştirip medya ile saptirip halkı daha başka konularda oyalayarak bir dakika konuşturmayın olum beni *
Hiv insanların tahmin edebileceğinden çok daha sinsi. insan vücuduna bulaştıktan 6- 8 hafta sonra kan testlerinde pozitif olabilir. Lakin bağışıklık sistemi virüsü baskıladığı sürece, virüs kan testlerinde pozitif işaretleyecek düzeye ulaşmıyor. Ve bu insanlar başkalarına hiv bulaştırmaya devam ediyor.
Türkiye’de son 20 yıldır HIV’le yaşayan kişilerin sayısında ciddi artış var. Üstelik ergenlerde de HIV artış eğiliminde. Tahminlere göre 39 bin kişi HIV’le yaşadığını bilmiyor. (2023 haberi. 2024'de bu sayı 45.835 kişi olmuş.)
Sağlık Bakanlığı kayıtlarındaki olguların kabaca yüzde 80’i erkek, yüzde 20’si kadın.
Bulaş yollarına baktığımızda olguların yüzde 30’unda heteroseksüel ilişki (erkek-kadın ilişkisi), yüzde 14’ünde de erkekle seks yapan erkek ilişkisi (homoseksüel) ve biseksüel ilişki (hem erkek hem kadınla ilişki) görüyoruz. Olguların yüzde 1’inden azında ise bulaş yolu damar içi uyuşturucu kullanımı.
istanbul, Ankara ve izmir’deki büyük merkezleri içeren çalışmalara baktığımızda erkekle seks yapan erkeklerin veya biseksüel ilişkilerin HIV bulaşma yolları üzerindeki oranları daha yüksek. Bu nedenle resmi kayıtlarda belirtilen yüzde 14 oranının daha yukarıda olduğunu düşünüyoruz.
Bir başka önemli konu, Türkiye’deki HIV’le yaşayan kişilerin yüzde 16’sının yabancı uyruklu olması. Tabii bu “Yabancı uyruklular nedeniyle Türkiye’de artış oluyor” gibi algılanmasın. Bundan bağımsız ülkemizde zaten bir artış söz konusu.
Anahtar popülasyon kimler, biraz açar mısınız?
Erkekle seks yapan erkekler, seks işçileri, trans kadınlar, damar içi uyuşturucu kullananlar, hapishanedeki insanlar gibi grupları anahtar popülasyon olarak adlandırıyoruz. Bu gruplarda HIV riski daha yüksek.
