bugün

sesi 1/2000'den daha az bozulma ile oluşturan elektronik aygıtların girdiği sınıf.
(bkz: yuksek sadakat)
sesin reprodüksiyonunun, kayit esnasindaki orijinal performansa, mümkün oldugunca sadik kalabilmesi.
Bir Nick Hornby kitabı.Hayatını müzik üzerine inşa etmiş,insanları dinledikleri müziklere göre sınıflandıran nispeten 'kaybeden' bir karakterin,plak dükkanı,plak dükkanı çalışanları ve eski-yeni aşkları çerçevesinde,şehr-i Londra'da devam eden hayatının eğlence bir anlatımı.
kitabın john cusack'in başrollüğünü yaptığı, yan rollerde ünlülerin olduğu (jack black, tim robbins, catherine zeta jones, lisa bonet) bir de sevimli filmi vardır. john cusak bol bol kameraya dönüp bizimle konuşur. sohbeti de fena değildir.
nick hornby'nin çook keyifli, okurken yerlere yatırıp güldüren, birazda ironi içeren kitabı. filmi de çekildi ayrıca, ancak kitaptaki tadı vermiyor.
nick hornby'nin romanından stephen frears'ın uyarladığı film.
ergenlik dönemimin saplantısı olan 'karışık kaset doldurma' eylemini
en az benim kadar saplantı haline getirmiş bir karaktere (john cusack'in canlandırdığı)
rastlayınca yalnız olmadığımı hissettiren nadide film.
yüksek sadakatin orjinal ismi aslında türkçeleştirip yüksek sadakat yapmışlar.
(bkz: iben hjejle)
(bkz: todd louiso)
(bkz: joan cusack)
(bkz: lili taylor)
(bkz: natasha gregson wagner)
''Plak dükkanı sahibi Rob, otuz beş yaşına geldiğinde hayatta pek de başarılı olmadığının farkına varır: saygın bir işi yoktur, insanları müzik zevklerine göre sınıflandırmaktadır ve daha da önemlisi henüz evliliğe gidebilecek bir ilişki kurmayı başaramamıştır. En son sevgilisi Laura da onu terk edince eski sevgilileri ile tekrar görüşüp neden ilişkilerinde başarısız olduğunu anlamaya karar verir.
Ölümüne Sadakat, ikinci el plak satan, müzik tutkunu, hayatı listelerle anlatan (yapmak istediğim ilk beş iş listesi, bana acı veren ilk beş terk edilme listesi, unutamadığım ilk beş sevişme listesi...)otuzlarının ortasındaki bir erkeğin, artık olgunlaşmak zorunda olduğunu düşünerek hayatına yön verme çabasını, onun bakışından modern çağda ilişkilerin nasıl yaşandığını anlatıyor hatta erkeklerin neden böyle davrandıklarını da cevaplıyor.''
-kitabın arka kapağı-

Erkekler kendi sefilliklerini görecek, kadınlar da erkeklerin neden böyle hıyarca davrandığının cevabını bulacak
-Mansur Forutan-

2000 yılında bu kitabın filmi de yapılmıştır. Oldukça iyi bir film olduğu söylense de genel kanı kitabın yerini tutamayacağıdır. Müziği seven herkesin okuması gereken bir romandır. Eğer kitapta adı geçen şarkıları bulabilirseniz, o şarkılar eşliğinde, o şarkının adının geçtiği sayfayı okumak ritüel halini alacaktır. Önce kitabı okuyup sonra filmi izlemeniz durumunda ise ilişkilere bakış açınız değişecektir.
keyifli bir film.
laura'nın rob'a ayrılırken söylediği cümleler, bir ilişkinin bitme sebeplerinin türlü türlü olabileceğini gösteriyor:

" değişmiyorsun hep aynısın, değişmeme izin de vermiyorsun. insanlara bazı şeylerin, değişikliklerin olmasına izin vermelisin. en çok da kendine. ama sen buna izin vermiyorsun."
çok çok güzel bir film. sadece çok yazsam klişe olacaktı... Niyesi de şöyledir efendim...
ince ayrıntıları düşünülmüş bir film ve dengeli olmuş. mesela, çekingen ve ezik duran dick'in pantolonun paçaları dışarı katlanmış ve oldukça büyük katlar halinde katlanmış... barry, tam bir baş belası müzik manyağı karakteri ile filmin sönük ve bunalım olmasına engel olmuş; cuk diye oturmuş. yanni tişörtü çok hoş olmuş. ve rob gordon... sürekli terk edildiğini sanan ve "değişmeyen" bir umutsuz vaka olmuş. filmde ara ara sorunun kendisinde olduğu ifşa edilmiş, ki bu da çok gerçekçi olmuş... ve filmi unutulmaz kılacak bir "motto"ları da var: top five. stephan frears harika bir iş çıkarmış. tabi burda nick hornby'nin kitabının payı da yüksektir muhtemelen. ("based on novel" filmler gayet güzel oluyor sanki...) ayrıca filmde oldukça fazla grup yahut şarkıcı ismi geçiyor. üstelik hepsi hakkında yorum yapılarak... genellikle barry bu işi üstlenmiş fakat rob'un yorumları daha kalite... dahası filmin sonu da klişe değil!
çok samimi bir arkadaşınızla sohbet edercesine izlenebilen film.
"ıssız bir adaya dü$seniz yanınıza alabileceğiniz tüm zamanların en iyi be$ ayrılığı kronolojik sırayla... " diye başlayan muhte$em bir nick hornby kitabi. filmden filan iyi. cidden. can kantarci cevirisi olmasa da..
Nick hornby'nin kitabının uyarlandığı hoş bir film. Zaten o kadar hoş bir kitaptaki çok ekstra bir şey yapmadan da başarılı bir film ortaya çıkardı. Onlar da bunu yapmış. Kitaba aynen bağlı kalınmış. John cussack harika oynamış. Mekanlar ve karakterler kitabı okurken hayal ettiklerimle neredeyse birebir örtüşüyor. Ancak tabiî ki kitabın tadı ayrıydı. Şahsi fikrim önce kitabı okuyun sonra filmi izleyin.
samimi ve kafa rahatlatıcı bir film. çok bir numarası olmamakla beraber john cusack başarılı. ilişkiler ile ilgili yaptığı yorumlara çok katılmasam da, (o konuda closer'dır doruk noktası kanımca.) evlenme teklifi yaparken ki konuşma başarılıydı.

--spoiler--
ablanın, sonrasında abimizi uğruna terkettiği komşularının sevişme seslerini duydukları esnada okuduğu kitabın "love thy neighbour" olması şirin bir detaydı.
--spoiler--
(bkz: hi fi)
misafir okurlarca yüceltilen, iyi bir senaryo malzemesi olmaktan öteye gidemeyecek romandır. her vasat roman gibi, bol bol gevezelik içerir.
hayatıma otobiyografik sıralama fikrini kazandırmış filmdir.

şerefsizim aklıma gelmemişti.
nick hornby'nin kutsal metin tadında olan kitabı.filmi de en az kitabı kadar sağlamdır.daha çok erkeklere hitap ettiğine tanık oldum.ama bayanların da kendilerine sağlam dersler çıkaracağına inanıyorum.
Defne Orhun çevirisi ile okunması gereken birNick Hornby kitabıdır. Ayrıca kitaptan filme çeviriler arasında top 5'te yer almaktadır.
aşağıdaki diyalogla iflah olmaz müziksever romantikleri kalbinden vurandır. keşke ikincisi çekilsedir.

barry:Bir müzisyenle çıkmak istiyorum.
rob: Bir müzisyenle evlenmek istiyorum. Şarkılar yapıp, ne düşündüğümü sorar. Aramızda yaptığımız bir espriyi kapağın iç sayfasına yazdırır.Belki benim resmimi de koydurur.Geri plana.
türkçe dvdsinde ismi "sensiz olmaz" şeklinde çevrilmiştir.
ilk dakikalarda sevileceği anlaşılan filmlerden, içinde öyle bir plak dükkanı olan her şeyi sevebilirim.
çeşitli aralıklarla izleyip her geçen yıl daha da beğendiğim filmdir. beğenirken karakterin anlatmak istediğini yaş geçtikçe daha da iyi anlıyor insan bu herhalde düşündüklerim. Ayrıca her geçen yıl filmde laura karakterini canlandıran Iben Hjejle de gözüme daha güzel gelirken karakteri de kişilik açısından daha bir beğenilir hale gelmektedir ki bu beğeni nefretten buralara kadar yükselmiştir. demek ki bu film Amerika şartları için 30larını geçmiş erkekler için çekilmişken türkiye şartları için 30larına iyi kötü yaklaşmış erkekler için çekilmiştir.
güncel Önemli Başlıklar