uyduruk resimleri etrafta dolanan 4 büyük halife'nin sonuncusudur. bundan dolayı o uydurukculardan hakkını almasını istediğim değerli Sahabe'dir. Hz.Peygamber'in damadıdır. Büyük insandır.
islam hakkında çarpıtma bilgilere sahip olan andavalların karalamaya çalıştığı islamın aslanadır. bazı inançsız yaratıkların onun yolunu takip edenlerin adını kullanarak islama zarar vermesi onun suçu değil onun arkadından gidenlerin gevşekligidir.
övenler ona hakkını veremezler. hayırlarını anlatmaya kalksalar ahirete kadar bitiremezler. toprağın babası. imam ali peygamber(sav)'in vasisi ve kardeşi.
uludağ sözlükte görmek istediğimiz başlıklardandır.
ne güzel ki ne alevi ne sünni olan kimse kötü bir şey yazmamış ve gerçekten bilgi içerikli entry'ler girilmiş. bu başlıkta hz. ali hakkında bilmediğim bir çok bilgiyi ve duymadığım bir çok sözünü öğrendim.
teşekkürler uludağ sözlük yazarları...
işte şimdi bu entry de kanıtlanmış oldu,
(#8845181)
ibret alınacak şeyler ne çok, ibret alanlarsa ne az. sözünü hep andığım ve daha bir çok felsefik deyişleri olan peygamber efendimizin sevgili damadı 4.halifemiz, ilk müslümanlardandır.
"7 yaşına kadar çocuğunuzla oynayınız, 15 yaşına kadar arkadaşlık ediniz, 15 yaşından sonra istişare ediniz." sözüyle sağlıklı nesiller yetiştirmenin genel kuralını bizlere öğreten büyük zat.
güzel bir söz söyleyene, tesbitte bulunana, yerinde eleştiride bulunana "o gay aslında yhaa, yok afendim o alevi, yok sünni,yok ebenin ali samisi" gibi yargılarla suçlamada bulunup güzel sözün, işin vbnin önüne geçenlere ithaf olunur...
alevi birliklerinden birinin başkanının şu cümlesinde; "islam tarihindeki herkesin inandığı ali başka bizim inandığımız ali başka" adı geçen büyük müslüman.
dini ritüeller perspektifinde baktığım zaman bu güne dek dinsiz imansız diye suçlanan insanların hz. ali'ye nasıl büyük bir aşkla bağlı olduklarını gördüğüm ilk gün diğer bütün inananların sahte duygularının farkına varmıştım. (elbette bütün hepsi öyle değil)
mesela hz. ali için göz yaşı döken birinin cenettin o muazzam şekilde tasvir edilmiş herhangi bir yerinden yer kapmak için yapmadığını anladım. ne bir korku ne bir vaat... sadece inandığı için dua eden, ona duyduğu aşk karşısında ağlayan, hıçkıran... insanlar...
işte bütün mesele bu. eğer allah, peygamber, din sevginiz sadece korkular ve görevler üzerine kuruluysa ya da cenetten yer kapmak içinse ne yazak ki mekaniktir, içi boştur, çürüktür, kokuşmuştur. tam da bu noktada özellikle günümüz insanının kendi kendini ciddi bir şekilde sorgulaması gerekir. zira bence din (bence diyorum yanılma olasılığım çok yüksek) insanın içindedir. bir iyilik mi yaptın at onu içindeki kuyuya. kimse bilmek zorunda değil. inancın çok mu büyük o halde bunu kanıtlamak zorunda değilsin...
hz. ali'ye gelince, dedem geceleri yatmadan önce kendince dualar okurdu. ya muhammed, ya ali, ya hızır, ya duzgın bawa (bkz: düzgün baba) diye başlayıp genelde çocukları, torunları ve insanlığın korunması üzerine çeşitli dualar. o yaşlarda anlam biçemezdim. ama muhammed ve ali her zaman aklımın bir tarafına insanlığın koruyucu güçleri olarak işlenmişti. sonra bir gün babam eve elinde 50*70 ebatlarında bir tabloyla geldi. tablo, gazete kağıtları ile kaplanmış, taşınması ve korunması için dört tarafına naylon ip atılmıştı. hepimiz pür dikkat meraklı gözlerle gazete kağıtları içinden çıkacak şeye odaklanmıştık. ipler kesildi, gazete kağıtları söküldü. tablo bize doğru çevrildi. muazzam derecede yakışıklı bir "insan" tablonun odak noktasına yerleştirilmişti. hemen dizlerinin altında bir aslan ve arka planda vahayı andıran görüntü... tablonun üst kısmına büyükçe bir şekilde işlenmiş zülfikar. ve hz. ali yazısı.
evin salonunda ne zaman uzansam gözlerim hemen bu tabloya kayardı. saatlerce bakardım. ali'nin gözleri aşk gibidir. insan içine düştümü çıkamaz bir daha. öyle derin ve güzel. bıkmadan usanmadan bakar ha bakar. dine dair bilgim çok zayıftı hala da öyle. bilim ben de daha ağır basıyor. inançlarımda yok denecek kadar az. belki de içimde kocamandır hiç bilmiyorum. sorgulamakta istemiyorum. ama ne zaman işin ruhani boyutuna geçsem aklıma dedemin duaları gelir. muhemmed ali diyen dilleri. babamın tablosunda duran nur yüzlü figür...
bunun yanında sadece hz. ali değil hz. muhammed deyince de, en derin duygulara gark olan insanların o güzelim hisleri tarafımca hep büyük bir aşkla izlenmiştir. işte ben dinin bu tarafını hep sevmişimdir. inanan birinin gözlerinde inancına tanık olmak. görev, korku, vaat, çıkar için değil sadece inanarak bedensel değil zihinsel-ruhsal mutluluk için...
kendisine itafen yazılmış her biri birbirinden güzel binlerce alevi-bektaşı nefesi vardır.
bir örnek verecek olursak:
özleri elbistanlı mehmet mustafa dedeye ait.
"kün!" deyince var eyledi on sekiz bin alemi
şah-ı merdan cuşa geldi, sırrın aşikar eyledi:
"yağmuru yağdıran benim" deyi ömer'e söyledi
ol demde şimşek balkıyıp yedi sema gürledi
hem sakidir, hem bakidir nur-ı rahman'ın ali
yetiş carımıza kurtar meded mürüvvet ya ali
ömer vardı hak muhammed katına dedi: "eyle beyan,
hz. ali midir ol arşa gürleyan,
çarh-ı gerdunun elinden sırr-ı hikmet eyleyen?"
hak muhammed buyurdu ki: "yektir ali, bir" dedi
"hem evveli, hem ahiri, her şeye kadir" dedi
ali'ye şirk koşanlar mutlaka kafir" dedi
lakin bir de böylesi var;
dost dost,
şah-ı merdan coşa geldi sırrın aşikar eyledi
yağmuru yağdıran benim diye adem'e söyledi
ol demde şimşek balkıyıp yedi sema gürledi
hem sakidir, hem bakidir nur-i rahman'ım ali
yetiş carımıza kurtar medet mürvet ya ali
dost dost,
kün deyin kün deyince var eyledi onsekiz bin alemi
hem yazandır hem bozandır levh-i mahvuz kalemi
küllü dertlerin dermanı yaraların melhemi
hem sakidir, hem bakidir nur-i rahman'ım ali
yetiş carımıza kurtar medet mürvet ya ali
dost dost,
sefil alim akıl ermez hikmetine ali’nin
sarraf olan kıymet biçer gevher ile lalının
nice aşığa maşuk oldu, aklın aldı delinin
hem sakidir, hem bakidir nur-i rahman'ım ali
yetiş carımıza kurtar medet mürvet ya ali