yazılım (insan beyninin oyunları) ve donanım (fiziki durum) arasındaki farkın ortadan kalkmasını gerektirir. rüyayı kurgulayan beyin organı ortaya çıkmadan çok daha öncesinden beri var olan bir alemi, dönüp yine bu beynin algı yanılsamalarına kapılmadan yanıtlayacak bilim var, fen var.
insanı tüm varoluşun merkezine oturtanların ihtimalidir.
öldüğümüzde belli olacak olandır. küçüklüğümden beri bu düşünce hep kafamda yer almıştır. ölünce uyanacağız ve yeni bir hayat başlayacak. eminim de bundan daha güzel olacak.
zaten algılarımızın çuvalladığı aşikar. gözlerimiz bile bizi yanıltırken, hayatın bir rüya olma ihtimali çok yüksektir. bir şeye bakan 1 milyar göz olabilir. 1 milyar gözün hepside farklı şey görüyor olabilir. ne görmek istiyorsak o. tıpkı rüya gibi. salt gerçekten uzak.
doğrudur, hayat bir rüyadır. rüyada da olayları gerçekmiş gibi hissederiz. hatta bazı olayları karıştırırız gerçekten böyle birşey var mı yoksa rüyamda mı görmüştüm diye. hepimiz rüyadayız, ölenler uyanıyor.
bunu christopher nolan (bkz: inception) ve thom yorke da düşünmüştür (bkz: How To Disappear Completely) . fakat ne yalan söyleyeyim arada bende düşünmüyor değilim.
hep düşündüğüm ihtimaldir. Hem korkutur hem meraklandırır. Uyanınca gözlerimiz nereye açılacak peki? Başka, gerçek bir hayata mı yoksa cennet veya cehennem denilen yere mi?
hep düşünmüşümdür acaba bambaşka bir yerde şu an uyuyor muyum diye. olma ihtimali elbet vardır. ya da sadece uyku halinde olan ölü insanlarızdır. belki de asıl cehennem tam burasıdır.