hani filmlerde bi sandalye olur ya bak ismini de bilmiyorum şimdi sallana sandalye diyeceğim onun üstünde şömine karşısında yanımda arjantin dogom elimde viskim... Şimdi bazı yazarlar lan hollywood görgüsüzü falan diye hede hödö bi ton laf yapcak ama bu işte be abi olay bu yani.
evimde ölüm yatağında, arka planda grunge çalarken (like a stone veya you know you re right olabilir) huzur içinde ölmek.
cenazemde de deep purple'dan when a blind man cries çalsın.
Hayal ettiğim ölüm Şekli ÇOĞU insan gibi yatağımda uzanmış, yaşlanmış, etrafımda torun torba bir şekilde huzur içinde Ölmek..
Fakat ben Türkiye'de yaşayan bir gencim. Benim ölümüm yolda Yürürken güvenlik önlemi alınmamış bir binadan Düşen taş ile olur. Benim ölümüm Hakkımı aramak için gittiğim bir mitingde olur.. Benim ölümüm üç Kuruş için çalışırken birilerinin cebine daha çok para girsin birileri daha çok gemiler , evler alsın diye olur. Kısacası ben Türkiye de yaşıyorum ben ölürüm sorunlar devam eder.
yüksek bir köprüden denize atlamak; o yüksekliğinin ve yaşadığının hissine varır varmaz çok kötü bi acı hissedeceksin belki ama yüksekliğin keyfini yaşamaya değer
hayal etmiyorum çünkü ölmek istemiyorum, ölümsüz olmak istiyorum. Çok mu şey istiyorum?
genetik olarak sonuçta ölüme programlı bedenlerimize hükmeden bu sonsuz yaşama isteğinin veya ölümlü değilmiş gibi hayata devam etme dürtümüzün sebebi nedir?