Joan K. Rowling'in yazıdığı Harry Potter dünyada en fazla satılan kitap olmaz özelliğini taşıyor. ilk altı serisi 325 milyon adet satılan kitabın 7.serisi için yapılan 12 milyon baskı, 150 ülkede birden satışa sunuldu ve kısa sürede bitti. Harry Potter sine filmleri serisinin ilk 5 filmi de 4 milyar dolarlık gişe hasılatı yaptı.
her film biraz daha sıkıcı olmayı başaran film serisi. nasıl başarmışlar bu kadarını pes doğrusu.
ilk üç film iyi denebilecek kadarken ateş kadehi, zümrüdü anka yoldaşlığı ve melez prens filmleri izlerken uyutur adamı resmen. 8 tane film çekeceklerine 5 tane adam gibi film ile bitirebilirlermiş ama para çok tatlı gelmiş olmalı.
10 yaşında başladığım,kitaplar filmler bitse de 21 yaşında hala bitiremediğim seri.
biz de çocukken başladık okumaya ama ben gene de bu kitabın çocuk kitabı olmadığını düşünüyorum.fazla büyük bir zekanın ürünüdür,kitaplar kalın,filmler uzundur,ama noktasından virgülüne kadar tek bir boşluk yoktur,bir kitabın bir yerinde geçen ve kitap bittiğinde havada asılı kalan şeyler mutlaka sonraki kitaplarda tek tek yerine oturur.
bu büyük zeka 10 yaşında bir çocuğa mektup bekletebilir.rowling sizi alır,harry'yle birlikte merak eder,heyecanlanır,korkar,üzülür,ağlarsınız.onunla birlikte gülersiniz.kitaplar bittiğinde kaç yaşında olursanız olun gerçek olma ihtimalini sorgularsınız.
severus snape adında, muhtemelen gelmiş geçmiş en sağlam karakterlerden birini içinde bulunduran seri.
ulan bu kadar adam oldum, çocuk romanı diye yazılmış kitaptaki karaktere dediğime bak, diyemeyeceğim, okuyan bilir sümsükusu.
ilk okul üçüncü sınıfta başladığım ve bir daha asla unutamadığım kitap serisi.
5. sınıfa gelip de 11. yaşımı yaşadığım yıl büyük bir heyecanla hagrid i beklediğim günleri hatırlarım.
gelmedi.
sonra dedim ki ulen ben gidemiyorsam bu okula kimse gitmiyor demektir. yani büyücülük gibi bir olgu yok. daha o zamandan bu kadar güvenirmişim kendime. yaa işte çocukluk...
taş devri'nin, jetgiller'in, tom ve jerry'nin, he-man ve şira'nın yanında 10 yıl öncesinin çocuklarını büyüten fantastik seri ve kahraman.
çocukluğumuza denk geldiğinden okumaya başladık, ee büyümüştük ve bitmemişti, okumaya devam ettik, yadırgamadık. yadırgamadığımız gibi seriye velet kitabı diye bok atanları susturduk. okuduğumuz bir kitabını her can sıkıntımızda odamıza kapanıp elimize aldık, öyle bir okuduk ki ansiklopedi kalınlığında ki kitabı bir gece de bitirdik. şimdi yaş 20 küsür, özledik mi yaş önemli değil özledik.
bana kitap okuma alışkanlığını kazandıran bütün kitaplarını en geç 1 hafta içinde okuyup bitirdiğim, 1 günde bitirdikleriminde olduğu, efsane serinin ana karakteri.
bütün filmlerini izleyip bütün kitaplarını hatim ettiğim ender eserlerden. aynı zamanda ölmeden önce mutlaka ve mutlaka okunmalıdır diye düşündüğüm tek şey bk (bkz: ) "harry potter"
ortaokulda türkçe hocamız, bize kitap okumayı aşılamak isterken söylemişti bu kitabı. iki kitabı çıktı alın okuyun demişti. ankara'da okuyorum o zamanlar, ama memleket izmir, izmir'de almıştım kitabı. ilk sayfalarını defalarca okumuştum, girmemişti kafama. sonra olanlar oldu işte. senelerimizi harry özlemiyle geçirdik, yaz gelse de biz de okusak şu kitabı diye bekledik bütün sene. haberlerde yazıyordu, "harry potter'ın son kitabı çıktı" diye,ulan diyordum çabuk çevirsinler de hemen alıp okuyalım. ama öyle de nalet bir meretti ki bu kitap(lar), 1 yıl beklersin yenisi çıksın diye, ama kitap eline geçince bitirene kadar odadan çıkmazsın. ben öyleydim en azından. bitirene kadar çıkmazdım odadan, mutfaktan gelen davetlere başta net, sonrasında kavgalı şekilde red cevapları verirdim kitabı okucam diye. zaten 1 haftayı bulmaz biterdi kitap. yaz tatili yeni başlamış, kitabı almışım, okumuş bitirmişim daha ilk haftadan, koca tatil canım sıkılıyordu sonra koskoca 1 yıl var yeni kitaba diye. o tatil bir kere daha okuyordum kitabı, yeri geliyor bir kere daha. filmlerine hiçbir zaman ısınamadım. ilk filmi sinemada izlemiştim, sürekli "şurayı atlamışlar, bu nerde yaa" diye serzenişlerde bulunduğumu hatırlıyorum. o gün dedim kendime, "okuduğun kitabın sinemasına gitme, sinemasına gittiğin kitabı okuma" diye. çünkü hep bir şeyler eksik kalacaktı, bu eksiklik gözüme batacaktı; sevemeyecektim filmleri. ha izlemedik mi hepsini, çatır çatır izledik. ama düşüncem değişmedi, hep bir şeyler eksik kaldı filmlerde. kalmak da zorundaydı. 1000 sayfalık kitabı 2 saate sığdırmak zorunda adamlar, illa ki eksik kalacak.
sabahın 6'sında nerden çıktı harry potter diye soracak olursanız onu da şöyle açıklayayım. uzun süredir ölüm yadigarları'nın 2. parçasını izlemeyi reddediyordum kendi çapımda. sinemasına da gitmedim. bilgisayara indirmeyi erteledim, önemsizleştirdim gözümde. çünkü bitiyordu be olm, sondu lan. bir daha o notalar çalmayacaktı biz ekrana bakarken merak içinde. amma velakin, bu gece izledim filmi. izlemez olaydım. içim kurudu, depresyonlara yelken açtım. ilk kitabı okuduğumda muhtemelen 14 yaşındaydım. şimdi yaş geldi 24'e. 10 yıl geçmiş baba, koskoca 10 yıl. veletlikten başlayıp ergenliği beraber yaşamışız. az önce bitti ya seri, o son ekran kararınca her şey bitti lan. bir daha yok, yenisi yok. o ekran karardı ya, 3-4 saniye için kendimi sorguladım. koca adam olmuşun amk, daha düne kadar yatakta binbir şekle girip sayfaları çeviriyordun. şimdi büyükler bana kızacak "höst ulan" diye ama, o ekran karardı ya; ömür geçiyor be usta. yaşlanmış gördüm kendimi.
şimdiki çocuklara bakıyorum, yok benten varmış, kayu varmış bilmem ne. bizim çocuklar da garip gurup kahramanlara tutulcaklar, bayılcaklar; o zaman diycem ben de "bir harry potter vardı" diye. ha anlamıcak it oğlu itler, ben ona yanıyorum...
muhterem hanımefendi j.k. rowling; çocukluğumuzu bu kadar "sihirli" kıldığın için ellerinden öperim; ama aynı zamanda harry'i 7 kitapla sınırladığın için can-ı gönülden diyorum ki ellerin kırılsın. para mı getirmiyor, ün mü getirmiyor, fan mı getirmiyor. yaz amk ya, sen yaz biz sıkılmazdık kadın. bazı şeyleri tadında bırakmak lazım, kabul; ama harry potter bunlardan biri değildi. sen hep yazsaydın olma mıydı? senin dünyadaki görevin bu olsaydı mesela? harry potter'ı yazmayı bıraktın da atom mu parçalıosun allasen, senin de insanlığa bu yönde bir katkın olsaydı. insanlığı bir adım ileri götürmezdin de uzun süreli mutluluk verirdin. bak sağlıklı sıhhatli kadınsın, elin de kalem tutuyor hala; bence sen gel bu dediğimi bi düşün. öpüyorum en güzel yerlerinden...
birlikte büyüdüğüm roman kahramanıdır. hatırlıyorum da 1. kitap bana 11. yaş günümde hediye olarak gelmişti. yani ben de harry de hermione ve ron da aynı yaşta hogwarts a adım atmış olduk. o yüzden roman kahramanı olsalar da onları gerçeklercesine sevdim ve hogwarts ı da gittiğim bi gece okulu gibi ( çünkü her gece yatmadan önce onun koridorlarında dolaşır, öğrencileriyle arkadaşlık ederdim ) benimsemişimdir.
bugün bu kitaplar hakkında yazdığım iki yazıyı buldum. tamamen şans eseri... bu arada, bunları on beş yaşında yazdığımı belirteyim, ona göre değerlendirin...
--spoiler--
bu da bir eleştiri yazısı. dikkatimi çeken şeyleri paylaşmak istedim.
1. harry potter' da bağımsız bir yargı organı yoktur.
kitaplardan açıkça anlaşıldığı üzere her şey bakanlık kontrolünde yürümektedir. suçlular da bakanlık' ın bir bürosu olan sihirli yasal yaptırım dairesi' nce yargılanmaktadır.
büyülü dünyada yasaları koyan da, uygulayan da, denetleyen de hep bakanlıklar gibi komitelerdir. bu dünyanın yasaları diyebileceğimiz kuralları da (mesela gizlilik nizamnamesi) uluslarası büyücü konfederasyonu gibi oluşumlar koyar, aynı şekilde ülkeler de bu konfederasyon tarafından cezalandırılabiliyor (mesela fantastik canavarlar nelerdir nerelerde bulunurlar? kitabında tibet' in ceza aldığı yazıyor.)
konfederasyondaki kişiler hukuk adamları mıdır bilemeyeceğim ama bu kurallara uymayan bireyleri yargılayanlar bariz bir şekilde bakanlık görevlisi. sihirli yasal yaptırım dairesi' nin bir alt birimi olan seherbaz bürosu' ndaki seherbazlarca yakalanan suçlular bu dairedeki diğer çalışanlarca yargılanıyor; ki sihirli yasal yaptırım dairesi hemen bütün daireleri kapsayan en büyük daire. harry' nin davasından da hatırlanabileceği gibi bakan ve müsteşarı' nın hakimliğinde bile bir dava yürütülebiliyor.
2. yüksek yargı
büyüceşüra ülkenin ileri gelen büyücülerinden oluşuyor. dumbledore, alastor moody, barty crouch... ama yine de sihir dünyasındaki bloklaşma burada da var.
dumbledore' un himayetinde ölüm yiyen severus snape ceza almadan kurtuluyor, aynı şekilde lucius malfoy' un para kesesi de bir çok ölüm yiyen' i kurtarıyor. bu da yargının bağımsız olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
3. demokrasi
bunda fazla konuşmayacağım. minik bir alıntı yapacağım.
scrimgeour sihir bakanı olarak cornelius fudgeun yerine getirildi
getirildi! seçilmedi yani. oy yok mu? kişinin kendini yönetecek kişiyi seçme hakkı yok mu?
büyülü hukuk sadece miras olarak bırakılan şeylerin bakanlık tarafından elde tutulma süresini güvence altına alıyor anlaşılan. uzun sözün kısası, büyülü dünya' da hukuk yoktur.
ekleme
alıntı sahibi: çağlar boyu quidditch
yanında her zaman bir asa taşıyabilme hakkı 1692' de uluslarası büyücü konfederasyonu tarafından verildi.
alıntı sahibi: fantastik canavarlar nelerdir, nerede bulunurlar?
1750' de, uluslarası büyücülük sırları tüzüğü' ne 73. madde konuldu ki, bugün dünyanın her yanındaki büyücü bakanlıkları buna uyar.
"her büyücü hükümeti kendi bölgesinin sınırları dahilinde yaşayan sihirli canavarların, varlıkların ve ruhların saklanması, bakımı ve denetiminden sorumlu olacaktır. böyle bir yaratığın bir muggle topluluğuna zarar vermesi ya da onların dikkatini çekmesi halinde, o ülkenin büyücü hükümeti uluslarası büyücüler konfederasyonu tarafından disiplin cezasına çarptırılacaktır."
alıntı sahibi: fantastik canavarlar nelerdir, nerede bulunurlar?
uluslarası büyücüler konfederasyonu bazı ülkeleri 73. maddeyi tekrar tekrar ihlal ettikleri için para cezasına çarptırmak zorunda kaldı.
--spoiler--
--spoiler--
bu yazı yadigarlar yayımlanmadan önce yazılmıştır
çapulcular ve eski türkler
bu yazıda arkeolojik bulgulardan yararlanılmıştır. ayrıca yazı harry potter ve ölüm yadigarları hakkında bilgi içermektedir. bilmek istemeyenler okumasın
şimdiye kadar rowling in birçok mitten yararlandığı söylendi. ancak türk mitolojisiyle ilgili kayda değer bir yazılmadı. (en azından ben rastlamadım) aslında küçük bir araştırma yapıldığında çapulcuların hikayesinin birçok yönden türk mitolojisi ne benzediği görülür.
öncelikle size vermek istediğim bilgi eski türklerle ilgili. eski türklerin saygı gösterdikleri hayvanların başında kurt, kartal, geyik ve ayı gelir. kuğu doğan gibi bazı kuşlara da önem verirler. köpeğe ise değer vermezler. göktürkler kurttan türediklerine inanırlardı. geyikten türediklerine inanan bazı kabileler de vardı. ve eğer anadolu zamanı türk masallarını okursanız geyik in yol gösterici olduğunu görürsünüz. i̇leride bunların hepsine örnek vereceğim.
eğer harry i eski bir türk kabilesi ya da genci olarak görürsek, gözümüzde net bir manzara belirecektir. geyikten (james) türeyen harry kurda (lupin) saygı duymaktadır. kurt birçok kez hayatını kurtarmıştır. köpeği (sirius) sevmez(çünkü ailesini öldürdüğünü sanmaktadır) daha sonraları ayıya (sirius un animagus formu- ayı gibi bir köpek) önem vermeye başlar. gerçekten de ayı mitolojimizde sonradan önem kazanmıştır. anadolu da halkı koruyan dervişler genellikle derviş kılığındadır; harry i koruyan patronusu da bir geyiktir. geyik yol göstericidir. avcı delikanlılar geyiği kovalar ama yakalayamaz. geyik onları bir yere götürür.
omzunda ateşokuyla bir ormanda yürüyor, gümüşi beyaz bir şeyi takip ediyordu. o şey ilerideki ağaçların arasında dolanıyordu, onu sadece yaprakların arasından görebiliyordu. yakalamak için hızını artırdı ama o hızlandıkça avı da hızlanıyordu. harry koşmaya başladı ve ileride bir yerdetoynakların süratlendiğini duydu. şimdi son sürat koşuyordu ve ilerisinde dört nala koşma sesleri duyuyordu. köşeyi dönüp bir açıklığa çıktı ve-
i̇şte başka bir hikaye. tamamını bulamadığım için özetini koyuyorum.
avcı bir genç karşısına çıkan geyiği kovalamaya başlar; ancak bir türlü yakalayamaz. geyik bir mağaraya girer, genç de onu takip eder. mağaranın içinde geyik kaybolur. mağarayı geçen genç bir düzlüğe çıkar ve cennet gibi bahçelerde mine hatuna rastlar
eğer mavi kelimelere bakarsak iki hikayedeki benzerliği görürüz. şimdi de ölüm yadigarları ndan bir bölüm. aradan bazı cümleleri çıkardım. çeviri bana aittir. kırmızı kısımlara dikkat.
ağaçların arasında hareket eden parlak gümüşi bir ışık belirdi. kaynağı her neyse sessiz hareket ediyordu. işık usulca ona doğru yöneldi..
ve sonra ışık kaynağı bir meşenin arkasından çıktı. gümüş-beyaz bir maraldı, ay gibi parlak ve göz kamaştırıcıydı, karda tek bir toynak izi bırakmadan yürüyordu .
birkaç uzun dakika boyunca bakıştılar, sonra döndü ve gitti.
hayır dedi harry, sesi az kullanmaktan çatlaktı geri dön!
ormanın derinliklerine kadar harry e rehberlik etti, harry de hızlı yürüdü. durduğunda harry nin ona yaklaşmasına izin verdi. konuşabilir, harry nin bilmeye ihtiyaç duyduğu her şeyi anlatabilirdi.
sonunda durdu. güzel kafasını bir kez daha harry e çevirdi, harry birden koşmaya başladı, içini kurcalayan bir soru vardı; ağzını açmasıyla (geyik) kayboldu.
gryffindor un kılıcı gölün dibinde yatıyordu .
kırmızı kısımlara dikkat ettiğimizde benzerlik iyice belirginleşiyor. rowling in lily e, dolayısıyla snape e, patronus olarak geyik seçmesi rastlantı mıdır? zaten harry e çatal boynuzlu bir geyik vermişken, niye iki kişiye daha geyik versin. hayvan mı kalmadı?
yukarıda da belirttiğim gibi birçok kabile geyikten ya da kurttan türediğine inanmaktadır; ama köpekten türediğine inanan kabile yoktur. benzer bir şekilde james ve remus evlenip çocuk yapmışlar; ancak sirius ve peter evlenmemişti.
peki öneminden bahsettiğim ama hp deki anlamından bahsetmediğim hangi hayvanlar kaldı? kartal ve kuğu. kartal ravenclaw un simgesi ve mitolojimizde sonradan önem kazanan bir kuştur. harry nin keşfettiği son hortkuluk ise ravenclaw un tacı. ayrıca şamanlar bu kuşa önem verir, büyü yaparken tüylerini kullanırlardı. ravenclaw sa birçok tılsımın mucidi kuğu ya gelince, o da cho nun patronusu.
eski türk yerleşim birimlerinde şu üç figür bulunmuş: ağzında geyik başıyla bir ejderha; kartal başlı, kaplan ayaklı at ve çatal boynuzlu geyikle dövüşen bir hayvan. bnce bu üç figür de harry potter da yer bulmuş. birincisi ateş kadehindeki birinci görevde ejderhanın ağzından kaçan harry. i̇kincisi, kaplan ayaklar atılmış olarak, hippogriff. üçüncüsüyse voldemort harry düellosu.
biraz uzun bir yazı oldu. beğenmeniz dileği
--spoiler--
ilkokul iki yeni bitmişti, kitap okumayı falan da pek sevmezdim o vakitler. arkadaşımın abisi okuyordu bunu bana da verdi. önce felsefe taşını okudum hemen ardından sırlar odasını ki sadece birkaç gün sürdü bu. hayatım değişti be sözlük. artık bir muggle olduğuma inanıyordum kitap okumayı sevmiştim dilimden düşmüyordu. şanslıydım çünkü bir çoğunu aksine -filmi çekim aşamasında falandı sanırım- henüz filmini izlemeden okumuştum. kendi kafamdaki hogvarts ron voldemort başkaydı. bundan ötürüdür ki çekilen filmlerin bir çoğunu da sevmedim yetersiz buldum. büyüdüm büyüdüm okudum okudum aldığım tat hiç değişmedi. ama bitti artık. çok üzülüyorum sözlük çok.