bugün

spor yazarı.
galatasaraylı olan fenerbahçe sempatizanı. bir gün herkes fenerbahçeli olacak ideolojisinin en son ürünü.

(bkz: severek okuyoruz)
bugün yazısını mükemmel bir şekilde kalem alan, şair ruhlu spor yazarı abimiz...

Dün gece inönü'de kara beste vardı, her notası Fenerbahçe nefretiyle dolu... Dün gece küfür kıyamet vardı, Zico'yu tükürük yağmuruna tutan tribünler vardı. Ama Fenerbahçe, bu nefretten sağ kalanlar kulübüydü. Onların ruhu, Fenerbahçeli çocukların kalbinde saklıydı. Maçtan önce yenik ilan edilmişlerdi de, böyle bir ruha yenilgi yasaklıydı.

* * *
Daha ilk dakikalarda restini çeken bir Fenerbahçe vardı sahada. Rakip alana yerleşen ve pozisyon üreten sarı lacivertli askerlerin, kendinden emin mücadelesi, Beşiktaş'ın izin verdiği bir gösteri olarak da algılandı. Ama Beşiktaş kendi ağına düştü, kendi mayınına bastı. Kezman, 12. dakikada muhteşem bir planın bitirici fişeğiydi ve kaç zamandır beklediği pasa unutulmaz bir vuruş yaptı. Bu pozisyonda ip gibi dizilen Beşiktaş defansı kendilerine bir gol ısmarladı sanki Ama pozisyon kuyumcusu Tuncay'dı.

* * *
Golden sonra Fenerbahçe'nin tılsımını yitirmeyen mücadelesini, Beşiktaş'ın karşı taarruzunu izledik. Burak'ın üstüste yakaladığı iki pozisyonu var. Eli açıktı Burak'ın, ayakları kötürüm...

* * *
Bu dakikalarda hakem Fırat Aydınus'un yüzünden detay aldım da, asla adaletli değildi. 24. dakikada Kezman'a Baki'nin yaptığı hareket, "Baki-hakem klasiğiydi." Ve verilmeyen faul de yarı penaltı sayılırdı. 28. dakikada ibrahim Toraman, yan hakemin yanı başında Tuncay'ın üzerine çıktı, Tuncay'ın omuzu çıktı da, hakem gözünün önündeki pozisyona kılını bile kıpırdatmadı.

* * *
ikinci yarıda Bobo kartını oynayan Tigana'ya karşılık, Zico'nun yaptığı hamle, Tuncay'ın sakatlığına yönelik, Selçuk değişikliği zorunlu bir değişiklikti. Mutlak gole kilitlenmiş Beşiktaş'ın baskısından bunalan Fenerbahçe defansının hata yapması kaçınılmaz gibi görünüyordu. Ama Fenerbahçe defansı kuru gürültüye pabuç bırakmadı.

* * *
Tribünler alev alevken, Fenerbahçeli futbolcuların ruhu alev alırken, Beşiktaş gece boyunca bir kibrit çöpü aradı. Ve zamanı su gibi harcayan bir Beşiktaş izledik. Buna karşılık Deniz ve Alex'le çok net pozisyonlar yakalayan takımın Fenerbahçe olduğu gördük. Tigana'nın yanlışları kadar, Fenerbahçe'nin doğrularıdır dünkü maçı çeviren.

* * *
Dünkü Fenerbahçe takımının cümlesi tebrik edilmeyi hak etti. Ama sahanın en yürekli adamı Lugano'ydu. Kezman, alışılmadık biçimde mücadeleciydi. Tümer ise, Beşiktaş'ın sihrini bozan görünmez bir güçtü sanki. Ama bir gerçek var, bu maçı kazanırken gelecek maçlar için tehlike teşkil edecek kadar da zayiat verdi... Özellikle de Tuncay'ın durumu çok önemli...

* * *
inandığınız zaman, imkansız diye bir şey yok. O yüzden en parlağından 11 tane yıldız çaldım gökyüzünden. Hepsini Fenerbahçeli futbolcuların alnına yapıştırdım. Çirkin ortaklar ve eşkıya akşamların karanlık adamları utansın diye...
bugünkü yazısını okuduktan sonra yazılarına hayran kaldığım yazar:
http://www.takvim.com.tr/yaz1206-3140-101.html
kendisi fener'in aldığı sonuçlar sonunda sapıtmış olacak ki düdüklerle konuşmaya başlamış hatta bunu bir de kaleme almış.

allah şifa versin.

http://www.fotomac.com.tr/yaz1291-50120-106.html
yapabildiği tek şey fotomaç adlı gereksiz bir gazete de galatasaray'ı karalamaya çalışmak ve aziz yıldırım'a yaranabilme adına saçmalamak olan bilgisiz şahsiyet.
yani para verip adam tutsanız bu adama yazar yaftası yapıştıracak bir adem oğlu bulamazsınız. ve fakat gel gör ki hal böyle iken bu adam sanki kendini süper yazar, toplumun adalet mekanizması, gerçekleri gün ışığına çıkarmakla görevlendirilmiş bir derviş sanıyor. yahu hiç mi arkadaşı yok bu adamın. bir gün biri karşısına dikilse de hakkı kardeşim bak sen gel artık yazma, yeter kendini rezil ettiğin biz de üzülüyoruz senin bu haline desin. ama demiyor. demek ki akıllı bir dostu bile yok. yazık.
gazetedeki köşesinde bulunan resmiyle "bi siktir git" dedirten 1980 model sakallı yazar.

http://img.takvim.com.tr/i/y/1206.jpg
takvim almanın tek sebebi.onun yazısı okunur ve gazete geri dönüşüm kutusuna atılır.
bugünkü yazısıyla tam anlamda döktürmüş yazar, helal olsun denilesidir.

http://www.takvim.com.tr/.../27/yaz1206-3140-107.html

ayrıca belki de takvim gazetesindeki tek değerli öğedir.
Kendini şair sanan adamdır kendisi.
'sen gittin mi ben ölürüm batar limanda gemiler' dizelerinin sahibidir. daha sonra bu şiir şarkılaştırılmıştır.
Namuslu olmak

Türkiye'nin en seksi kadınlarını ve erkeklerini seçmişler.
Seçen memnun, seçilen memnun.
Hep merak ederim, "Ülkenin en namuslu 10 ismini" niye seçmezler?
Jüri mi bulamazlar?
100 kişiyi mi?
Yoksa, seksi olmak, namuslu olmaktan daha mı çok itibar sağlıyor?
rte'yi dünya şampiyonasında yuhalayanları "ilkel bir kabilenin üyeleri" şeklinde nitelendiren yalaka yazar.
bugün şu şekilde bi yazı yazmış olan yazar.
--spoiler--
Haddim olmadan
Guti'nin bir futbolcuya yakışmayan "alkollü görüntülerine" baktım.
O yüzden, Guti'nin alkol oranına baktığım kadar, yalnızlığına da baktım.
Bazen en kalabalık zannedilen adamlar, aslında yapayalnızdır.

Guti'nin görkemli bir saha içi duruşu var.
Kendini aşmış bir karizması.
Bir sevgilisi, takım arkadaşları.
Ama en yakın arkadaşı şişeler.
Çünkü o şişelere güvendiği kadar, diğer arkadaşlarına güven duymadığı ortada.

Yabancıları dışlayan cahil futbolculuğun, Beşiktaş'ta varlığını hissettirmediğini söylemeyin sakın.
Bakmayın gol sevinçlerindeki yapaylığa...
Guti, bu takımda her zaman bir yabancı...

Bazen en görkemli adamların içi ağlıyordur. Yaraları küçük olsa da derindir.
Onların alkol oranlarına baktığınız kadar, yalnızlık oranlarına bakın.
Onlar etrafındaki insanlara, bir şişe kadar bile güvenmiyordur emin olun.
--spoiler--
*
bugün fotomaç gazetesinde yayınlanan yazısında gerçekleri yine Tüm çıplaklığıyla ortaya koymuş olan cesur futbol yazarı. Adam gibi adamdır.
--spoiler--
Ne zamanki Fenerbahçe futbol oynamaz.
Ne zamanki teknik direktör günahları dağ gibi büyür. Aziz Yıldırım devreye girer.
Hakemleri işaret eder, ya da birilerine saldırı başlatır.
Haklı olduğu zamanlar oldu. Fenerbahçe'nin haksızlığa uğradığı yıllarda, arkasında nasıl durduğumu tarih de inkar edemez. Beni okuyan Fenerbahçe taraftarları da...
Ama 3 yıl garantili şampiyonluk masallarının ardından Aziz Yıldırım ucuz sızlanmalara sığındıysa...
Ve yine aynı oyunu sahneliyorsa...
Karşı durmak bizim görevimizdir. Gerçek adalet bunu emreder çünkü.

Gazetelerde bir haftadır hakemlerden şikayetçi bir Aziz Yıldırım fotoğrafı görüyoruz.
Ne istiyorsunuz Aziz Bey?
Liderliğin Trabzonspor'dan alınıp size verilmesini mi? Emre Belözoğlu'nun hakemleri sahanın ortasında pataklayıp, maça devam etmesini mi?
60. dakikadan sonra sahada duramayacak hale gelen takımınızın, hakemlerin koltuk değnekleriyle ayakta kalmasını mı?
Takımını iyi yönetemeyen Aykut Kocaman'ın yerine, hakemlerin taktik vermesini mi?
Adalet istemediğiniz apaçık ortada.
Çünkü siz adil değilsiniz!
Ve ortalığı gerginleştirmenin baş sanıklarından birisiniz!

Bu takım kötü yönetiliyor.
Bu takım futbol oynamıyor. Aykut Kocaman bal gibi sizin günahınız.
Ve lütfen bir kez olsun, rakibinize saygı duyun. Bir kez olsun kendinizle hesaplaşın.

Devre arasında sahnelenen bu yaygaracı oyunun hedefi Trabzonspor.
O yüzden onları ikinci yarıda zor günler bekliyor.
Türkiye'deki medya sistemi, Bursaspor'un şampiyonluğundan beklediği getiriyi elde edemediği içindir ki, yeni bir Anadolu takımının şampiyonluğuna geçit vermek istemez. Fenerbahçe'yle birinci elden bağlantılı gazetelerin, sinsi düşleri dışa vurdu bile. Trabzonspor ikinci yarıda her türlü saldırıya hazır olsun.
Hem saha içinde, hem saha dışında.
Onların liderliğinden sıkıntı duyan sadece Aziz Yıldırım veAykut Kocaman değil.
Arkalarındaki güçler, futbol yorumcuları ve etkilemeye çalıştıkları düzenin piyonları.

Şenol Güneş'in hakkını vermekten korkan bir futbol medyası varken... Ben bu ülkede her türlü kalleşlikten korkarım.
--spoiler--
sanki roman yazıyormuş gibi yazı yazan yazılarında acayip betimlememeler kullananan yazar.bugünkü yazısının başlığı da "ayaktan kalbe kalpten ayaklara"
http://www.fotomac.com.tr...an_kalbe_kalpten_ayaklara
güzel şiirleri olan yazardır.
hala yazıyormudur bilmem ama takvim gazetesi sayfa 2'deki köşesinin alt kısmına mutluluk rehberi diye birşeyler zırvalardı. sokak kedisine wiskas al, yoldaki yaşlı amcayı sıvazla, asansördeki kadına nazik davran, damacanaya uçkur çözme bla bla bla.. vs...
usta söz yazarıdır.

özcan deniz - yalan mı
mahsun kırmızıgül - yıkılmadım
sinan özen - kapına kırmızı bir gül bıraktım
gökhan özen - aramazsan arama
gökhan özen - duman gözlüm
kadir tapucu - dönüşüm muhteşem olacak
ebru gündeş - sevme kızım yanarsın
emrah - kurşun
yılmaz morgül - elveda istanbul

ilk akla gelenler.
Senden başka hiçbir şeyin değeri yok gözlerimde
Hangi yana yaksam sensin ayrılığın renklerinde
Sarı yanan mum ışığım
Yeşil umudun elleri
Mavi gönül denizinde
Kırık bir deniz feneri


Kırmızı yanan hasretin
Siyah bende her tonlarda
Gözlerine tutukluyum bu lacivert akşamlarda


Ayrılığın her renginde senden izler taşıyorum
iki kişilik sevdayı tek başıma yaşıyorum.

HAKKI YALÇIN
Alışmayı öğrendim
Unutmayı asla
Yalnızlığı öğrendim
Sensizliği asla

Hikayenin sonunu hiç düşünmeden sevdim
Hüküm sürdüğüm kadar senden vazgeçilmezdim

Aşkın gözyaşlarını bir anda silmez zaman
Yaralı anılara elini sürmez zaman

Yazık ettiğin sevda birgün kapını çalacak
Kalbinde pişmanlıkla gözlerine bakacak
Sessizce ağlatacak birkaç özel dakika.

HAKKI YALÇIN
Mustafa Sandal' ın "Jest oldu" şarkısının altıncı saniyesinde, elinde fotoğraf makinası ile belirdiğini düşündüğüm yazar.
Şarkının sözleri de kendisine aittir.

http://www.youtube.com/watch?v=SkPMcwIj85s
kenar mahalle delikanlısı magandalığı tadında, nereye gidiyor bu gençlik çığırtıları arasında yazdığı arabesk eserleri değerlendirilen duygu taciri, sömüreni.
kenar mahalle delikanlısı magandalığı tadında, nereye gidiyor bu gençlik çığırtıları arasında yazdığı arabesk eserleri değerlendirilen duygu taciri, sömüreni.