bugün

son yıllarda olan depremlerin ve tsunamilerin amerika ve avrupa kıtasına hiç uğramaması bende böyle bir algı oluşturdu. belki sadece bir paranoyadan ibarettir bilmiyorum, fakat özelliklede bu tsunamilerle ülkeleri yıllarca geriye götürmesi ve bununda amerikanın işine gelmesi birazda beni buna inandırıyor.

bence bu işin arkasında neocon takımı var. bu bir nevi tanrının elini kıyamete zorlamak gibi birşeydir.
http://www.hurriyet.com.t...anet/17826965.asp?gid=381
az önce türkiye üzerinde denendi galiba.
az önce ki deprem haberlerinden sonra;
(bkz: olmaz mı olabilir)
(bkz: yüzde milyon bin inandım)
kesinlikle türkiye üzerinde denendiğine inandığım teknolojidir. 6 şiddetindeki bir depremin böylesine bir etki yaratabileceğine inanmamaktayım!!1bir!!11birbir!
http://maestro.haarp.alas...-bin/scmag/disp-scmag.cgi son veriler birkaç saat içinde verilecektir. sonuçlarını açıkçası merak ediyorum. şuan normalin biraz üzerinde.
gercekse süper ötesidir. atraksiyon lazım lan dünyaya.
tesla babanın hayalinin kötüye kullanımı olan söylentiler odağı oluşum. olabilir mi? bence evet. mantıklı tarafları çok.
http://michaelsikkofield....-haarp-ve-illuminati.html
bazı avanakların hala inanmadığı ama gerçekte var olan bir alettir. ben meslek lisesi mezunuyum bir hocamız böyle bir icat olabileceğinden bahsetmişti. eğer zorlanılırsa bir tane yapılabilir. gavurlarda vicdan yok işte fakir fukara demeden basıyor düğmesine çalıştırıyor aleti. ayrıca arizonada bu aletin tesisinin üzerinde ozon tabakasının delik olması sizcede enteresan değilmi?
saftirik halkımızın gerçekleri göremediği makina. sadece deprem oluşturması bir tarafa insanların zihinlerinide kontrol edebiliyor. biz meslek lisesindeyken elektrik akımı kullanılarak böyle etkilerin oluşturulabileceğini biliyorduk. koyun gibi oturmayın biraz okuyun araştırın.
http://maestro.haarp.alas...-bin/scmag/disp-scmag.cgi

indüksiyon manyetometresinin data bilgileri olan bir site.
http://maestro.haarp.alas...-bin/scmag/disp-scmag.cgi

bu siteye bakın ve 16,17,18 ağustos 1999 tarihlerine göz atın. aletin yaydığı sinyaller tavan yapıyor ve 17 ağustosun grafiği yok. niye yok?

Hatta 6 7 8 temmuz 2011 tarihinde 5+ depremler olabilir şu anki grafiğe göre.

Geçen martta gerçekleşen Japonya depremine de bakın...
Bakın bakın.

Oha bee dedirten durum.

http://michaelsikkofield....-haarp-ve-illuminati.html

bu adam da çok güzel yazmış.
kıçının dibine vuran kasırgalara (hortumlara) çözüm bulamamış bir ülke haarp adı verilen bir "sistem" ile dünyayı ve doğayı yönetebiliyor. evet çok inandırıcı.
ileride hem büyük savaşların çıkmasına sebebiyet verecek olan hem de dünya savaşlarında kullanılacak olan silah.
sadece sözlük ve forumlarda ki araştırmalar ile kesin olarak anlaşılmayacak ve hakkında fikir elde edilmeyecek bir tesla projesidir. haarp'ın gerçekçiliği konusunda o kadar çok gerçekçi delil vardır ki insanlar artık yaşanan her doğa olayını bu projeye bağlayabiliyor. haksız da sayılmazlar yoksa neden bu proje etrafında amerika kuş bile uçurmasın ki değil mi?

bir rivayet dolanır durur yıllardır ortalarda;

1999 istanbul depreminin de bu silah ile yapıldığı, rus savaş gemilerinin incelemeye geldiği ancak o gece boğazdan içeri abd tarafından sokulmadığı gibi.

gerçek ise gerçekten ürkütücü. insanların canını almak bu kadar basit mi diye sorası geliyor insanın ama soramıyor. kanıtınız yok. sorgulayamıyorsunuz. sorgulasanız da sizi umursayan olmuyor. önemli bir birey olarak sorgularsanız zaten sesiniz kesilir.

aynen aselsan mühendisleri gibi.
HAARP ve Tesla hakkında bir inceleme; (#13152757)
http://illuminatifs.blogs...-ve-mavi-isn-teorisi.html
bazı özel günlere ait datanın olmadığı oluşumdur. oluşum diyorum çünkü ne olsuğunu ya da ne diyeceğimi bilmediğimden. 16 şubat 1999a ait veri de yoktur ilginç.
bugünki van depreminin ardından insanın aklına acaba olabilir mi ? diye gelmiyor değil bu teknoloji açıkcası . çünkü son zamanlarda türkiyenin gerek israile gerek rum kesimine rest çekmesinin ve iran ile yakınlaşmasının ardından, birilerini huzursuz edeceği kaçınılmazdı bu durumun . bunu da yıllardır olduğu gibi pkk örgütünü öne sürerek , onları maşa olarak kullanarak gösterdiler bu hafta . ardından türkiyenin askeri hamlesi , hükümetin geri adım atmamış olması ve yine türk ile kürdü birbirine düşürememiş olmaları neticesinde bugün ki van depremi haarp teknolojisinin bir sonucu muydu yoksa doğal bir deprem miydi bilinmez tabi ve bu şüphe sadece bir komplo teorisi olarak kalıcak . kim bilir belki yıllar sonra ortaya çıkar birisi ve itiraf eder.
--spoiler--
Iyonosfer ve Gök Dalgasi:

HF dedigimiz High Frequency radyo dalgalari amatör telsizcilikte 1.8MHz ile 30MHz arasini kullanir. 1.8MHz de 30W, 3.5MHz de 150W, 14-30MHz de ise 400W maksimum çikis gücüne izin verilir. Özel durumlarda ise yükselticilerle maksimum 1KW’a kadar çikislar yapilabilmektedir. Bu dalgalarin özelligi gök dalgalari dedigimiz yayilimi kullanarak binlerce kilometre uzakliktaki istasyonlar ile iletisim saglayabilmesidir. Yeryüzünün 40-500Km arasinda bulunan Iyonosfer tabakasi bir ayna görevi görerek HF dalgasinin yayilimini saglar. Yüksek yogunlukta proton ve elektronlardan olusan Iyonosfer tabakasi degisik katmanlardan olusmaktadir. Bu katmanlar gece ve gündüz degismektedir. Zira günes isinlari bu katmanlari dogrudan etkilemektedir. Hatta günes firtinalarinda bu etkiyi en çok hisseden katman iyonosfer oldugundan HF iletisimini de dogrudan etkiler. Günes patlamalarinda auroral dedigimiz isik oyunlarida bu tabakada gerçeklesir. Katmanlarin yeryüzünden yüksekligi asagida açiklandigi sekildedir.

Gündüz: Gece:

40-80Km D Tabakasi 40-150Km E Tabakasi
80-150Km E Tabakasi 150-500Km F Tabakasi
150-500Km F1 ve F2 Tabakasi

D tabakasi sadece gündüz olusur, yogunlugu çok azdir. E tabakasi ikinci tabakadir ve özellikle öglen çok yogundur. Son tabaka F tabakasi gündüzleri F1 ve F2 olarak adlandirilir, geceleri birleserek F tabakasini olustururlar ve yogunlugu en fazla olan tabakadir. Düsük frekansli dalgalarin sahip oldugu enerjinin neredeyse tamami D tabakasi tarafindan emilir. Bunun sonucu esas dalganin kirilimini saglayan E ve F tabakalarina erisemezler. Yüksek frekansli dalgalar ise çok az emilirler ve D tabakasini geçtikten sonra E ve F tabakalarinda iyonize tabakadan yansiyarak yeryüzüne geri dönerler. Gündüz saatlerinde D tabakasi olustugundan düsük frekansta gök dalgalari ile haberlesme yapilmasina engel olur. Geceleri ise D tabakasi kayboldugundan düsük frekansli dalgalar iyonosferde kirilir ve topraga geri yansir. Hatta tekrar göge çikarak birkaç defa yansima da yapabilirler. Burada kast ettigimiz düsük frekanslar HF dedigimiz frekanslardir. Frekans yükseldikçe kirilma az olur ve dolayisiyla gök dalgasi ile yayilimi da azalir.

HAARP Nedir?

HAARP, HF’da yüksek enerji çikislari ile iyonosferin isitilmasi ve burada bir takim degisimler yapilarak etkilerinin incelenmesi için baslatilmis bir projedir. Kullanilan frekans araligi 2.8-10MHz arasidir, çikis gücü ise resmi kaynaklarda 3.6 Gigawatt olarak belirtilmesine karsilik 10 Gigawatt’a çikarilabilecegi açiklanmaktadir. Bu enerji dünyadaki en büyük radyo vericisi ünvanini kazandirmaktadir. Merkezin 1 saat boyunca çalistirilmasi durumunda Hirosima atilan atom bombasi kadar enerji ortaya çikaracagi hesaplanmistir. Fakat bu merkezin yilda 4-5 kere ve sürekli olmayip vurus modunda (seri ve güçlü atislar üretme) ile çalisacagi bildirilmektedir.(Bahse konu enerjinin aslinda ne kadar tehlikeli boyutlara ulasabilecegini göstermek için bu örnek verilmistir)HAARP’in Yeri ve Projeyi Gerçeklestirenler Kimler?

HAARP, çok ilginç bir yerde konuslanmistir, Alaska Gakona. Gakona’da askeri üstün yakinlarinda ve kimsenin girmedigi özel bir alanda tesis kurulmustur. Niçin burasi seçilmistir? Iki temel amaci vardir. Birincisi Alaska dünyadaki elektromanyetik kusaklarin özel bir kesisim bölgesinde bulunmaktadir. Dünyanin elektromanyetik alanlarina müdahale edebilmek için en iyi yerdir. Ikincisi ise insanlardan uzak, korunmasi kolay ve gözlerden mümkün oldugunca uzak bir yer olmasidir.

Gakona daki bu merkezde 21m. yüksekliginde 180 adet kule üzerinde cross dipol anten insa edilmistir.

HAARP’in Amaçlari:

Bunu ikiye ayirmak durumundayiz; birincisi ABD hükümeti tarafindan yapilan resmi açiklamalar, digeri ise bagimsiz kaynaklarin, radyo amatörlerinin ve arastirmacilarin yaptiklari.

HAARP’in resmi kaynaklardaki amaçlari:

1-Atmosferdeki termonükleer araçlari kontrol edecek elektromanyetik vuruslari gerçeklestirmek.

2-Denizaltilar ile haberlesmeyi kolaylastirmak. Bu haberlesme ELF(Extremely Low Frequency) ve VLF(Very Low Frequency) dedigimiz 30Hz-30KHz civarinda çalismaktadir. ELF nin yan etkileri bilindiginden mevcut ELF vericileri ile HAARP vericileri degistirilmek istenmektedir.

3-Radar sistemlerini gelistirmek.

4-Çok genis bir alanda ABD ordusunun haberlesmesini saglamak.

5-Cray ve EMass süperbilgisayarlarinin yardimi ile yer altinin tomografik haritasini çikarabilmek.

6-Petrol, dogalgaz ve mineral yataklarini tespit etmek.

7-Cruise füzesine benzer alçak irtifadan uçan füze ve hava araçlarini havada imha etmek.HAARP’in sadece bu amaçlari gerçeklestirmesi durumunda bile “Star Wars” projesine gerek kalmayacagini görüyor ve çekiniyoruz. Fakat bunlar isin görünen yani, buz daginin altinda çok daha vahim bir tablo ile karsilasiyoruz. Bu tablo projenin karsisinda olanlar tarafindan dile getirilmektedir. Özellikle de 230 sayfalik “Angels Don’t Play This HAARP-Melekler HAARP ile Oynamaz” adli kitap bu görüsleri dile getiren en önemli kaynaktir.

HAARP karsiti birçok görüs yayinlanmis ve bu görüsler inanilmaz baskilara ugramis, net deki sayfalar kapatilmistir.(Umarim bu sayfa da kapatilmaz) Fakat ABD hükümeti bu karsit görüsleri tam anlamiyla yalanlayacak bir döküman veya bilgiyi basina vermemistir. Bu da karsit görüs olusturanlarin süphelerinde hakli olma gerçegini arttirmaktadir. Simdi HAARP karsiti açiklamalara bakalim ve teorileri destekleyen olaylari inceleyelim.

1-Iklimleri degistirebilir.
2-Kutuplari eritebilir veya yerinden oynatabilir.
3-Ozon tabakasi ile oynayabilir.
4-Deprem yaratabilir.
5-Okyanus dalgalarini kontrol edebilir.
6-Dünyanin enerji kusaklari ile oynayarak insan biyolojisini ve beynini etkileyebilir.
7-Radyasyon yaymadan termonükleer patlama olusturabilir.Yukarida yazanlari tekrar okuyup son 10 yilda yasanan olaylari göz önünüze getirmenizi istiyorum. Akliniza gelen örneklerin sadece basit doga olaylari veya küresel isinmayla açiklanamayacagini bir kez düsünün. Dünyamiz yasadigi sikintilari sadece dogal nedenlerle mi yasiyor, yoksa insan parmagi isin içinde mi?

HAARP Çalisma Prensibi ve Gerçek Etkileri:

Bu bölümde isin teknik yanina girip, HAARP’in resmi kaynaklar disinda iddia edilen etkilere sahip olup olmadigi arastiracagiz. Mantik olarak degerlendirdigimizde de milyonlarca dolari ve degerli bilim adami kaynagini, üstelik arkasinda ABD ordusunun çok önemli bir destegini de alarak bu ise kanalize etmenin, gökteki isik oyunlarini incelemek veya iyonosferi biraz isitip neler olacagi görmekle açiklanabilecegini sanmiyorum. Haberlesmeyi daha iyi yapmak veya toprak altini incelemek gibi baska kaynaklarla da yapilabilecek islerin ise bu isin asil amaçlarini gizlemeye yönelik bir çalisma oldugunu düsündüren bulgular vardir. Proje, “Yildiz Savaslari” projesinden bile tehlikeli, çünkü çok az bir kaynakla, çok büyük etkiler yapabilmek mümkün. ABD’nin niçin “Yildiz Savaslari” projesini askiya aldigini simdi daha iyi analiz edebiliyoruz.

Yaptigim incelemeler sonucunda HAARP’in temel islevi; iyonosferdeki bir alani isitip (Minimum 50Km çapinda) burada lens-ayna islevi görecek bir bölge yaratmak ve bu lensi kontrollü bir sekilde kullanarak ELF yayilimi ile dogal olmayan ve yukarida 7 madde de açiklanan etkileri meydana getirmek. Bir diger görüste çok yüksek enerji ile dünyanin enerji kusaklarina gönderilecek HF dalgalarinin yan etki olarak dogal bir ELF olusturabilecegi ve bunun kontrol disina çikmasi ile yine yukarida yazan olaylarin olabilecegidir. Kisaca bu cümleler ile açiklayabilecegimiz konuyu simdi ayrinti düzeyinde inceleyelim.

Öncelikle ELF konusunu incelemek gerekiyor. Çok düsük frekanstaki radyo dalgalarinin(10-30Hz) canlilarin sagligina etkileri kanitlanmistir(Davranis bozukluklari, sinir agi rahatsizliklari, doku hasarlari, dogum bozukluklari, katarakt, bagisiklik ve kan sisteminin bozulmasi, kanser, ani mutasyon degisiklikleri). Bu dalgalarin yaydigi elektromanyetik radyasyon canlilarda beklenmedik saglik sorunlarina neden olabildigi gibi, elektronik cihazlarin da çalismasini etkilemektedir. Bunlar arasina kalp pillerinden tutun, uçaklara, TV alicilarindan haberlesme sistemlerine kadar birçok elektronik sistem girmektedir. ABD ordusunun denizaltilar ile haberlesmede bu sistemi kullandigini fakat sistemin yan etkileri nedeni ile sürekli elestiri aldigi biliniyordu. Bu nedenle ELF programi zayiflatilip yerine “zararsiz” oldugu iddia edilen HF ile degistirilmesi gündeme geldi. Acaba HF kullanan HAARP zararsiz miydi? HAARP HF enerji dalgalarini “vuruslu” iletim haline çevirerek kullaniyor. Baska bir deyisle, HAARP aslinda ELF sinyallerini belirli oranda (saniyede 30-3000 devir) açip kapatarak, onun gücünü iki kat arttiriyor. Sonuçta, istenildigi takdirde ELF radyasyonu gezegenin yüzeyinde “belirli bir alana” yöneltilebilecekti.

10 Aralik 1976 tarihinde Birlesmis Milletlerin aldigi bir karar son derece ilginçtir. “Askeri veya herhangi bir çevresel degisim tekniklerinin düsmana yönelik kullanimi yasaklanmistir”. BM’in bu sekilde bir karar almaya iten neydi? Çevresel degisimleri yapacak bir teknoloji olmasaydi acaba böyle bir karar alinir miydi?

HAARP ve Doga Olaylari Iliskisi:

1981 yilinda nükleer mühendis ve ABD nin önde gelen Tesla arastirmacilarindan Albay Thomas Bearden, Amerikan Psikotronik Dernegi’nde bir konferans verdi. Konusmasinin bir bölümünde 1978 yilinda Specula dergisinde de tartisilan Tesla vericileri tarafindan üretilen kalici dalgalardan bahsetti.

“Yaptigimiz sey frekansi degistirmektir. Eger frekansi bir yönde degistirirseniz, enerjiyi dünyanin diger bölümünde hedeflediginiz yerin ilerisindeki atmosfere bosaltirsiniz. Havayi iyonize etmeye basladikça, hava akisi seyrini, jet gidislerini vb. seyleri degistirebilirsiniz. Bu mükemmel bir hava makinasidir. Eger ani bir sekilde bosaltirsaniz, bunun gibi küçük iyonizasyon elde etmezsiniz. Bu kez kivilcimlar ve ates toplari dünyanin yüzeyine bosalacaktir. Bu aletle ileri geri oynayarak, dünya çapinda dev hava degisikliklerine yol açabilirsiniz.”

28.Temmuz.1976 yilinda Çin, Tanghan’da yasanan ve 650.000’in üzerinde kisinin ölümüyle ilgili New York Times’da bir yazi çikti. Sarsintidan hemen önce gökyüzü aniden aydinlanmisti. Beyaz ve kirmizi isiklardan olusan bu ates topu 200 mil uzaktan bile görülmüs, birçok agacin yapraklari yanmis ve sebzeler kavrulmustu, tipki 17 Agustos 1999 depreminde oldugu gibi.

1979 yilinda 56 önemli deprem olmus. 1981 yilinda ise bu rakam 71’e yükselmis. Bu tarihte hem ABD, hem de Rusya ELF ericilerini arttirmisti. Burada kisa bir bilgi notu daha düsmek istiyorum. Dünyada büyüklügü 7 ve üzerindeki depremlerin yillara dagilimi: 70 li yillarda 5, 80 li yillarda 5 ve 90 li yillarda 9 dur. Bilim adamlari ne kadar olaylari dogal seyrinde giden bir durum gibi izah etmeye çalissalar bile sismik hareketlerde gerek sayi gerekse büyüklük olarak bir artis vardir.

Volkanik hareketlerde, sel ve tayfunlardaki artislari da güncel haberleri takip edenler görmektedir. Dünyamiz adeta bir kabuk degistirmektedir. Bu olaylarin ortaya çikmasinda insanlarin ne kadar etkisi olmaktadir. Yer altinda yapilan nükleer patlamalarin, dünyanin çok farkli yerlerinde volkanik ve sismik hareketlere neden oldugunu artik biliyoruz. Zaten bu nedenle denemelere son verildi. Ama dünyamizin dengesini ve dogal gidisini degistiren HAARP ve benzeri sistemler halen kullanilmaktadir. Isin tehlikeli bir yönü de yaratilmak istenen küçük ve kontrollü atmosferik ve sismik olaylarin kontrolden çikacagidir. Buna domino tasi etkisi de denmektedir. Örnegin Ankara’dan Istanbul’a uzanan bir domino tasi dizisi yapalim. Bir tasi devirdigimizde sirayla Istanbul’a kadar uzanan taslar devrilir. Fakat bu taslarin gittikçe büyüdügünü düsünelim ve Istanbul’daki son tas 1 ton agirliginda olsun. Küçük bir domino tasini Ankara’dan devirdigimizde 1 ton agirligindaki son tas yikildiginda ortaya çikan enerji ilk verdigimiz enerjiden kat kat büyüktür ve bilim adamlari özellikle sismik olusumlarda bu tip küçük tetiklenmelerin büyük sarsintilar meydana getirebilecegini kabul etmektedir.

Konumuza dönecek olursak anlattiklarimizin sadece varsayimlar olmadigini, bilimsel gerçeklere dayanarak bu olaylarin olabilecegini ve hatta oldugunu söylemektir. Yer altindaki fay hatlarinin nereden geçtigini ileri teknoloji sahibi ülkeler son derece hassas bir sekilde biliyorlar. Bu hatlara yapilacak küçük bir “tetiklemenin” nelere yol açabilecegini de sanirim test ettiler.

HAARP Karsiti Hareketler:

Yazimizin basinda HAARP karsiti görüslerin oldugunu söylemistik. Özellikle radyo amatörlerinin ve bagimsiz arastirmacilarin bu konuda verdigi bazi bilgileri aktarmak istiyorum.

Clare Zickuhr, konuyla ilgilenen bir ARCO çalisani ve ayni zamanda bir radyo amatörü. Gar Smith, bagimsiz arastirmaci ve “Earth Island Journal” in editörü. Bu ikilinin konuyla ilgili görüsleri ise su sekilde:

“Su anda Alaska, Gakona yakinlarinda izole edilmis Hava Kuvvetleri faaliyet alaninda yapilanma altinda olan Pentagon’un sirlarla dolu HAARP projesi, dünyanin en güçlü iyonosferik isiticini yaratmak için ilk adimi atti. Bilimadamlari, çevreciler ve yerliler dünyanin iyonosferine 1 Gigawatt’tan fazla radyasyonlu güç verme kabiliyeti olan HAARP projesi için vericilerinin, insana verecegi zarar, dogal hayata karsi olusturacak olan tehdit ve etkisi hemen ortaya çikmayan çevresel etkileri daha da tirmandiracagi konusu ile ilgileniyorlar.

HAARP yetkilileri, Eastlund’un icadiyla herhangi bir iliskiyi yalanlarken; Eastlund, Ulusal Halk Radyosu’na gizli ordunun 1980’lerin sonunda ortaya attigi kendi çalismasini gelistirmeyi planladigini söyledi. Microwave News’in Mayis 1994 sayisinda Eastlund kendi patentlerinin gerçeklesmesi için HAARP projesinin açikça ilk adim olarak gördügünü söylemistir. HAARP’in orduyla olan iliskisi; ARCO’nun APTI’yi ve E-Systems’e satmasiyla birlikte daha da belirginlesmistir”

Princeton Üniversitesi’nden Dr. Richard Williams, “Üst amosferdeki kimyasal elementleri, ozon moleküllerinin olusumunda esasli bir etkiye sahip olabilir… Iyonosferin isisinin degistirilmesiyle ozon üreten kimyasal reaksiyonlarin etkilenecegi bilinmektedir.”

Prof. Dick Williams, “Bugüne dek esi görülmemis miktardaki enerji, yine benzeri görülmemis bir reaksiyon üretebilir. Iyonosferle deney yapmak oldukça dikkat isteyen, hassas birseydir. Belli bir yerde sinirlandirilmis olay, dünyaya oldukça hizli bir sekilde yayilabilir.”
Alaska halki bir avukat tutarak bu bölgede yapilmakta olan HAARP deneylerine bir son verilmesi için kongre üyelerine dilekçe göndermistir. Baskan Clinton’un da konuya sicak bakmadigini ve projeye destek vermedigini biliyoruz.
Internet üzerinde yaptigim arastirmalarda asagi yukari hep ayni seylerden bahsediliyor. Aydogan Vatandas’in “HAARP Kiyamet Teknolojisi” adli kitabindaki herseyi Internet’te bulmak mümkün.

Sonuç:

Bir radyo amatörü olarak dogrudan bizi ilgilendiren bir konu üzerinde yaptigim arastirmalari sizlerle paylasmanin dogru olacagini düsündüm. Sahsi görüsüme gelince:

Bugün dünyamizin dengesinde bir takim degisimler oldugunu biliyor ve görüyoruz. Bunun nedenini dünyamizin önümüzdeki 30 yil içinde girecegi yeni Altin Çagi’na baglayanlar ve üzerindeki insanlarin neden oldugu etkilere baglayanlar var. Kimilerine göreyse tamamen rastlantisal olaylar. Kiyamet ve Altin Çag ile ilgili bir yazimi da daha sonra sizlerle paylasmayi düsünüyorum. Fakat üzerinde yasadigimiz dünyanin insanlari tarafindan yaratilan olumsuz durumlarin bugün yasadigimiz bir çok olaya etki ettigini düsünüyorum. Açikçasi bilerek veya bilmeyerek yapilan yer alti nükleer denemelerinin ve HAARP projesinin sismik ve atmosferik hareketlere neden oldugunu söyleyebilirim. Ne yazik ki bazi ülkeler sadece kendi çikarlarini düsünerek hareket ediyor ve bunun sonucunda olusan olumsuz olaylardan hepimiz etkileniyor. Fakat onlarin da anlamasi gereken çok önemli bir nokta var: Doga ile oynanmaz!

Yukardaki yazi "sensizlik sokagindan" alinmistir..
--spoiler--
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 76 yillik tarihinde Rütbe Devir-Teslim Törenleri Uluslar arasi olmamasina ragmen Israil’li Subaylar neden geldi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 76 yillik tarihinde, Israil’li Subaylarin TSK devir teslim törenlerinin hiç birine katilmamislar iken, neden 17 Agustos 1999 tarihindeki Donanma Komutanligi’nin devir teslim törenine katildilar.Ruslar’in yardim için gelen gemisi neden bogazlardan içeri alinmadi.(Çünkü Ruslar ABD ve Israil’in TESLA Deprem Makinesini denedigini anlamisti ve kanitlar olabilecegi düsüncesi ile Gölcük’e acilen bir gemi göndermislerdi fakat patlama sonucunda cesetler ve makine parçalarinin açiga çikmasi sebebi ile bunlari birilerinin görmesini istemiyorlardi.)

Gölcük’ten Istanbul Avcilar’a kadar genis bir alanda insanlarimiz tarafindan görülen “Ates Topu”nun ne oldugunun hala açiklanamamasi. (HAARP-TESLA Makinesi sayesinde iyonosfer tabakasindan yeryüzüne yansitilan isik)Depremde görülen bu
“Ates Topu”nun, bilim adamlarinin “Deprem Isimasi” oldugunu söylemelerine ragmen, neden diger depremlerde benzeri bir isima yasanmamistir.Furkan Dergisi Temmuz 1999 sayisinda, yer alan ifadeler aynen söyledir. “Mesela basina verilmeyen, ancak istihbarat kapsaminda edindigimiz bilgilere göre, Gölcük askeri tesislerinde oldukça garip olaylar meydana gelmektedir.

Kapilar kendi kendine açilmakta, mühimmat depolari içinde, siyahi ziyaretçiler görülmekte, arabalar durduk yerde çalismakta..” Yazinin Devami Için TiklayinizDepremden sonra bir çok teoriler ortaya atilmisti fakat içlerinde en ilginç olani Future Times’da yayinlanan arastirma dizisinde yer alan hikaye söyleydi : Kaliforniya San Andreas fay hattinda meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar verecegini bilen ABD, yer kabugundaki degisimleri izleyerek, daha deprem olusmadan tektonik katmanlar arasinda artan basinci degisik noktalardan patlatip bosaltarak, büyük depremi küçük depremler halinde dönüstürmenin yolunu bulmustu. Yillar önce Sirp asilli Amerikali bilimadami mucit Nicola TESLA tarafindan gelistirilen bu “düsük frekansli elektromanyetik isinimla yüksek enerji nakli” teknigini, hem Ruslar hem de Amerikalilar uzun zamandir bir silah olarak kullanmanin yolunu ariyorlardi. Bu yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan genis alanlarda tahribat yapabileceklerdi.ARASTIRMA :(ABD’nin üçüncü uzay teleskobu Chandra’yi yörüngeye tasiyan Columbia uzay mekigi 23 Temmuz 1999 tarihinde Kennedy üssünden Türkiye saatiyle 07:31’de firlatildi.NASA tarihinde ilk kez kadin pilot Eileen Collins’in komutasinda uzay görevine baslayan Columbia firlatildiktan birkaç saat sonra Chandra X-ray teleskobunu yörüngeye birakti.

Bu teleskop kara delikleri, çarpisan galaksileri ve supernovalarin kalintilarini incelemek için kullanilacak. Kasim 1998'den beri ertelenen görev, sadece bu hafta iki kere ertelenmisti).ABD dünyanin ve kendi insanlarinin tepkisini almamak için bu projeyi barisçi “deprem indirgeme” sistemi diyerek, bir yandan tepkileri azaltip diger yandan fonlama devamliligini saglamayi amaçliyordu. Bu nedenlerle proje önce Avustralya’nin çiplak ve seyrek nüfuslu kirsal bölgelerinde denendi ve gelistirildi. Daha sonra degisik zamanlarda Kafkaslar’da, Okyanus tabaninda ve Güney Amerika’daki Ant daglarinda denendi ve büyük asama kaydetti.Bu arada Türkiye, Japonya ve benzeri deprem kusagindaki ülkelere sismik ag sebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasa bilgisayarlarin kayitlarina gönderilmeye baslandi.

Üniversitelerle ortak projeler gelistirildi, yüzlerce bilimadamina Amerika’da deprem konusunda arastirma yapma bursu verildi. Ancak projenin gizliligi esasti. Bu nedenle tüm iliskiler paravan arastirma kurumlarinda yürütülüyordu. Ancak zaman zaman bilgi sizintisina olanak verilerek halkin bu konu hakkinda bilgi sahibi olmasi istendi. Kobe’de ve baska yerlerde meydana gelen depremlerin arkasindaki gariplikler çikar gruplarinca terör ve mafya örgütlerinin isi gibi gösterilmek istendi ve bunda da basarili olundu.Ve gün geldi bu sistem Türkiye’de denenmek istendi. Zaten bölge bu amaçla yillardir sismik espiyonaj altindaydi. Nitekim gelismeleri takip edenler, depremden hemen sonra, Milli Istihbarat Teskilati’nin girisimleriyle Türk Telekom’un Türkiye’nin sismik bilgilerini Pentagon’a ileten NATO Üssü’nün iletisimini nasil kestigini hatirlayacaklardir.ABD’nin asil hedefi, Kuzey Anadolu fay hattindaki deneyden elde edecegi tecrübe ve bulgulari,Kaliforniya San Andreas fay hattina uygulamakti.
Bu is yine çok yüksek askeri gizlilik tasidigindan yürütme isi Israil’li uzmanlara verilmisti. Gerekli makine ve donanim gizlice denizaltilarla Gölcük Üssüne getirilerek oradaki, yeralti-denizalti korunaklarina kuruldu.

Türk makamlari durumdan detay bazda haberdar degillerdi. Bunu Israillilerle yürütülen askeri tatbikatin bir parçasi olarak düsünüyorlardi. (Zaten Israillilerle yapilan askeri tatbikat bu operasyon dogrultusunda önceden planlanmistir. Çünkü dünyanin ve Türk Milletinin dikkatlerini çekmemek için tatbikat adi altinda HAARP-TESLA Deprem Makinesini getirip rahatça kurdular.) Böyle bir makinenin denenecegini zamanin Cumhurbaskani, Basbakani, Genel Kurmay Baskani biliyordu, fakat ABD (Siyonistler tarafindan yönetiliyor) ve Israil’liler (Siyonistler) bizimkileri makinenin denenmesi için su sekilde ikna ettiler : olasi Istanbul merkezli bir depremde 100.000 kisinin ölümü, yüz milyar dolari asan maddi kayip ve Türkiye’nin en az 25-30 yil geri gitmesi demektir, diyerek bizimkileri ikna ediyorlar.Israilliler Amerikali’larla gece sartlarinda elektro-sismik haberlesme tatbikati yapacaklardi.

Deney basarili olacagindan sonunda kimse normal disi bir seyin oldugunu farketmeyecekti. Bu amaçla Gece Sahini Tatbikati’nin (Operation Night Hawk) saat 03:00’te baslamasi planlandi. Gece saat tam 03:00’te dügmeye basilacak ve Gece Sahini devreye girecekti. O an uzay filmini andirir devasa cihazlar çalismaya baslayacak ve 1-2 dakika içinde de olusturduklari muazzam enerjiyle Marmara’nin altindaki tektonik tabakayi zayif yerlerinden kirip, aylardir olusan basinci disari atacaklardi. Böylece büyük bir deprem önlenmis olacakti. Ama o gece sabaha karsi birseyler yanlis gitti. Ve beklenen gerçeklesmedi. Hersey bir anda olup bitmisti. Cenab-i Hakk’in Dogasi kendini yönetmeye kalkanlardan bir kez daha intikam almisti. 45 saniye süren deprem, beklenenin 10,000 kat üstünde bir güçle gelmisti. Her yeri bir anda yerle bir etmisti. Zayiflayan ve titreyen elektrikler az sonra geri geldiginde, gece saat 03:05’i gösteriyordu. Daha birkaç dakika öncesine kadar korunagin içinde SAMPANYA patlatmayi bekleyenler, simdi korkudan buz gibi donmus, hareketsiz ayakta duruyorlardi. Kimsenin agzini biçak açmiyordu. On binlerce insan, çoluk çocuk, o an enkaz altinda can çekisiyor veya cansiz yatiyordu. Bu düsünce ile hepsi ürperdi.

Bu asrin en büyük felaketiydi; hem de insan eliyle yapilan bir felaket…Sessizligi Israilli komutanin buz gibi emri bozdu: “Lets pack! We’re moving out! Call operation-Q! Right now! Immediately! Stop whinning! Move, move, move!” (Toplanin! Kaçiyoruz! Q planina geçiyoruz. Simdi..Hemen! Hadi, hadi!!!)Iste o andan sonra çantalardan çikan “Q plani” çalismaya basladi. Ilk önce bölgedeki tüm haberlesme ve elektrik enerjisi felç edildi. 4 dakika içinde Israil Baskani Barak ve ABD Baskani Clinton ile irtibat kuruldu. O anda Israil’de Ben Gurion’un Lod askeri havaalanindan 4 adet savas uçagi esliginde 2 nakliye uçagi havalaniyordu. 2 dakika sonra da Israil Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha Komutanligi’na bagli tüm birlikler DEFCON-4 acil durumuna geçirildi. Amerikan 6’nci filosuna bagli gemiler de rotalarini Istanbul’a çevirmek için Pentagon’dan emir aldilar.Bu arada ilginç bir sey daha olmustu.

Depremle ilgili haberler birbiri ardina gelirken, bir haber önce görünüp sonra kayboldu. 20 Agustos Cuma aksami televizyonlar bir Israil uçaginin Ataköy açiklarinda denize düstügünü duyurdu. (bu bize Cenab-i Hakk’in bir lütfu ki, bu olaylari kimin yaptigini anlamamiz için isaretler gönderiyor) Ancak bir süre sonra haber kesildi ve uçagin akibeti ile ilgili bir daha haber alinamadi.Olaydan bir gün sonra Deniz Kuvvetleri’nden bir dostum beni aradi ve bu olayda birtakim soru isaretleri bulundugunu, bu konunun perde arkasini arastirmami rica etti. Kisa süre sonra ulastigim bilgiler, gerçekten ilginçti. Uçak, düstükten kisa süre sonra teknesiyle o sirada Ataköy açiklarinda olan balikçi Abdullah KAPLAN tarafindan kurtarilmisti. Abdullah Kaplan olayi su sekilde anlatmisti : “Uçagin düstügünü görünce derhal yardima gittik.

Uçagin kanatlari yara almisti. Hemen uçagi bagladik ve Zeytinburnu limanina çektik. Tesekkür beklerken küfür yedik. Ne oldugunu bile anlamadik.”Bu konu o gece o bölgede görev yapan Sahil Güvenlik 4. Botunun sorumluluk alanindaydi. Arastirmalar Sahil Güvenlik’in bu konuyla ilgilenmedigini ortaya çikardi. Olay yerine gelen televizyon ekipleri ise sasirtici bir sekilde çekim yapmaktan vazgeçmislerdi.

[patronlarindan (Israil-Siyonistler) aldigi emir geregi] Daha sonra uçagi Zeytinburnu’na yanastiran balikçi Abdullah Kaplan, olayi Kumkapi’daki Gümrük Muhafaza’ya iletti.Kisa süre sonra tutanak tutuldu. Ancak Gümrük Muhafaza da tutanak tuttuguna pisman oldu.Uçagin sahibi Israil asilli biriydi. O gece ne oldugu ise bir türlü anlasilamadi.Deprem için 1900’lerin basindan beri Nicola TESLA adindaki Sirp asilli bir bilimadaminin bulusu olan “elektromanyetik endüksiyon teknigi” (TESLA Makinesi) kullanildi. Makinenin ABD Kaliforniya San Andreas fay hattinda olacak muhtemel bir deprem öncesi kullanilmasi düsünüldü. (ABD’lilerin asgari zarar ve ölümlerinin azaltilmasi için bazi denekler gerekiyordu, onlarin gözünde bir hayvandan bile daha degersiz olan bizim gibi insanlar üzerinde denenmesi normaldi.)

Neden Türkiye diye soracak olanlar için ise; - Türkiye de ne yaparsan yap kimsenin umurunda olmaz, birkaç tane yetkiliyi ikna ettikten sonra her türlü deneyi yapabilirsiniz, bilinçli insan sayisi azdir, genelde okumamis cahildir, arastirmazlar kadercidirler, Kaliforniya San Andreas fay hattinin dünyada tek esi benzeri özelliklere sahip olan ikiz kardesi Kuzey Anadolu fay hattidir, karakterleri aynidir.Ancak ABD-Israil’in bölge ile ilgili bu hareketliligi ne kadar gizli olursa olsun bazi kaynaklara sizmasini engelleyemedi. Kanadali bir bilimadami her nasilsa bu gizli verilere ulasarak, bölgede bir deprem olacagini ve bunun için bölgenin takip altina alindigini anladi. Ve bunu kendi amaçlari dogrultusunda yaklasik 48 gün ve 240 km hata ile yayinladi. Ancak ne bu bilimadamina, ne de yayinina daha sonra nedense kimse dikkat etmedi.Gölcük Donanma Komutanligi’nda görevli asker, astsubay ve subaylar, Donanma karargahinda garip birseyler oldugunu farketmislerdi. Bu konuyla ilgili bilgiler de nasil olduysa yukarida ismini zikrettigimiz dergide yer almisti. Peki Israil askerlerinin bu projedeki yeri neydi? Israilli askerler ve üst düzey subaylar o gece Gölcük’te ne ariyorlardi? Bu devir teslim töreni her yil yapilan rutin bir ulusal törendi. Uluslar arasi bir kimligi yoktu.

Ama Israilli subaylar ve üst düzey yetkilileri oradaydi! Peki ne ariyorlardi Gölcük’te?Bunun nedenini simdi daha iyi kavrayabiliyoruz. Çünkü bu proje Israile ihale edilmisti. Bizimkilerin ise bir seyden haberi yoktu (Cumhurbaskani, Basbakan, Genel Kurmay Baskani hariç). Bize güvenen de yoktu zaten. Ancak o gece nedense hiç kimse Israillilere, bugüne kadar hiç katilmadiklari bu devir teslim törenine neden katildiklarini sormadi. Ya saskinliktan ya da telastan, enkaz altinda kaç Israil askerinin öldügü, kaçinin yaralandigini da soran olmadi. O felakette kaç Israil askerinin öldügünü ne Genelkurmay yayinladi ne de Israil böyle bir bilgiyi açiklamak nezaketinde bulundu. Herkese verdikleri imaj ise oraya bize yardim için geldikleri seklindeydi.

Hemen bir hastane kurdular. Yaralarimizi sarmaya yardimci olmak için daha sonra o bölgede bir yerlesim merkezi kuracaklarini açikladilar. (Israilliler bizim kara kasimiza kara gözümüze mi hayranlar, bizi çok mu seviyorlar, bizi çok sevdikleri için mi Türkiye’nin dogusunu kendi topraklari olarak gösteriyorlar. Arz-i Mev-ud, Vaad edilmis topraklar Büyük Israil Devleti). Esas amaçlari enkaz altindaki askerlerini ve önemli askeri malzemeleri çikararak götürmekti. Gerisi paravan operasyondu. Bizde “Bak su Israil’e, helal olsun, hemen yardimimiza kostu” diyerek sevindik.Bu operasyon neden gündüz degil de gece olmustu? Çünkü olacaklari kimsenin görmemesi ve gözlemci riski ise en az düzeyde oldugu için gece oldu. Gece saat 03:00’te operasyonun baslamasi için yesil isik yakildi. TESLA Cehennem makinesi yer altindaki siginakta ve deniz altinda çalismaya baslamisti. En geç 1-2 dakika içerisinde gücü en üst düzeye ulasmis olacakti. Aynen de öyle oldu. Makine gürültüyle enerji toplamaya baslamisti. Bu sirada, Avustralya’da ve Okyanusta bu tür suni depremler öncesinde görülen elektrik bosalmasi, hava yarilmasindan olusan isiklar ve patlamalar olustu atmosferde. Ve arkasindan da makinenin bosalmasi ile birlikte yer yarildi ve olusturulan enerji dogaya aktarildi.Ancak hesapta doganin (Cenab-i Allah’in) oyunu yoktu. Olusan deprem hem beklenenden çok uzun süreli, hem de çok daha güçlü çikti. Siddeti 7.4’e ulastiginda Amerika’da aletler 7.8’i gösteriyordu. Ve büyük bir patlamayla her sey kontrolden çikti. TESLA deprem makinesi, depremin enerji gerilimine dayanamayip parçalandi ve ortaya çikan güç yeraltinda muazzam bir patlamaya neden oldu.

Ve bu yer alti labaratuvarinin tam üstündeki, herseyden habersiz uyuyan yüzlerce askeri barindiran ve 8 siddetindeki depreme dahi dayanikli olmasi gereken askeri tesisler un-ufak olarak dagildi. (demek ki deprem 8’den daha siddetli oldu) (ABD’li ve Israilli Siyonistler bir insan olarak Cenab-i Allah’in doga olaylarina karisamayacaklarini anlayamamislardi,)Bir tedbir olarak tüm bölge ve hatta bütün Istanbul 4 saat süreyle bir haberlesme ablukasi altina alindi. Elektrikler kesildi ve telefonlar iptal edildi. Kimsenin birbiri ile haberlesmesi istenmiyordu. Cumhurbaskani dahi sabahleyin “benim de telefonlarim kesikti” (Türkiye’de bütün her yerin telefonlari dahi kesilse önemli kurumlarin kesilmez çünkü uydu telefonlari vardir.

Ama uydu iletisimini dahi kestiler) seklinde garip bir açiklama yapacak ve biz de buna bir anlam veremeyecektik. Demirel tam bir saskinlik içindeydi. (Cumhurbaskani’nin saskinligi normaldir çünkü o na böyle bir seyin olacagi ihtimali söylenmemisti. Bu olay duyulur ise Türk halkina nasil izah edecegini bilmedigi için saskinlik içinde idi.) (Hos bu olay ortaya çiksa bile bu olayi terör örgütü veya mafyanin yaptigi açiklamasi yapilacakti.)Ne yapacaklarini bilmedikleri için ne Cumhurbaskani, ne de Basbakan saatlerce bir sey diyemedi, demeç veremediler. “Üzgünüz” dahi diyemediler.

Ancak sabah saat 09:00 sularinda televizyon ekranlarinin karsisina geçip halka üstün körü bir açiklama yapabildiler. Durum vahimdi. Hatta belki de Clinton dahi o anda konuya ilk kez vakif olan yardimcilarindan ve olaganüstü Milli Güvenlik konseyinden görüs aliyor ve Türkiye’ye nasil yardim edilecegini hesapliyordu. Hemen gerekli sihhi yardim ekipleri organize ediliyor ve bölgedeki tüm Amerikan askeri birlik ve filolarina Türkiye’ye dogru hareket emri veriliyordu. Amerika diyetini Türkiye’ye tam destek vererek ödemeye çalisiyordu adeta.Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler aliniyordu. Yunanistan bile harekete geçirilerek Türkiye’ye karsi olan hasmane tutumuna son vermesi saglaniyordu. Tüm Bati baskentleri hareket halindeydi, panik yoktu. Hersey kontrol ve koordinasyon altindaydi; bir tek Türkiye disinda. Bizde ise sanki bu emrivaki felakete karsi nasil tavir almalari gerektigine bir türlü karar verilemiyor; kararsizlik içinde bocalayarak büyük bir gizlilik içerisinde ne oldugunu anlamaya çalisiyorlardi.Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasinda Bati’da bu hareketlilik yasanirken bölgede de çok hizli ve çok gizli bir askeri hareketlilik hakimdi.

Ancak herkes kendi derdine düsmüs oldugundan bu olaganüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu isi planlayanlar, gecenin karanligindan da yararlanip denizaltindan parçalari yüzeye vuran TESLA makinesinin kalintilarini toplayip, yer alti ve yerüstündeki tüm delilleri de yok ediyorlar ve hatta belki de insanlari canli canli gömerek tüm izleri yok etmeye çalisiyorlardi. Ve bölgeye son hizla Rus arastirma gemisi dahi sabah saat 06:30’da bölgeye vardiginda, havanin aydinlanmasiyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamisti. Deniz altinda olusan radyasyon anlasilmasin, dibe çöken kalintilar arastirilmasin ve patlama sonucu meydana gelen denizalti krateri ve çukur ortaya çikarilmasin diye bu bölge derhal askeri karantinaya alinarak dalisa yasak bölge ilan ediliyordu.Ancak bütün bu temizlikler yapildiktan sonra Ecevit ve daha sonra da Demirel’in bölgeye gitmelerine izin veriliyordu. Onlarin dahi ne bölgeye uçuslarina, ne de telefon irtibati kurmalarina izin vardi.

Sanki koskoca Istanbul ve Kocaeli bölgesi uzaydan gelen yaratiklar tarafindan abluka altina alinmisçasina tam bir haberlesme karanligina sokulmustu. Tek bir telefon dahi çalismiyor, elektrikler verilmiyordu.Ancak Ecevit ve Demirel, belki de olan biteni içlerine sindiremediklerinden (olmayan vicdanlarinin azabi çektikleri için, yillardir bu milletin sirtindan geçindikleri için) olsa gerek, evleri kendilerine mezar olan binlerce insanimizin da acisiyla bir türlü rahat hareket edip halkla bütünlesemiyorlardi.(Eger olay ortaya çikmis olsa idi bu olay PKK terör örgütünün üzerine atilmak sureti ile geçistirilecekti. Bu dogrultuda CNN haber spikeri Patronlari olan ABD-Israilli Siyonistlerden aldigi emir dogrultusunda Ecevit’e su soruyu yöneltiyordu.) CNN haber spikerinin “depremin ardinda PKK mi var?” sorusuna, Ecevit ona “siz ne saçmaliyorsunuz, deprem ile PKK’nin ne alakasi var? Bu deprem Cenab-i Allah tarafindan gönderilen bir doga olayidir!!” demesi gerekir iken, diyemiyordu.

Sadece spikerle göz göze gelmemeye dikkat ederek “sanmiyorum” gibi o günlerde bizi epeyce sasirtan bir ifade kullaniyordu.Peki, Amerika ne yapti sonra? Hemen tüm imkanlarini Türkiye için seferber etmedi mi? Clinton Amerikan halkindan Türkiye’ye yardim etmelerini istemedi mi? Kasim’da Türkiye’ye gelecegini ilan edip, Ecevit’in de bu arada Amerika’ya kendini ziyarete gelecegini haber vermedi mi? Ecevit belki de Amerika’ya bu felaketin ve binlerce sehidin diyetini konusmaya gidecekti. Nitekim gitti de. Ardindan Clinton Türkiye’ye gelerek deprem bölgesini ziyaret etti, insanlarla konustu, bizleri çok sevdigi imaji verdi, bebekleri kucagina alip sevdi, onlara hediyeler ve yardimlar verdirdi. (bizlerde; ABD-Israilli Siyonistler bizi ne kadar çok seviyorlar mis dedik) ABD’nin bu asiri ilgisi sadece bir müttefik olmasiyla açiklanamazdi.Bu arada, acaba hükümet içinden sizan bilgiler, bazi bakanlarin özellikle MHP kanadinin yabancilara karsi saldirgan tavir takinmalarina neden olmus olamaz mi? Ilk anda çok yadirgadigimiz Saglik Bakani Osman DURMUS’un “yabancilara tek hasta bile vermem ve onlardan kan da almam” demesini simdi yadirgayabiliyor musunuz?

ABD’nin saygin gazetelerinden New York Post’un haberine bir de bu gözle bakin:“Türk hükümeti, ABD’nin Deniz Hastanelerini kullanmiyor…Türkiye’deki siddetli depremde 27.200’den fazla kisi yaralandi. Ancak yetkililer tarafindan dün yapilan açiklamada, depremin meydana geldigi tarihten itibaren geçen iki haftalik süre içinde ABD tarafindan gönderilen Deniz Kuvvetleri’ne ait üç adet yüzer hastanede henüz tek bir hastanin bile tedavi edilmedigi bildirildi.Türkiye’ye gönderilmis olan uluslar arasi yardimin çogunun kullanilmamasi Ankara’daki hükümetin elestirilmesine neden oldu.Türkiye’de yayinlanan Radikal gazetesi dünkü sayisinda, 750 ton yardim malzemesiyle yüklü bir Israil gemisinin üç gün süreyle gümrükte tutuldugunu yazdi.ABD gemilerinin Izmit’e varisindan önce Türkiye Saglik Bakani Osman DURMUS’un, bu gemilere ihtiyaç olmadigina iliskin sözlerine genis bir sekilde yer verildi.Ancak ABD Büyükelçiligi, aralarinda 600’den fazla yatak tasiyan Kearsarge adli geminin de bulundugu üç adet yüzer hastaneyle ilgili olarak bir uyusmazlik yasanmadigini bildirdi.”Ne ölenler geri gelir, ne de anilarimiz.Ancak Izmit’te, Gölcük’te Yalova’da Halidere’de Avcilar’da,Bolu’da Düzce’de ve daha nice yerlesim merkezinde enkaz altinda hayatlarini yitiren binlerce Mehmet, Hatice, Ayse ve Ali’ye karsi bir vicdan borcumuzda mi olmayacak? Onlar geride gözleri yasli onbinlerce sevenlerini, sicakliklarindan mahrum birakirken, sirf Kaliforniya’da Jony’ler, Susan’lar ve Alice’ler yasasin diye yasamdan çalindiklarini dünya bilmesin mi? Emekli Bir Subay.

17 Agustos depremi kuskusuz hepimizi derinden sarsti. Deprem bütün ülke halkini derinden üzerken, depremin açtigi yaralar hâlâ tam haliyle sarilabilmis degil.Açikça söylemek gerekirse 17 Agustos Gölcük depreminden sonra ben de yukaridaki senaryoya benzer seyler düsünmüstüm. Daha sonra sagduyusuna güvendigim bir dostuma “acaba onlarin isi olabilir mi?” diye sordum. Önemli bir devlet kurumunda uzman olarak çalisan dostum “Açikçasi ben de ayni seyi düsündüm” diye cevap verdi, son derece sakin bir sekilde…Kisa süre sonra yalniz olmadigimiz ortaya çikti ve Sabah gazetesinden Can Atakli kösesinde sunlari yazdi : Yenisafak gazetesinden Taha Kivanç’in yazisi : Sabah gazetesinden Sedat Sertoglu bu konuda en detayli yaziyi yaziyordu Yazi metinleri ekte),Bu yazi Sayin Aydogan VATANDAS Bey’in “HAARP-KIYAMET TEKNOLOJISI” adli kitabindan özet olarak alinmistir.(Parantez içindekiler benim arastirma ve yorumlarim)INANMASANIZ DA OLURTaha KIVANÇ - 15 Kasim 1999 - Yenisafak GazetesiIster inanin ister inanmayin, bundan 2,5 ay önce, “Gerçek degil, hayal” baslikli Kulis’i yazarken olayin bu boyutlara varacagini hiç hesap etmemistim.

Dikkatimi çeken bir filme isarette bulunmustum o yazida; Bill Clinton’un Türkiye’ye gelisi, filmin konusu ve deprem olaylari arasinda irtibat kurmustum… Sonunda, o yazida ‘hayal’ diye kaydettigim gelismelerin hemen hepsi fazlasiyla gerçeklesti. Üstelik Clinton da beklendiginden bir gün önce (dün) ülkemize geldi… Sanki komplolara meydan okuyor Clinton…O yazima esas teskil eden filmin adi ‘Komplo Teorisi’; basrolde ünlü sanatçilar Mel Gibson ve Julia Roberts oynadigi için dünyanin her tarafinda milyonlarca sinemasever tarafindan izlendi film. Üsütük görüntüsü veren bir taksi soförü, adalet bakanliginda çalisan bir genç kadinla ilgileniyor. Genç kadin da soförü ciddiye almiyor önceleri, ancak birbiri ardina meydana gelen olaylar kadinin gözünü açiyor. Izleyiciler olarak bizim zihnimiz karisiyor film boyunca, karsimiza çikan olaylarin hangisi gerçek, hangisi ‘komplo’ ayirt edemez oluyoruz…

Mel Gibson’un canlandirdigi üsütük görüntüsü veren taksi soförünün filmdeki adi Jerry Flecher… Adam soförden öte bir sey; ‘Komplo Teorisi’ adiyla sadece sinirli sayidaki abonelerine gönderdigi haftalik bir haber bülteni de çikartiyor… Bültenin son sayisinda bir kaç senaryoya yer veriyor Flecher; bunlardan en önemlisi, NASA’nin, ödeneklerini kesen ABD baskaninin hayatina kast eden bir komployu sahneye koyacagini tahmin etmesi… Flecher gazetelerde öylesine yayimlanan bir kaç masum haber arasinda irtibat kuruyor ve NASA’nin uzaya gönderdigi bir araçtan yeryüzünü harekete geçirecegini, depreme sebep olacagini tahmin ediyor… Jerry, Avrupa gezisi sirasinda ziyaret edecegi Türkiye’de, NASA’nin yapay hareketlendirmesiyle meydana gelecek yer sarsintisinda, ABD baskaninin hayatini kaybedecegini de öngörüyor…

Filmi, ya da o filmin hikâyesine temas ettigim Kulis’i hatirladiniz mi? Senaryoyu kaleme alanlar, Türkiye’deki muhtemel depremin siddetini bile dogru tahmin etmislerdi: 7.4… Ben filmin senaryosundaki bizi ilgilendiren ilginç ayrintilara Kulis’te temas ettikten (25 Agustos 1999) sonra, ‘Komplo Teorisi’ filmi benim isaret ettigim özellikleriyle bazi gazetelerde birinci sayfa haberi oldu. Dünyanin çesitli yerlerinde meydana gelen depremlerdeki garip baglara, ilintilere dikkat çekilen mesajlar Internet’te dolasip durdu. Önceki gün Düzce’de yeni bir deprem meydana geldiginde ‘Komplo Teorisi’ filmi yeniden hatirlandi…

Bakin 2,5 ay önceki o Kulis’te neler yazmisim: “Beynim Jerry Flecher gibi komplo teorilerine fazla çalismaz; NASA gibi bir kurumun istedigi yerde istedigi zaman yeri harekete geçirebilecegine inanmam da mümkün degil benim. Jerry Flecher olsaydim, ‘Komplo Teorisi’ filmini bütünüyle gerçek hale getirecek bir senaryo yazmam mümkün olurdu. Sirf Clinton’u ortadan kaldirmak için harekete geçen birileri, iz sürenleri sasirtmak için, ellerindeki teknik gücü filmde öngörüldügü sekilde bir kere degil iki kere kullanmaya kalkismis olabilirler pekâlâ. Birincisi, Gölcük merkezli bir deprem için, ikincisi de baskani ortadan kaldiracak Istanbul merkezli ikinci bir deprem için… Tabii böyle bir senaryo ancak Jerry Flecher’in hayal dünyasinda bulunabilir…”

Tabii, Düzce merkezli yeni depremden sonra senaryo biraz degismek zorunda; iki degil üç ayri deprem planlamak gerekiyor çünkü. Biri Gölcük merkezli, digeri Düzce merkezli, bir de bu ikisinin hazirladigi zihinlerin kabul edebilecegi daha güçlü bir üçüncü deprem… Bill Clinton NASA’nin ödeneklerini kisiyor mu, NASA yapay depreme sebep olabilecek teknolojiye sahip mi, su siralarda Türkiye’nin üzerinde NASA’ya ait bir uzay araci dolasiyor mu? Bu sorularin hiçbirinin cevabini bilmiyorum ben. Zaten Jerry Flecher degilim ki, birbiriyle ilintisiz olaylar arasinda bu tür iliskiler kurabileyim.

Su siralarda cevabini en çok merak ettigim soru ne biliyor musunuz? “Acaba Bill Clinton Komplo Teorisi filmini gördü, Brian Helgeland’in yazdigi senaryoya dayali filmin basarisindan sonra J. H. Marks’a yazdirilan romanini okudu mu?”SISMIK BOMBA SÜPHESICan ATAKLI - 31 Agustos 1999 – Sabah GazetesiAdam diyor ki: “Deprem olmadi, sismik bomba atildi” al basina belayi, olacak is mi, ama seytan da dürtüyor “neden olmasin?” diye.

Balikçinin biri “Tam deprem olurken göge bir ates topu yükseldi, gökyüzü aydinlandi, yildizlari tutacak gibi oldum” demesiydi belki de “fisilti gazetesi”nin tiraji bu kadar büyük olmayacakti. Balikçinin bu ifadesini baska görgü taniklari da destekleyince ve bir de üstelik Büyükada açiklarinda “aglarin eridigi” söylentisi yayilinca “komplo teorileri” de devreye girdi.

Yarin depremin üçüncü haftasina giriyoruz. Ilk haftanin sonundan beri konusulan bir konu var. Hatta öyle ki kimi okurlar “Kardesim bunu niye yazmiyorsunuz, niye sakliyorsunuz? diye sitem bile ediyor.

Konu su: Marmara’daki depremin “görülmemis” ölçüde büyük olmasinin nedeni sadece doga olayi olmayabilir, Izmit Körfezi’ne “sismik bomba” atilmis olabilir.

Böyle bir bomba var mi?

Su ana kadar böyle bir bombanin imal edilip edilmedigi konusunda resmi bilgi yok. Yok ama, teknik olarak mümkün. Sismik bomba su oluyormus: Dünyanin çevresine yerlestirilmis bir uydu, dünyanin herhangi bir bölgesine, insan kulaginin asla duymayacagi çok güçlü ses dalgasi gönderiyor. Bu da yer sarsintisina neden oluyor. Eger bu ses dalgalari kirilmaya yüz tutmus fay hatlarina gönderiliyorsa, sarsinti çok daha siddetli oluyor.

Madem lafa girdik, artik sürdürecegiz mecburen. “Sismik bomba atilmis olabilir” teorisi nereden kuvvet buluyor? “Fisilti gazetesi”nin haberlerine göre, CNN’de Ecevit’e sorulan bir soru akillari karistirmis. CNN muhabiri “Depremde PKK parmagi olabilir mi?” diyor, Ecevit de “Zannetmiyorum” karsiligini veriyor, konu kapaniyor. Ama “komplo teorisi üretecek kapasitede” beyin tasiyanlarda merak basliyor. “Ne demek PKK parmagi, yani biri istese deprem yapabiliyor mu?

Ardindan su siralarda CINE-5’te gösterilmeye baslanacak olan, “Komplo Teorileri” isimli film geliyor. Izlemeyenler için yaziyorum, eski bir ajan olan filmin kahramani, çesitli teoriler üretiyor ve ilgili makamlara bildiriyor. Bunlardan biri Amerika Baskani’na düzenlenecek suikastle ilgili. Filmin kahramani diyor ki “Baskani öldürmek isteyenler, Türkiye gezisini bekliyor. Baskan Türkiye’deyken, sismik bomba atilacak, deprem olacak, Istanbul yikilacak, baskan da enkaz altinda kalip ölecek.”

Nitekim filmin ilerleyen dakikalarinda Baskan Türkiye’ye gelmeden az önce deprem oluyor ve binlerce kisi ölüyor.

“Fisilti gazetesi”nin yaydigina göre, Izmit Körfezi’ndeki alev topu, denizin içinde bulunan ve lava benzeyen madde, Altinci Filo’nun gelisi, bir Rus arastirma gemisinin depremden iki saat sonra Marmara’ya girisi, bir Amerikan heyetinin Tsunami olup olmadigini arastirmak için bölgeye gelip dalis yapmasi, Amerika’nin fevkalâde yakin ilgisi, uzmanlarin yeni deprem olabilir uyarilari “depreme baska seylerin karistigi” sanilarini arttiriyormus.

Tabii böyle anlarda insan beyni “normalden çok farkli” çalisiyor. Hele bizim gibi pekçok ise seytanin karistigi ülkelerde bu tür “paranoyak” düsünceler ortaya çikiyor.
Çikmakla da kalmiyor, bir sürü insan inanmasa da “Valla neden olmasin?” sorusunu soruyor. Olabilir mi?

Buraya kadar “fisilti gazetesi”nin yayinlarindan derlenen bilgileri okudunuz. Peki gerçekten böyle bir bomba olabilir mi, olsa bile bunu kim, hangi amaçla ve Türkiye’nin kalbine atacak cesareti nasil kendinde bulur?

Filmdeki gibi “cani bir bilimadami” olmasi mümkün degil. Bu silahi elinde tutan bir devletin su ya da bu nedenle bunu yapmasi da günümüz dünyasinda mümkün olamaz.

Geriye bir tek “yanlislik” ve sanal hedef olarak da Izmit Körfezi’ni nisanliyor. Ama ne oluyorsa oluyor, sistem devreye giriyor. Ondan sonrasi malum.

Uçuk gibi geldi size de degil mi? Bana da öyle.

Amaaa, Ege Denizi’nde bir Amerikan gemisinin, dünyanin en gelismis teknolojisi ile denetlenen atesleme sisteminin, “yanlislikla” devreye girdigini ve gidip bir Türk savas gemisini, en önemli noktasindan vurdugunu, pekçok Levendimizin SEHIT oldugunu da unutamiyorum bir türlü.”

CAN ATAKLI SIMDI ISSIZ……………

H A A R PSedat SERTOGLU – 24 Agustos 1999 – Sabah Gazetesi
Bu harfler, ABD’nin en gizli askeri projelerinden biri olan “High Frequency Active Auroral Research Program” isminin bas harfleri… Adindan görüldügü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu…

Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda bazi kisilerin Internet araciligi ile HAARP projesini, Yildiz Savaslari filmleri senaryosu türünden senaryolarla Körfez depremine baglayip, birbirlerine iletmeye baslamalari. Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup, sonra da kendimiz inaniyoruz. “Fisilti gazetesi” akil almaz bir hizla yalan yanlis herseyi yayiyor. Bu nedenle konuyla ilgili dogrulari bilmekte yarar var..
Bu proje 6 yildan beri, Alaska’da Gakona askeri üssü yakinlarinda, ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri’nce gerçeklestiriliyor. Resmi amaci, Iyonosfer’de arastirma yapmak. Bu projenin gerçeklesmesinde üç Amerikan sirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli rol oynadi ve hâlâ oynuyor..

Amerikali askeri yetkililere göre,
HAARP sunlari gerçeklestirecek:
1-Atmosferdeki termonükleer araçlarin elektromanyetik vuruslarini degistirmek,
2-Denizaltilarla haberlesmeyi kolaylastirmak,
3-Radar sistemlerini son derece gelistirmek,
4-Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu disinda tüm haberlesmeyi durdurmak,
5-EMass ve Cray bilgisayarlari ile ortaklasa, topragin altini çok derinlere kadar incelemek,
6-Büyük alanlarda petrol, dogalgaz ve mineralleri tespit etmek,
7-Cruise füzeleri gibi her türlü saldiri silahi ve uçagi havada imha etmek.
Gelelim, bu projeye karsit olan Amerikali bilimadamlari da var. Bunun son derece tehlikeli oldugunu savunuyorlar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline gelebilir ki, elinde tutan dünyanin tartismasiz hakimi olur..
Projenin karsitlarindan biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonald’e göre, elektromanyetik teknoloji bakin daha neler yapabilir:

1-Iklimleri degistirebilir,
2-Kutuplari eritebilir veya yerinden oynatabilir,
3-Ozon tabakasi ile oynayabilir,
4-Deprem yaratabilir,
5-Okyanus dalgalarini kontrol edebilir,
6-Dünyanin enerji alanlari ile oynayarak, insan beynini kontrol altina alabilir,
7-Radyasyon yaymayan termonükleer patlama olusturabilir…

Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kismi.. Dehset degil mi?

Ancak, Amerika Hava Kuvvetleri, iklimlerin kontrolünü amaçlayan “Spacecast 2020” projesi ile ilgili olarak “Çevreyi degistirme teknikleri ile bir baska ülkeyi yok etmek veya zarara ugratmak yasaktir” açiklamasini da yapmis durumda…

Bu proje çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantigi üzerine kurulduguna göre, Zbigniev Brezinski’nin 1970’lerde sözünü ettigi “Ilerki yillarda teknolojiye bagli daha kontrollü bir toplum olacagi ve elitlerin bu imkani kullanacagi” cümlesi sanki gerçek oluyor…

ABD eski Baskani George Bush, “Yeni Dünya Düzeni” cümlesini kullanirken, acaba sadece, siyasi anlamda mi bunu söyledi?

Sizce HAARP ile ilgili bir baska ilginç seyi anlatalim… Bu konuda Web’de açilan sayfalar, buradaki konusmalar, gelen bilgiler, tartisilan konular sik sik esrarengiz eller tarafindan silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yilindan bu yana, en çok sansüre ugrayan konu durumunda…

Bir de bu konuda yazilmis olan ve adini çok ilginç buldugumuz bir kitaptan söz edelim:
“Angels D’ont with HAARP..”

HAARP tartismasi ABD’de daha çok uzun sürecege benziyor.

17 agustos 1999 depremi..(2)

Ruslar’in yardim için gelen gemisi neden bogazlardan içeri alinmadi. (Çünkü Ruslar ABD ve Israil’in TESLA Deprem Makinesini denedigini anlamisti ve kanitlar olabilecegi düsüncesi ile Gölcük’e acilen bir gemi göndermislerdi fakat patlama sonucunda cesetler ve makine parçalarinin açiga çikmasi sebebi ile bunlari birilerinin görmesini istemiyorlardi.)

17 Agustos 1999, Gölcük Saatler gecenin üçüydü ve insanlar can havliyle kendilerini evlerinden disariya atarken sanki bir kiyameti yasiyor gibiydiler. Ali Kirca' nin yönettigi Siyase Meydan'inda enkazdan kurtarilan bir bayan sunlari söylüyordu O gece ne oldugunu bilmiyorum ama bildigim bir sey var ki bu, depremden farkli bir seydi. Bir iddiaya göre depremden hemen önce Gölcük' ten Avcilar' a kadar genis bir alanda görülen "atestopu" ile ilgili bilimsel bir açiklama yapilamiyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 76 yillik tarihinde Rütbe Devir-Teslim Törenleri Uluslar arasi olmamasina ragmen Israil’li Subaylar neden geldi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 76 yillik tarihinde, Israil’li Subaylarin TSK devir teslim törenlerinin hiç birine katilmamislar iken, neden 17 Agustos 1999 tarihindeki Donanma Komutanligi’nin devir teslim törenine katildilar.Ruslar’in yardim için gelen gemisi neden bogazlardan içeri alinmadi. (Çünkü Ruslar ABD ve Israil’in TESLA Deprem Makinesini denedigini anlamisti ve kanitlar olabilecegi düsüncesi ile Gölcük’e acilen bir gemi göndermislerdi fakat patlama sonucunda cesetler ve makine parçalarinin açiga çikmasi sebebi ile bunlari birilerinin görmesini istemiyorlardi.)

Gölcük’ten Istanbul Avcilar’a kadar genis bir alanda insanlarimiz tarafindan görülen “Ates Topu”nun ne oldugunun hala açiklanamamasi. (HAARP-TESLA Makinesi sayesinde iyonosfer tabakasindan yeryüzüne yansitilan isik) Depremde görülen bu “Ates Topu”nun, bilim adamlarinin “Deprem Isimasi” oldugunu söylemelerine ragmen, neden diger depremlerde benzeri bir isima yasanmamistir. Furkan Dergisi Temmuz 1999 sayisinda, yer alan ifadeler aynen söyledir. “Mesela basina verilmeyen, ancak istihbarat kapsaminda edindigimiz bilgilere göre, Gölcük askeri tesislerinde oldukça garip olaylar meydana gelmektedir. Kapilar kendi kendine açilmakta, mühimmat depolari içinde, siyahi ziyaretçiler görülmekte, arabalar durduk yerde çalismakta..” HAARP-TESLA Makinesi Hakkinda Sedat SERTOGLU’nun Köse Yazisi (24 Agustos 1999 – Sabah) Bu harfler, ABD’nin en gizli askeri projelerinden biri olan “High Frequency Active Auroral Research Program” isminin bas harfleri... Adindan görüldügü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu...

Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda bazi kisilerin Internet araciligi ile HAARP projesini, Yildiz Savaslari filmleri senaryosu türünden senaryolarla Körfez depremine baglayip, birbirlerine iletmeye baslamalari. Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup, sonra da kendimiz inaniyoruz. “Fisilti gazetesi” akil almaz bir hizla yalan yanlis herseyi yayiyor. Bu nedenle konuyla ilgili dogrulari bilmekte yarar var..

Bu proje 6 yildan beri, Alaska’da Gakona askeri üssü yakinlarinda, ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri’nce gerçeklestiriliyor. Resmi amaci, Iyonosfer’de arastirma yapmak. Bu projenin gerçeklesmesinde üç Amerikan sirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli rol oynadi ve hâlâ oynuyor..

Amerikali askeri yetkililere göre, HAARP sunlari gerçeklestirecek:

1-Atmosferdeki termonükleer araçlarin elektromanyetik vuruslarini degistirmek,
2-Denizaltilarla haberlesmeyi kolaylastirmak,
3-Radar sistemlerini son derece gelistirmek,
4-Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu disinda tüm haberlesmeyi durdurmak,
5-EMass ve Cray bilgisayarlari ile ortaklasa, topragin altini çok derinlere kadar incelemek,
6-Büyük alanlarda petrol, dogalgaz ve mineralleri tespit etmek,
7-Cruise füzeleri gibi her türlü saldiri silahi ve uçagi havada imha etmek.
Gelelim, bu projeye karsit olan Amerikali bilimadamlari da var. Bunun son derece tehlikeli oldugunu savunuyorlar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline gelebilir ki, elinde tutan dünyanin tartismasiz hakimi olur..
Projenin karsitlarindan biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonald’e göre, elektromanyetik teknoloji bakin daha neler yapabilir:1-Iklimleri degistirebilir,
2-Kutuplari eritebilir veya yerinden oynatabilir,
3-Ozon tabakasi ile oynayabilir,
4-Deprem yapabilir,
5-Okyanus dalgalarini kontrol edebilir,
6-Dünyanin enerji alanlari ile oynayarak, insan beynini kontrol altina alabilir,
7-Radyasyon yaymayan termonükleer patlama olusturabilir...Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kismi.. Dehset degil mi?

Ancak, Amerika Hava Kuvvetleri, iklimlerin kontrolünü amaçlayan “Spacecast 2020” projesi ile ilgili olarak “Çevreyi degistirme teknikleri ile bir baska ülkeyi yok etmek veya zarara ugratmak yasaktir” açiklamasini da yapmis durumda...

Bu proje çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantigi üzerine kurulduguna göre, Zbigniev Brezinski’nin 1970’lerde sözünü ettigi “Ilerki yillarda teknolojiye bagli daha kontrollü bir toplum olacagi ve elitlerin bu imkani kullanacagi” cümlesi sanki gerçek oluyor... ABD eski Baskani George Bush, “Yeni Dünya Düzeni” cümlesini kullanirken, acaba sadece, siyasi anlamda mi bunu söyledi?
Sizce HAARP ile ilgili bir baska ilginç seyi anlatalim... Bu konuda Web’de açilan sayfalar, buradaki konusmalar, gelen bilgiler, tartisilan konular sik sik esrarengiz eller tarafindan silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yilindan bu yana, en çok sansüre ugrayan konu durumunda...
Bir de bu konuda yazilmis olan ve adini çok ilginç buldugumuz bir kitaptan söz edelim:
“Angels D’ont with HAARP..”

HAARP tartismasi ABD’de daha çok uzun sürecege benziyor...”
Itibarhaber...8 Nisan 2008
365 günlük yılın en az 250'sini kasırgalar sebebiyle dehşet altında geçiren ve bu sebeple can kayıpları yaşayan amerika'nın ''doğayı kontrol eden üssü''.

ulen bi tuhaflık var ama ne?

bir de 17 ağustos olayı var ki, eyvah eyvah.

(bkz: bunlar hep amerika nın oyunları)
(bkz: oha)
van da ve japonya da art arda aynı şiddette deprem olmasıyla düşündüren bilimsel proje yada silah.
türkiye üzerinde kullanıldığı iddiaları havada uçan amerikan teknolojisidir.
http://www.haberbiz.com/h...rem_Silahi_ile_mi_Vuruldu
whatdoesitmean.com web sitesinde yayınlanan iddia.

Bugün Kremlinde Karadeniz Donanmasından flaş bir rapor alındı, buna göre Türkiyenin Kuzey Iraka girmesine karşılık olarak ABD korkulan Deprem Silahlarından biriyle Türkiyeye saldırdı.

Bu rapora göre Karadenizdeki ve civarındaki Rus monitör istasyonları son 36 saatte iyonosferde hızlı bir ısınma gözlemeye başladılar, bu ısınma doğu Türkiyeyi vuran 7.3 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce zirveye ulaştı.

iyonosferin ısınmasının, ABDnin tüm dünyada bulunan ve Alaskadaki ana üslerinden kontrol edilen HAARP tesislerinden çalıştırılan Deprem Silahlarının belirgin özelliği olduğunu not etmek önemlidir ve bu silahın en son Mart ayında Japonyaya karşı kullanıldığı ve 9.0 büyüklüğünde depreme neden olduğu belirlendi.

Rus Donanma istihbaratı subayları bu saldırının amacının Iraklı Kürt asilerin 4 gün önce 26 Türk askerini öldürmesine karşılık olarak geçen hafta Türkiyenin Kuzey Iraka girmesini ciddi şekilde engel olmak olduğunu söylüyor...

kaynak: kaynak : http://www.whatdoesitmean.com/index1532.htm