bugün

haluk bilginer'in başrolde oynadığı ve 7 kasım 2008'den itibaren sinemalarda olacak olan türk filmi.

geniş kadrosu ile dikkat çekiyor;

özgü namal
bülent emin yarar
hümeyra
köksal engür
ahmet kural
filmin diğer tanınan isimleri.

filmin konusu ise hayli ilginç, basın bülteninden olduğu gibi aktarıyorum;

--spoiler--
Bütün hayatını bir mucize bekleyerek geçiren Fikri Şemsigil, sonunda bu mucizeyi yaşar ve Güneşin Oğlu olduğunu öğrenir. Fakat yaşadığı mucize, düşündüğünün aksine Fikri Bey'in hayatını alt üst eder. Fikri Bey'in ruhu artık, çevresindeki insanların bedenlerine girip çıkmaktadır. Ve sonunda Fikri Bey, bu kez, yıllarca beklediği mucizeden kurtulmak için, gerçeklerin peşine düşmek zorunda olduğunu anlar. Olaylar çığırından çıkmıştır. Peki, karşı apartmandaki komşusu dünyalar güzeli kız ne olacaktır?
--spoiler--

haluk bilginer'in polis filmindeki karakter gibi saç sakal fora çıkması, beyaz takım giymesi ve de teaser'ın bir bölümünde yine özgü namal ile öpüşmesi akla polis filmini getirse de sanırım alakası yok.
"28 temmuz'u 29 temmuz'a bağlayan gece, bu filmle ilgili en ufak birşey bilmiyordum. 29 temmuz gecesi bir fikir düştü aklıma, yazmaya başladım. 6 ağustos'ta ise senaryo bitmişti. 10 günde oyuncu seçimini yaptım. 5 eylül'de çekime başladık, bir gün mola verdik ve 15 eylül'de de çekimler bitti."

diyerek onur ünlü, filmin nasıl bir mucize olduğunu ve filmin gerçek yüzünün seyirci ile buluştuğunda ortaya çıkacağını söylediği, oyunculuk anlamında zirvede, konu anlamında spekülatif, özgün bir onur ünlü filmi.
düşünmeden gidilebilecek bir film. şahsen ben öyle yapacağım. haluk bilginer, hümeyra, özgü namal ve diğerleri. bu kadro için bile gidilebilir filme.
polis filmi gibi bir kara mizah ve absürd komedi örneği olacağı fragmanından belli olan heyecanla beklediğimiz, onur ünlü'nün 3. filmi. Fragman, hikaye vb.. ıvır zıvır için;

http://www.gunesinoglu.com/
özgü namal 'ın saçının halinin sanırım küt diyorlar o kesime her neyse işte olmadığı filmdir.
sadece başının ve sonunun güzel olduğu, büyük beklenti ve ilgiyle izlenmeye başlamasına rağmen izlenilen en başarısız filmler arasında yerini almış ingilizcesi the sun of sun gibi garip bir isim olan filmdir.
her anı ayrı bir komik gelen filmdir.

halkımızın fazla gülememesine de acayip bakmıyoruz tabiki, yaklaşık 2 senedir küfrederek güldüren filmler haricinde bir film çekilmedi, çekilemedi.

evet güneşin oğlu filminde de epey argo ve küfür mevcuttur ancak bu küfürleri insanları güldürmek için kullanmamışlar. oyuncunun başına kötü birşey geldiğinde basıyor küfürü mantıklı olan da bu değil mi?

illa holiwıd dublajımı yapalım?

-güneş! lanet olsun adamım, o beyaz poponu tekmelerim güneş! bu mudur senin beş para etmez mucizen adamım!

olmuyor sizde görüyorsunuz!

akıcı ve anlaşılır da bir hikayesi var, film boyunca bir telaşadır sürüp gidiyor...

son zamanlarda da izlediğim en iyi türk filmidir. nokta.
(bkz: gunesin oglu esteban)
güneşin oğlu yoktur. türk mitolojik metinlerine göre güneşin 2 kızı vardır. bunlardan kel kız kışı, saçlı kız baharı temsil eder. güneşi kutsayan merasimlerde türk, güneşten kel kızı yani soğuk ve verimsiz kışı geri göndermesini ve saçlı kızı yani verimliliği getirmesini diler.
japon imparatorlarının kendilerine layık gördükleri tanımlama, hani osmanlı sultanları da allah'ın yeryüzündeki gölgesi oluyorlar ya, onun gibi.
hakikaten harika film. bir dolu göndermeyle dolu olması da çok hoş ayrıca. kendini ciddiye almanın çok da matah bir şey olmadığını söyleyen komplekssiz ve sıradanlığı erdem kabul etmiş bir bilgenin elinden çıkmış olması filmi ve göndermelerini daha da manidar kılıyor. gülüp geçiyorsunuz, gülüp geçilecek bir hayatta yaşadığını bilmenin verdiği idrakle. yönetmenin 'çok da ciddiye almayın ama bizim de bir derdimiz var' tevazusuyla çektiği film tam da bu yüzden harika işte. kendinizi kasmıyorsunuz, yalnızca eğleniyorsunuz ve ara sıra tatlı bir tevekkülle a ne kadar da doğru ya da a ne kadar da güzel diyorsunuz.

kıyasıya eleştiriler de var filmde, mesela dandik aşk şiirleri yazıp genç kızları avına düşüren üçüncü sınıf bir tutunan şair olarak arzı endam eden Alper Canan(Haluk Bilginer)ın bir sahnede cep telefonunda onuncu yıl marşının çalması mükemmel bir ironi. ayrıca hatırlatmak isterim ki adam genç bir kızla çok ayıp işler yaparken kalp krizinden gidiyor.

ölüm üzerine söyledikleriyle de avrupa'da ciddi bir şekilde etkin olan ama henüz türkiye'yi tam anlamıyla etkisi altına almamış anlamsız bir ölüm korkusunu eleştirmesi de çok hoştu. son söz de filmin müziklerine. özgü namal ve haluk bilginer'in seslendirdiği şarkılar gerçekten çok güzeldi.
bazılarının "saçma" dediği fildir. bense saçmadeğil absürddiyerek izledim. izlenesi filmdir.

polis'i izleyenler güneşin oğlu'nda benzer tadlar bulacaktır.
ciddi anlamda en üst seviyede oyuncularla çekilmiş, ne varki aynı kaliteyi gösterememiş film. güldük unsurları var elbette lakin özellikle sonlara doğru adamı esnetiyor. aksine başında izleyici oyuncular ve konuya girişin başarısından dolayı çılgınlar gibi eğlenmeyi vaad ederken, çıta gittikçe düşüyor ve tam zamanında film sona eriyor.

bülent emin yarar'ın ise tam analmıyla yardırdığı filmdir. sanırım haluk bilginer'i bile gölgede bırakmıştır oyunculuğu ile.

yine de gördüğüm kadarıyla vizyonda pek kalmamıştır. bu da üzücü bir durum. zira 2 haftada geri plana atılacak bir film değildir eksiklerine rağmen.
bir zeki müren albümü
görsel

- Beni Canimdan Ayirdi
- Birgün Karsilasirsak
- Camlar Arasindan Süzülürken Mehtab
- Firkatin Aldi Bütün Nesve-ü Tabim Bu Gece
- Gönül Penceresinden Ansizin Bakip Gectin
- Hicaz Pesrevi
- Kanun Taksimi
- Muhayyer Kürdi Pesrevi
-Neden Hala Seversin,Onda Vefa Yok Gönül
- O Beni Bir Bahar Aksami Terkedip Gitti
- Sabah Yillarindan Beri Ilk Defa Oldu Bence
- Ud Taksimi
- Var Mi Hacet
- Viran Olan Kalbim
- Yayli Tambur Taksimi

albümdeki şarkılar
kimin ruhu kimin içinde. kim kimdir. ne nedir. kimim lan ben böyle dedirten .karışık, komik paradoks hallerin olduğu bir durumu anlatan film gayet hoş eğlenceli bir o kadarda sürükleyicidir. kedi fare oyunu gibi filmi çömeye çalışıyorsuz .
eglenceli bir film olmu$. oyunculari ve hikayesi ile gayet ba$arili bir yapim. caresizligin ve $a$kinligin halleri icinde komik diyaloglar gecmi$tir.

--spoiler--
+ hocam bize ne oldu?
- sictik.
+ teorik olarak ne oldu hocam?
- teorik olarak da sictik!
--spoiler--
nedense çok beklememe ve dahi merak etmeme rağmen bugün izleme fırsatı bulduğum onur ünlü'nün 3.filmi. eğer onur ünlü sineması diye bir şeye inanıyorsanız, izlerken büyük keyif alacağınız bir film. sahiden fantastik bir mavra. oyunculuklar mükemmel, senaryo ve kurgu çok güzel, çok güçlü bir yapı kuruyor filme. hele o müzikler, haluk bilginer'in çok sıkı bir zeki müren hayranı olduğunu biliyoruz, zeki müren'den dinlediğimiz "böyledir karasevda" şarkısını haluk bilginer'in, biraz da zeki müren'i taklit eden tonuyla dinlemek müthiş. netice itibariyle olmuş film, izlenilebilecek, kulakta bir iki kelime bırakabilecek bir film.
(bkz: son of the sun)
metin demirhan'a adanmış film..

--spoiler--
metin demirhan bu film senin olsun!
--spoiler--
tekrar izleyişimde daha büyük zevk aldığım ve repliklerinden notlar düştüğüm film. türk sinemasında ayrı bir yeri ve tahtı olmalı.
aynı gün içinde iki kez sıkılmadan izlediğim tek film. öylesine güzel öylesine benim olan, yalnız;

--spoiler--
tekrar izledikten sonra şöyle bir mantık hatası olduğunu düşündüğüm film. şimdi fikri kimin bedenine girse asıl o bedenin sahibi ölmüş oluyor. yani başka bir değişle iki tane aynı bedenin aynı anda bulunması mümkün değil filme göre. ancak, yaşlı teyze hamiyet hanım, her defasında vuruluyor, fikri, hamiyet hanım öldükçe, kurban'ın bedenine giriyor ve her seferinde hamiyet hanımın vurulmasını görüyor. ancak gerçekte hamiyet hanım diye biri olmadığı için, kurban'ın aslında ya ölmüş olması gereken hamiyet hanımı görmesi ya da hamiyet hanımın bedenine girememesi mantık hatası doğuruyor.
--spoiler--
'yapılan işin saçmalığı seyirci sayısıyla doğru orantılıdır'
ah muhsin ünlü uyumuna uyan güzel bir mavra, onur ünlü'den.

bu adamın yazışı da çekişi de iç çekişi değişik/sağlam/harbi... -merakhissiyatıuyandırmadaüzerimeyok- dercesine işler yapıyor. bana da hayırlı işler demek düşüyor.

filmden iki sahne:

-Lan yoksa sen harbi Alper Canan'sın da beni mi yiyosun?
+Beyefendi, 20 dakikalık tecrübeme dayanarak söylüyorum şairler insan yemiyorlar.

ve illa ki:

-Şimdi gidiyorum Saadet, ama sakın bu herife veriym deme.
dün gece gece gülmekten altıma sıçırtmış olan film ki ben polis filminden pek haz etmemiştim.ama bu kadar gülmemin sebebi çok beklentiyle izlemememdi.son dönem izlediğim en sürükleyici eğlencelik türk filmiydi.izlemediyseniz aşağıdakileri okumayın her ne kadar spoiler olmasada filmin tadını kaçırabilir.

--spoiler--
özgü namal ın oyunculuğunu bir kenara bırakırsak,kendisi için şimdiye kadar gördüğüm en seksi karakteri canlandırmış diyebilirim.özellikle hafif bi göbek ne yakışırmış dedirtti bana. biraz daha sapıklaşırsak, kalçaya hafif bi şaplak cuk otururmuş ayıptır sölemesi.hakkettan ayıp demeyin orda burda.* * *
bulent emin yarar gibi bir tiyatrocuda sinemadaki kariyerini iyice sağlamlaştırmış.close up çekimlerine dikkat edin mimiklerine çok ince ve temiz ötesi oynamış.hadi len sana mı kaldı oyunculuk tespiti diyebilirsiniz ama daha önce bu kadar yakın mimik oyunculuğunu görmemiştim.ee tiyatroda göremiyosun korkuyorum anne gibi filmlerde de çok yakın çekim yok. bu seyir zevkini bize yaşattığı için onur ünlüye teşekkür etmeliyiz.

haluk bilginer içinse bişey diyemiyorum o zati bir beyaz perde divası benim için.profesörle fikrinin tartışma sahnesindeki haluk bilginerin mimiklere dikkat.10 15 defa izleyip izleyip mimik olarak dersler çıkarılmalı.ülkü tamerin şiirinide enfes seslendirmiş.

burda saymadıklarımın her biri de filmi mükemmel tamamlamış.onur ünlününde polise atıflarıda çok hoş olmuş.ancak senaryonun sonu biraz buruk bırakıyor insanı bi de paradoxu çözme sahneleri azcık uzamış.

mccuukk şakalarınada bittim..
--spoiler--

güzel film gazlanmadan ve gazlamadan izleyin ve izlettirin.iyi seyiller...
en güzel türk fantastik komedisidir. oyuncu kadrosuyla, diyaloglarıyla muhteşem kere muhteşemdir.
ancak biraz sönük kalmış sanırım piyasada, son çıkan popülaritesi yüksek türk filmleriyle kıyaslanamayacak kadar iyi olmasına rağmen anlamlandıramadığım durum olmuştur bu da.