- düğünümüz çok güzel oldu, değil mi rıfat?
- evet! kır düğünü gerçekten iyi bir fikirdi.
- herkes çok eğlendi. sizinkiler, bizimkiler filan.
- haklısın! şimdi sıra bizde öyle değil mi, birtanem?
- rıfat, sana bir şey anlatmam lazım.
- vücut diliyle mi?
- ya lütfen! bu çok önemli, aşkım.
- dinliyorum.
- benn...şey... küçükken bir tecavüze uğradım.
- güzelim benim! şu anda da korkuyor olmalısın.
- hayır! beni incitmeyeceğinden eminim ama tüm gerçeği paylaşmak istiyorum seninle.
- bunu yarına bıraksak diyorum ve bu güzel geceyi rezil etmesek?
- mutlaka anlatmalıyım! bir pastane vardı mahallemizde, çok güzel elma şekerleri satardı. tüm mahalle çocukları, bana nispet yaparcasına yerlerdi gözlerimin önünde ve benim almaya param olmazdı. bir gün, hep birlikte yakan top oynarken canları elma şekeri almak istedi ve gurup halinde pastaneye koştular. içeri girmeden, dükkanın penceresinden öylece onları ve yaşadıkları mutluluğu seyrettim. benim, elma şekeri alacak kadar param olmadığını nereden bilsinler, mutluluk içerisinde, koşarak çıktılar dükkandan. bense, öylece boynu bükük baka-kalmış, dalmışım bir süre. kendime geldiğimde, pastacı amca'nın eliyle; tezgahın ardından bana gel işareti yaptığını farkettim. kapıyı araladım. 'gel!' 'gel!' dedi, bu defa seslenerek. çekinerek tezgahın önüne kadar sokuldum. 'sen elma şekeri sevmiyor musun? bak! arkadaşların her gün alıp yiyorlar, çocuklar sever elma şekerlerini' dedi. param yok! dedim. 'al sen şunu! olunca verirsin' dedi. çekinerek aldım. rıfat, o anki duygularımı sana sözle anlatamam! bir-koşu arkadaşlarımın yanına gidip eski günlerin acısını çıkartırcasına yalaya yalaya yedim. sonraki günler, aynı durum sürdü gitti. pastacı amca, benim elma şekeri alacak kadar bile harçlığım olmadığını anlamış ama hiç geri çevirmemişti. ta! ki o suratsız, hain bakışlı, pala bıyıklı oğlu dükkanda çalışmaya başlayıncaya kadar. muhtemelen, pastacı amca benim durumumu ona da anlatmış ve dükkana geldiğimde bedelsiz, elma şekeri vermesini de tembih etmişti. yine bir gün, her zamanki gibi arkadaşlarımla beraber dükkana girip hepsinin şekerlerini almasını bekledim. herkes şekerlerini alıp dükkandan çıktıktan sonra tezgaha yanaştım. pala bıyık, önce etrafı şöyle bir süzüp kimselerin olmadığını kontrol ettikten sonra bana dönerek 'arkadaki deponun lambası yanmış. kimse yok! dükkanı bırakamıyorum, karşıdaki bakkaldan şu parayla atmışlık ampul alır mısın?' dedi. elbette! diyerek bir koşu gittim ve ampulü alarak döndüm. dükkanın kapısını kapatır kapatmaz depodan 'tarık! ampulu buraya getirir misin?' diye bağırdı.
- tarık mı? tarık da kim? tarı...tar...taaaaaaahhh!
kadın: hadi iyi geceler
erkek: nası yaa?
kadın: çok uykum var hadi yatalım
erkek: nası yaa?
kadın: yat uyu yaa sanki yapmadığımız şey..
erkek: ...
kadın: zıbar dedim!
erkek: peki.
e: aşkım heyecanlımısın?
?: hayır canım. geçti.
e: hadi soyun bebeğim.
?: soyundum aşkım.
e: o seyinin üstünde ne var senin?
?: ne varmış?
e: hımm benimkine benziyor.*
?: evet,hermafrodit miymişim neymişim. ama sorun olmaz değilmi?
e: ?!?!
?: hadi uzan sıra bende.
e: %%&+^'^+'^%+^'+^¿!&''^%+
- kezban!
+ efendim izzet!
- kezban!
+ efendim.
- kezban.
+ ne oldu söylesene!
- kezban.
+ lan manyak adam söylesen artık.
- kezban.
+ izzeeeeeettttttt.
- ne bağırıyon lan aptal karı! kezban.
+ allahın belası adam.ne manyakmışsın lan sen.
- oyun zamanı.
-oooo ooooo bu gece o gece , bu gece o gece , bu gece o geceeee ( arkasından 3'lü de çekilir)
-romantiklik erken bitti bakıyorum holigana bağladın.
-ulan bırak bari yatakta romantik olmayim...
-ulan mı?
-ulan lafı evliliğimiz için biraz erken oldu haklısın.
-hayatım evlenmeden olmaz diyordum ya hep sana,
-evet aşkım ama artık mazeretin kalmadı, hadi yapalım.
-aşkım benim doğuştan malesef o organım yok, o yüzden demişdim. yine seviyorsun beni değilmi.
-ben böyle aşkın ızdırabını......
- düğünde ne yorucuydu
- evet
- yahu o kadar kişi ile selamlaşmak uğurlamak
- ayaklarımı hissetmiyorum
- al benden de o kadar
- uyusak mı?
- evet evet uyuyalım.
- zzzzz
- zzzzzz