anne baba evlenmiş çocuklar ve dede-nene gibi yakın akrabağaların bir arada bulunduğu aile tipidir.
kanal denin 2oo9 yaz döneminde yayınlanan ve tutulan bir dizininde ismidir
bilal ve cevahir'in nişanda dans ederek ağız dalaşına girmesine yarıldığım dizi.espiriler havada uçuşuyor resmen. tekrarında bile yerlere yatıyorum.bu bölümde her yerine güldüm ama mürsel'in nazan'a -benim kimim kimsem, herşeyim sensin- diyerek dans ettiği sahnede tekrarda bile ağladım.bir dizi tonla güldürüp, bir sahnede de cazır cuzur ağlatır mı ya.bizi klişelerden, sürekli aynı espirilerle dolu sulu dizilerden ve anlamsız samimiyetsiz dramlardan kurtarıp nefes aldırdılar ya ne hepsine sımsıkı sarılıp öpmek istiyorum.
espirileriyle absürdlükleriyle kaygısızları andırsa da aslında çok sağlam bir drama altyapısı olan dizi. karakterlerin gerçekçiliklerinden çok özenle seçilmiş şeyler abartılmış. burada senaristlerin türk insanını çok iyi analiz ettiklerini anlıyoruz. buradan da senaristlerin çok genç olmalarına rağmen çok şey görüp geçirdiklerini ben anlıyorum.
esprileriyle, absürdlükleriyle, karakterleriyle kaygısızlar'ı hatırlatan komedi. özellikle son bölümdeki ''mürsel seni bırakayım mı?'' esprisi tam kaygısızlar tarzı espriydi.
zekai: oğlum saltuk kızla mafyalar gibi kavga ediyoruz, laf sokmalar racon kesmeler... bi yanlış olmasın.
saltuk: merak etme ne kadar büyük kavga o kadar büyük aşk.
zekai: ben daha büyük kavga edeyim o zaman.
saltuk: heralde.
tam alamancıların köylerine,şehirlerine gelme döneminde yayına giren ve gayet başarılı olan dizidir. gözlemlediğim kadarıyla kendinden birşeyler görüpte izleyen çok kişi var bu diziyi. biraz ince düşünülmüş gibi geldi bana sezon başlangıcı.
yalnız bir şey dikkatimi çekti. müfit neden hiç konuşmuyor? bilal'in emirleri altında git öte, gel beri vaziyetinde bir elemanı mı canlandırıyor yani? yoksa rahatsız falan mı bu çocuk? konuşamıyor mu yani, orasını anlamadım. hele o pencere önü kızları yok mu? her karakteri ayrı bir alem bu dizinin.
dün oynayan bölümü ile gene benim yarım yarım yarmış dizidir.
--spoiler--
- komiser: oğlum seni niye kaçıyorsun
+ cevahir : komiserim bende vietnem sendromu var ajan kılıklı tipleri gördüm mü kaçıyorum.
- ulvi: ağbi biz niye kaçıyoruz
+ cevahir : görnüyormusun adamlardaki kırmızı bülten tiplerini ajan bunlar ajan
- ulvi : ama ağbi türkçe konuşuyorlardı
+ cevahir: türkçe SUS ulvi koş...
- cevahir : polisler onu evden alıp götürürken annnesine seslenir
zekaiye haber verin gelip suçu üstlensin ergenden az yatar çıkar.
--spoiler--
zuhal topal'ın canlandırdığı şükufe karakterine olmamış diyenler var. halbuki tam olmuş.
tabii şimdi pek mahalle kültürü kalmadığı için insanlara tuhaf geliyor olabilir. ama her mahallede illa bir tane böyle hafif karta kaçmış, edalı, işveli, güzel ve seksi bir abla bulunur(du).
hatta bizim mahallede bir sevim abla vardı. böyle nasıl alımlı ama... buğday sarısı saçları beline kadar uzun. süt gibi teni, o zamana göre cesur giyimi vardı. peşinden erkek eksik olmazdı, o yüzden fazla dışarı bırakmazlardı. hele bir yürüyüşü vardı ki, seyredip de erimemen olanaksız. o sokaktan geçince kaldırımlar çiçekler açardı, börtü böcek aşka gelirdi. kargalar bülbül gibi şakırdı. herkes durur onu izlerdi yeminle. sonra başgöz ettiler tabii.
çocuktuk o zamanlar ama gene geçse sokaktan, top oynamaktan ter içinde kalmış saçlarımı okşasa, "naber ufaklık" dese, yine bu kara suratım bir şekilde utanç ve aşkla kızarır. hey gidi hakkaten... bak gene ayarım bozuldu. hay amına koyim niye büyüdük lan biz!.
bir yaz dizisinden beklenmeyecek yarıcılıkta bir dizi. bu geceki bölümü sırf yılın gurbetçisi esprisi için bile izlemeye değerdi. aklıma geldi, gülüyorum şu an.
bu kadar aptal dizi üretilen ülkemizde, birazda olsa tebessüm ettirebilmiştir. oyuncuların hepsinin tiyatro kökenli olması da başarısını katlamaya yetecektir.