bugün

galiptir bu yolda mağlup

"Bir gün daha bitti,
Bugün de hayattayım.
Kim galip, kim mağlup bilemem.
Ama ben, galipler safındayım.
Dedim ya, akşam oldu
Ve hala hayattayım."
ne denir? umudun bittiği yerden kelimelerle başlayınca.
çokça sabahın tükendiği dönmez vakitlerde.
keşkeleri almadan ağıza.
allah'ın bir dilediği vardı elbet!
umudun uclarına bağlanan dualar.
iki duayı bir edermi?
birden ikiye gidermi?
o mucîb icabet eder elbet.
hasret sabrı bilirmi ?
bu yalnızlık pusulasının iki yönü,
biri bilinmezlik...
biri sebebsizlik...
giden dönermi, gelemeyen bilirmi bilinmez.
hayat yaşanacak kadar kısa, bu kısasında.
birde olasılıklar olasılığında süren düşleri.
seher vakitleri yükselen dualar...
gökyüzünün serin dönen sabahına,
düşler derin uçsuz mavilerinde.
gülüşlerin çakılıp kalma vakitleri gelirdi,
hissiz yalnızlığın alemlerinde..
çarpıntılar sarardı kalbi bütünü.
sabırla öğütlenen gönülde!
ne denir? acabaların bitmediği yerden yazmakla.
ikinci kalelerini geçememiş mağlubun sözleri.
kıta, kıta gezdiği bir şiir olur, ölü ütopyalarında...
hayır sitem değil bin kerede vahlansa kalemim.
ne cennet kadar derdimsin!
nede seni unutacak kadar bir cesed.
hani sevdim, sevdim diyorumya!
işte sona kalan, sana kalan özetim.
13.01.2013- crazy boy iso/sona kalan
ömer hayyam'ın şiirlerinden.

"niceleri geldi neler istediler
sonunda dünyayı bırakıp gittiler
sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler
bu dünya kimseye kalmaz bilesin
er geç kuyusunu kazar herkesin
tut ki , nuh kadar yaşadın zor bela
sonunda yok olacak sen değil misin ?"
Güzel kokuları sürdün
Geldin başımı döndürdün
Orucumuda sündürdün
Açmayalım ramazanda

Ne Rusya'da ne Çin'deki
Yeri nedir ki dinde ki
Tangamı kız o içindeki
Açmayalım ramazanda

Açlık susuzluk biryanda
Şekerde düşünce kanda
Bakmış bulundum bir anda
Açmayalım ramazanda

Önce reflekslen baktım
Sonra gözlüğü de taktım
En son gemileri yaktım
Açmayalım ramazanda

Uzun uzun baktı bana
Yeşil ışık yaktı bana
Altmışbirgün taktı bana
Açmayalım ramazanda

Hayır işlerinden bence
Kaçmayalım ramazanda
iftar saatinden önce
Açmayalım ramazanda

Tamam belki hava sıcak
Havalansın baldır bacak
Ama bizim oruç ne olacak
Açmayalım ramazanda

kadir çöppdemirr.
Kızgın, öfkeli, sinirli,
Hem atarlı hem de giderli,
Sıyırmış sanki, çıldırmış gibi.
Bana bir şey söyle dedi.
Söyle, söyle ki bileyim,
Hala seninle birliktemiyim.
Yoksa kendim, kendimlemiyim.
Merhametin yok mu senin,
Oyalama beni ne olur,
Bırak yoluma gideyim.
Ne yapsam alamıyorum ki,
Senden ben kendimi.
Sanki büyülenmiş gibi,
Veriyorum istemesen de,
Sana ben her seyi mi.
Almış götürmüşler kalbi mi,
Rehin vermişler sana.
Bunun bedeliyse ne yazık ki,
Ölene kadar eziyet,
Bitmeyen bir esaret bana.
Kızgın, öfkeli, sinirli,
Hem atarlı hem giderli,
Sıyırmış sanki, çıldırmış gibi.
Bana bir şey söyle dedi.
. . ismail oral . . .
yanaklarin kizarmisti
bir yaz sabahiydi
kirpiklerin uzun uzadiya konusuyordu
Ben dinliyordum gozlerimle seni

Dudaklarinin arasindan
Dislerin gulumsuyordu
bir okul gunuydu
opuyordum gozlerimle seni

Simdi yalnizim alalade bir sokagin kosesinde
kirik dokuk bir bankta oturuyorum
Bir yaz aksami
Sana siirler dokuyorum ozlemimden

mavi beyaz bir halat dugumluyor ellerimi
Nefes almakta gucluk cekiyorum
Dertlerim dokulmekten bitecek saniyorum
kagidin satirlari fisildiyor kulaklarima

cocukken oynadigim plastik toplara dusuyor aklim
tipki eskinin ozlemini cekiyorum
Yanaklarinin kizardigi zamanlari
Duslerimle besliyorum.
aşk nedir ?
gün doğmadan oluşan sis
nasıl ?
gerçekler ortaya çıkınca yok olur.

----fuckerfuckera
sevdiğim, özgürlük meydanları budalalardan geçilmiyorsa
bil ki bu şehirde çocuklar ölüyor.
"Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız
Hepsini yeniden, bir bir dünyada
Dünyadan ve dünyayla sana sığınırım
Acılardan ve hüzünlerden değil
Kaçmalardan ve korkulardan değil
Çünkü bir güçtür sıcaklığın kollarıma
Çünkü kanları, kanları, kanları hatırlarım
Çünkü ölülerimiz toplanacaktır
Ve yüceltilecektir bir mavide.”

Turgut Uyar
Anladım - can Yücel

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,

kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,

Kendi yolumu çizdiğimde anladım.

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,okuyarak,dinleyerek değil..

Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,

Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım…

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,

Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,

Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir,


ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,

Çok acıttığında anladım..

Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..

”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ”git” dediğimde anladım..

Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum”diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım…

Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş
pişman olmak,Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadarsevmekmiş…
ne mavilikte kaldı ömrüm ne de ateşin sonunda ..

kapanmış defterler ,
suskun sahneler ,
hepsi aynı kederler ..

birbiri ardına yazılmış cümleler kimin umrunda ..

belli bir zaman geçince ,
uykusuz kalırdı gecelerce ..
rüyalar gerçekle kesişince ,

unutmak ya da unutulmak kalırdı her şeyin sonunda ..

doğrusuydu belki ,
belki umutsuzluktu ..

kitaplar arasında kalan bir kaç satır dünyada..
Küçücük, yaramaz bir çocukken,
Yan bahçeden çaldığım eriklerden,
Niçin artık marketler de satmıyorlar.
Acıkınca annemin ekmeğe sürdüğü,
Salçadan da galiba artık yapmıyorlar.
Bütün mahalle çocukları hep bir arada,
Goller attığım, dayak yediğim arsa da,
Var artık yedi katlı bir apartman.
Neşeyle koşarak, tozlarını yuttuğum sokakta,
Şimdi model model, sıra sıra arabalar.
Çoluk, çocuk sokaktaydık gecelere kadar.
Yoktu ki şimdi ki gibi bilgisayar.
Oturalım başında sabaha kadar.
Hızlı bir bilgisayar ağı vardı gerçi,
Kulaktan kulağa, fısıltıyla çalışan.
Kim ne halt yiyorsa az bir zaman da,
Yedi mahalle öteye duyuran.
Sokaklar evimiz, dünyamızdı semtimiz.
Elimize geçince üç beş kuruş.
Bir simit bir de gazoz.
En büyük keyfimiz,
Aslında çok iyi yaşadık biz.
Şimdi ki gibi varlık içinde yokluk değil,
Yokluk için de varlığımız vardı bizim.
Siz ne derseniz deyiniz.
. . ismail oral . . .
Cebimizde beş on para harçlık
Başımızda kuştüyü yastık
Bir yanımız badem
Bir yanımız fıstık.
Ama… nerede arkadaşlar
Nerde arkadaşlık
deyu
Paris şehri şirininde
Sızlanıp dururken
Bir bulut havalandı Küçükyalı’dan.
Bir kuş havalandı arkasından.
Gelip kondu yüreğimin başına
Tepeden tırnağa sevgi
Tepeden tırnağa selam
Hani şu çerden çöpten
Hani şu gökyüzü kadar büyük
Gökyüzü kadar bedeva olan.
Bir kuş havalandı Küçükyalı’dan.
Mis gibi arkadaşlık
Ve iyilik kokuyordu…
Sıcaktı
Dokunsan ağlayacaktı.

Bir kuş havalandı Küçükyalı’dan
Mis gibi mimoza
Marmara, meltem
Azcık anason
Azcık çiroz
Azcık ızgara köfte.
Haa… bir yerinde Eren uyuyordu.
Bir yerinde Zeynep büyüyordu.
Çok uzaktan “mor kuşaklı bir taka” geçiyordu
“Altın tasta gül kuruttum” türküsü
Çayda şeker gibi eriyordu.

Bir kuş havalandı Küçükyalı’dan
Geldi kondu Eyfel Kulesi’nin tepesine.
Azcık çakırkeyifti kuş…
Azcık sallanıyordu.
“Atma” dedi hemen
Sabri Reis… “Atma böyle…
Sallanan kuş değil, kule…
Kaç tane cin içtin, söyle…”
Ama şu Eyfel Kulesi’nin aklı olsa
Galata kulesine varırdı…
Bir sürü çocukları olurdu.

Bedri Rahmi Eyüboğlu

görsel
Çocukluğumun kalbi
Gidiyor yokuştan usulca
Kadıköy'ün denize süzülen
Yeldeğirmeni sokaklarından.

Şiir bana aittir.

iyi geceler.
Kanepelerde bir rüku miktarı ağlamayı bilen erkekler var.
Ve bornozları ile terk edilen kadınlar.
Siz evet siz...
Aşk ve sevdaya ölümü şahit gösteren yavşaklar;
Kırk ikindi ve üç yüz fersah sevdiğimiz gözlere bile bir kez bile “seviyorum” demedik.
Gözlerin kendine ait bir lügatı olmayan sevgileri, kelimelerinize ve raconunuza terk ettik.

Ben sevmeyi bilmiyorum.
Belki de...
Çiçeğin; fotosentezi bilmemesi gibi.
Sadece seviyorum.
(Ben)
Of allahım, eyvahlar olsun ki,
Gene geldi şu uğursuz mart.
Ağlıyor gene benim miyav,
Sağlam bir koca bulmak şart.
Güzelim yemeden içmeden kesildi,
Bir kuş gibi, pencere pervazına tünedi.
Açtı radarları, kesiyor tüm mahalleyi.
Nerede görürse görsün bir erkek kedi,
Anında gevşiyor bütün vidaları.
Sanki hepsi birden yalama olmuş gibi.
Ne zaman gördüyse artık taktı kafayı,
Bayağı bir zamandır iri bir sarmana.
Ne diyeyim, şimdi allah var yukarıda.
Maşallah, tosun gibiydi valla kerata.
Sıkıştırıp patisinin altına bir kutu çikolata,
Allahın emriyle istemeye gelseydi eğer.
Hiç naz etmeden, vallahi verirdim hemen.
Kanım çok kaynamıştı benim bu sarmana.
Feda olsun benim mırnav, aslan gibi damada.
Yan komşunun pisisiyle baş göz ettik sonunda
Buraz fazla gürültülü olduysa da gerdek,
Azgın zilli sonunda erdi muradına.
Bütün sutlerini döktü, benim şırfıntı kedi.
Yumuşadı da yumuşadı, oldu aynı muhallebi.
Bekliyoruz şimdi torunları, gelince zamanı.
Bulacağız artık onlarada yaşayacak bir kapı.
. . ismail oral . . .
"Kaybolan Yusuf döner gelir Kenan'a;

Üzülme.

Bir gün döner hüzünler kulübesi gül bahçesine;

Üzülme.

Ey gamlı gönül;

iyileşirsin nasıl olsa.

Getirme aklına kötü şeyler.

Bu perişan başın da gelir hale yola,

Üzülme.

Ey güzel sesli bülbül;

devam edersen çimen tahtında kalmaya,

yine başına çiçekten güneşlik takarsın;

Üzülme.

Şu kısa ömrümüzde felek

dönmezse bir iki gün muradımızca,

gerçekleşmezse arzularımız,

devam etmez ya bu hep böyle;

üzülme.

Umutsuzluğa kapılırım deme!

Gayb âleminin sırlarını bilmiyorsun çünkü.

Perde arkasında,

nice gizli oyunlar var.

Üzülme.

Hey gönül;

söküp götürse de yokluk seli varlığımızı,

Üzülme.

Nuh gibi kaptanın var;

Üzülme.

Batarsa deve dikenleri her yanına

Giderken Kâbe yolunda

Üzülme.

Olsa da konak yerleri tehlikeli,

Olsa da menzilin uzak,

bitmeyen yol yok,

Üzülme.

Bir yanda dosttan ayrılığın acısı,

Bir yanda rakîbin rahatsız edişleri.

Biliyor bunların tümünü

halleri değiştiren Tanrı.

Üzülme.

Ey Hâfız,

Düşmüyorsa dilinden dua, Kur'ân,

Çekilmişken fakr köşesine, halvete,

gerçekleşecek arzuların;

Üzülme,

üzülme,

üzülme.

Hafız-ı ŞirAZi.
Üzülme üzülme.
Her şey Sende Gizli - Can Yücel

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif.
Kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
işte budur hayat!
işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Baksana..
Yarın öleceğim ben.
Sevginin en ağlamaklı notasını mırıldan lütfen..
Hem,
Bir daha da gelmeyeceğim..
Kim bilir, aşk denilen,
Bir sabah kahvaltısı, bir akşam yemeğidir.
iştahım yok, biliyorum senin de,
Bir çay olsun madem,
Benim soğuk, senin tavşan kanı..

"hoşçakal".
Yarınım,bugünüm,dünüm,gecmisim...
Karahindibaya üfürür gibi üfledim tüm gücümle üstlerine bak işte darmadağın.
Ne zaman keyiflensem naftalin kokulu sözlerin gelir aklıma
Ardından soğuk mezbahane kokusu...
Ölesiye değilde öylesine yasamanin korkusu

Büskocaman hikayelerimin kahramanı betimlemeye doyamadigim sen.
Büyük tartismalarimizin üstüne gökkuşağı gibi beliren gülümsemen.Vakti arz edip terk eden sözler
Birikmisler piramitten ukdeler
Sahi sorsana şimdi nerdeler?

Sonraları bir cümleye sigdirdigim yine sen
Bir tutam nefret,iki diş kin ve alabildiğince öfke.
Demistimki ruhuna yazılan ebedi maneviyati sakin teslim etme
Etme!Eylemë ki yüreginde yasatasin kaktüsten bahçeleri
Yaşasın yüreğinde koca yürekli çöl bekçileri!

Simdilerde iki satır arasına sigdirdigim sen
Elimde çıtası kirilmış uçurtmam,kuyruğuna bagladigim mutluluk
Birkaç parça lego ve bir fırıldak...
Ben cocukluguma dönüyorum buralar sana kalsın
Sen ise hep bende iki satır arası. ..
Kuruntusun içimde
Kimseye edemem bahsini
Simana dair bir kaç silik fotoğraf
Yüzler belli belirsiz

Kuruntular var içimde
Başka hiçbir şey düşündürmeyen şu zehirli düşünce
Senin üzgünlüğünden ibaret.
Bir eksiklik var her nereye baksam,
Pembe gözlükleri mi taksam?
ismet özelin herhangi bir şiirini kendi sesinden dinleyin.
her şeyden biraz kalır diyor birileri,
çoğunlukla haklılıktır.
kavanozda biraz kahve,
kutuda biraz ekmek,
insanda biraz acı.

-turgut uyar