gecenin şiiri

entry13371 galeri929 ses19
    789.
  1. Celladima gulumserken
    Ben ismet Özel, şair, kırk yaşında.
    Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
    ben yaşarken koptu tufan
    ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
    her şeyi gördüm içim rahat
    gök yarıldı, çamura can verildi
    linç edilmem için artık bütün deliller elde
    kazandım nefretini fahişelerin
    lanet ediyor bana bakireler de.
    Sözlerim var köprüleri geçirmez
    kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
    kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
    uçtum ama uçuşum
    radarlarla izlendi
    gayret ettim ve sövdüm
    bu da geçti polis kayıtlarına.

    Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
    ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
    kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
    laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
    ruhum sahte
    evi Nepal'de kalmış
    Slovakyalı salyangozdur ruhum
    sınıfları doğrudan geçip
    gerçekleri gören gençlerin gözünde.
    Acaba kim bilen doğrusunu? Hatta ben
    kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
    sanki ne anlıyorum?

    Ola ki
    şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
    Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
    çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
    devlet sırrıyla birlikte insanın
    sinematografik bir hayatı olabilir
    o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
    yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
    ve sonunda estetik bir
    idam belki...
    Evet, evet ruhu olmak
    bütün bunları sağlayamaz insana.

    Doğruysa bu yargı
    bu sonuç
    bu çıkarsama
    neden peki her şeyi bulandırıyor
    ertelenen bir konferans
    geç kalkan bir otobüs?
    Milli şefin treni niçin beyaz?
    Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?
    Ne saçma! Ne budalaca!
    Dört incil'den Yuhanna'yı
    tercih edişim niye?

    Ben oysa
    herkes gibi
    herkesin ortasında
    burada, bu istasyonda, bu siyah
    paltolu casusun eşliğinde
    en okunaklı çehremle bekliyorum
    oyundan çıkmıyorum
    korkuyorum sıram geçer
    biletim yanar diye
    önümde bir yığın açalya
    bir sürü çarkıfelek
    gergin çenekli cesetleriyle
    önümde binlerce çiçek
    korkuyorum sıra sende
    sen de başla ve bitir diyecek.
    Yo, hayır
    yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
    söyleyin
    aynada iskeletini
    görmeye kadar varan kaç
    kaç kişi var şunun şurasında?

    Gelin
    bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
    Bana kötü
    bana terkettiğiniz düşünceleri verin
    o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
    ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
    onları verin, yakınmalarınızı
    artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
    ben aştım onları dediğiniz ne varsa
    bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
    boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
    içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
    verin bana
    verin taammüden işlediğiniz suçları da.

    Bedelinde biliyorum size çek
    yazmam yakışık almaz
    bunca kaybolmuş talan
    parayla ölçülür mü ya?

    Bakın ben, birçok tuhaf
    marifetimin yanısıra
    ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
    üstüme yoktur ödeme hususunda
    sözün gelişi
    üyesi olduğunuz dernek toplantısında
    bir söyleve ne dersiniz?
    Bir söylev: Büyük insanlık ideali hakkında!
    Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
    kazanana vertigolar, nostaljiler
    karasevdalar çıkar.

    Yapılsın adil pazarlık
    yapılsın yapılacaksa
    işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
    sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
    Ne yapsam
    döl saçan her rüzgarın
    vebası bende kalacak
    varsın bende biriksin
    durgun suyun sayhası
    yumuşatmayı bilen ateş
    öğüt sahibi toprak
    nasıl olsa geri verecek
    benim kılıcımı.
    (bkz: ismet özel)
    1 ...
  2. 790.
  3. Yahudiler bombaları kucaklayıp bebeğim Düşlemiyor intiharlar, işlemiyor karakol
    Al götür bu yumruğu akşam çocuklar yerler
    Başbakan meşgul namaz kılıyor ayol

    Bana kolpa malzemeden putlar yontma bebeğim
    Sezen aksu’dan mesela, kanarya’dan, tanrı’dan
    Allah’tan demiyorum çarpılmış gibi korkma
    Kork putların ellerinde patlamasından
    1 ...
  4. 791.
  5. 2014 yılının entry girilen ilk başlığı
    ne mutlu sana ey başlık.
    3 ...
  6. 792.
  7. Zaman çabuk çabuk geçiyor monna;/ saat on ikidir,söndü lambalar./ uyu da turnalar gelsin rüyana,/ bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;/ zaman çabuk çabuk geçiyor monna
    3 ...
  8. 793.
  9. Gözlerini sadece uyumak için yum güzel kız,
    Çünkü mutluluk sadece senin gözlerinden çıkan bir pırıltıydı bu hayatta.
    Yerin altı yakışmıyor hiç sana oysa dibe batmak nasip olmalıydı bana
    Neden parçalayıp gidiyorsun bu güzel günleri,
    Neden hayatıma renk katabilecekken karanlıkla bütünleşiyorsun.
    Neden bir melek olmak yerine şeytana itaat ediyorsun.
    Neden Günahkar melek? Neden Fallen Nymph?
    Görmüyor musun hata ediyorsun?
    Karşındaki kapanları gördüğün halde neden hala yürüyorsun?
    Tanrı mı yüz çevirdi yoksa şeytan mı kandırdı seni?

    belki de sorun buydu;
    yaşamak için çok uzundu hayat,
    Seni sevmek içinse çok kısa...

    fallen nymph: düşmüş melek.
    1 ...
  10. 794.
  11. Yıllar beni alıp götürmez
    Alır çantasını gider apar topar
    Gelde beraber bekleyelim ölümü
    iki hayat bir yürekte ne yapar...
    1 ...
  12. 795.
  13. Zu’dbi lutfik ya ilahi,melleh’ü-zadün kalil

    Müflisü’m-bis’sıdkiyeti indebabik ya Celil!

    Külli nari’übridi ya Rabbi fi Hakk’ı kema’,

    Kulte kulna ya nar-u kuni ente fi hakkı’l Halil.

    Ente Şafi,ente Kafi,fi muhimmati’l umur,

    Ente Rabbi,ente hasbi,ente li ni’mel-Vekil.

    Eyne Musa,eyne isa,eyne Yahya,eyne Nuh,

    Ente ya sıddk’u-asi tüb’ilel-Mevlel Celil!
    1 ...
  14. 796.
  15. "sen ilkbaharda acan bi çiçektin,
    bense sonbaharda kuruyan bir yaprak,
    seni yazın cehennem sıcağı kuruttu,
    beni ise kışın kara soğuğu,
    ikimizde öldük toprak olduk,
    ama yine de kavuşamadık!.."
    1 ...
  16. 796.
  17. 797.
  18. ...bir dinle adem ülkesinin ruhunu: yer yer
    davet ediyor bak seni binlerce kucaklar...
    bir sır gibi sevda gibi sessizce gezinenler
    bir gün seni otlarda uzanmış bulacaklar...

    kalbin benim olsun diyorum çünkü mukadder...
    cismin sana yetmez mi? çabuk kalbini sök, ver!
    yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
    mutlak seveceksin beni bundan kaçamazsın...

    ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin...
    yazmış kaderin: aşkıma ömrünce esirsin!
    aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin.
    mutlak seveceksin beni bundan kaçamazsın.

    n. atsız
    2 ...
  19. 798.
  20. içinden doğru sevdim seni
    bakışlarından doğru sevdim de
    ağzındaki ıslaklığın buğusundan
    sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de
    beni sevdiğin gibi sevdim seni
    kar bırakılmış karanlığından. yerleştir bu sevdayı her yerine
    yüzünde ter olan su damlacıklarının
    kaynağına yerleştir
    her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına
    gül taşıyan cocuğuna yerleştir
    ve omuzlarına daracık omuzlarına üşümüş gibisin de sanki azıcık öne taşırdığın
    tam oraya işte, uçsuz bucaksız bir düzlükten
    bir papatya tarlasıyla ayrılmış göğüslerine
    yerleştir
    ve esmerliğine bir de, eski bir yangının izlerinin
    renginde saçlarının yana düşüşüne, onları bölen ikiliğe
    alnından başlayan ve ayak bileklerinde duran
    yani senin olmayan, seni bir boşluk gibi saran
    hüzne yerleştir onu bir kentin parça parça
    aklında tuttuğun
    kar taneleri gibi uçuşan ve her gün biraz daha hafifleyen semtlerine
    yerleştir bu sevdayı her yerine.
    ekledim ben tattığım her şeyi denizlere
    bildiğim ne varsa onlar da hep denizlerden
    sen de bir deniz gibi yerleştir onu istersen
    sevdayı ve köpüklendir
    ve yaşlandır ki işte kederi anlamasın
    ama dur, her deniz yaşlıdır zaten
    öğrenmez ama öğretir mutluluğu
    bizim sevdamız da öyledir, iyi şiirler gibi
    biraz da herkes içindir. ve gelinciğin ikinci tadına benzemeli
    var eden kendini birincisinden
    yani bir sevdayı sevgiye dönüştüren.
    ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen
    tanımadığın bir ülke gibi
    içinde yaşamadığın bir zaman gibi tam kendisi gibi mutluluğun
    beni bekliyorsun
    ve onu bekliyorsun beni beklerken.
    2 ...
  21. 799.
  22. kimileri öptü/öpüldü…
    seven sevileni aldı.
    bizim tesellimiz;
    yanağımızda tek öpücük kaldı. *
    1 ...
  23. 800.
  24. yani alçakgönüllü mü olalım,
    bu böyledir, böyle de kalsın mı diyelim?
    ve susuzluk mu çekelim bardağı görüp de,
    doluyu değil de boş olanı mı alalım?

    yani hep dışarıda mı duralım,
    soğukta mı oturalım çağrılmadıkça,
    zevk ve acıdan payımıza düşeni
    büyük adamlar saptadılar diye.

    bize öyle geliyor ki, karşı çıkmak en iyisi,
    ve en küçük bir sevinçten bile vazgeçmemek
    ve kovmak yeryüzünden acıyı yaratanları
    ve sonunda yaşanır hale getirmek dünyayı.

    Bertolt Brecht
    2 ...
  25. 801.
  26. Beklesen de olur, beklemesen de
    Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
    Gecesi uzun süren karlar buzlar ülkesinde
    Hangi ses yürekten çağırır beni sana
    Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
    Ihlamur çiçek açtığı zaman.
    2 ...
  27. 802.
  28. Bir gün yolda gidiyordum.
    Bir şarkı duydum.
    Kalbim acıdı.

    Umay/umay
    1 ...
  29. 803.
  30. Bir süre kanat çarpar artık yorulmuş bir kuş,
    inişinin kararan havalarından düşer.
     
    Özdemir Asaf
    1 ...
  31. 804.
  32. "(...)

    Kurşun kalemin hatırına beni anla
    Razıyım uçsun bu şiir silgi tozlarının kanatlarında.
    Toprağın seviyesine ineceğim
    Anlamalı beni mezarım da
    Bir uyağa takıldım, düşmeye razıyım
    Artık beni anla.

    (...)

    Aklımın taş kaldırımlarında dolaşırdı adamlar
    Ayak seslerini dinlerdim
    Perdem aralıktı, ışığım açık
    Nedendir diyordum durmadan
    insanın derisine bu kadar güzel bir resim çizmiş Allah
    Sanırdım
    Allah olmasa çöpten adamlar gibi yakışıksız çıkardık
    fotoğraflarda.
    Ağlamıştık
    Boyalarımız aktıkça ferahlamıştık hatırla
    Gözyaşlarımız simsiyahtı
    Sanırdım
    Yanağımın sıcağına göç ediyor kırlangıçlar
    Beni anla.
    Geçti ömrüm iklimden iklime
    Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasına
    Yorgunum, kahvem çamur gibi
    Batmaya da razıyım, artık beni anla
    Yeter ki sen beni
    Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma." *
    2 ...
  33. 805.
  34. bir mavi gül bahçesi yorganım
    uyku saçlarımın meçhul şarkısı
    sonra yastığımda ilk gölgen kızlık
    ve ilk unutuluş hürriyet raksı

    yumuşaklığında köpükten öpüşlerin
    mukaddes günahlar cenneti oda
    dikişsiz beyazlığında tüllerin
    bir ay süzülecek buluta

    ve bir mavi şarap gözlerindeki
    musiki gölgelerinde yorgun
    sen hep öylesine güzel sevdalım
    ben sana Alhahsızcasına vurgun

    ahmed arif
    2 ...
  35. 806.
  36. bir adın kalmalı geriye
    bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    aynaların ardında sır
    yalnızlığın peşinde kuvvet
    evet nihayet
    bir adın kalmalı geriye
    bir de o kahreden gurbet

    sen say ki
    ben hiç ağlamadım
    hiç ateşe tutmadım yüreğimi
    geceleri, koynuma almadım ihaneti
    ve say ki
    bütün şiirler gözlerini
    bütün şarkılar saçlarını söylemedi
    hele nihavent
    hele buselik hiç geçmedi fikrimden
    ve hiç gitmedi
    bir topak kan gibi adın
    içimin nehirlerinden
    evet yangın
    evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
    evet kaybetmenin o zehirli buğusu
    evet nisyan
    evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
    sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
    bu sevda biraz nadan
    biraz da hıçkırık tadı
    pencere önü menekşelerinde her akşam

    dağlar sonra oynadı yerinden
    ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
    sen say ki
    yerin dibine geçti
    geçmeyesi sevdam
    ve ben seni sevdiğim zaman
    bu şehre yağmurlar yağdı
    yani ben seni sevdiğim zaman
    ayrılık kurşun kadar ağır
    gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
    yine de bir adın kalmalı geriye
    bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    aynaların ardında sır
    yalnızlığın peşinde kuvvet
    evet nihayet
    bir adın kalmalı geriye
    bir de o kahreden gurbet
    beni affet
    Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
    Ahmet Hamdi Tanpınar
    2 ...
  37. 807.
  38. en zoru tek adımda düşeceğini bilmektir.
    gitmeseydin mesela düşerdik.
    gitmeseydin evvela, kalkardık bize.
    bir adım önüm uçurum, bir adım gerimde uçuyorum.
    yönünü kaybetmiş kaç trafik lambası var içimde bilmiyorum.
    akışını gizlemiş kaç seyir hali...
    duydum, adım ağzında unutulmuş.
    yüzüm unutulmaya yüz tutmuş.
    yanaklarım dişlerimle dikilmiş;
    tebessümler hep mecburi.
    ölmeseydin mesela, en azından bir şey olurduk.
    miligramı bardaktan taşmış hiç bir sakinleştirici azaltmıyor hüznü.
    ve hiç bir doktor yazmıyor reçeteye seni.
    bu ruj senin.
    bu allık senin.
    bu jilet, bu ip, kapı, zil, numara benim.
    ara sıra ara.
    karların eski beyazlığı yok, gidenin geldiği de.
    öğrenilmiş hiçbir çaresizlik metodu işe yaramıyor.
    bir çare var.
    bir çare var fakat haberin yok.
    haberin olsa gitmezdin, haberin olsa ölmezdin.
    haberin olsun özledim.
    ruhu okşamıyor kanepeler ve katlanıp tek kişilik olan nevresimler küskün.
    kanmıyor, inanmıyorlar.
    buzdolabına yapıştırılmış fotoğrafında numaran yazıyor: '24 saat vefa servisi hizmeti.' aradım çalmıyor.
    tablete gömülmüş hiçbir uyku hapı yetmiyor.
    anlıyor musun ulan uyunmuyor.
    gitmeseydin uyurduk mesela, ölmeseydin bir şeyler olurduk.
    sevgili değil, eş olurduk.
    ruhun ruhuma denk.
    biraz feminist düşün, yaşasın kadın erkek eşitliği.
    bu çizgiler senin.
    bu yollar senin.
    bu bardak, bu ilaç, reçete, özlem, kazak, yağmur, kar, benim.
    üşürsen eğer yokluğunda yanan canımı düşün.
    o, benim.
    Rahmi aydın
    1 ...
  39. 808.
  40. oturduk ve umut ettik aynı anda ayrı ayrı
    ayrı ayrı yerlerde benzer tavanlara bakarak
    ne çok yineleme var ne çok pekiştirme ne çok
    insan var etrafta ne çok olsun biz de niyet ettik
    dilek tuttuk fal baktırdık kirli çay tabaklarında
    mum yaktık geriye saydık on dokuz sekiz yedi
    geçer dedik bütün hepsi geçecek zaman geçince
    altı beş dört üç dedik sustuk sonra demedik iki
    kıyamadık son çifte aynı anda ayrı yerlerde

    -aklımdan bir melek tuttum beni koruyup kollayan
    şeffaf kanatlı bir melek, kendisinin haberi yok-

    Ali Lidar
    1 ...
  41. 809.
  42. Yolculuklardan dönülmez bazen … Yol hep içinizde kalır.
    Yol yürür.
    içiniz de …

    Yalnız dönülmez yolculuklardan bazen… Kollarınızda bir ceset
    yıllarınız, sevdikleriniz, kendiniz ...
    Belki çürümüş, kokmuş ve çirkin
    belki güzeldir -yaşar gibi - sürükler gömemezsiniz bazen

    Değersizleşir zamanla, ağırlaşır anlam
    taşınmaz
    kaybolunur ...
    Çünkü yollar kaybeder insanları bazen
    2 ...
  43. 810.
  44. Kısa ve öz,

    Ne hasta bekler sabahı,
    Ne taze ölüyü mezar.
    Ne de şeytan bir günahı,
    Seni beklediğim kadar.
    1 ...
  45. 811.
  46. Beni en güzel günümde
    Sebepsiz bir keder alır.
    Bütün ömrümün beynimde
    Acı bir tortusu kalır.

    Anlıyamam kederimi,
    Bir ateş yakar derimi,
    içim dar bulur yerimi,
    Gönlüm dağlarda bunalır.

    Ne kış, ne yazı isterim,
    Ne bir dost yüzü isterim,
    Hafif bir sızı isterim,
    Ağrılar, sancılar gelir.

    Yanıma düşer kollarım,
    Görünmez olur yollarım,
    En sevgili emellerim
    Önüme ölü serilir...

    Ne bir dost, ne bir sevgili,
    Dünyadan uzak bir deli...
    Beni sarar melankoli:
    Kafamın içersi ölür.
    2 ...
  47. 812.
  48. Giderayak işlerim var bitirilecek,
    giderayak.
    Ceylanı kurtardım avcının elinden
    ama daha baygın yatar ayılamadı.
    Kopardım portakalı dalından
    ama kabuğu soyulamadı.
    Oldum yıldızlarla haşır neşir
    ama sayısı bir tamam sayılamadı.
    Kuyudan çektim suyu
    ama bardaklara konulamadı.
    Güller dizildi tepsiye
    ama taştan fincan oyulamadı.
    Sevdalara doyulamadı.
    Giderayak işlerim var bitirilecek,
    giderayak.

    (bkz: nazım hikmet)
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük