gecenin şiiri

entry13367 galeri929 ses19
    394.
  1. SERÇE GiBi

    Can vermek için can almalısın,
    Milyarlarca kanın döküldüğü denizin üzerine
    üzüntülerimiz boş ve dümdüz düşerken
    Dalgaların içeri doğru kırıldığı sığ
    sahilleri geçiyorum
    buralarda beyaz bacaklı, beyaz göbekli
    çürümekte olan yaratıklar var
    bunlar uzun uzun etraflarındaki ölü
    manzaralara karşı isyan etmekteler
    Sevgili çocuğum, sana, sadece serçenin sana
    yapmış olduğu bir devirde yaşlıyım; genç olmanın moda
    olduğu bir devirde yaşlıyım; gülmenin moda olduğu
    bir devirde ağlıyorum.
    seni sevmenin daha az bir cesaret istediği
    bir devirde senden nefret ediyorum.
    Bukowski
    1 ...
  2. 395.
  3. sinirliyim veriyorum fazlaca almıyorlar
    düşüncemden bir parça, az birazda öfkem
    nedende bulamadım buna skolastik padişahım
    her şeyimi versem dinmez artık deli kanım
    hepsi benim, her şey benim, zavallı insanlarım.
    2 ...
  4. 396.
  5. "sevdiğim insanlara,
    kızabilirdim,
    eğer sevmek bana,
    mahzun durmayı öğretmeseydi"

    orhan veli
    *
    3 ...
  6. 397.
  7. geceler insanın en iyi dostu bazen. bazen iyi düşmanı. gecenin anlattığı her şey içten bu yüzden başkadır gecenin şiiri.

    kimini bir şair kadim bir dost gibi kucaklar mısralarıyla kimini de kalemi.

    yüzde aptal gülümseme içte garip bir huzur ve kaleminden dökülür jojenin ;

    önce şunu şuraya bırakayım.

    açtın mı? tamamdır.

    Üzerimde biraz geçmişin tozları var , bilirsin kitaplığa alınmış okunmaya çalışılımış ama anlaşılmadan geri bırakılmış bir kitap gibiyim.

    Eski ama değerli.

    bir sahaf olursan neden birlikte olamayalım ki ?

    Çok koştum, terliklerimle, terledim iliklerimde.

    Ne koştuğuma değdi , ne terlediğime.

    Duruldum, dinleniyorum şimdi asma yapraklarının gölgesinde…

    Birazdan sahile inerim üzerimde mavi salaş elbise…gelirken mürekkep getirmeyi unutma

    Çok yazdı kalemim tükenmek üzereyken bıraktım komidin çekmecesine.

    Ne yazacaksın? Deme .

    Söz uçar yazı kalır dememişler mi vakitlice?

    Sana seni seviyorumlar söylemem bu sefer hiç bekleme methiyeler de dökmem adına,

    Kelimelerimde bulamazsın isminin harflerini,

    Dedim ya yoruldum ben çok diye.

    Ama kumsalda uyuyabiliriz mesela akşam vakitlerinde .

    Yatarsın göğsüme hikayeler okurum sana , asla seni sevdiğimi söylemem işte.

    Yemek yaparız birlikte , zehirleniriz belki yatarız yanyana boylu boyunca iki sedyede araştırma hastanesinde .

    Suçlarız birbirimizi pul biber koyacaktık hayır karabiber , hayır senin yüzünden diye diye…

    Sanki ödümüz kopmamış canımız çıkmamış gibi başımıza birşey gelir diye.

    Kek yaparız biz de en basitinden en güzelinden. tamam sen demlersin çayı…

    Ben demlenirim gözlerinde ama asla seni sevdiğimi söylemem, bekleme.

    Sinemaya gitmeyiz mesela hiç yıkarız bir tabuyu seninle ,kendi filmlerimiz çekeriz kısa kısa , deli dolu, bazen de ağlarız sırf trajik romantik birşeyler olsun .

    Ağlayalım. ama bu sefer sadece filmlerde .

    Kitap okuruz ahşap kokan evimizde.

    Albert Camus okuruz mesela kafamızı bulandırır iyice…

    Başucumuza bırakırız , elimize Cemal Süreya alır ;

    Sonra sevişiriz saatlerce.

    Seheri koynunda görürüm.

    Güneş’i gözlerinde.

    Ama benden sevgi sözcükleri bekleme.

    işte böyle gelecekten gelecek geleceğime gelecek geleceğim ;

    Sevgilim.

    Seni sevdiğimi söylememi neden bekleme.

    Söylersem gidersin .

    Ama ben istiyorum ki sen geldiğinde hiç gitme .
    6 ...
  8. 398.
  9. Eskisi kadar özlemiyorum seni,

    Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlar da..

    Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor..

    Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.

    Biraz yorgunum..Biraz kırgın..

    ...Biraz da kirletti sensizlik beni !

    Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama

    "iyiyimler" yamaladım dilime.

    Tedirginim aslında, seni unutuyor olmak,

    Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni..

    Gel diye beklemiyorum artık,

    Hatta istemiyorum gelmeni..Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.Arasıra geliyorsun aklıma, banane diyorum

    Benim derdim yeter bana banane !!

    Alıştım mı yokluğuna ?Vaz mı geçiyorum varlığından ?

    Tedirginim aslında,Ya başkasını seversem ?inan o zaman seni hayatım boyunca AFFETMEM !
    3 ...
  10. 399.
  11. Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi
    Hani sen iyiydin
    Halden anlardın
    Hani sen git demiyecektin bana
    Ve ben herşeye rağmen gelecektim
    içimde bir umut
    Ellerimde olgun meyvalar
    Dünya nimetleri
    Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı
    Ama ne sen gel dedin
    Ne de ben gelebildim herşeye rağmen
    Aşkımız ayrılıklarla başladı

    (...)

    ümit yaşar oğuzcan
    2 ...
  12. 400.
  13. Akvaryum içindeki balık kadar özgür
    Suyu verilmemiş gül kadarda canlı
    Denizin dibinde oksijeni bitmiş
    Dalgıç kadar tedirgin ve ümitsiz bu gönül

    Bilmediği diyarlarda kaybolan
    Garip gibi umutsuz,perişan
    Karnı aç, gönlü yangın
    Sersefil, avare bu gönül

    Uykular uğramaz oldu diyarına
    Sarılıp teselli edende kalmadı
    Gözlerine dalıp gittiği yari de yok
    Hiç oldu yaşam, kalmadı tutunacak dal

    Haram oldu geceler
    Her yer yangın yeri şimdi
    Gecenin derinliklerinde kayboluyor
    Sessiz çığlıklar

    Karanlıklarda gezinir oldu hayalin
    Gölge oldun tutamam istesem de
    Feryadım gelmez belki, duymazsın sesimi
    Kendime ziyanım var, bir anlasan beni

    Haram oldu
    Geceler ve gündüzler
    Uzak diyarlar umudum
    Şimdi sensiz yapayalnızım.
    6 ...
  14. 401.
  15. Yaşamak şakaya gelmez,
    büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
    bir sincap gibi mesela,
    yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
    yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

    Yaşamayı ciddiye alacaksın,
    yani o derecede, öylesine ki,
    mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
    yahut kocaman gözlüklerin,
    beyaz gömleğinle bir laboratuarda
    insanlar için ölebileceksin,
    hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
    hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
    hem de en güzel en gerçek şeyin
    yaşamak olduğunu bildiğin halde.

    Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
    yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
    hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
    ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
    yaşamak yani ağır bastığından

    Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
    yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var.
    Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
    biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
    hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
    yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini.
    Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
    diyelim ki, cephedeyiz.
    Daha orda ilk hücumda, daha o gün
    yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
    Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
    fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
    belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

    Diyelim ki hapisteyiz,
    yaşımız da elliye yakın,
    daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
    Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
    insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
    Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
    hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...


    Bu dünya soğuyacak,
    yıldızların arasında bir yıldız,
    hem de en ufacıklarından,
    mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
    yani bu koskocaman dünyamız.
    Bu dünya soğuyacak günün birinde,
    hatta bir buz yığını
    yahut ölü bir bulut gibi de değil,
    boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
    zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
    Şimdiden çekilecek acısı bunun,
    duyulacak mahzunluğu şimdiden.
    Böylesine sevilecek bu dünya
    "Yaşadım" diyebilmen için...
    5 ...
  16. 402.
  17. "Kardan daha çabuk eriyen adamlar var
    Ve şiirden daha nazlı kadınlar…"
    5 ...
  18. 403.
  19. Bittiğini vurgulayan cümlelerime son noktayı özlemin koyuyor.
    Şair sen olmuşsun artık…
    Tıpkı senin gibi şiirlerim de benden gidiyor…
    2 ...
  20. 404.
  21. Bundan daha güzel müjde mi olur?
    Merhaba; diyorsun telefonda sen.
    Sen ki konuşursun derdim mi kalır?
    Nasılsın? diyorsun telefonda sen.

    Bu gece misketi çaldırmaz mıyım,
    Başkenti ayağa kaldırmaz mıyım,
    Sesini duyup da çıldırmaz mıyım,
    Delisin; diyorsun telefonda sen.

    Sağlığını düşün herşeyden önce,
    Kendine iyi bak içme her gece,
    Seni Seviyorum, hem de delice,
    Bilesin; diyorsun telefonda sen.

    Mutluluk ne kadar kolaymış meğer,
    Sevginin kadrini bilseydik eğer,
    Kim ne derse desin, çekmeye değer,
    Çilesin; diyorsun telefonda sen.

    Çoktan terk ederdim, bu şehri, çoktan,
    Arar diye caydım her yolculuktan,
    Dostlar ne âlemde, çoluk çocuktan,
    Ne haber? diyorsun telefonda sen.

    Sabrımı yenmese hasret nöbetim,
    Arayıp sormaya yoktu niyetim.
    O anda hapşırdın, çok yaşa dedim,
    Beraber; diyorsun telefonda sen.

    Albümde görünce aklıma esti,
    Berbere uğradım dün akşam üstü,
    Resmime bakarak saçımı kesti,
    Severdin; diyorsun telefonda sen.

    Sevgi bu, insanı böyle inceltir,
    Aklın ermediği yere yöneltir. Sen de şiirlerinde böyle yüceltir,
    Överdin; diyorsun telefonda sen.

    Biraz da fedakâr olsaydın keşke,
    Ne verdin destanlar yazdığın aşka?
    Ömründen üç gece, hepsi bu, başka?
    Ne verdin? diyorsun telefonda sen.

    Hem içme diyorsun, içme de çıldır!
    Hem de kalk şu anda bir kadeh
    doldur,
    Hadi sağlığına şerefe kaldır,
    Çınçınlat; diyorsun telefonda sen.

    Bu yıl kurak geçti, bahar da yaz da,
    Erik de olmadı, dut da, kiraz da,
    Neler söylüyorum, lütfen biraz da,
    Sen anlat; diyorsun telefonda sen.

    Ne söylersen söyle, sen ne dersen de,
    Anlat düşmanımı düşte görsen de,
    Bi sigara yaksam, izin versen de,
    Devam et; diyorsun telefonda sen.

    Seni dinlemekten güzel şey mi var?
    Çölde şırıl şırıl akan su kadar,
    Yeter konuştuğum, benden bu kadar,
    Merhamet; diyorsun telefonda sen.

    Gelirsem görünme, kendini gizle,
    Seni yağmalarım, yerim bu hızla,
    Yerin kulağı var, açılma fazla,
    Orda kal; diyorsun telefonda sen.

    Canım ne istiyor şu anda bilsen,
    Ah mümkün olsa da bulup da gelsen,
    Kendi ellerinde incecik dilsen, Portakal; diyorsun telefonda sen.

    Afedersin bazen sapıtıyorum,
    Böyle saçma sapan lâf ediyorum,
    Kapı çalınıyor, kapatıyorum,
    Hoşçakal; diyorsun telefonda sen.

    cemal safi
    3 ...
  22. 405.
  23. Ölümler gördüm bir ihtişam içinde
    Saklamış tüfekleri akşam içinde
    Ölümler gördüm toprağa karışırken
    Kavgası filizlenir yaşam içinde
    Ölümler gördüm vurulmuş yatağından
    Sanki güller fışkırır al yanağından

    Ölümler gördüm kırılan camlar gibi
    Hücrede bir mezarı adımlar gibi
    Ölümler gördüm türküler söyleyerek
    Doyumsuz bir iksiri yudumlar gibi
    Ölümler gördüm vurulmuş yatağından
    Sanki güller fışkırır al yanağından

    Ölümler gördüm dağların heybetinde
    Kurşunların çıldıran isabetinde
    Ölümler gördüm bilekler zincirliyken
    Öfkenin başkaldıran cesaretinde
    Ölümler gördüm vurulmuş yatağından
    Sanki güller fışkırır al yanağından.

    Bugün sırtını toprağa vermiş olan adaşım Hasan Ferit için..
    2 ...
  24. 406.
  25. seni görmedikten sonra hergün benim için gece,
    gecelerse parlak gün, rüyalar seni bana gösterince.
    3 ...
  26. 407.
  27. neyi bildirir sayılar
    Neyi bildirmeli
    Yaklaşan nedir bize
    Uzaklaşan nedir bizden.
    1 ...
  28. 408.
  29. Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
    Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
    Sevmek için güzele mi bakmalı?
    Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
    Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
    Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
    Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
    Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
    Solması için gülü dalından mı koparmalı?
    Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
    Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
    Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?

    victor hugo.
    3 ...
  30. 409.
  31. sığlığın, sevgisizliğin
    o sonsuz kendiliğindenliğin
    dünyanın sana değmeyen yerleri
    nasıl da çekici yapıyor seni
    o kadar bağlandım ki
    tutkusuz bedenine
    ya öldüreceğim seni
    ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne

    murathan mungan..
    2 ...
  32. 410.
  33. Hey benim
    Boydan boya cömert denizlerle çevrili
    Güzel memleketim
    Bu yaz tenha denizlerinde yıkandım
    insan eli değmemiş ormanlar gibi vahşi
    Dağ başında unutulmuş küçük kundaklar gibi yetim.

    bedri rahmi eyüpoğlu.
    2 ...
  34. 411.
  35. aslında şahsım için 2 dizeden ibaret bu günlerde;

    --spoiler--
    dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
    ve dağılmış pazar yerlerine memleket
    --spoiler--
    2 ...
  36. 412.
  37. Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -Haydi iç de çay koyayım.
    1 ...
  38. 413.
  39. usandım hep boş yere gitmelerden, gelmelerden;
    bırakın uyuyayım yandım kelimelerden. n.f.k
    1 ...
  40. 414.
  41. Sevgilim, bir günün ortası şimdi
    Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
    Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
    Uzat bana uzat ellerini
    izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
    istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
    Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

    Ben seni düşünüyorum seni
    Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
    Kalbim diyorum kalbim
    Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
    Aşkı anılar besliyor düşler kadar
    Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
    Sevgi eskidikçe sevgi.

    Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
    Çoluğumuz çocuğumuz
    Binalar yan yana yükselip gidiyor
    Vapurların ağzı köpük içinde
    Uzaklarda ne kapılar açılıyor
    Tirenin biri bir istasyona varıyor
    Ordan çıkıyor biri.

    Her şey biliyor her şey
    Sen biliyor musun bakalım
    Seni nice sevdiğimi?
    Üstüne titrrediğimi?

    Geldiğimi?
    Gittiğimi

    Hadi!

    cemal süreya. evet.
    5 ...
  42. 415.
  43. yiğit harmanları, yığınaklar,
    kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
    dize getirilmiş haydutlar,
    hayınlar, amana gelmiş,
    yetim hakkı sorulmuş,
    hesap görülmüş.
    demdir bu...
    demdir,
    derya dibinde yangınlar,
    kan kesmiş ovalar üstünde mayıs...
    uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
    çelik kadavrası korugan'ların.
    ölünmüş, canım,ölünmüş
    murad alınmış...
    gelgelelim,
    beter, bize kısmetmiş.
    1 ...
  44. 416.
  45. En güzel günlerimin

    üç mel'un adamı var:

    Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye

    en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını

    yer yer tırnaklarımla kazıdım

    hatıralarımın camını..

    En güzel günlerimin

    üç mel'un adamı var:

    Biri sensin,

    biri o,

    biri ötekisi..

    Düşmanımdır ikisi..

    Sana gelince...

    Yazıyorsun..

    Okuyorum..

    Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,

    insanın

    bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..

    Ne yazık!..

    Ne kadar

    beraber geçmiş günlerimiz var;

    senin

    ve benim

    en güzel günlerimiz..

    Kalbimin kanıyla götüreceğim

    ebediyete

    ben o günleri..

    Sana gelince, sen o günleri -

    kendi oğluyla yatan,

    kızlarının körpe etini satan

    bir ana gibi satıyorsun!.

    Satıyorsun:

    günde on kaat,

    bir çift rugan pabuç,

    sıcak bir döşek

    ve üç yüz papellik rahat

    için...

    En güzel günlerimin

    üç mel'un adamı var:

    Biri sensin,

    Biri o,

    biri ötekisi...

    Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...

    Sana gelince...

    Ne ben Sezarım,

    Ne de sen Brütüssün...

    Ne ben sana kızarım

    ne de zatın zahmet edip bana küssün..

    Artık seninle biz,

    düşman bile değiliz..

    nazım hikmet ran. evet.
    7 ...
  46. 417.
  47. Kuşkonmaz dallarına astım kendimi. Sedir ağaçlarına gül yapraklarına.
    Başımı taşlara vurdum, göz bebeklerimde büyük camlar parçalandı.
    Tanrısal duygular içindeydim. Bütün tanrısızlığımdan uzakta.
    Bir kemiklerinin sertliğini aldım, sonra sıcaklığını dudaklarının...
    Gel bak ! Sana bir tanrı getirdim
    Gel bak ! Bir tanrı yarattım senden...

    Ümit Yaşar OĞUZCAN
    2 ...
  48. 418.
  49. Geleceğim, bekle dedi, gitti..
    Ben beklemedim, o da gelmedi.
    Ölüm gibi bir şey oldu..
    Ama kimse ölmedi.

    Özdemir Asaf
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük