Bir gün Dostoyevski okudum, o gün bu gündür huzurum yok! demiş cemal süreya. ne doğru söylemiş. hiç okurken kitaplarını hissediyor musunuz bilmiyorum ama cidden insanın ruh halini çok etkiliyor bu adamın kitapları. daha fazla düşünür, daha fazla kendinizle çelişkiye düşer oluyorsunuz. bir amaç arıyorsunuz yaşadıklarınızda sürekli neden? niçin? nasıl? gibi soru işaretleri gezinmeye başlıyor zihninizde ve en nihayetinde kendinizle uğraşır oluyorsunuz.
(bkz: ufky)arkadaşım ne doğru söylemiş ''bu adamı okumamış insan eksiktir'' diye. eksiktir, eksikliktir insanın kendini tanıması için, kendini insan gibi hissedebilmek, düşünebilmek için okumalı bu adamı.
en önemlisi vicdanından şüphe duyan insanlar okumalı kendini sorgulamalı ve bu uğurda gerekirse huzurunu da bozmalı bir insan.
hayatımı siken adam. o olmasaydı aciz, aşağılık, hastalıklı bir insan olduğumu bilmeden bön bir avanaklıkla mutlu mesut yaşayacaktım. bu yüzden ona teşekkür mü etmeliyim yoksa lanet mi bilemiyorum.
Cocuklugu huzunlu geçmiş, küçük yaşta bir çok şeyi omuzlamak zorunda kalmış, bir zamanlar muhim bir askerken bundan nefret ettifini anlayarak ilk yazarlık dönemine adım atmış bilge kişiliktir. Bir kaç kitabına her ne kadar gogol vari densede bence kendine has bir uslubu bulunmaktadır Cenaze töreni büyük bir ses getirdiği söylenmektedir.
leyla ile mecnun sever biri olarak benim de adını orada duymaktan hoşlanmadığım yazar. dostoyevski lan bu, 40 kere düşünüp adını öyle zikretmek gerekir. komedi dizisine meze edilmemeli.
kumar borçları yüzünden kitap yazmak zorunda kalan, rus yazar.
ulan nasıl bir yetenektir bu. ilham filan beklemiyor adam. sırf para lazım diye oturup yazıyor. üstelik yazdıkları klasikler sınıfında yer alıyor. ondaki de dna bendeki de amk. adam yazıyor dünya okuyor, biz yazıyoruz dünya sövüyor.