böyle buyurdu zerdüşt kitabında geçen "ben bu kulaklara göre ağız değilim" cümlesiyle yaşadığı dönemi kitabındaki karakteriyle anlatan ve değeri pek bilinmeyen birçok yazar ve sanatçı gibi öldükten sonra değeri anlaşılan büyük deha.
insanüstü/üstüninsan adı neyse artık muazzam öngörüdür. böyle buyurdu zerdüşt kitabı bir boka benzemese de, dönemin şartları içinde baya iyimiş ki bu zamana kadar popüleritesini korumuş. bıyıklı.
ahlak dahil olmak üzere, insanoğlunun birlikte yaşaması için geliştirmek zorunda bırakılan değer yargılarına ana bacı söven, keşfettiği gerçekler kendisini tatmin etmeyip; sikerim böyle hayatı diyen biri için,
nihilist olmadığı kesindir, diyemeyiz. en azından ben diyemem.
bokunu çıkardığını kendisi de fark etmiş, sonrasında hatasından dönmek için ciddi çaba sarf etmiştir.
söylediklerinin büyük kısmına da saygı duymanın ötesinde kabul ederim.
türkiyede bir dram yaratmış insan. özellikle gençler arasında. nietzche mi, nietchze mi, nasıl yazılıyor bu, google'a bak falan. o yüzden ben niçe olarak yazıyorum ismini.
insanı her türlü onları bağlayan ideoloji görüş ..vb gibi şeylerden kurtulmasını kastetmiştir ''putları yıkmak'' derken. insanların çoğu ise tanrı kavramını yıkmakla putlarını yıktığını zannetmiştir. oysa hayatınızı şekillendiren sizin siz olmanızı engelleyen her görüşü eleştirmiştir nietzsche.
zamanında bildiğimiz bir at yüzünden aklını kaybetmiş olan büyük filozof. o gün friedrich penceresinden dışarısını izlerken yoldan bir at arabası geçiyordur. tam o sırada atın sürücüsü atı kırbaçlıyor ve friedrich bu manzarayı gördüğünde akıl sağlını yitiriyor. yani her şey bir at ile başladı.
Beceriksiz kumarcı Nietzsche (Hölderlin'in bir keresinde kendinden istediği gibi), "gerçekliğin yıkıcı gücüne bütün ruhunu oynar" ve her türlü başlangıçtan beri onda, deneyimler ve izlenimlerin bu ani, şiddetli ve tamamen yanardağ misali patlamalar biçimi söz konusudur. Genç bir üniversiteliyken Leipzig'de Schopenhauer'in istenç ve Tasarım Olarak Dünya'sını okuduğunda gözüne on gün uyku girmez, bütün varlığı bir fırtınayla altüst olur, kendini adadığı inanç, çatırdayarak yıkılır; ve kamaşmış zihin, yavaş yavaş bu sarhoşluktan ayılınca, tamamıyla değişmiş bir dünya görüşü bulur, yeni bir hayat anlayışı. Keza Richard Wagner'le karşılaşması da, duygusunun esnekliğini sonsuza doğru genişleten tutkusal bir aşk yaşantısı olur. Triebdchen'den Basel'e döndüğünde hayatının yeni bir anlamı vardır; içindeki filolog bir gecede yok olmuştur; geçmiş, tarih perspektifi geleceğe itilmiştir. Ve bu düşünsel aşk ateşiyle bütün ruhu kavrulduğu içindir ki, sonra Wagner'den kopuş, bir daha kapanmayan, kabuk tutmayan, neredeyse ölümcül kanayan bir yara açar. Her seferinde, sanki büyük bir deprem olmuş gibi, bütün inançları yıkılıp harabeye döner, Nietzsche hep kendini temelden yeniden inşa etmek zorunda kalır.
"...sonra birbirimize baktık, yeşil çayırı seyrettik, serin akşam çökmek üzereydi üstüne ve ağladık birlikte. -Ama o sırada yaşamı, tüm bilgeliğimi sevdiğimden daha çok seviyordum."
"ikimizden de ne iyilik gelir ne de kötülük, iyinin ve kötünün ötesinde bulduk adacığımızı ve yeşil çayırımızı -sadece ikimiz! Sırf bu yüzden bile iyi geçinmeliyiz! Ve birbirimizi yürekten sevmesek bile, öfkelenmek mi gerekir yürekten sevmeyince? Biliyorsun sana karşı iyi olduğumu, hatta zaman zaman fazlasıyla iyi: ve bunun nedeninin de senin bilgeliğini kıskanışım olduğunu. Ah, bilgelik denen bu çılgın yaşlı kadını! Günün birinde bilgeliğin kaçıp giderse senden... benim sevgim de kaçıp gider senden.”