bir fenerli olarak dışarıdan bakınca, senelerdir fenerde bunları görmeye alışmışken, aklı selim bir burjuva topluluğu bellediğim galatasaray'da böyle bir adamı, başarısızlığın nedeni ayan beyan ortadayken(defansın göbeğinde servet'in, takımın beyni olacak adamın mustafa sarp olması küçük bir örnek) dehlemenin türk futbolunda bişeylerin değiştiğine işaret olduğunu düşünüyorum: artık daha gür yarrak yiyceğiiiiz(erdoğan arıkan ağzı). galatasaray, kulüp kültürü olarak türk futbolunun tek avrupalı diyebileceğim örneğiyken başkanı ve yardımcısı sayesinde küme düşmeye oyanayan (bkz: küme düşmeye oynamak) sıradan bir anadolu kulübüne dönüşüyor. ve ben buna çok üzülüyorum. riykard seni çok özliyceğiiiiim.
galatasaray'a geldiğinden beri taraftarlığı bırakmama neden olmuş futbol cahili.
gitti de kurtuldum.
hiç öyle arkasından sevgi pıtırcıkları gibi davranamam. bu adam yüzünden galatasaray tarihinin en başarısız dönemini yaşadı. rezil etti herşeyi, takımda ne ruh bıraktı ne inanç. geçen sene 4'lü 5'li maçlarında bile endişe veriyordu takım. beşiktaş'ı 3-0 yendiğimiz maçı beşiktaş'ın 3-0 kazanması kimseyi şaşırtmazdı.
gitti. şimdi galatasaray'ın mahvettiği neredeyse bir buçuk yılına inat yiyecek çatır çatır paraları.
adamlığından, duruşundan, sabrından dolayı alkışlanarak gönderilmesi gereken teknik direktör. kıymetinin bilineceği, saçlarının ağarmayacağı bir yere git. şampiyonlar ligi yakışır sana.
tembeldi, saçma saçma işler yaptı, başarısız oldu kovuldu. bu kadar basit. gelecek maç bu adamı neeskens işe yaramazıyla beraber yedek kulübesinde öylece sahaya bakarken görmeyeceğim için o kadar mutluyum ki.
sen keita yı sat, yerine pinoyu al; mehmet topalı sat yerine adam alma; sonra gel rijkaardın kafasını kes. günahı olmadığı halde günah keçisi ilan edilen teknik direktördür.
galatasaray'dan gönderilmesine üzüldüm hatta değerini bilemediğimizi hala düşünüyorum ama bu rijkaard'ın başarısız olduğu gerçeğini örtmüyor. ne olursa olsun bir takımın bu kadar kötü oynamya hakkı yok. eğer sen teknik direktör olarak bir çözüm bulamıyorsan, takım hala fiziksel olarak yerlerdeyse bu rijkaard'ın suçudur başkasının değil. ayrıca rijkaard sonunu biliyor gibi hiç bir tepki dahi vermiyordu her alınan yenilgiden sonra. geçen seneki 4-3'lük trabzonspor maçını hatırlıyorum colman'ın attığı gol sonrası başını iki elinin arasına alıp tepiniyordu bu sezonki yenilen her golden sonra herhangi bir tepki vermeyecek kadar boşlamıştı takımı. hatta fenerbahçe maçına kendisinin td olarak çıkma ihtimali olduğu halde futbolculara çarşamba gününe kadar izin verdi. olursa olur olmazsa olmaz havasındaydı artık.
evet rijkaard'ı severdim hatta hala seviyorum ama takımın başarısız olmasında baş aktörlerinden birisi de yine kendisidir. takıma daha fazla katkı sağlayamayacağı belliydi ve bunun sonucu da aşikardı.
teknik direktörlüğü, bir insan olarak kişiliği, barcelonadaki başarısı hepsi bir yana dursun. ne yaptığı, başarılı olup olmadığı da bir tarafa; böylesine futbola gönül vermiş birinin başarısız yönetim gösterdikleri tüm türkiye tarafından bilindiği halde, yönetici olamayışın üzerini örtmek ve tüm suçu teknik direktöre keserek sözleşmesini feshetmek hangi adamlığa, hangi insanlığa sığar bunu galatasaray yöneticileri kendilerine sormalılar ve (varsa) ellerini vicdanlarına koymalılar..
hoşçakal rijkaard, yolun açık olsun. ülkemiz bir yabancı için de bitmiştir. sebep olanlar utansın..
turkiye'deki futbolla ispanya'daki futbolun farkli oldugunu gozler onune seren 3. teknik adam ornegi olmustur. vicente del bosque kotu adam miydi? ya da luis aragones, nam-i diger dede, ispanya milli takimini sampiyon yapmadilar mi? olmuyor arkadas, daha fazla kasmanin anlami yok. bosu bosuna ispanyol takimlarini onemli yerlere getirmis isimleri takimin basina gecirip sonra da kovarak dunyanin parasini sacmayin. turk futbolcusu gazla calisir. fatih terim sabri'nin kafasini iki oksadi mi, hadi kocum kimse tutamaz seni dedi mi philipp lahmi bile nasil maymun ettigini hepimiz gorduk euro 2008de. rijkaard profosyonel adam ve futbolcusunun da oyle oldugunu varsayiyor. belki bizim futbolcularimiz da mental anlamda avrupali futbolculari yakaladiginda turkiye'de basarili olabilir ama daha cok zaman var buna.
frank rijkaard geçen seneden beri gs de en güvendiğim kişi idi 3 ay öncesine kadar. geçen sene sakatlıklar ve belki de sistemin oturmaması yüzünden sonuç alınamadı. ama sezon başlamadan önce rijkaard' ın kendisinde gördüğüm ipimle kuşağım hali beni yavaş yavaş kötü düşüncelere gark etti. sezonun başında da galatasaray gerçekten kötü oynamaya başladı, geçen sene bu kadar kötü değildi galatasaray. sonra bu sene, tam bir başarısızlık örneği, 8. haftadan 4 galibiyet 4 mağlubiyet, ki burda bir suç varsa herkesindir, sadece rijkaard ın değil.
ama elinde un, su, şeker varken patlıcan musakka yapmaya kalkarsan da "napan lan hacı?" derler adama. büyük beklentileri suya batırıp gitti rijkaard. gerçi adnan kare de bu sıçıp sıvamada büyük hak sahibi ama olsun.
ve iddia ediyorum ki stad mevzusu halledildikten sonra galatasarayda büyük revizyona gidilecek. holycrap yazmıştı dersiniz.
şimdiye kadar gördüğüm en günahsız, günah keçisi. alıştığımız üzere yine bu yönetim büyük başarısızlıklarını efsane isimlerle kapatmaya çalışmaktadır.
(bkz: michael skibbe) - (bkz: bülent korkmaz)
kaldı ki bu kulübün başkanı 1 ay önce rijkaard ile sonuçlar ne olursa olsun sözleşme yenilemek istediklerini açıkladı. bu başkanın ilk yalanı değil ikinci yalanı değil üçüncüde değil sonuncu da olmayacak.
yeter adnan polat medyayı memnun etmeyi bırak artık. lise de koridorlarda duyduklarını ne zaman unuttun ? kulislerde aman fatih terim i falan getirme denildiğinde "yok olurmu efendim öyle şey" dediğin günleri ne zaman unuttun ?
fatih terimin getireceği başarı her ne olursa olsun isterse galatasarayı 5 kere üst üste şampiyon yapsın isterse hafta sonu şükrü saraçoğlunda feneri 5-0 yensin yine bu takımı bu yönetim gidene kadar eskisi gibi sevemem.
sezon başında takımı bütün takımlardan bir hafta geç toplayacağını açıkladığında gönderilmeliydi. tembeldi kendisi. ne işini doğru düzgün yaptı, ne taraftarı ciddiye aldı, ne 4-3-3 inadından vazgeçti. neresinden tutsan elinde kalıyordu bu adam. gönderildi diye vücudumun tek bir hücresinde bile üzülme hissediyorsam eğer, namerdim.
şimdi diyorlar ki liverpool'a gidecek orda başarılı olursa ne olacak? olsun lan olsun. liverpool'a premiere lig şampiyonluğu kazandırsın, seneye şampiyonlar ligi kupasını kaldırsın isterse. galatasaray'dan uzak olsun da, ne olursa olsun.
yanlışları olsa da özleyeceğim adamdır. kendisinin ayağı futbolcular tarafında kaydırılmış, adnan polat denen ne idüğübelirsiz herif de kendisini, bunu göre göre yollamıştır. hem de daha 2 hafta önce ntv'De rijkaard'ı göndermeyeceğiz hatta ben sene sonu ona yeni sözleşme önereceğim dedikten sonra. onun gitmesinde emeği olan herkesin allah belasını versin diyorum.
güle güle kıvırcık. güle güle adam gibi adam.
durumu kısmen de olsa anlatan bir yazı ;
-- alıntı --
türk ve japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi. her iki takımda performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti.büyük gün geldi ve iki takımda kendini hazır hissediyordu..
japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar....
yarış sonrası türk takımı çok sarsılmıştı.türk şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi.yapılan araştırmalar,analizler ve uzun çalışmalar sonucu hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi. japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor,1 kişi dümencilik yapıyordu. türk takımında ise 1 kişi kürek çekiyor,8 kişi dümeni kullanıyordu. 9 kişilik türk takımı japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı. yeni yapılanma şekli şöyleydi; 4 dümen müdürü, 3 bölgesel dümen müdürü, kürek çekmekle görevli kişinin performansından sorumlu bir dümen yöneticisi, ve kürek çekme elemanı.
ikinci yarışı japonlar iki kilometre arayla kazandılar.tepesi atan türk şirketi yönetim kurulu hemen harekete geçti;yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu ve müdürlere sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi.
-- alıntı ---
görevde bulunduğu süre içinde başarılı olamayan teknik direktör.
birkaç noktaya değinmek de gerekmekte yalnız. fr efsanevi bir futbolcuydu, sanırım pek çoğunun aklında yer eden hali de bu. teknik direktörlük anlamında iddia edildiğinin aksine barcelona dışında başarılı olduğunu göremiyoruz ki barcelona'da da şayet öyle şakır şakır oynatan kurgulayan kendisi ise barcelona'nın kendisini yolladığı için keriz olması gerekir. kendi kafasına bir td idi ve hiçbirşey yanlış yaptığını kabul etmesiiçin yeterli olmuyordu. milyon dolarlık futbolcularla girdiği gereksiz polemiklerdi sanırım ordaki olay.
diğer bir açıdan fr'nin galatasaray'da başarılı olduğunu söyleyemeyiz. ne skor ne de futbol olarak ilk senesinin 5-6 maçlık bir dönemi dışında hiçkimseyi tatmin edemedi. şayet transfer kendisine rağmen yapıldıysa bu noktada onun kariyerinden ve profesyonelliğinden beklenen ya çıkıp bu transferler benim değildir, yönetimin aldığı topçularla bu kadar demesi gerekirdi ya da kol kırılır yen içinde kalır deyip üç beş milyon dolarcığa bakmaz ve kendisine yakışan biçimde istifa ederdi. hem istediğin transferler yapılmayacak hem de sesini çıkarmayıp görmezden gelip maaşın uğruna profesyonellik dışı davranacaksın, orda dur.
bu takımdan çok td geldi geçti. ne hagi ne de bülent için bu kadar sabır gösterilmedi hem de kendi evlatları olmasına rağmen. sonuçta bu bir büyük takım ve tdnin adı ve büyüklüğü her ne olursa olsun burası bir staj yeri değil. skor yok, ışık veren bir futbol yok; o halde ne beklenecek, neyi bekleyecek koca 100 yıllık kulüp?
sabır? elbette ama ne kadar? 1 ay mı 1 yıl mı 5 yıl mı? 1,5 senede bir sistem oturmamışsa ya sistem yanlıştır ya da takımdaki futbolculara uygun sistem değildir. sistem doğru ama futbolcular yanlış dediği noktada maaşına vs tamah ederek sessiz kalacaksa kalmasının ne kendisine ne de takıma faydası olabilir. sessiz kalmıyor da bunu dile getiriyorsa kendisinin kariyerinden beklenen şey bunu açıklayarak istifa etmekti ama yapmadı bunu, yapamadı.
avrupa'da sıradan takımlara elendi gs bu dönemde, ligde üçüncü olmak başarı sayılır oldu.
tamam yönetim beceriksiz, futbolcular yetersiz de kimse fr'ye sabri'nin yerinde alves olduğunu söylemedi ki?
büyük ve iddialı olmak bir sene zirveye çıkıp sonraki sene sıradanlaşmak değildir. 2000 sonrası gs ne yazık ki vizyon olarak küçüldü, daraldı ve beklentileri de karşılamaktan bir o kadar uzaklaştı. bu küçülmeye sıradanlaşmaya karşı fr gs'nin aradığı ilaç olamadı.
şampiyonlar ligine en çok katılan iki takımdan biri olarak anılan gs fr'nin de görev yaptığı süre dahil olmak üzere uzun zamandır katılamaz oldu. öyle ki uefa ligine dahi giremez oldu.
süper ligde her yıl şampiyon olmasını bekleyen yok. avrupa'da da her yıl kupa bekleyen yok. beklenen sadece mücadele etmek ve umut veren bir futbol oynamak.
fr'nin ayrılması ne kendi büyüklüğünden kaybettirir ne de gs'nnn büyüklüğüne zarar verir. sadece olmamıştır.
ayrılık her ikisine de iyi gelecektir. hayırlı olsun.
