"Kocasının karısını dövmesi zalimce bir davranıştır. Kadını dövme bir suçtur, buna karşı koymak nefsi müdafaadır. Koca dayağı yiyen kadınlar, eğer ortada çocukları olmasa boşansınlar derdim. Kocanın karısını dövmesinin 'kuvvetli zayıfı her zaman ezer' zalim felsefesinden ne farkı var? Siz bana siyerde Efendimiz (sas)'in, hanımlarına bir tek fiske attığını gösterebilir misiniz? Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi cahiliyenin içinden çıkmış insanların hanımlarına attıkları bir tek tokat var mı? Demek Müslümanlıklarıyla cahiliyeye ait her şeylerini terk etmişler. Hatta kocası tarafından dövülen kadınlar judo, karate, tekvando kurslarına gitse. Kocası bir tokat vuruyorsa, o da iki tokatla karşılık verse. Dövme haksız yere yapılan fiili bir saldırıdır ve suçtur. Bu saldırıya karşı nefsi müdafaa meşrudur. Hatta müdafa etmeme ayrı bir suçtur denebilir."
yazdıklarını okuyup, ettiği lafların yaşadığı hayatla çeliştiğini düşündüğümden sevmediğim, herkesi sömürdüğünü düşündüğüm adam.
onu sevdirme hevesi nedir onu anlayamıyorum..
en kısa zamanda, şu yazısında bunu demiş katılamadım diyen yazıda yazılacaktır.
"bizim semâvî olan terbiye anlayışımız, mükemmel nesillerin yetişmesinde kadını kadınlığı, erkeği de erkekliği içinde ele almayı zarûrî ve fıtratın gereği görür. bu anlayışta erkek; imanlı, yürekli, dayanıklı ve sürekli mücadelelere hazır bir bahadır; kadın ise oldukça bundan farklı; inançlı, ince, narin; erkeğin desteği ve moral kaynağı, çocuklarının mürşit ve terbiyecisi ayrı bir kahramandır."
bu bölümün yer aldığı yazı da aslında oldukça bilgilendirici, açık ve eşit bir yazı iken, şu paragrafa katılamadım ben. böyle bakmıyorum en basitinden.
ben farklı bakıyorum. ben başka yaşıyorum dinimi ahlakımı..
dolayısıyla onun nutuklarını, ve yetiştirdiklerini yargılamalarını sevmiyorum.
sokakta "cık cık"lanacak hareketlerim de yok üstelik.
bu kadar.
edit: öğretimine laf yok, derdimiz eğitimine öğretim çizgisinde bakması.
bir öğrencisi olsun, ona katılmama özgürlüğü olan..
kurtulmak isteyince kaçmak zorunda olmayan."
öldürülen israilli çocuk için ağlarken yanı başında ülkesinin doğusundaki yangın hakkında sessiz kalmayı tercih etmiş , abd'de yaşayan abd karşıtı adam.
ebu hanife hazretleri ve hz. ömer'in kendi ülkesinde mahkemeye verilip cezaya çarptırıldığını sananlarca saçma önermelerle eleştirilmeye çalışılan kişidir. ayrıca kimse fethullah gülen'i hz. ömer ve ebu hanife hazretleri ile karşılaştırmazken gidilip bir nurcuya bu sorunun sorulması ancak komiktir. her bilinçli müslüman bilir ki cennetle müjdelenen on kişiden biri olan hz. ömer ile fethullah gülen karşılaştırılamaz. zaten hiçbir nurcu da böyle bir saçmalık yapmayacaktır. yine kendi yazıp kendi oynayanların saçmalıkları işte.
bir fethullahçıyla kaç defa karşılaştın da böyle salak bir soru sordun diye sorulup karşı tarafın karnındaki ağrıyı gözlerinden bi okumak lazım evet.
prof. dr. erdal atabekin fethullah gülen hakkında yorumsuz yazısı.
fethullah hoca, bu kadar dindarligina ragmen haci degildir. mekke'ye medine'ye gidemez. neden mi? seriat kanunlarina gore fethullah hoca şeyh statusune soyundugundan ve muritleri oldugundan suudi arabistan sinirlari icerisinde ele gecirilirse hemen katledilir. cunki; islamiyette seriatta ve kur'an da seyhlere ve/veya tarikat liderlerine yer yoktur. ozetle allah ile kul arasina kimse giremez!!
bugünün yoğun gündeminde önemi daha da artti.
uyandırın! korkmayın heryerde konuşun. konuyu siz açın, takside taksiciye konuşun apartmanda kapıcıya konuşun, sakallı gazete bayinize konuşun, eve gelen gündelikçiye konuşun. anlatın eğer fethullah dindarsa peygamber gibi ise neden amerika'da yaşıyor ? neden mekke'de kabe yakınlarında bir malikanede değil de amerika'da fbi çiftliğinde. söyleyin bu zat değilmiydi 25 yıl o cami senin bu cami benim salya sümük ağlayarak faiz haram diyen ? sorun kapıcınıza peki bank asya nedir ?
önce alıştırmanız gerekir.
görüntüye. seslere. hareketlere. sessizliğe. çevrenizde olup bitenlere. yavaş yavaş alıştırırsınız. alışırlar. türbana. çarşafa, peçeye. taşyapı'ya. oğulların gemilerinin olmasına. çocukların televizyon kurmasına. yakınların yolsuzlukları na. sevgililere alınan evlere. çokeşliliğe. erkeklerin, kadınların ayrı ayrı oturmasına. ramazanda öğle yemeği verilmemesine. beyaz takkeyle gezenlere. hem de öyle alışırsınız ki size çok doğal gelmeye başlar. bizde böyle deyip geçmeye başlarsınız. 'galiba demokrasi bu da biz mi anlamıyoruz?' diye kuşkulanırsınız. sonra da uyuşursunuz. yavaş yavaş uyuşursunuz. içinizden bile tepki duymaz olursunuz. 'en az üç çocuk yapın' derler, dinler geçersiniz. 'bizi azaltmaya çalışıyorlar' derler, gülme duygunuz bile kaybolmuştur. 'batı'nın ahlaksızlığını aldık' derler, öyle dinler durursunuz. uyuşturmuşlardır sizi. bir yandan çanakkale zaferini kutlarsınız. öte yandan çanakkale savaşını yıllar sonra kaybettiğinizi bile fark etmezsiniz. başbakanınız planlarını amerika'ya açıklar. siz burdan dinlersiniz. amerika ankara'yı işgal etmektedir. siz ingilizce öğrenmeye çalışırken durumu göremezsiniz.
alışırsınız ve uyuşursunuz. geçmişe dalıp gitmişken, geleceği kaybetmekte olduğunuzu fark edemezsiniz. plan da bunun için yapılmıştır. önce alıştırma. sonra uyuşturma. yüzünüze demokrasi derler, arkanızdan gülerler. yüzünüze çokkültürlülük derler, arkanızdan bölerler. yüzünüze değişim derler, arkanızdan soyarlar. yüzünüze gelişim derler, arkanızdan bakarlar. alışırsınız. uyuşursunuz. tehlikenin farkında mısınız?
önce alıştırma - sonra uyuşturma...
#4213138 yorumsuz entrye ve bunca entrye cevap mahiyetinde.
öncelikle şahsının tüm düşüncelerini benimsemiyorum.
neleri benimsemediğim konusunda kendinin gerçek düşüncelerini (sizin ezbere bildikleriniz değil) bilen biriyle aklı selim şekilde tartışa bilirim.
fakat zannımca bunca entry arasında fetullah gülen fenomenini daha derinlemesine algılayan birileri yok sanırım.
---spoiler---
hala amerikanın sömürtme yoluyla elini pisliği bulamadan ülkemizi içten içe yok etme çalışmalarında kullanılmış bu adamın, kendisinde aynı zaman da elini pisliğe bulamadan ülkemizi içten içe yok etme çalışmların da kullandığı sakirtlerin de ellerinin pisliğe bulaşmaması beni hayret ettirmiştir.
---spoiler---
daha önceki entrymde yaptığım ironide ezbere söylenen birkaç kelimeye gönderme yapmama rağmen bu ironi es geçilmiş.
bazıları ezbere söylenenlerin ispatı anlamında olsun diye bilmem nerelerden dönmüş veya sömrülmüş şakirtlerin diyaloglarını buraya copy paste etmişler.
oy ne hoş... bir kere şunu anlamak gerekir fetullah gülen bir sosyal olgudur. şahıs olmaktan çıkmıştır. o yüzden bu tip bir olguyu örgütten ayrılanların itirafları tipindeki şeylerle algılamak mümkün değil. hele yermek veya göklere çıkarmak daha bir aptallıktır.
fakat okuyorumda koca prof.dr bile fetullah gülen konusunda saçmalamış. daha algılayamamış.
sıralayalım...
bank asya ve faiz geyiğini yapmış. bu şakirtlerin bize zorla kaset dinlettiriyorlardı geyiğinden daha bir geyik. bu olgunun ne olduğu konusunda hiç bir fikir vermez...
türbana. çarşafa, peçeye alışmaktan söz ediyor. şaka yapıyor olmalı. çünkü fetullah gülen olgusunda ki gerçeklik türbana, çarşafa gerekirse uzaktır. olmazsa olmaz değildir. terkedile bilir birşey.
oğulların gemilerinin olmasına. çocukların televizyon kurmasına. yakınların yolsuzlukları na. sevgililere alınan evlere : bu cümleyi kuran bir prof dr olamaz. olsa olsa eski malını mülkünü yitirmiş bir yanık burjuvazidir. lenin bu gibi proleterya yalakası kaybetmiş batık burjuvalara 'sizi ezik fareler' diye hitap ederdi. daha bir adam yerine koymazdı. yani kardeşim bu sermaye davasının sırf fetullah gülen olgusuyla hiç bir alakası yok. bu gün rene garcia mericsoy olgusu olsa aynısını yapardı. donunuzu bile alırdım. yani iş bu olguyu algılamak için yeterli göze sokmaca değil.
kadınların ayrı ayrı oturmasına. ramazanda öğle yemeği verilmemesine. beyaz takkeyle gezenlere. hem de öyle alışırsınız ki size çok doğal gelmeye başlar demiş.
ulan bu millet papyonla gezenlere alıştı onlarada alışır. bu nasıl bir olgu araştırmadır. bu ne uyarıdır. bu ne gocunmadır. bu ne taşıdığı ünvana saygısızlık ederek sadece subjektiv yazmacadır. anlamış değilim.
gerisini okuduğumuzda hep ezbere laflar. bugün yıllar evvel che qevaranın bir konuşmasını bile youtube dan dinlediğimizde dünyanın öbür ucundan yıllar evvel aynu şeyleri söylediğini görürsünüz. gayet ciddiyim. bazı sivri zekalılar bir ispanyolcası eksikti falan diyerek attığımı ima edecekler ama olayın ingilizce tercümesi var yahu alt yazıda.
şu uyuşturmuşlar kelimesi bile çok tanıdık geliyor ya. neyse.
sanki komple teorisyeni mahir kaynakın toplum mühendisleriyle alakalı bir yazısında ki şeyden...
velhasıl erdal ataberki kim prof yapmış bilmiyorum ama iyi bir halt yapmadığı bir gerçek. ya acayip gaza gelen biri yada acayip gaz veren biri.
son tanım: fetullah gülen olgusunu basit bir iki şeyle algılamaya çalışırsanız en basitinden şu tip bir olay başınıza gelir.
- adam sevseydi vatanına dönerdi...
- ee yavrum adam vatanını sevmiyorsa bu şiiri yaza bilir mi hiç? sen yaza bilirmisin?
- takiye lan bu.
- hadi sende takiye yap.
işte böyle bir kısır döngü. bu iş bir kısır döngü. bugün onun bir fenomen ve ayrıca bir olgu olarak algılamayan şahıslar yarın fetullah gülenin ölümünden sonra bu işlerin biteceği zanederler fakat nafiledir zira fetullah gülenin şahıs olarak yaşamasının veya ölmesinin önemi sadece kendisi açısındandır. anlayacağınız iş ondan çıktı.
hacca gitmedi diye ifitira atılan yüce şahsiyet. halbuki o hep hacı, hep hacda, şu an kutsal topraklarında yaşıyor zaten. hatta geçenlerde oranın vatandaşı mı olmuş yoksa oturma iznine mi sahip olmuş ne? yeşil kart almış herhalde! hımm yeşil kart islama uygun bir renk. siz de alın, kutsal topraklarda olmanın dayanılmaz mutluluğuna varın, çok güzel lan vallaha!
yarı hacının biri de demiş ki: "protestolarınızı, çığlıklarınızı gerçek yaşamda neden göremiyorum" diye. e be yavrum, işim gücüm yok da taa okyanus ötesinde ikamet eden bir yaşlıyı mı sokaklarda protesto edecem her allah'ın günü, sokaklarda çığlık çığlığa bağırayım mı her gün "biz bu fettoyu istemezük" diye? bana ne hem elin yaşlısından, o zaten malı vurmuş kartını almış, süper bir ülkede oturuyor. ha fikrimi sorarsan zerre sevmem illuminati mensuplarını.
sadece tv'lerden ve kitaplardan gördüğümüz kadarıyla çok muhterem bir amca.
ama devlette kadrolaşma hırsıyla yapılanlar, mit'te yapılanma, emniyet ile askere açılan savaş, ticarette büyüme hırsıyla yapılan bunca şeyi ben mi yapıyorum kardeşim. sorsan derler ki "yahu o yapın demiyor, bazı abiler var onlar kendi kendilerine yapıyorlar. bilse çok kızar o abilere".
ben şunu anlamıyorum. bir adam bunca işlerin doğrudan veya dolaylı olarak içinde ve çok masum bir bebek edasıyla televizyonda konuşuyor. bu nasıl bir iş kardeşim! nasıl olabilir mu melaike modunda konuşmalar cemaatin bunca yaptığını gördükten sonra.
eğer fethullah gülen bu örgüt yapılanmasında karar mekanizmasında değil de başka birilerinin kararlarının ön plandaki imaj kişisi ise neden böyle bir şey yapıyor. ve böyle birşey yapıyorsa da bu yapılanlara nasıl razı oluyor. o zaman bu mubareklik nereden geliyor.
eğer fethullah gülen bu örgüt yapılanmasında karar mekanizmasındaysa ve kararları kendisi veriyorsa islamiyetle kadrolaşmayı, yani başka insanların hakkını yemeyi kendine nasıl yediriyor. mesela, ben bizzat şahidim ki; bir arkadaşım üst kurul sınavlarında birinci oldu. fakat 10-15 sıralardaki bir şakirt o üst kurula alındı. benim arkadaşım da dindar bir çocuktu, aynı kafadaydılar ama şakirt değildi. şakirtle konuştuk ve adam bunun çok makul olduğunu söyledi. o çocuğun hakkını yemeyi islamiyetle bağdaştırdılar.
eğer fethullah gülen bu örgüt yapılanmasında çok mubarek bir amca ve yapılanlardan hiç haberi yok ise nasıl bu kadar saf olduğunu bize yutturabileceğini zannediyor.
sen ne konuşup duruyorsun türk okulları, öğrenci okutuyor falan diyeceksiniz biliyorum. bu tip şeylere karşı olmak mümkün değil. Ama bundaki ahlaki sorunları kimse görmüyor. okuyan bu öğrenciler mason gibi birbirlerini tutuyorlar. başkalarının haklarını yemeyi gayet normal kabul ediyorlar. zaten bu bir cemaat motivasyonu. diyorlar ki "aynı işyerindeysen oradaki kardeşini tutacaksın".
ergenekon davasında askere saldıranlar neden emniyete bir tek laf etmiyorlar? çünkü emniyet artık tamamen ele geçirilmiş bu masonik yapılanma tarafından ve ergenekon savcısı da eski bir şakirt. bu savcıdan emniyetten birilerini tutuklamasını bekleyemezsiniz. çünkü okulu bursla okuduktan sonra arkanızı bırakmazlar, senden diğer şakirtleri terfi ettirmeni isterler ve seni de terfi ettirirler. bu sebeple menfaatlerinin devamı için şakirtlerle irtibatını koparmazsın. bakın zaman gazetesi ergenekon savcısını nasıl koruyor!
neyse canım sıkılıyor bu konuları çok konuşunca. söyleyecek çok şey var ama okuyan insanlar sanki islamiyet'e küfür ediyormuşum havasına giriyorlar.
'F' tipi örgütlenmesinin başıdır.*.etrafta çokca 'fan'ı olan insandır.Başı oldugu f tipi örgütlenmesinde yapılan güzel işler oldugu söylenmekte oldugu gibi kanaatimce septisizm ekolüne katkıda bulunacak bir yıgın sosyolojik olay mevcuttur.
Öyleki 'F'tipi örgütlenme sosyolojik incelemelere tabi tutulsa cilt cilt ansiklopedilerin çıkabilecegi ihtimaldir.
Fethullah gülen en üst olma yoluyla seçimlerde 'cemaatin'*kime oy vereceginden tutun yeni doğan bebeğe hangi ismin verilmesinin uygun olacagına karar verecek ya da uygun görecek kişi olarak hiyerarşinin en üst basamagında yer alan isimdir.
Bir de bazı durumlarda ve zamanlarda hakkında söylediginiz bir tek kelimenin bile yanlış anlaşılması ihtimali yüksektir.*
hakkında "fethullah gülen'in bilmem ne düşüncesinde bilmem ne'nin yeri" gibi bir * sosyoloji doktora tezini karşımda görünce cücük gibi kalakaldığım kişidir.
herkül ismini kendine lakap olarak seçmesi ilginçtir. batıya mesaj vermesi bir yana sanırım sonradan fakir ama onurlu bir genç olarak kendi öcünü alan herkül'e özenmiştir. ama herkül'ün piç olması da hiç olmadı hani.
dindar bir adam ama para ve güç konusunda hırsı çok büyük. tanımam, tokalaşmadım bile. ama o kadar çok yerde eli var ki aklımdaki dini lider formatında değil. korkutucu bir güç, dindar birinde bu tip şeyleri görmek hiç hiç hiç alışkın olmadığım bir şey. o kadar hırslı ki islam düşmanı abd ile bile çok çok riskli bir ilişkiye bile giriyor. hem de kendi ülkesinin derinlerine kadar işlemiş cemaat yapılanmasıyla birlikte yapıyor bunu yani düşmanla aynı yatağa giriyor. bu ya bir ihanet, ya bir ahmaklık ya da vatan sevgisi. bu adam çok tehlikeli ve ülkesini de çok tehlikeli işlerin içine sokuyor.