heralde hayır diyecek. bu insanın tweterda arkadaşıyla yaptığı bir muhabbet basına sızdırıldı. sırf o twetler yüzünden yargılandı. yetmedi bestelediği orotoryoların devlet operasında çalınması yasaklandı. sanatçısıyla savaşan, onu cezalandırmaya çalışan bir zihniyete tabi ki evet demiyecek. sonuna kadar da haklı.
18 haziran'da bilkent odeon'da konser verecek olan sanatçı. biletlerimizi aldık, artık sabırsızlıkla bekliyoruz. yıllardır bu anı bekliyordum, her seferinde mssf'de yapılıyordu ve yer kalmıyordu. daha biletlerin satışa sunulalı birkaç gün oldu ama çoktan yerler dolmaya başlamış bile ki odeon cidden büyüktür. neyse ilgilenenler için:
--spoiler--
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) askıya çıkarttığı ortaöğretim müzik dersi taslağından dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say'ın adını çıkardı.
--spoiler--
18 haziran'da canlı canlı dinleme şerefine nail olacağım sanatçı. çok heyecan yaptım. öyle böyle değil. yıllardır bu anı bekliyordum ama bilet bulamamıştım. bu sefer şubatta aldık biletleri ki biz aldığımızda iyi yerler tükenmişti. üstelik bilkent odeon da baya büyük bir yerdir. ona rağmen.
Ne zaman insanları görüşünü önemsemeden vasfına bakarak yargılayacağız? Fazıl Say; Klasik Müziğe bir soluk getirerek Klasik Türk Müziği akımının en büyük ustasıdır. Türkiye'nin önemli isimlerinden olup bu ülkenin sanatçısıdır, görüşü beni, seni, bizleri, sizleri ilgilendirmez bizi ilgilendiren tek şey var oda yaptığı eserleri, müzisyen kişiliği.
güz şarkıları isimli bir albüm çıkaracak olan şanatçı kişilik.
kendisinin ilk şarkılar ve yeni şarkılar albümlerini hatmetmiş biri olarak ziyadesiyle heyecanlıyım. nefis bir albüm olacağına eminim. çabucak çıksa keşke.
küçüklüğünde yarık damaklı olduğu için insan içine çıkmaktan kaçınmış, daha sonra ailesinin onu bu durumdan uzaklaştırma isteği üzerine evinde piyano dersleri almaya başlamıştır. bu durum, onun müzikte nasıl bir deha olduğunun ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur ve bu güzel serüven başlamıştır.
hayatında belki de dönüm noktası niteliği taşıyan bir yarışmaya girerken ünlü bir eser yerine büyük bir riske girerek, ülkesini tanıtmak adına kendi bestelediği “nasrettin hocanın dansları” isimli çalışmasını kullanmıştır.
şimdinin ise güzide türk klasik batı müziği piyanisti ve bestekârıdır.
kendisini canlı olarak ilk defa haziran ayında Viyana Oda Orkestrası ile dinleme şerefine nail olduğum müzisyen...
muazzam bir gösteriydi!
ama ben Fazıl'ı hep bundan yıllar yıllar önce sarf edip olay yarattığı sözlerle hatırlıyorum. durup dururken bir gün bir laf edip, tüm türkiye karıştırmıştı...
Orhan pamuk gibi sıçıp sessiz sedasız tüymeyi de bilemedi garibim, ortalığı baya velveleye vermişti.
Eh, herkes bir gün bir kitap okuyup hayatını değiştirecek değil ya, kimisi de gündemi değiştirirdi...
Fazıl Say "böyle giderse ileride Türkiye'den ayrılmayı düşündüğünü" söylemişti, basın da üzerine mal bulmuş Mağrıbi gibi atlamıştı tabii. Bu arada birçok kişinin de görüşüne başvurulmuştu.
"Kendini bir bok sanıyor" diyen de vardı, "giderse çok da üzülmem" diyen de, onaylayan da, kızan da, endişelenen de, kınayan da...
Fakat genel eğilim, "gitme kal, mücadele et, Atatürk de öyle yapmıştı" şeklindeydi. hele türk basınında; "Gidersen notaların bende kalmaz, seni alkışlamış ellerimde bir tuhaf sızı kalır" şeklinde edebiyat döktüren bile vardı.
Fazıl'ın babası Ahmet Bey de "mücadele et" demişti. bu kadarını şimdi ha deyince hatırladım ama o ara hande Ataizi denen magazin kaşarını mı kucağında hoplatıyordu yoksa bir başkasını mı emin değilim.
iyi hoştu ama kimse de bir çözüm yolu sunmuyordu mücadele et demekten başka! Fazıl nasıl mücadele etsindi?
Atatürk'ün "vatanını en çok seven işini en iyi yapandır" özdeyişi doğrultusunda, besteler yapmayı mı sürdürsündü? Yoksa, Kenan Doğulu tarzı, eski marşların disko versiyonları ha, sözgelimi "müjdeler cıs taka tak tak var yurdumun cıs taka tak tak toprağına cıs tak taşına cıs cıs tak tak"... Ya da, "dağ başını oh yeah duman almış come on baby yürüyelim arkadaşlar shubi shubi shubi luba"...
aslında doğrusunu, yani; "keman konçertosu bestelemek de bir mücadeledir" demişti ama Türk milletindeki muhaliflerin müzik zevki Sezen Aksu'dan pek öte gitmediği için bunu değerlendirememişlerdi.
elbette o günden bu yana köprünün altından çok sular aktı ama fazıl, hep olmadık zamanda, olmadık şeyler söyleyerek hep başını boka sokmaya devam etti...
şu şarkıda döktürmemiş mi ya?
bak serenad hanım şarkıyı söylerken arada ince bi kaç vuruşla kalın vuruşlar yapıyor. (keşke teknik terimleri bilseydim )
çok güzel olmuyor mu?
girişle bitiş zaten efsane.
Aldığı bütün övgüleri hak ediyor bence.