Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğinden ayrılmamın ardından, pek çoğu dedikodu kaynaklı yanlış bilgilerle kafaların karıştığını veya karıştırıldığını gördüm.
Bu nedenle ayrılmamla ilgili bu açıklamayı yapma zarureti hissettim.
Sabah Gazetesinin yayıncısı şirkete el koyulmasının ardından, TMSF Başkanı Sayın Ahmet Ertürk'ün ricası ile Sabah&ın zarar görmesini engellemek amacını güderek görevde kaldım.
Editoryal bağımsızlık ve rakiplerle mücadele konusundaki tavrımızın sürmesi şartıyla sürdürmeyi kabullendiğim bu görevi 20 gün boyunca yapmaya çalıştım.
Ancak olaylar çok da söylendiği gibi gelişmedi.
Öncelikle gazeteye bazı editorial müdahaleler yapılmaya başlandı.
Bunlara karşı direndik.
Bazı yazarların yazılarına bilgim ve onayım dışında müdahale edildi.
Son olarak geçen hafta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yaptığı açıklamaları manşet yaptığımız gün, gece geç saatlerde gazeteye müdahale edildi.
TMSF temsilcisi Medya Grup başkanı Yavuz Onursal tarafından manşetin değiştirilmesi bana haber verilmeden talep edildi.
Sorumlu arkaşlarım bunu yapmaktansa bana haber verdiler.
Ben böyle bir değişikliğe yanaşmayınca baskı makinalarımız durdurularak değişikliği yapmaya zorlandık.
Buna direndik.
Ardından TMSF Başkanı Ahmet Ertürk ve Yavuz Onursal ile yaptığımız bir görüşmede rakip grubun üst düzey yöneticilerinin, TMSF aracılığıyla Sabah'ın satış politikasına müdahale etmeye çalıştıklarını gözlemledim. Dahası Nazlı Ilıcak'ın üst düzey ilişkilerini kullanarak Sabah'ta yazmak istediği de iletildi
Aynı görüşme sırasında bazı yazarların görevlerine son vermem de istendi.
Bunun yanlış olacağını anlattım.
Bunun üzerine bu yazarların hiç değilse sayfalarının değiştirilmesi ve daha az görünür yerlere kaydırılması talep edildi.
Bunları da kabul etmedim.
Çalışma arkadaşlarımın dayanalım demelerine rağmen, ilkesel olarak çalışamayacağım bir yerde çalışmayı ve yıllardır kamuoyu adına hesap sorduğum kişilere hesap vermek zorunda kalacağım bir pozisyonda bulunmayı reddettiğim için görevden ayrıldım.
Bu kararımla, TMSF'nin Sabah'ta yapmaya çalıştığı bazı şeyleri engellemiş olacağımı umuyorum.
TMSF adına Yayın Yönetmenliği yapmaya hevesli çalışma arkadaşlarım olduğu için Sabah'ta bıraktığım boşluğun hızla doldurulacağından eminim.
Yazılı basında Aydın Doğan grubundan Ciner grubuna, ordan oraya, heryerde yazmış, her grupta çalışmış ender insanlardan biridir. Galatasaray lisesi kökenli olması bu konumunda etkili olmuştur. Anlam veremediğim ve araştırmadığım da bir servetin sahibidir. Sabah gazetesinde orta sayfanın solundaki köşesinde sığ ve agresif bir politika gderek yayınladığı yazılarıyla ilgi çekme şöyle dursun sabah gazetesine yakışmamaltadır-pardon sabah devletin oldu yaşıkır. Yazısında herhangi bir farklı üslup ya da düşünce barındırmaktadır. Yazının gazete içindeki konumu onun bir adım önde olması ya da onun okunmasının sebeblerindendir.
Bir dönem Galatasaray sk yöneticiliği de yapmış daha sonra bırakmıştır. Bu dönem galatasarayı miras yiyen bir takım olduğu için(futbol anlamında) başarı yönünden sorun yaşanmamış ama maddi sorunlar ayyukaya çıkmıştı.
edit: an itibariyle edindiğim bilgiye göre tmsf baskısına dayanamamış ve sabah gazatesindeki görevinden istifa etmiştir. köşesini hiç beğenmesem de böyle bir olayın varlığı gönlümde yıkıntıya sebep olmuştur.
Sinyali zaten dün vermiştim, "Esir düşmek teslim olmak anlamına gelmez" diye.
Bugün ayrılık günü.
Yaklaşık 2 yıldır SABAH'ta beraber olduk.
1 yılı aşan bir süredir kaptan koltuğundaydım.
SABAH'ı, kendini en büyük zannedenlerle yarışır hale getirdik.
Medya tekeli ile Türkiye'ye hükmetmeye, bildiğini okumaya, her türlü haksızlığı, yolsuzluğu yapmayı kendine hak görenlere dünyayı dar etmeye çalıştık.
Ettik de.
SABAH'ı 1 milyondan fazla sattırdık.
Rakibimizin üç koldan promosyon yapmasına neden olduk.
Rakiplerimiz, başka kanallardan üzerimize çullanmaya çalıştı.
Direndik.
Ama buraya kadarmış.
Gazete yönetmek böyle bir iştir. Bazen fikirlerine, kişiliğine, gazeteciliğine, insanlığına katılmadığınız kişileri bile, fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü adına korumak zorunda kalırsınız.
Patron kim olursa olsun bunu yaparsınız.
Geçmişte bunu Aydın Doğan'a karşı yaptım.
Bugün bir başka patrona karşı.
SABAH'ın kaptanı olarak fırtınalara karşı direnmek için arkadaşlarımla omuz omuza verdim.
Bu bir veda yazısıdır.
Bazen yeniden daha büyük bir coşkuyla merhaba demek, yeniden kucaklaşabilmek için bir elveda gereklidir.
Bu da öyle bir elveda.
Bugüne kadar verdiğiniz destek, aldığınız, okuduğunuz her bir SABAH gazetesi için binlerce teşekkür ederim.
Yarın yine bir yerlerde beraber olmak umuduyla.
Hoşça kalın.
Sevdiklerinizle.
Mutlu.
şeklinde konuşmuştur.medyatava'ya göre kendisi yazı işlerine istifa ettim demesine rağmen yönetim kurulu görevine son vermiş yerine ergun babahan'ı getirmiştir.ayrıca mehmet barlas'ın da bu olaylardan sonra istifa etmesi söz konusudur. bakalım zaman bize neyi gösterecek.
seçim önces akp başa geçmesin diye tayyip erdoğan hakkında bütün bir yaz boyunca albayraklar dosyasını açan ve istanbul belediyesi dönemi yolsuzluklarını gazetesinde yayınlayan; seçimi akp kazanınca da başbakana kedi hediye edecek, alacak kadar yakınlaşan, teketek i bir nevi ulusa sesleniş programına çeviren her dönemin adamı gazeteci. kısaca,
(bkz: bunca yıllık trafik polisiyim böyle u dönüşü görmedim)
erman toroğlu tarafından ayar verilen yazar.
- efendim erman hoca futboldan ne anlar o bir kabzımal.
erman toroğlu nun cevabı da gecikmeden gelir:
- futbolcu, hakemim dolayısıyla futboldan anlarım, aynı zamanda kabzımalım, hıyardan da iyi anlarım!
serdar turgut un köşesinde 2 ağustos tarihli yazısında ayar verdiği borazancıdır .bakınız:
Zaman zaman çatışsak da kendisiyle polemiklere girmekten zevk duyduğum Fatih Altaylı, bugünlerde profesyonel yaşamında değişimler yaşıyor. Daha önce benzer süreçten geçmiş bir insan olarak bugünleri en az zararla atlatması için Fatih'e bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum.
1- Sevgili Fatih, bir daha sakın ha photo-shop'ta muameleden geçirilmiş fotoğrafının gazetede yayınlanmasına izin verme. Ben gazetede senin fotoğrafının bulunduğu sayfayı gördüğümde, 'Bu da ne böyle acaba, kasedi piyasaya yeni çıkmış olan bir türkücüyü mü destekliyorlar gazetede' diye düşündüm. Fatih, o fotoğraf tüyü yeni bitmiş bir türkücüye benzemenin dışında sana biraz da nasıl desem ki bilemiyorum biraz hafif, gay bir hava da vermiş. Bilmiyorum eğer yeni imajının böyle olmasını istemiyorsan, karizmayı da çizdirmeye gerek yok, sen gel güzel görünme çabandan vazgeç, photo-shop'ta ne yapılırsa yapılsın ne sen ne de ben fazla güzel gözükemeyiz, neysek oyuz. O kadar işte değil mi? Bizim güzelleşebilmemizin tek yolu, ağır bir estetik ameliyattan geçer. Bunu da bil ve kabul et.
2- Fatihciğim bugünlerde çok konuşulacaksın transferin nedeniyle, sakın ha bu sürecin kendini önemli hissettirmesine izin verme. Zaten doğal olarak megalomansın daha fazlasını olma, sonra iyice tahammül edilmez olursun, ben bilirim bu tür günlerde herkes seni konuşur, aldığın paradan, oturduğun eve kadar dedikodunu yaparlar, bunlar geçicidir. Şimdi sana düşen mütevazı olmaktır. Biliyorum senin bunu yapman neredeyse imkansız, ama istersen sana bir psikolog ve meditasyon uzmanı tavsiye edebilirim. Sakinleşmende yarar var.
3- Canım kardeşim, sen ve benim gibi insanlar çalışabildiğimiz sürece varız, yazamadığımız anda biteriz. O nedenle sakın ha kendini çalıştığın kurumdan daha yükseklerde görme. Bir de eskiden çalıştığın kuruma sakın ha tek laf etme. Şimdi biliyorum ki ileride bugünlerde yaşanan gelişmelerin olacağını görebilseydin SABAH gazetesi hakkındaki o ağır lafları katiyen etmezdin. Sen ve ben heyecanlarımızla yazan insanlarız, ama artık başkaları hakkında laf ederken iki kez daha düşünmemizin vakti geldi geçiyor bile. Örneğin ben baktırdım da sen bir zamanlar 'Karamehmet borcunu öderse ben de Taksim Meydanı'na çıkar ve anırırım demişsin'. Peki ne olacak şimdi; ne gerek vardı kendini böyle zor durumlara düşürmene sevgili kardeşim, gayet tabii ki zamanı gelince ben de seni sözünü tutmaya davet edeceğim kuşkusuz. Böyle gereksiz şeylere ne gerek var, değil mi aslanım.
4- Bir daha yazında 'geçer akçe 'maganda olmak', ister tribünde ister başka yerde' diye yazma köşende. Herkes kendin hakkında açıklamada bulunuyormuşsun sanır, dalga geçer seninle, boşu boşuna kendi başına iş almaya gerek yok.
Tavsiyelerim şimdilik bu kadar. Aslında hükümetle ilişkilerin konusunda bazı şeyler de söyleyebilirdim ancak o konuda laf dinleme eşiğini çoktan aşıp kendini kaybetmiş gibisin ne yazık ki. Şimdi ben üşenmesem, talimat versem ve senin iktidara gelmeden önce AKP ve Erdoğan hakkında yazdıklarını bir çıkarttırsam, bir de onlar iktidar olduktan sonra yazdıklarını; yaptıklarını bir hatırlatsam, vallahi billahi rezil olursun rezil. Ama şimdilik bunu yaptırmayacağım çünkü zaten zor durumdasın. Benim zor durumdaki insana yüklenmek gibi bir tavrım olamaz.
"Ordu ne için var" başlıklı yazısıyla Lübnan'a asker gönderilmesi tartışmalarına son noktayı koymuş gazeteci.
Ordu ne için var
Lübnan'a asker gönderilmesiyle ilgili olarak "Orası tehlikeli" diyenler var.
iyi de, ordu ne içindir!
Elbette tehlikelidir. Askerler bu tehlikelere karşı eğitim alır, bir yaşam boyunca bunun için hazırlanır.
Askeri tesisler turistik kamping kategorisinde değildir.
Askeri teçhizat da balık oltasından, güneş yağından oluşmaz.
Benzer bir yazıyı Türk ordusunun Irak'a gitmesi söz konusu olduğunda da yazmıştım.
O gün "Türk ordusunun ne işi var Irak'ta" diye yaygara yapanlar, bugün Türk ordusunun Irak'a girmesi niye engelleniyor diye yaygara yapanlarla aynı kişiler.
Asker, Türkiye'nin çıkarı gerektiriyorsa, neresi olursa olsun oraya göreve gider.
Zaten tanıdığım hiçbir asker de bundan gocunmuyor, bunun tersini söylemiyor. Ancak bir nokta benim için önemli.
Daha önce de yazdım.
Türk ordusu, bu tip görevler için "profesyonel" askerlerden oluşan bir birlik kurmak zorundadır. Bu tabur mu olur, tümen mi olur bilmem.
Ama bence en az 2, en çok 5 bin kişilik tam profesyonel bir "dış görev" birliği kurulmalıdır.
Böylelikle "Senin çocuğun oraya gitse hoşuna gider mi" tartışmalarından da kurtulmuş oluruz.
Fatih altaylı olsa olsa uzun süren kabızlıktan sonra ileri derece ıkınmalarla gıçtan düşen bir pislik olabilir. Dünya'da sadece iktidar yalakalığını ve sövdüğü gazetelere sonra transfer olayı iyi beceremektedir.