bugün

ruhsal uyanıklık durumu. anda kalma endişelenmeme olan her şeyin herkesin yararına olduğuna inanma gibi getirileri vardır.
farkına varıp, bilinçli olma, farklılıkları görüp, yarar sağlamak.
olayları bilme, farkında olma. ama canım ülkemin canım insanları farkında olup da bir şey yapmayan kategorisine giren insanlarla doludur. (bkz: ben)farkında olup da yarar sağlarlar mı işte orası tartışılır.
tek başına başarısız bir erdemdir. harekete geçmeyle desteklenirse daha güzel olur.
bazı konumlarda kafa karışıklığını giderdiği için,eyleme dökülmese bile huzur yaratabilicek durum.
farkındalık acı verir,
cehalet mutluluk getirir.
bana acı verenler hep başkalarıydı
kendimi farkedince onları da hissettim...
ne kadar çok olursa o kadar kötüdür.
(bkz: consciousness)
akla zarar bir durum. insan çok farkında olmamalı.

ben ne insanlar gördüm, insan aldığı her nefesi sorgular mı?

bırak ya oksijenin varlığından bihaber ol bire gafil...
(bkz: pasif farkındalık)
içinde bulunduğun kabuktan çıkıp kendine yeterince uzaktan bakma hali. aynada kendini görebilmek, gerçeğe uyanmak.
bilgili bilinçli olmanın hastalıktan öte birşey olmadığının farkında olmadır farkındalık. empati hömpati derken bir de farkındalık zki çıktı başımıza hadi hayrolsun bakalım.
modern milozofinin en cok uzerinde durdugu kavramdir. son donem filozoflari, gecmi$ten gelen yanli$liklarin ve bilincsizliklerin kaynagini; farkindalik kavraminin, bir takim batil inanclarin onune gecmesi yuzunden ya$andigini ileri surmu$lerdir.
varolu$un temeli, varoldugunun farkinda olmaktan geciyorsa, insanlar dogmalarin dogruluklarini daha fazla savunmamalidir. dogmalar zaten bizim di$imizda sahip olduklari ozu korurlar, bizim yuklemeye cali$tigimiz hic bir anlamlilik ya da anlamsizlik bu dogmalarin ozunu bozmaz. boyle bir durumda bo$a kurek cekmek yerine insan a$ama kaydetmeli ve maddi fiziki ve hissi cevresinin farkinda olmalidir.
"Sizi hiç kimse tuzağınızdan çekip çıkaramaz... Hiçbir guru, hiçbir ilaç, hiçbir mantra... Hiç kimse... Ben dahil hiç kimse... Bütün yapmanız gereken, başlangıcından sonuna kadar farkında olmak ve arada dikkati yitirmemek... Farkındalığın bu yeni niteliği dikkattir. Bu dikkatin içinde ben tarafından çekilmiş hiçbir sınır yoktur. Bu dikkat erdemin en yüce biçimidir. Bu yüzden aşktır... Bu en yüksek derecedeki zekadır. Eğer insan elinden çıkmış tuzakların yapısına ve doğasına duyarlı değilseniz bu dikkat var olamaz..." der krishnamurti.
"ruhun gökten güvercin gibi indiğini gördüm." der yahya farkına vardığında isa'nın.

durup durup aklımı oynatıyorum. sanki başka kimse yok. gardın ne zaman düşüyor biliyor musun? susuz kaldığında. yağış yağış sıcakta, susuzlukta.

balıklar ne zaman ölüyor, bunu biliyorsun. ve demiştim ki, "balıklarım ya güçlüdür, ya ölü." balıklarım, güçlüydüler, ve öldüler. elimdeki su öyle azdı ki, yaşatamadım onları. kurallar koyuyorlar yaşama, ben hiç uyamıyorum. dur, mesele bu değildi. daha açık ve net anlatacaktım.

güçlü insan olmaktan bahseden zırvalara takıldım. ayakta kalabilmek, tek başına yürüyebilmek vs.. gerçek şu ki, güçlü olmak diye bir şey yok. ne kadar kuvvetliyse gardın, gardın ardında o kadar güçsüzsündür. gardın yoksa da, karşıdan gelenin senden çok daha güçlü olduğunu göremeyecek kadar salaksındır. iki ucu boklu değnek falan değil. ucu olmayan bir düzlemde, yalnızca farkında olman gerekiyor. peki insan, farkına varması gerekenlerin kaçta kaçının farkına varabilir bir ömürde? kulaklarımız kapalı başlıyoruz dinlemeye, gözümüzde perdeyle bakıyoruz. dünyada dönen dolapları anladın diyelim. içinde ve içine dönen dolapları ne yapacaksın?

gerçek şu ki, insan tek başına yürümüyor, yürüyemez. ama mesele bu da değildi. mesele, farkındalığın seni güçlü yaptığını söylemeleri. mesele bunca yalan. farkındalık, insanı yalnızca "farkında" yapıyor, onu da tam yapmıyor. çünkü her şeyi tam olarak fark etmen, neredeyse imkansız oluyor. bir de neyi fark ettiğin var tabi. iyiyse yücelt, kötüyse savaş. iyi de, "iyilik" ve "kötülük" var bir de açıklanması gereken. ve hiçbir açıklamada tatmin olmayan bir kıpırtı var bir yerlerde. iyi de kötü de ölümdendir demek istiyorum. olmak istediğimiz şey olmaya çalışırken öldüğümüzden. güzel olman için, biraz ölmen gerekiyor, anlasana. belki biraz da öldürmen. dünyadaki tüm dertlerden vazgeçip, bir iç derde savaş açıyorum. tam gözlerimizin içine bakıp hırlaşırken, uyuyakalıyorum. uykumda mat edecek beni hain, biliyorum. ama şikayetim yok; ben de biraz güzel olsam, bazen fena olmuyor.

balıklar savaşın neresinde, hatırladım. tam burasında işte. güzel olduğum yerde. ruhumu bir güvercin gibi göğe üflediğim yerde. uyanıp müziğin sesini açıyorum. (müzik afyondur. hep afyondur. afyondan daha güzel afyondur.) balıklar öldü, diyorum. şah çekişi aklıma geliveriyor. şah çekmek, hep ne güzel oluyor.

bir balığın mealini soranda gözlerimi bırakıp bakkala gidiyorum. (daha evvel sözlerimi bırakmıştım, pek hor kullanmıştı. ancak gözler ve sözler arasındaki tek benzerlik ses benzerliğidir diye düşünüyorum.) niyetim sarhoş olmak değil, satın almak! bir şeylere bozuk parayla bile sahip olabilmenin hissi. sahip olabileceğim şeylere bakıyorum. paketlerce sigara, şişelerce bira... her şey dönüyor, dönme dolaba benzer. "dolma dönep" demek geliyor, demiyorum. gülüyorum. bakkal gülüyor, bıyık altından. gülüşü bana hiçbir şey çağrıştırmıyor. meali nedir? bunu düşünüp sigara yaktığımı hayal ediyorum. insanın canının bir şey istemesi, o şeyi hayal etmesi oluyor. farkına varmak hoşuma gidiyor. meali nedir? ne bileyim ben! herkes ölüyor işte. balıklar da ölüyor. paramın bir üstü bile varmış. eve dönüyorum.

sol tarafımdaki ağrı bir çekici anımsatıyor. eve dönmüş olmayı seviyorum. müziğin sesini açmış olmayı seviyorum. daha önce yaptığım şeylerin farkına varmayı seviyorum. ve daha farkına varılacak ne kadar çok şey var. hepsi için tek tek savaşmak gerekecekse, bir ömür dinlence hakkı olmalı kişinin. belki de soru sormalıyım. oysa ben sorusuzluğuma yanıt bekliyorum. evet, verilecek bir cevap yoktu zaten kafasıgüzel sayıklamalarıma. sadece birkaç hazır ezici üstünlük suratıma yapışır sandım. gardımı aldım; güçsüz olmak, salak olmaktan daha karizmatik görünüyor. "kaybolmuş" diyenler var bana bakıp. açıklamaya devam ediniz lütfen. ben kıçımı kurtarmaya bakarım. hepsi bu.

"ruhun gökten güvercin gibi indiğini gördüm." der yahya farkına vardığında isa'nın. bana bir isa lazım. geri kalan herkes ölebilir.
türkiyede birilerinin başkalarına sattığına sıkça denk gelinebilecek paket tatil gibi birşeydir. farkındalığı olan kişi farkındalığı olmayan kişinin farkındalık edinmesini sağladığı vakit her şey düzelecektir. mühim olan zaten farkındalık sahibi olmaktır. ama üzülmeyin hemen, bu farkındalığa hemen, şimdi, aşağıdaki numaraları arayarak sahip olabilirsiniz.

velhasıl, kıçına tüy takmak seni tavuk yapmaz.
bunun bir de eyleme dökülmesi var orda zorlanıyor işte insan.
(bkz: osho)
(bkz: eckhart tolle)
ÇOK YORUCU BiR ŞEY. BiR NEVi ÖNGÖRÜ BiR NEVi iÇGÖRÜDÜR VE BiLE BiLE ZOR OLUR FARKINDALIK. iNSANI OYUNLAR OYNAMAK ZORUNDA BIRAKIR BAZEN VE BEN BUNDAN NEFRET EDERiM KENDi KENDiNi KENDi iSTEĞiNLE MUTSUZ ETMEKTEN NE FARKI VARKi. YiNE DE ZEKiCE BiR ŞEY AKILLI ZEKi iNSANLARA MAHSUS BiR ŞEY.
(bkz: awareness)
derya baykal ın makrome, turnusol kağıdı, uhu ve keçeli kalemle yaptığı yeni bir ürün.
aydınlanma kavramının bir sonucu olarak ortaya çıkan aydın tiplerin, karanlıkta kalanları ışığıyla aydınlatması eyleminde, karanlıkta kalanların içine düştüğü yeni durumdur. sanki tüm sorun yere atılan plastik şişenin kaç yüzyıl boyunca çevreyi kirleteceğinin bilinmemesi!

yani, sokakta bir hıyar var; bu hıyar yere çöp atıyor. ve bu hıyarın çöpü yere atmasının sebebi bu çöpün doğaya zarar verdiğini bilmemesi. ve bir aydın kişi, aydınlanmış benlik, farkındalık toptancısı, gidip bu arkadaşa konu hakkında bir brifing verdiğinde arkadaş yaptığından o kadar utanacak ki, yere attığı çöpü alıp çöp kutusuna atmakla kalmayacak, doğayı korumak için canıyla başıyla mücadele etmeye başlayacak. öyle ya... tüm sorun konu hakkında bilgi sahibi olmak veya olmamak. bilsek yapmaz mıyız!
bakmakla görmek arasındaki farktır, farkındalık.
bir çeşit lanet.