biz hapisteyken iki tane kemal tanırdık. biri mustafa kemal öteki dodo kemal. dodo kemal çocuk yaşta bir mahkumdu. katildi. her sabah erkenden kalkar, gasteleri önce o alır deli gibi çevirirdi. af haberi arardı. yıllarca af haberi aradı. sonunda bir aftan yararlanarak dışarı çıktı, bir hafta sonra birini öldürüp tekrar hapise düştü dodo kemal. sana bakınca hep o çocuk aklıma geliyor. eğer benim oğlum olsaydı senin yaşında olacaktı.
Eşkıya kelimesi normalde çoğul anlamı taşıyan bir kelimeymiş. Tekil hali şaki imiş. Filmin adının eşkıya olması bahsedilen herkesin suça bulaşmasına bir göndermeymiş.
bir sosyolojik bir olgudur. bir dönem sol çevrelerde tartışma kaynağı olmuştu. noble savage diye idealleştirenler olmuştu çünkü. yaşar kemal gibi bazı yazarlar ya da yılmaz güney gibi sinemacılar bunu hep ağanın düzenine baş kaldıran proto-sosyalist, ideal, kahraman kişilikler olarak yansıttılar. hikayeler üç aşağı beş yukarı benzerdi. ya bir toprak meselesi vardır, eşkiya ağanın düzenine isyan eder. belki ağanın elde etmek istediği genç bir kız vardır, ona gönül koymuş genç silahını yüklenir dağlara vurur kendini. yani kısacası bir vesileyle sisteme baş kaldıran ve özgür dağlarda kendini sistemin dışında ve karşısında konumlayan bir kahraman söz konusudur. bu bir anlatıdır. öte yandan bu çeşit analizlere taban tabana bir karşı çıkış mesela kemal tahir'den gelir. tahir'e göre bu idealleştirilmiş eşkiyanın gerçekle bağlatısı yoktur, yazarının özlemlerini yansıtan bir kurmacadır. zira eşkiyalık aslında devlet otoritesinin bozulmasına müvazi ortaya çıkmış başıbozukluktır. romantiklerin düşündüğü gibi değildir dağlar. dağların kendi kanunları vardır.
90’lı yıllarda can çekişmekte olan Türk sinemasına nefes aldırmış ve 2 milyondan fazla izleyiciyi sinema çekmiştir.
Şener şen’in filmin sonlarına doğru bir terminatör havasına bürünüp adalet dağıtma sahneleri harikadır. Rahmetli kamran Usluer de enfes bir performans ortaya koymuştur.
Bugün yine denk geldi biraz izleyeyim derken filmi bitirdim.
Yavuz turgul Şener şen birlikteliğinin en nirvana filmidir. Uğur yücelin gençliğini görürsünüz . Son derece samimi ve içten oyunculuklarla doludur film bir külttür.
Haydut sürüsü. Şaki’nin çoğulu olup üçü beşi bir araya gelerek toplum güvenliğini bozan, silahlı baskınlarda bulunan, yol kesen, adam öldüren zorbalara denirdi. ikinci Mahmud’un caydırıcı temizliğinden sonra Anadolu'daki şakavet olayları bir ölçüde azalmıştı. Ancak 19. yy sonlarına doğru yeniden arttı. Örneğin Ege havalisinde Çakırcalı eşkıyası uzunca bir zaman devlet güçlerini zor durumda bıraktı.
Çocukluğumda gidip sinemada izlediğim film. Bugün düşünüyorum da keşke gitmeseydim. Çünkü bu film Doğuda PKK ile çatışmaların sürdüğü bir dönemde vizyondaydı. Ayrılıkçı-kürtçü pkklılara bir saygı duruşu özelliğini taşıyordu. Dahası filmde her tür pislik normal gösteriliyordu. Uyuşturucu, sigara, Kadına şiddet, fuhuş, çağdaş bir toplumda yeri olmaması gereken feodal değerler, ataerkillik...vs.
Benim dediklerimi daha iyi anlamak için bu filmden Şener şen ve Uğur yücel'in oynamadığını düşünün. Mesela Baran'ı *gürkan uygun'un , Cumali'yi * de Necati Şaşmaz'ın canlandırdığını hayal edin. Ne dediğimi daha iyi anlarsınız. Kurtlar Vadisi'nden pek bir farkı yok...
O zaman da pompalanmıştı bazı çevreler tarafından. Belki de bu yüzden yüksek bir gişe yaptı. Bilemiyorum. Açıkcası düpedüz "operasyonel" bir propaganda" filmiydi. Sanırım yabancı fonlardan da desteklenmişti bu film. Yoksa 1996 koşullarında böyle ortalamanın üstü bir film nasıl çekilir? Şimdi aynı çevrelerce Türk sinemasının klasikleri arasında sayılıyor.
türk sinemasının en iyi filmlerinden biridir. erkan oğur imzası taşıyan etkileyici müziği, konusu ve başarılı aktör şener şen'in mükemmel oyunculuğuyla tavan yapmış bir filmdir.
izlemek isteyenler için an itibariyle kanal 7'de yayınlanmaktadır.