Adından mıdır? Sanından mıdır? Neyindendir bilemiyorum lakin hüzünlü bir aydır eylül. Dökülmeye başlar yapraklar birer birer. Soğuklar hissettirir kendini. Amaçsızlığın ayıdır eylül. Ne yapacağın bellidir, nede yaptığın.
1- yılın dokuzuncu ayıdır; ''Eylül! Öyle bir ay ki, geçen her güzel günü için ona minnettar olmak gerekir. Eylül, esef ve özlem ayıdır, içine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp üzülür, özlem çeker…''
2- mehmet rauf'un bir romanıdır. ''psikolojik roman'' türünün edebiyatımızdaki en güzel örneklerinden biridir. karakterlerin ruhsal çözümlerinde her okur kendini görebilir; romanın belki de en güzel tarafı budur. suat ve necip arasında yaşanan aşk ve her ikisinin kendi içinde verdiği savaş da dokunaklı ve etkileyicidir.
dünyadaki tüm mevsimlerin benliklerini kaybetmeden çatısı altında birleşmesi gereken mevsim. mesela tüm mevsimlerin adı eylül olsa ama yine kar yağsa. tüm mevsimler eylül olsa ve ismini kaybetmiş bir zamanda devamlı ağaçlar yeşerse. acaba adı eylül de olsa sırf bu yüzden tüm mevsimlerden sıkılıp nefret eder miydik? ya da gecenin bir vakti normal insanlar gibi uyumak yerine dandik bir mevsim hakkında düşüncelere dalmanın vakit kaybı olduğunu mu düşünürdük? bir de neden eylül yani?**
ilk okuduğum da 12 yaşındaydım, okuma parçası gibi hemen bitirip kaldırmıştım bir köşeye,
ikinci seferde aşkın ne güzel bir duygu olduğunu anladım, lisedeydim tabi ve aşk orda yazan gibi bişey sanacak kadar saftım.
En son bikaç hafta önce tekrar okudum . Artık aşkı tatmış bir birey olarak "keşke o dönemlerde yaşasaydım" diyerek iç geçirdim sadece...
(bkz: mehmet rauf)
Mehmet Rauf'un kaleme aldığı müthiş eser. Suad'la Necib'in ilk başlarda yanlış olarak değerlendirilen sonra öyle bir aşk ki tüm ayrıntılarıyla kabul edilen sevgileri.. Mehmet Rauf'un bu kadar tasvir ve betimlemeyi nasıl yapmıştır hala aklım almıyor. Kitabı ikinci kez okuyorum ve yarısından çoğunu bitirdim, fakat bu sefer sevdiğim cümlelerin altını çizerek ilerliyorum.. Zamane aşklarını, gençlerini ve ayrılıklarını gördükçe kitaba gömülesim, bu kitabın bulunduğu zamanda yaşayasım geliyor. Necib'in saf aşkı belki bu dünya üzerinde hiç bir zaman olamayacak kadar masum ve gerçek.
" Onu kalbinin üstünde o kadar taşımıştı ki, hemen kalbi olmuştu."
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü……
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü…..
izlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.