Evrimi savunanların dinsel konularla işi yoktur , din ayrı bir noktadadır.
bilim gözlemlenebilir ölçülebilir ve defalrca test edilsede aynı sonuçları çıkarabilen bir sistematik üzerinde ilerler.
Bilimde teori kelimesi kanıtlanamamış anlamında kullanılmaz 200.000 söyleşim olsa da belki bu cahil kalabalıktan bir kaç kişi öğrenir diye yazmaya ısrarla devam edeceğim.
bilimde teori kelimesinin olmaması demek bilimin artık araştırabileceği hiç bir konu kalmamış ve herşeyin %100 bilindiği anlamına gelir böyle bir kainat varolmadığına göre de bilimin teori kelimesinin ne olduğunu anlamamız gerekir.
evrim teorisi canlılığı araştırır ve kanıtlarını sunar ve bilim dünyası bunu tartışır ve her bilim adamı kendince sorgular.
çaba harcar öğrenir saatler labarotuarlarda ve fosil için arazilerde harcanır bu kadar çok çaba karşısına ''ol dedi oldu ol dedi ol dedi oldu'' şeklinde bir argumanla çıkmak yapılabilecek en büyük gerizekalılıktır.
evrim şu an elde edilebilen bilgilerle kanıtlanmış bir teoridir ,fakat bilim her geçen gün yeni bir bilgi edindiğinde belki teoride değişiklikler meydana gelebilir bu da bilinemeyebilir , kafasından duygularını silip analatik beynini çalıştırıp bu konu hakkında bilgi edinen ve araştıran herkesin rahatlıkla anlayabileceği bir konudur.
lakin düşünce tembelleiğinden badem bıyıklı abilerin izinden gidenler her zaman karanlıklarında boğulmaya devam edecek ve bilimle uğraşan insanlara muhalefet etmeye devam edecektir.
yalandır. çevre etkileri dolayısıyla bazı canlıların hayatta kalması ve bazılarının yok olması evrim değildir. evrimciler yaratılışa bilim dışı derken evrim adlı masalı nasıl bilimsel bulmaktadırlar. bütün evrim deneyleri laboratuvar ortamında müdahale edilerek yapılır- soğuk tuzak gibi.
şimdi soruyorum hayat suda oluştu -ki daha bunun evrenin var olması gibi en başını atlıyorum. sonra sudaki solungaçlı canlı hangi nedenden akciğer kazandı da karaya çıkma gereksinimi hissetti hatta karaya çıkarken yaşadığı suya değil de karaya da uygun uzuvlara sahip olarak. buna bilimsel açıklama getirin. bir de buna karadan suya geçiş adlı bir masalı var ki sinbad'a masal diyenler bunu bilimsel buluyor.
uludağ sözlük'teki über bilim adamları tarafından reddedilen kavram. Yalanmış öyle diyorlar. *
Arkadaş kaç kitap okudun, kaç belgeye göz attın? Nereden yalan diyorsun? Neye dayanarak?
Ben de bunu anlamıyorum, yalan. Evrim gibi kanıtlanmış bir şeye yalan diyor adam. Günümüzde hala devam eden bir şeye, gözümüzle gördüğümüz şeye yalan diyor.
evrim konusu, insanların ilgisini çeken büyüleyici bir konu. hayatın sırrı! niye yaşıyor, neden ölüyoruz? kimdir bizi buna isteğimiz dışı mahkum eden, veya nedir?
fakat aklıma yatmayan; canlılardaki muzzam ve mükemmel düzenliliktir! nasıl bir tesadüften bu kadar güzel (hatta çirkinliği bile düzenli ve özenli) canlılar türeyebiliyor? birazı da horor filimlerindeki gibi çarpık çurpuk olmalı değil miydi? ya ruhsal duygusal kısımdaki gizemler! kendini aramak; buna gücü yeten tek canlı olarak (şimdilik) görülen insanın en köklü meselesi olmuştur ve varlığını sorgulamaktan insanoğlu hiç bir zaman vaz geçmeyecektir. bu tamam ve bu yolda yapılan çalışmaları da saygıyla karşılıyorum. fakat bu renkli televizyon, cep telefonu, manyetizma vs. gibi ilmi dört dörtlük izahı olan kazanımlar kadar basit bir şey değil, bu yüzden ben, evrim teorisine inanmayı kabul edemiyor, çalışmaları ise selamlıyorum. mikro dünyayı izleyecek imkanlara kavuşmuş olmamız harikalar diyarından binlerce bilinmeyeni bilgi hazinemize kaydedilmesini sağlıyacağına inancım tamdır. suni gen bile yapıldığını okudum haberlerde. diyelim ki 100 veya iki milyon sene sonra güneş bitmemiş , atom harbiyle dünya parçalanıp kosmozda toz haline gelmemiş ve kareş kardeş, spor müsabakaları düzenleyerek refahını artırmış halde yaşan insanlar, eriştikleri muazzam teknolojiyle ömürleri uzatsalar, kendilerini kopyalasalar, yeni canlılar üretebilecek hale gelmiş olsalar, evrimmi yapmış olurlar? ya da bu olgunun adı nasıl koyulmalıdır? benim mantığım (kabul ederim ki bu sahada çalışmaları, araştırmaları olan biri değilim) bütün bu olguların ilmi gelişmelerden ibaret kalacağı ve biz nasıl oluştuk sorusuna cevap veremeyeceği ve dolayısıyla evrimi de izah edemeyeceği sonucunu çıkarıyor. bu yüzden de gönlüm arzu eder ki; gitgide manevi yozlaşmayla hasar gören nesillerin, daha fazla etkilenmemesi ve gelecekte yeni fuzuliler, puşkinler, dostoyevski, james joyce, volter, camu, robert scholl, bahtin, yaşar kemal, goethe, cervantes, hugo .ilh.ler doğsun ve insanların ruhunun güneşi olsun, çocuklarımız maddi menfaat ayarlı ruhsuz robotlara döndürülmesin istiyorsak, sapla samanı karıştırmak hatasına düşmeden; her sahadaki ilmi çalışmaları, nesillerin manevi inançlarını yok ederek materyalist kuşaklar yaratmak anlayış ve maksadıyla değil, sadece ve sadece insanın en tabii hakkı ve fıtratı olan öğrenme ihtiyacını temin ve tatmin anlayışı içinde devam ettirilsin. o zaman benim gibilerin de kafası karışmaz.
teori sıfatından çıkmış kanundur. var böyle bir şey. maymunlarla kuzen olduğumuz fikri son derece gerçekçidir. bunu kabul etmeyen insanlar olabilir. ancak soğuk iklimde yaşayan avrupalıların beyaz ve sıcak iklimde yaşayan afrikalıların renklerinin siyah olması evrimin bir kanıtıdır. afrika sıcağında evrimleşmiş insanların yüz hatları, oval iken,(burun örneği verilebilir) Avrupa soğunun getirdiği beyazlık ve yine soğuktan dolayı, keskinliğin yüz hatlarına işlemiş olması (sivri burunlu olmaları) evrimin doğa şartlarının mantığı dışında ilerlemediğini bizlere göstermiştir.
şimdi siyahların maymunlara benzediği fikrini ortaya attığımızda birileri çıkıp ırkçı ateist damgası vuracaktır. bunların savunma şekli budur çünkü. zenciler bizlere göre daha çok maymuna benziyor çünkü aynı iklimin canlılarıdır. kaldı ki evrim siyah beyaz ayrımını kabul ettiği anda kendisiyle çelişir. maymunlarla kuzeniz. ister kabul edin ister saçmalıklarla kendinizi avutmaya devam edin.
evrim oyle her sart altinda ve her an gerceklesen bir olay degildir. evrim binlerce hatta milyonlarca yilda gerceklesen (senin benim goremeyecegim) ve molekuler seviyeden organizma seviyesine kadar evrimle mumkundur. evrimin en onemli nedenlerinden biriside dogal seleksiyondur. dogal seleksiyon her an gerceklesebilecek kuresel bir afetlede gerceklesebilir milyonlarca yil surecek bir epidemic salginlada. binlerce yildir stabil olan mevsimsel hareketler ve o kadar da etkili olmayan salginlar evrimi yavaslatmistir. bir diger evrim sebebi olan mutasyon ise yine her sart altinda gelismeyen cevresel faktorlerin kalitsal materyali kalici bir sekilde etkilemesiyle ornegin gen eklenmesi cikartilmasi yada degisime ugramasi bunlara ornektir. biraz bilimsel yayin karistirdigin zaman bunu anlayabilirsiniz... tabi ki bu evrimin mini minanacik bir ozetidir. ve unutulmamalidir ki asil evrim molekuler duzeyde gerceklesendir.
Doğada ki tüm elementlerin, Ve sayısı bilinmeyen binlerce molekülün basit bir hidrojen atomundan çeşitlenerek meydana geldiği halde canlıların tek bir hücreden, çeşitlenerek oluşmasını ve insan ile maymun arasında ki inkar edilemez fiziksel ve genetik benzerliği bir türlü kavramak istemeyen insanların yalanlamaya çalıştığı bilimsel olgu.
evrim ile ilahi dinlerin çelişmesi mevzunu ben ortaçağda bilim-kilise çekişmesi gibi görüyorum. evrim mevzuunun "yaratıcının herşeyi sebepler dairesinde var etmesi" fikriyle çelişen hiçbir noktası yok. bir de şöyle bir bilgi var:
Abdullah ibn Ömer (r.a.): Cân oğulları diye anılan cinler, Adem (a.s)in yaratılmasından iki bin yıl evvel yeryüzünde idiler. Yeryüzünü fitne ve fesada vermek suretiyle bozdukları ve kanlar döküp cinayetler işledikleri için, Allah onlara karşı meleklerden müteşekkil bir ordu gönderdi. Melekler tarafından iyice hırpalanan bu fesatçılar denizlerdeki adalara sığınmak suretiyle canlarını kurtarabildiler. Bunun üzerine Cenab-ı Hak meleklere: Muhakkak ben yeryüzünde bir halife yaratacağım . dedi.
biz cin mefhumunun nasıl birşey olduğunu bilmiyoruz. bunun dışında da canlılar olması olası. e o zaman bu neyin kavgası usta? şunun kavgası çekirge: bilim yapıyorum diyen ile ilim adamıyım diye geçinen adam aynı derecede bağnaz. ulan böyle de bir şey olabilir mi diye kafa yorup, araştıran adam az. onlar da polemik sever halk-medya ikilisinin keyfine çomak sokuşturmak suçundan gündeme getirilmeme cezasına çarpılmış arafta kalan adamlar.
Bilim çevrelerinde kabul görmüş, bazı bilim dışı unsurlar tarafından sahte belgelerle ve fosillerle saldırılan -evet türkiyede 500 milyon yıllık fosilleri 5 liraya aldıkları plastik akvaryumlarda güneşin altında sergilerin tiplerin sergileri kaç kere sahte olduğu gerekçesiyle kaldırıldı haberiniz var mı?- teoridir. Bu gün bir çok bilim dalının temelini oluşturur. Ve temellendirildiğinden beri -150 yıl- hala geçerliliğini korumaktadır. Evrime ilk atıflar antik yunan filozoflarına kadar uzanır, ancak ciddi anlamda üzerinde çalışıp temellendiren Darwin olmuştur.
"Evrimin kanıtları ve canlıların ortak atadan geldiği, bilim insanlarının uzun yıllar boyunca çeşitli alanlar ve disiplinlerde yürüttüğü canlıların akrabalık derecesi ve ortak kökenine dair çalışmalarda ortaya çıkarılmış olup bu kanıtlar, evrimsel süreçlerin meydana geldiğini göstererek evrimin bir olgu olarak gerçekliğini doğrulamış ve Dünya üzerindeki yaşamın türlülük ve çeşitliliğine neden olan doğal süreçler hakkında bir bilgi zenginliği sağlamıştır.[1] Bu kanıtlar, yaşamın zaman içinde nasıl ve neden değiştiğini açıklayan ve bilimsel bir kuram olan modern evrimsel sentezi desteklemektedir. Evrimsel biyologlar, test edilebilir varsayımlarda bulunup hipotezleri test ederek ve nedenlerini açıklayan ve gösteren kuramlar geliştirerek ortak ata gerçeğini belgelerler.
Organizmaların DNA dizilerinin karşılaştırması, filogenetik olarak birbirlerine yakın olan organizmaların filogenetik olarak birbirlerine uzak olan organizmalara kıyasla gen dizilerinde daha yüksek derecelerde benzerlikler gösterdiklerini ortaya koymuştur. Ortak ataya dair daha fazla kanıt, psödogenler gibi kalıcı bir dejenerasyona uğrayarak işlevlerini yitirmiş genlerin çalışmayan evrimsel akrabaları olan ve organizmaların yakın akrabalarında da bulunan DNA bölgelerindeki gen kalıntılarından gelir.[2]
Evrimsel süreçler hem doğada hem de laboratuvar ortamında birçok defa gözlemlenmiş olup yakın zamanda gerçekleşen yeni türleşme olayları da tespit edilmiştir. [3] Canlı türlerinde yeni özelliklerin gelişimi ve ortaya çıkması rastlantısal oluşan mutasyonlar aracılığıyla açıklanmıştır. Tür içi ve türler arası düzeyde oluşan evrim gerçeği, deneysel olarak da kanıtlanmış olup türleşme süreçleri doğada da gözlemlenmektedir.
Fosiller canlıların jeolojik devirlerdeki evrimsel gelişmelerini gösterdiği için önemli olup paleontologlar yaşamın evrimsel tarihi hakkında bilgi edinmek için fosilleri inceler. Modern türler arasındaki benzerlik derecesi canlı organizmaların yapılarının, genomlarının ve embriyo gelişimlerinin karşılaştırılmasıyla tespit edilir. Evrime dair ek veriler, biyocoğrafya alanındaki bitki ve hayvanlar ile onların coğrafi dağılım kurallarının incelenmesiyle elde edilir. Tüm bu veriler toplanarak tek bir resim halinde evrimsel yaşam ağacını oluşturur.[4][5][6]
Kaynaklar:
1 AAAS Konseyi, AAAS Kararı: Evrim Teorisinin Bugünkü Bilimsel Durumu (ingilizce) . Advancement of Science Amerikan Derneği . (26 Aralık, 1922) Arşivlenmiş . orijinali 20 Ağustos 2011 tarihli
Advancement of Science Amerikan Derneği (16 Şubat 2006). Arşivlenmiş. Oluşturulma tarihi, 20 Ağustos 2011.
2 Mount DM. (2004). Bioinformatics: Sequence and Genome Analysis (2nd ed.). Cold Spring Harbor Laboratory Press: Cold Spring Harbor, NY.. ISBN 0-87969-608-7.
3 Türleşmenin Gözlenen Örnekleri (ingilizce) . TalkOrigins.org Arşiv . Arşivlenmiş orijinal 21 Ağustos 2011.
4 Morfolojik kanıtlar. Evrimin kanıtı . State Darwin Müzesi . Arşivlenmiş orijinal 20 Ağustos 2011 dan.
5 Embriyolojik kanıtı. Evrimin Kanıtı. State Darwin Müzesi. Arşivlenmiş orijinal 20 Ağustos 2011.
6 Biyocoğrafik Kanıt. Evrim Kanıtı. State Darwin Müzesi. Arşivlenmiş orijinal 20 Ağustos 2011 dan.
"
gökten indiği sanılan kitaplara kanıtsız inanırken kanıtlarını gözlerine soksanız bile inanmayan insanların olduğu bir dünyada kıymeti zamanla anlaşılacak kavram.
hiçbir şey bilmeden hakkında yorum yapan insanlara bir tarafımla güldüğüm teoridir. kim şu insanları evrimin maymundan geldiğimizi söylediğine inandırdıysa artık bilemiyorum o insanı ne yapsak?
En kısa tanımıyla evrim, canlı türlerinin nesiller içerisindeki değişimi sürecidir.
Ancak bu sürecin tanımlanabilmesi için dikkat edilmesi gereken çok önemli iki nokta bulunmaktadır:
Örnek: Bir bireyin, bir mutasyon sonucu 6 parmaklı doğması evrim değildir! Ancak bir türün popülasyonundaki bireylerin parmak sayılarındaki genel dağılımın değişimi, evrimsel değişimlere örnektir. Benzer bir şekilde, bir türün tek bir bireyinin önceden yemediği bir besini zorla yemesi evrim değildir. Ancak yeni bir beslenme tipinin, popülasyon içerisinde genel olarak yerleşmesi evrimsel bir değişimdir.
Evrim, bireyin ömrü içerisinde geçirdiği değişimler değildir! Evrimsel süreçlerde, nesiller içerisinde olan değişimden bahsedilir.
Örnek: Bir insanın ömrü içerisindeki boy uzunluğu değişimi evrim değil, gelişimdir. Ancak bir popülasyonun boy uzunluğundaki dağılımın, uzun yıllar ve nesiller içerisindeki genel değişimi (dağılımın değişimi) evrimsel bir değişimdir.
temelleri sanıldığının aksine; cahız, birunî, ibn tufeyl gibi islam filozofları tarafından atılmış olan görüş. bu filozofların evrim görüşüne bakıldığında dikkati çeken şey şu: bu filozoflar evrimi bir jeo-kimyasal tepkime dizisi olarak ele almışlar. cahız'ı bundan ayrı tutuyorum, o işin daha çok biyoloji sahasına bakmış. ancak geneli, allah'ın evreni dizayn edişinin bir sonucu olarak canlıların zorunlu olarak ''evolüsyon yaşadığı''(geliştiği, değiştiği, adapte olduğu) fikrine sahipler. cahız da basitten komplekse doğru ilerleyen bir evrim süreci öngörmüş. ibn tufeyl tabiatı ele alırken, ibn miskeveyh de ''tür içi çeşitlilik ve farklılılaşma'' olarak düşünmüş evrimi. hepsi de konularını irdeledikten sonra, bir güzel de ayetlerle süslemişlerdir. buradan hareketle anlaşıldığı üzere evrim; ''bir maymundan gelme'' aksiyonundan ziyade, allah'ın evrenini anlama fikri olarak islam dünyasında ortaya çıkmıştır. doğru veya yanlış, bunu tartışacak değiliz. biz sadece zikretmekle yetiniyoruz.
evrimin biyolojik bir görüş, evrenin başlangıcına dair bir fikir, bilimsel bir kaide olarak ele alma olayına her zaman varız. ancak, günümüzde evrim görüşü maalesef ve maalesef, dinî kaidelerle tersleşmek için temellendirilmiş bir fikir akımı gibi duruyor. söz gelimi dinden çıkan bir kişinin yaptığı ilk şey, zerre bilgiye sahip olmamasına rağmen evrimi kabul etmek oluyor. ''evrimi kabul etmek için bir dine mensup olmamak yeterli bir sebep, bu görüş hakkında bir fikir sahibi olmaya gerek yok.'' demek gibi bir şey bu. işin ilginç tarafı, evrimi savunanlar da evrimci olmayanlara cahil muamelesi yapmakta. ancak günümüzde evrimi de, yaradılışçılığı da benimsemeyen birçok bilim insanı var. bir kısmı da biyolog bunların. peki ya hem dinler yanlış, hem de evrim yanlışsa? görüyorsunuz değil mi bu görüş ne kadar saptırılmış. temel mantık şu: dinler doğruysa evrim yoktur, evrim doğruysa dinler yoktur. böyle bir mantık olabilir mi? bilimselliğiyle övünülen evrim görüşü bu mu yani? koskoca bir teoriyi, bu kadar kapsamlı bir görüşü insanların nereye indirgediklerine bakar mısınız? lise matematik dersinde görülen mantık konusu mu bu anasını satayım? evrimi bilimsel bir temelde incelemektense, onu dinin karşısına yerleştirmek, din olgusundan vazgeçmiş insanların evrimi benimsemesini ve bu görüşün taraftarlığını yapması için atılmış bir adımdan başka bir şey değil.
kıssadan hisse demek istediğim şu: evrim tartışılsın ancak bilimsel perspektifte. ''evrim varsa din yalan, din varsa evrim yalan'' gibi bir mantık kuruluyorsa şayet, bahsi geçen olgular zaten bilimsel falan değildirler. kimse kusura bakmasın. bilimselliğiyle övünülen, ''bilimin kabul ettiği yegane gerçek'' olarak sunulan bir olgu, bu kadar basitleştirilemez. günümüzde görüyoruz ki evrim; bir nevi 'din karşıtı yobazlığı' olmuş, taassupla bağlanılan bir ''inanç''(altını çiziyorum) haline gelmiştir.
çapsız ateistler yüzünden darwin'in kemikleri sızlıyordur eminim.