--spoiler--
evlenmeyi aşkın devamı sanan nice saf yürekli çiftler,üç ay geçmeden dudaklarında ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam,kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan şaşırmışlardır
--spoiler--
ünsüz bir yaşam deneyimi abidesi adam şöyle demiştir hakkında;
ereskigal: insan ne zaman ve kiminle evlenmelidir?
sg: bir gün gelir o his insana. artık tamam evlenmeliyim diye uyanırsın. işte o gün alır önüne geçmişini tüm hayatından geçen insanlara bakarsın. sana en iyi arkadaş kim olmuş sorgularsın. o en iyi arkadaşınla evlenmelisin gerisi boş. aşk falan geçer gider kızım. ama emek ve dostluk baki kalır.
belli bir rahatlıktan belli bir kurallığa geçmesine neden olan bir olay, açıkcası ben bu olaya 28 den önce geçilmesini pek tafsiye etmiyorum ama yok benim osman rahat durmuyor diyorsan o zaman bügünden tezi yok bi tane bul abicim.
bir yastıkta kocamak umuduyla girişilen, ilişkinin kurumsallaşmasını sağlayan olaydır. iki kişi evlenecek diye aileler birbirleriyle anlaşabilme mücadelesine girerler. işler yolunda gidince kız isteme, söz, nişan ve en nihayetinde nikah takvimleri belirlenir. yine iki insan evlenecek diye, ailelerin durumu uygunsa, eşyaydı şuydu buydu derdine ve dolayısıyla bir dolu borca girilir. ailelerin durumu yoksa da, bireyler kendileri bir şeyler yapmaya çalışır. gel zaman git zaman, nikah memurunun karşısına geçilir ve kanun namına evlenilir. bundan sonrası, tüm sorumluluklarla birlikte umut dolu yarınlardır artık.
Melih Cevdet'e sormuşlar 'evlilik nedir' diye.Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.'
o ana kadar "bekarlık sultanlıktır" tezini benimsemiş olup, hayatını bu yönde sürdüren kişilerin, bir kadınla nikah masasına oturması neticesinde bugüne kadar benimsediği bu düşünce yapısının nekadar gereksiz olduğunu ve aslının olmadığını ortaya koymaya yarayan en büyük hadisedir.
zaten kötü giden hayatını "daha ne kadar kötü olabilir ki?" düşüncesiyle renkleneceğini sanıp asrın hatasını yaptığını bir kaç sene sonunda farkeden çaresiz insan.