doğru illerinden van'da ikamet etmiş biri olarak, oranın etinin tadının hiçbir yerde olmadığını söyleyebilirim. oranın eti inanılmaz kaliteliydi. zaten oranın yaşayışında et çok önemli bir yere sahip
şimdi ise izmir'liyim. burda zeytinyağı ve sebze rövaçta ama özlüyorum tabi alıştığım düzeni.
buranın eti saman gibi ya. çiğnedikçe çiğne... tatsız tuzsuz falan. uf.
ama şehir olarak tabi ki de izmir, van'dan çok çok ileri...
başlıca hayvansal protein gıdasıdır. yumurta ve sütte hayvansal olmasına rağmen etin içerdiği kadar protein barındırmaz. protein, canlılık demek olduğuna göre (bir araba için metal ne ise, canlılar içinde bu odur) vejan beslenmek doğru değil. bu daha çok inekler için geçerli olan bir durum.
''et ve ayranı ya da yoğurdu bir arada tüketmemek gerekiyor. Etteki demirin emilimini, ayrandaki kalsiyum azaltıyor. Eğer et yemeklerini de C vitamini ile birlikte yerseniz emilim artacaktır. Mesela et yemeğinin yanına, içinde maydanoz ve biber olan bol limonlu bir salata hazırlayabilirsiniz. Böylece C vitamini açısından zengin olan maydanoz, biber ve limon sayesinde etteki demirden maksimum fayda sağlarsınız.''
market raflarında ucuz straforlarda, vitrinlerde cengellere asılarak teşhir edilen, ayaküstü atıştırmalardan, şaşalı geniş sofralara kadar her an büyük bir iştahla tüketilen, artık gözü, kulağı, sesi ve nefesi olmayan canlı artığı...
bayıla bayıla yenilen besindir. böyle bir besin varken insan nasıl vejeteryan olur ki ? hjele yok mudur o acılı kanat ahh ahhh olsa da yesek dedirttirir şimdi atacaksın mangala bir güzel afiyetle yiyeceksin. bu besinin kızarması çıtır çıtır olması şarttır haşlaması kızartmasına göre pek tercih edilmez. et dediğin kızaracak ağbi.
aaacilen insanların her gün yemekten vazgeçmeleri gereken ürün.
asırı tüketildiginde agresivite ve depresyona sebep oldugu kanıtlanmıstır.
kardiyo vasküler sorunlara sebep olabilitesini zaten hepimiz biliyoruz (biliyormussunuz gibi yapıyorum farkettiyseniz)
bunlar saglıkla ilgili sorunlar.
-----
bir de endüstri haline gelmis hayvan besiciligi... Turkiye'de henuz durum (helal et prensibi sayesinde) bu kadar berbat degil.
Ama hayvanların ust uste yasadıkları, hayvan cesetlerinin haftalarca yerde süründürüldügü, hatta domuzların (çogumuzu ilgilendirmese bile) can sıkıntısından birbirilerini yemeye basladıkları, ve o yaraların enfeksiyon kapmasının kimsenin umrunda olmadıgı "fabrika" evet fabrikalar var.
hayvanlara gerçeketen iskence çektiriliyor.
taktir edersiniz ki, bu hayvanlardan elde edilen etin,yumurtanın (her ne kadar ucuz olsa da) zehirden farkı yok...
Hayvan yetistirmek için latin amerikada (ve daha nice ulkelerde) katledilen ormanlardan bahsetmicim bile. moralim bozuluyor çunku.
özetle: yemeyin demiyorum, azaltın sadece, bu hem saglıgınıza hem de vatana millette faydalı olacaktır.
bu entry'yi sonladırmak için de;
Peygamber efendimiz, Hz. Muhammed eti çok sevmesine ve YiYECEKLERiN EFENDiSiDiR diye anlatmasına ragmen "ONU SÜREKLi YEMEK KALBi KATILAŞTIRIR demistir.
bilim onu bir kez daha haklı çıkardı, tüm müslüman alemini derinden kutluruyorum. *
Nefes alıp veren, üreyen, üzülen, acı çeken bir canlıya bakıp sadece yiyebileceği yerlerini görmek Bu eti kategorilere bölen tabloyu hemen hemen tüm şarküteri reyonlarında görebiliriz, görüyoruz. Yaşayan bir canlıyı böyle tüketime hazır hale getiren algıyı yaratan düzen, kadınlara insaflı mı davranıyor? Hayır.
Bir kadına bakıp, onun kalçasının yuvarlaklığını, göğüslerinin büyüklüğünü, belinin inceliğini gören / görmeyi uman her insanın algısı bozulmuş ve seksisttir. Biraz göbeği var ama yüzü güzel, bacakları kalın ama beli ince Neyin aması bu? Hangi standarda aykırı olmanın aması? Bizi tüketime hazır paketlenmiş bir et gibi topluma sunan, vücudumuzun bütünlüğünü bozan katil sistemin hiçbir alanda bir parçası olmamalıyız.
Instagrama güzel göründüğünü düşündüğü için sadece bacaklarını koyup, örneğin göbeğini saklayan kadınlar hatta kız çocukları var. Bu demek oluyor ki vücudunun beğenilecek kısımları ve işe yaramayan kısımlarını ayırmış kendi kafasında. Göğüslerime bakın ama ayaklarımı boşverin, orada arzulanacak bir şey yok. Farketmeden yaptıkları bu, erkekliğe hizmet etmek. Ve bu kız çocuklarının, kadınların vücut bütünlüğü bozulmuş durumda. Kendini bir bütün olarak sevemeyen, kabul edemeyen kadınlar olarak kendimize yabancılaşmış durumdayız. Öte yandan, hiçbir erkeğin bunu yaptığını görüyor muyuz? Özel olarak body building ile ilgilenen erkekler dışında, vücudunu parçalara bölerek sergileyen erkekler yok. Çünkü düzen erkek, düzen kadın düşmanı, düzen bizi seksüelleştirmek için işliyor.
Her şey yeterince maruz kaldığımızda gözümüzde normalleşiyor. Markette nefes alan bir hayvanı sadece tüketebileceğimiz bir ürün olarak gösteren bu tablolardan rahatsız olmamamız, buna göre alışveriş yapmamız da bu normalleşmenin bir sonucu. Hiçbir canlı endüstriyel amaçlarla üretilip yine bu amaçlarla katledilemez. Bir koyunun göğsüne bakıp burası çok güzel haşlanır demek normal olmamalı. Eril karnist düzen düşmanımızdır.
Et cinayettir ve ne hayvanlar ne de kadınlar, toplu tüketim için üretilen ürünler değillerdir.
önce kendi görüşümü sonra toplum açısından fikrimi yazmak istiyorum.
1 haftadır sağlık durumum nedeniyle et ve balık ürünü tüketmeye ara vermem gerekti. büyük ihtimalle 3-4 güne normale dönerim.
şunu demek isterim ki hiç etin bu kadar burnumda tüteceğini hayal edemezdim. ne sigara(bıraktım) ne alkol(ara sıra içerim) ne de tatlı(onu da kestim) aklıma et kadar giremezmiş. hiç tahmin etmezdim ki bu kadar özleyeyim. ve vejetaryenliğin bana hiç uymadığını anladım. zaten omnivor bir canlı türüyüz bilimsel olarak. o sebeple ahlak bakımından kötü bir hisse de kadir olmuyor bu durum.
gelelim toplumsal boyutuna...
Bunu yiyemeyen insanların olmasının düşüncesi bile kötü. adam kırkta yılda bir(bayramlarda) et görebiliyor. düşünemiyorum.
bundan daha kötüsü ise adamın bu halde çocuk yapıp, ete ulaşım hakkı olmayan bir çocuk dünyaya getirmesidir. tamam çocuk yapmak herkesin hakkı olabilir eyvallah. ancak eğer sen insani bir seviyede yaşatamayacak bir çocuk dünyaya getiriyorsan bunu yapmaya ne hakkın var? hadi sen yiyemiyorsun. bir insanı böyle bir durumda dünyaya getirme hakkın var mıdır? bilmiyorum çok paradoksal meseleler.
ben herhalde et yiyemeyen bir insan olsam napar eder kendimi doyurur eğer 2 kişinin(eşim ve çocuğum) sorumluluğunu alabilecek düzeye gelebilirsem ancak o zaman evlenirdim. az mı abicim koskoca çocuk dünyaya getiriyorsun sonra soruyor niye ben böyleyim diye. onun da psikolojisi de alt üst oluyor.
nerelere girdik be. ben de tam toparlayamadım ama olsun az çok kafamdakileri aktarmışımdır.