gazeteci şerif bey ile birlikte kuyumcu hamdi kimliği ile libya'ya giden ve bingazi'de destan yazan enver paşa vardı bir de...
çılgın türk, koca türk...
101 yıl önce bugün, her şeyini yitirmiş bir kahramandı o.
yenilgiyi kabul etmedi, yalın kılıç bindi atına ve rus mitralyözüne taarruz etti.
ata topraklarımızda, türkistan'da şehadete yürüdü...
enver paşa'nın şehadete yürüdüğü sırada, büyük türk başbuğu mustafa kemal paşa da, yunan'a son darbeyi vuracağımız büyük taarruzumuzun kurt kapanı planını yapıyordu.
karargaha enver paşa'nın şehadet haberi geldi.
mustafa kemal, fevzi paşa, ismet paşa, yakup şevki paşa, sakallı nurettin paşa...
bu büyük komutanların hepsini bir hüzün kapladı.
mustafa kemal paşa'nın sesi bu uzun sessizliği bozuyordu...
"başımız sağolsun, vatan büyük bir evladını daha kaybetti..."
enver paşa çılgındı, hırslıydı...
belki osmanlı'yı felakete sürükledi...
enver paşa için her şey söylenebilir.
ama onun için söylenecek yegane şey, onun büyük bir vatansever, büyük bir türkçü olduğudur.
101 yıl önce bugün pek çoğunuzun hayal bile edemeyeceği şeyleri yapmış bir kahramanı kaybettik.
98 sene evvel bugün tacikistan sınırları içinde kalan belçivan'ın çegan tepesinde askerleriyle bayramlaşırken ani rus baskınında şehadet şerbeti içen gözü kara idealist türk komutanı.
Şehadetinin ardından şehit defterine yazılanlar bile tüylerinizi diken diken etmeye yeter.
“Şehîd-i mûhterem Enver Paşa Hazretleri pek mûkâddes ve yüksek bir maksad peşinde Buhara'da Belcivan‘ın Çegan isimli mahâllinde Kurban Bayramı'nın ikinci günü öğle vaktine yakın bir anda, temiz kanını toprağa akıta akıta, kahraman ve mert bir şekilde şehâdet rütbesine nâil olmuştur...”
entelektüel biri olduğu kesin. birçok dil bilir, zamanının tam manasıyla man of letters adamlarındandır. son osmanlı'nın kurmay subay kuşağı gerçekten çok iyi yetişmiş halk adamlarıdır. ismet paşa da mustafa kemal paşa da ve diğerleri de buna dahil. bu halk adamı tabirini onlara yakıştıran şevket süreyya'dır. bu harbiyeli - alaylı değil - subay kadrosu çok iyi coğrafya bilir. çünkü imparatorluğun son devrindeki savaşlar hepsini oradan oraya çok geniş çoğrafyalara sürdü. bu kadro hem balkanlarda hem doğuda hem arap yarımadasında hem de kuzey afrika'da görev yapmıştır. ve bu tecrübeleri çok genç yaşlarda yaşıyorlar. üstelik çogu çeşitli görevlendirmelerle avrupa'da da bulundu. salon adamı diyebileceğimiz tarzda kişiler. okumayı severler, harbiye'den gelen bir alışkanlıktır o. harbiye'de gizli gizli voltaire falan okuyorlar. kısacası çok özellikli bir nesil. daha birçok övgü sıralayabilirsiniz onlar için. fakat enver'i diğer birçoğundan ayıran bir taraf var. enver basamakları çok hızlı tırmandı. ancak paşa olabilecek bir yaşta harbiye nazırı oldu. üstelik siyasetin göbeğindeydi. bu kısa zamanda faydası olsa da uzun vadede bunlar hem kendisine hem memlekete büyük zararlar vermiştir.
Enver paşa o kadar gözü kara bir komutandır ki, ölüme, miralyözlere karşı elinde tek tüfekle yürümüştür. Ve O bir şehittir. Bu milletin şehidine laf edenler ise ittir.
Şehit defterine düşülen notu her okuduğumda ona duyduğum saygı ve onu ihanetle suçlayanlara karşı nefretim biraz daha artar.
--spoiler--
"şehîd-i muhterem enver paşa hazretleri pek mukaddes ve yüksek bir maksad peşinde buhara'da belcivan vilâyeti'nin çegan isimli mahallinde kurban bayramı'nın ikinci günü olan 4 ağustos 1922'de, öğle vaktine yakın bir zamanda, temiz kanını toprağa akıta akıta, kahraman ve mert bir şekilde şehâdet rütbesine nâil olmuştur"
--spoiler--
alman kruvazörleri bize sığındıktan sonra Almanlar ile ittifaka girip Rusya Karadeniz sahillerini bombalatma emrini veren paşadır.
1922 yılında mahiyetindeki savaşçılara bayramlasirken,ani Rus baskınında ölmüştür.
"Hürriyeti niyazi bey ve enver bey getirmişlerdi; artık bunu biliyorduk. Ama hürriyeti getirenleri öğrenmemize karşılık, hürriyetin ne olduğunu bir türlü öğrenememiştik."
Liseyi birincilikle bitiren ve kendini herkesden ve her şeyden ustun gören bir tip, aşırı fazla özgüven elde saraya damat olmanın verdiği imkanlarla birleşince imparatorluğu bir felakete sürüklemiştir. Bugün yunanistan mora yarım adasından çıkıp selanigi aldıysa enver sayesindedir, arnavutluk ulkeyse enver paşaya borçludur bir dönem kars erzurum rus işgaline girdiyse enver paşanın ta arabistandaki orduyla ruslara saldırmaya çalışmasıdır, orta asyada bile 100 bin kişilik bir ordu toplayıp perişan olmayı becermistir. Okul hayatı ne kadar iftiharla doluysa sonraki hayatıda o derece felaketlerle doludur.
Yaklaşık 165 cm. boyunda, zayıf bir fiziğe sahip ama italyan saç tarzı ile oldukça yakışıklı. Açık tenli, parlak gözleri ile tebessüm ettiğinde oldukça çekici bir görünümü var. Oldukça sessiz ve ağzı sıkı biri...
Yanında yaverleri olmadan ve en az dört beş general almadan bir yere gitmez. Her zaman arkadan mutlaka bir otomobil takip eder. Bir defasında Avrupalı devletlerin büyükelçilerine verdiği bir davette, önceden gidip davetlileri karşılamak yerine herkesin gelmesini beklemiş ve salona bir kraliyet mensubu edasıyla girmiştir...
Kendisini Napolyon'un reenkarnasyonu olarak görmüş olmalı ki, onun heykelini masasında bulundurur ve ülkesinin kurtarıcısı olmayı kendisinin kaderi olarak görür. Enver Paşa Avusturya'daki gazeteler tarafından Genç Bonaparte ile defalarca karşılaştırıldı ve benzetmeler yapıldı...
Edirne'nin tekrar Türkler'in eline geçmesini sağladı. Edirne'ye ilk ulaşan Fahri Paşa komutasındaki birlikleri durdurtarak kendisinin beklenilmesini istedi ve başındaki Napolyonvari şapkasıyla şehrin ana kapısından bir kahraman edasıyla girişi tipik hadiselerden biridir. Eşi sultanın kuzenidir ve söylentilere göre Enver Paşa Almanların da cesaretlendirmesiyle, bir gün tahta oturmayı arzulamaktadır.
■ Bülent Özdemir, "Osmanlı'nın Wikileaks Raporları", istanbul 2012, s.87-89.
Bizim için Dünya Savaşı diğer ülkelere göre çok daha erken başlamıştır. Balkan Savaşları ile Dunya Savaşı arasındaki dönemde yaşanan gayri nizami harp unsurlarını da bu savaşın öncülü olarak ele alınması gerekir. Dolayısıyla ittihat ve Terakki bunun bilinciyle hareket etmiş ve ordunun modernizasyonu, güçlendirilmesi, gençleştirilmesi; Ermenilerin kontrol altına alınmaya çalışılması; çeşitli güç ve ülkelerle ittifak çalışması gibi çalışmalar yapılmıştır. Hatta diyebiliriz ki, Bab-i ali baskını da, sadece Edirne'nin düşmana terkini engellemek için değil, aynı zamanda çıkacak olan Dünya Savaşı'na hazırlık yapmak için gerçekleştirilmişti. Türkiye'yi Dünya Savaşı çıktığında ittihat ve Terakki değil de, Hürriyet ve itilaf yönetseydi, savaşa girer miydik, girsek bile kaç gün (ay bile değil) dayanabilirdik, bugünkü durumumuz ne olurdu? Dolayısıyla Türkiye'nin savaşa girişini hâlâ Yavuz ve Midilli'nin Karadeniz Harekâtı'na bağlamak, anlamsızlığın ötesinde ciddi bir bilgisizlik ve öngörüsüzlüktür...
Bizi bağlayan şey, başkalarının çıkardığı engeller değil, bizim kararsızlığımızdır. Osmanlı'nın son 120 yıl boyunca yapamadıklarını, Avrupalılar izin vermez denilenleri, Enver Paşa ve ittihatçılar, 1.5 yılda yapmıştır. Ordu modernize edilmiş, kapitülasyonlar kaldırılmış, fabrikalar açılmıştır. Yani karar verip uygulama aşamasına geçince görülür ki, korkuların çoğu yersiz korkularımı ve var olduğu sanılan engeller, hayaletlerden ibaretmiş...
Tabii Zamanında hem Enver Paşa'ya, hem Turancılığa vurmak isteyenler Sarıkamış'ın Turancılık için yapıldığını yaydılar. Bizim Turancılarımız da bilmeden, anlamadan, "Ulan Sarıkamış nere, Turan nere? Türkistan'a Sarıkamış'tan mı gidilir" diye sormadılar, inandılar. Böyle olunca da, bir türlü Enver Paşa'nın stratejik zekasını kavrayamadılar.
Benim için Enver Paşa hâlâ, Türk askerinin, milletinin ve yurdunun şerefini korumak için, Osmanlı'yı sömürge, kendisini de sömürge vâlisi sanan Rusya'nın Manastır konsolosu Rostkovski'yı öldüren jandarma eri Halim ile olayla ilgisi olmayan arkadaşı Abbas'ın idamına "iki asker için Rusya'yı karşıma alamam" diyerek izin veren Sultan 2. Abdûlhâmid'e ve bütün mahkeme hey'etine karşı, bu iki eri kurtarmak için mücadele eden 22 yaşındaki Enver'dir. 22 yaşında iki gariban Türk askerini kurtarmak için mücadele etti; 27 yaşında memleketin kurtarılması için "hükümetin bütün kuvvetlerine karşı alenen ve silahlı olarak ilân-ı isyân ediyorum" diyerek ihtilâl başlattı ve meşrutiyeti ilan ettirdi. 30 yaşında Trablusgarb'da, aralarında Mustafa Kemal'in de olduğu subaylarla beraber destân yazdılar. 32 yaşında Edirne'yi kurtardı. 33 yaşında, henüz iki yıl evvel Balkan faciasını yaşayıp 40 günde dağılan orduyu, iki yılda dünyanın en güçlü ordularından biri haline getirdi ve on cephede dört yıl boyunca dünya devlerine karşı savaş yürütebildi. 37 yaşında öz kardeşini ateşin içine, Kafkasya'ya gönderdi ve Kafkas Türklüğünü zulümden kurtardı. Aynı yıl memleketi terk etmek zorunda kaldı. 40 yaşında istiklâl Savaşı'nda Yunan'a yenilme ihtimaline karşı vatanın B planı olarak Batum'a geldi. Gerek kalmayınca Türkistan'a açıldı ve 41 yaşında Rus mitralyözüne karşı atıyla saldırırken, elinde kılıcıyla şehit düştü... iyi ki, vardın, var ol. Sen, benim için hep, Manastır'da Halim ve Abbas'ın sığındığı liman olan 22 yaşındaki Enver'sin...
rte yıllarca fettoşçularla oynaştı.
onlara ne istediyse verdi. orduyu onlara teslim etti. fetocuları darbe yapmaya cesaret edecek kadar güçlendirdi rte.
tarih sonuca göre değerlendiriliyor. Enver Paşa Sarıkamış’ta askerler ile beraber geçseydi kahraman olacaktı belki de okullarda Enver’in ilke ve inkilapları okutuluyor olacaktı başarılı olmayınca hain Enver.
ermeni suryani tehcirini tasarlamış ve uygulamış olan büyük Türk kahramanı.
Türkiye Enver Paşa gibi biri tarafından yönetilmeliydi...Rizeli bir imam tarafından değil.