başbakanın damadı berat albayrak'ın yönetim kurulu başkanı olduğu çalık gurubunun aldığı sabah gazetesine geçmiş olan yazar.
şimdi oldu işte, taşlar yerine oturdu.
benim asıl merak ettiğim oray eğin hıncal uluç'a sabahı bırak hıncal abi çağrıları yaparken bir diğer abisinin sabaha geçmesi konusunda ne yazacak. görmemezlikten gelmesi mümkün değil.
engin ardıç için problem olmayacaktır. zaten tarafızlık gibi bir derdi yoktu. tarafsız gibi görünüp taraflı taraflı yazmaya devam eder nasılsa. her zaman güçten yana olmuştur. star gazetesinden ayrılış şeklini anımsayanlar için şaşırtıcı değildir bu transfer. ercan arıklı kendini beş parasız kapı önüne koyduğunda şöyle sıkıntılar çektim, böyle parasız kaldım diye ağlaşmasına rağmen star çalışanları gazetede tazminatlarını ve maaşlarını alamadığı için günlerce açlık grevi yaparken engin ardıç paşa paşa tazminatı almakta beis görmemiş, bu kişileri desteklemek adına kılını dahi kıpırdatmamıştır.
diyeceğim insan yazılarından ibaret değildir. küfürün ve argonun ustası, genellemlerin hastası olmasını, tek taraflı ayarlar vermesini marifet sayanlar olabilir. tapınmaya devam edebilirler. zaten sözlüklerde, okuduğunu da bildikleri için ne yazsa bk.unda boncuk arayan, toz kondurmayan bir kitle var. aman abicim iyi yaptın, bak adam ne kadar samimi ayol, reddedemiyeceği bir teklif yapmışlar, bunu da söylüyor diye hak veriyorlar.
engin abi hep rahatı severdi zaten. rahatı kaçmasın diye de zaman zaman yaptığı yalandan delilikler dışında bir atraksiyonu olmazdı. kıyıdan kıyıdan giderdi.
yani daha net bir ifadeyle, herkes çatır çatır yüzerken engin abi kıyıdan ayaklarını suya sokuyordu. neden bütün vücudunu ıslatsın ki durduk yerde, nasıl olsa ıslansa da ıslanmasa da parasını fazlasıyla alıyor, 3 ayda bir paris'e uzanıyor, dolar üzerinden * maaşını alıyor. bu sayede amazondan istediği dvd yi, kitabı sipariş ediyor, akşamları da fazla pahalı olmasa da kaliteli şarabını yudumlayabiliyor.
zaten engin ardıç değil miydi, doğru söyleyeni dokuz köyden kitabında zamanında ercan arıklının bunu kovduğunda günlerce annesinin kaynattığı çorbayı içtiğini, başka da bir halt yemediğini, özetle çok sıkıntı çektiğini parasız kaldığını söyleyen. o günkü yazısında bir daha asla patronlarla kapışmayacağını ima eder ifadeleri vardı. ve o günden bugüne de sadece karar mekanizmasında olmayan insanlara çatabilir. nokta.
chp muhalefetteyken, chp yi taşşak sarması yapabilir, ama aynı muameleyi akpye yapamaz.
yarın chp iktidar olsun, bu sefer taşşak sarması yapılacak olan akp'dir buna kuşkunuz olmasın. sen çok yaşa engin abi, allah uzun ömürler versin ki daha çok şarap iç, daha çok kitap oku, daha çok dvd film izle ve bize "şimdi rahmaninov yazsam okumazsınız ki, dostoyevski yazsam kimsenin ilgisini çekmez, fellini anlatsam mala davara ne faydası var" geyikleriyle sütun dolduran, paranı da çatır çatır alan. sen işini bilirsin.
benim memurum işini bilir derlerdi eskiler, ama bu atasözü değişti galiba;
bir başka bilgi eklemeden geçemeyeceğim. bu yazarımız üslubu ya da bir görüşleri bir yana tarih bilgisi sanıldığının aksine fazla olmamak birlikte tarih çarpıtıcılığı yapabilmektedir. elimde bir kanıtı olmasına rağmen yazıyı hatırlayamadığımdan buraya bir kanıt koyamıyorum tabi ama tarih çarpıtıcılığı teşhir etmek gerektiğini düşünüyorum. bir yandan da iyi bir ayar gücüne ve demogojiye sahiptir, bu konuda takdir edilebilir.
liboş ya da değil. iyi bir tarih bilgisi var. çok iyi laf sokuyor. ve dobra. "ben bu yazma işini para için yapıyorum" diyebilenlerden. görüşlerine katılsanız da katılmasanız da, üslup itibariyle takip ve takdir edilmesi gereken kişi.
ilginç bir yazar aslında. üslup açısından pek alışık olmadığımız şekilde yazılarını yazdığından ve garip bir saldırı tarzı olduğundan beğenilirliği artıyor. şu garip sözlük köşelerinden kendisine saldırmayacağım, bulunacağım tespiti ise büyük olasılıkla hayatı boyunca okumayacağından pek bir anlam taşımıyor şu yazdığım girdi; ama vicdani manada kendimi sorumlu hissediyorum.
bu yazar ülkemizde pek savunucusu olmayan bir düşünceyi savunuyor gibi, liberalizmin doruklarında gezdiğinden ülkemizde çok fazla ilgi uyandırmayan düşünce; fakat sermayedarlar arasında ise liberalizm ciddi bir ilgi uyandırır ve bu ülkemize özgü liberal, gerici ittifakında kendi vıcık vıcık bir liberalizm savunuculuğu altında boy gösterir. işte bu yüzden kendi düşüncelerinin yeni olduğunu savunan, en azından savunucuları tarafından öyle iddia edilen bir kişi olarak engin ardıç aslında 19.yy kalma eskimiş bir liberal artığıdır.
eskimişlerin, dinazorların günümüzde "yeni" olarak pazarlandığı göz önüne bulundurulduğunda ergin ardıç gibi eskimiş bir kalem bile ilgi uyandırabiliyor. ilginç bir zamanda yaşıyoruz.
not: kendimi rahatsız hissettim, o yüzden artık kelimesini vurgulamakta yarar var. özellikle artık kelimesini seçmiş olmamla birlikte bu bir saldırıdan öte bir niteliktir. eskimiş bir düşüncenin somut tahlilidir.
o kalın sesiyle star televizyonunda yaptığı günün yorumunu hatırlatan yazar. Şu an yazılı olarak verdiği ayarları o zaman ekrandan canlı canlı verirdi, hey gidi günler, bir tanesini bile kaçırmazdım.
bugunkü yazısını okurken nedense aynı duyguları paylastiğim ve ayni halet-i ruhiyede olmamiza artık pek şasıramadiğim kişi:
Ahmaklar için özel yazı
Bugün canım yazı yazmak istemiyor.
Yok canım, Çetin Altan'ın 29 Nisan 1960 sabahı çektiği numarayı çekmiyorum, isteyip de yazamadığım hiçbir konu yok. Elimi kolumu tutan yok, Allah Serdar'dan razı olsun.
(Allah dedi, gerici bu herif, gerici!)
Fakat zaman zaman içimi derin bir bezginlik kaplıyor.
Hava karanlık, kar yağıyor, doğalgaz basıncı düşmüş, ev ısınmıyor, kapıcı gazeteleri getirdi ama ekmeği getirmedi, kedim koltukları tırmalamakla kalmayıp köşeye de bir güzel işedi, acaba bunların da etkisi var mı?
Yoksa gecenin bir vakti, hatta rüyada bile yazı konusu düşünmenin gizli yorgunluğu mu?
'Laf anlatamamaktan' kaynaklanan ve zaman zaman basının da, gazetenin de, köşenin de, maaşın da içine tükürme isteği uyandıran bir sıkıntı bu.
Birçok budala tarafından 'hükümet yanlısı' ilan edildim. (Bunun 'utanılacak bir şey' olduğunu varsayıyorlar, pezevenklik ya da torbacılık falan gibi.)
Benim için 'hangi taraftan olduğu belli olmayan' diyen meslekdaş bile çıktı, ille 'bir taraftan' olmak şartmış gibi... Kendisi amigo ya, benden de bekliyor.
Yazılarında Allah peygamber lafları çokça geçmeye başladı, hükümete yağ mı çekiyorsun?diye soran zavallılarla aynı sektörde çalışmak pek de gurur verici olmasa gerek.
''Benimle uğraşma, sana öyle bir çamur atarım ki altından kalkamazsın'' mesajını alınca, birtakım 'ağabeylere' muhabbet de kalmadı içimde.
Ritüel terimini açıklamaya çalışıyorum, Vatan Gazetesi'nde çalışan mektep medrese görmemiş bir öküz, Anıtkabir ziyaretiyle satanistlerin kedi kesmesini aynı kefeye koydu dedi.
Bana oldum olası düşmanlık güden bir internet iti de bunun üzerine balıklama atladı.
Anlama dinleme özürlü birtakım zavallılar da beni kınamaya koyuldular.
Bunlara mı laf anlatacağız, biz de ana baba evladıyız, bize de yazık...
Bu kadar pis bir camiada ve böylesine ahmak bir toplumda yazı yazmak mutluluk mu verir sanırsınız?
Ne yapalım, viran olası hanede evlat yoksa bile ayal ve kedi var.
(Hadi şimdi işin yoksa otur, hangi özdeyişe gönderme yaptığını açıkla, ayal kelimesini de tercüme et. Bu arada sana Osmanlıca kelimeler kullanıyor, demek ki Osmanlı imparatorluğu'nu yeniden kurmak istiyor şeklinde bir çamur atmazlarsa da haline şükret.)
Ya da çek git, Journal of Social Scientific Studies gibi biryerlerde makale yaz, ayda yedi yüz lira versinler.
`Bak hemşerim, son defa söylüyorum:
Gazeteci olarak benim görevim, gerçekleri yazmaktır.
Bu gerçeklerin senin hoşuna gitmesi ya da gitmemesi, kimin işine yaradığı ya da yaramadığı beni ilgilendirmez.
Bu tutumum senin görüşüne uymuyorsa, görüşüne koyayım.`
ulan bürokrasi benim bildiğim kadarıyla memurlar örgütü. bu memurların yüksek derecelisi var düşük derecelisi var doğal olarak.müsteşarı var hizmetlisi var. bu adam bürokrasi bürokrasi diye neye saldiriyor anlamadım.memur olmak istedi de olamadı desek...o tarzda bir adam değil.okumuş,bilgili vs.yani insanın aklına kötü şeyler geliyor bu sefer.acaba bir memurla kötü bir anısı mı var gibisinden.
ne yapsan bu bürokrasi hep olacak.demokrasi yokken de bürokrasi vardı en domokratik ülkelerde de bürokrasi var şu an. ne istiyor anlamadım ki..halk mi seçsin bütün devlet memurlarını?rahatlayacak mısın o zaman sayın ardıç?
aslında göründüğünden çok yaşlı olan şahıs. bütün tarihi şahsiyetlerden göbeğini kesmiş gibi küçük isimleri ile bahseden insan. baksanıza indir bindir kemal,enver,ismet. şaka, şaka, terbiyesizliği tabu yıkma kisvesine büründürmeye çalışan tükenmiş yazar. özünde güç ve otorite ile hiç bir alıp veremediği olmayan,daima suyuna giden oportünist kişilik. hayatta olup,gerçekten güç erk sahibi olanlarla uğraştığı görülmemiştir bu hedonist abimizin. anonim şahsiyetlere, lumpenlere geçirip muhalefet fonksiyonunu icra eder aklınca. biz de yeriz.
bugünkü yazısıyla beni kahkaha krizine sokan ayar verme ustası.
--spoiler--
Son günlerde beni "oturduğu yerde popo büyütmekle" suçlayanlar çoğaldı: Mustafa Mutlu'ya şimdi Hıncal Uluç da eklendi.
Bu adamların erkek poposuyla niçin bu kadar ilgili olduklarını anlayabilmiş değilim, belki Dr. Haydar Dümen bir açıklama getirir.
Fakat sevgili Hıncal ağabey daha başka bir şey de yaptı: Beni aynı zamanda "Atatürk düşmanlığıyla" da suçladı.
Böylece başıma ne belalar açacağını hiç düşünmemiş, sağolsun.
Çünkü bu memlekette birine bir etiket yapıştırılınca, kalır. Şarkıcı Emrah hâlâ Küçük Emrah olarak tanınıyor, adam otuz altı yaşında. Küçük Ceylan kaç kere evlendi boşandı, yenisini doğurmadıysa iki çocuk anası. Eski dostum Egemen Berköz "genç kuşağın umut verici şairlerinden biri" olarak geçiyor, yaşı altmış beş.
Bizim de adımız bir kere küfürbaza çıktı ya, ömrümün sonuna kadar her gün din ve ahlak sohbetleri yazsam silemem. Onun için, aldırmıyorum.
--spoiler--
çoğu zaman okuyucunun mütevazı ve saygılı yazar beklentilerini karşılamayan, bu nedenle itici bulunabilen bir yazı üslubuna sahip köşe yazarı. tam anlamıyla bir köşe yazarıdır. her gün eleştirileri hatta aşağılamalarına maruz kalan basın tüccarlarının tam karşı köşesindedir. hayattan zevk almaktan, yurtdışına gitmekten, yurtdışında yaşadıklarını yazmaktan çekinmez. yalnız onun yurtdışı yazılarının bir farkı vardır ötekilerden: tarih bilgisi. çünkü karısının dırdırından, hillary clinton'ın bilmem nesinden bahsetmez. gezdiği müzeleri, gittiği tarihi mekanları ve ilginç detayları yazar. hemen her yazısında bir "vay be" dedirtir. boş yazdığında, "kusura bakmayın bugün de böyle" der; harbicidir. cem uzan ile dost olduğunu söyler; cesurdur. atatürk'ü sömürenlerin maskesini düşürmeyi iyi bilir. bu ülkede yaşayıp da aklı selim olmaya çalıştığı ve doğruları söylediğinde dokuz köyden kovulduğu için biraz sinirlidir; ama kindar olamaz. ve tabii ki insandır; hataları da vardır. bildiğim en iyi köşe yazarıdır. okuyunuz.