engin ardıç

entry929 galeri47
    556.
  1. bu günkü yazısında dolaylı olarak;
    60 yaşıma geldim, düzenli aralıklarla iş bankası ve chp arasındaki ilişki konusunda atar tutarım ama ilişkinin parasal olmadığını yeni öğrendim.
    demiştir.

    bu seferde aynı yazıda chp iş bankası'nın verdiği kredilere müdahale ediyor diye bir iftira atmıştır. kredi konusunda en iyi yönetilen bankaya bu iftirayı atan adamın patronu (çalık) bu yazının yazıldığı gazeteyi (sabah) satın alabilmek için devletin bankasından (vakıfbank) ağasının (rte) talimatıyla komik faizli kredi çekti.

    pazartesi günkü yazında da bu konuyu bir işle bakalım engin efendi.

    (bkz: beyin prostatı)

    iş bankası'nın paraları chp'ye gidiyor konulu yazısı;
    http://www.sabah.com.tr/Y.../30/ataturk-bankaci-miydi

    iş bankası ile chp arasındaki ilişki parasal değilmiş, yanlış biliyormuşum konulu yazısı;
    http://www.sabah.com.tr/Y.../10/ataturk-bankaci-miydi
    1 ...
  2. 555.
  3. yazılarını okumadan güne başlayamadığım yazardır. salı günleri güne iyi başlayamam, bütün gün dolanır dururum.
    0 ...
  4. 554.
  5. mustafa balbayı niye çok seviyorlara nokta atışı yapmış.

    Nalıncı keserinin sapı
    Bir zamanlar ilhan Selçuk'un "Ankara'daki gözü, kulağı, eli ve ayağı" olan Mustafa Balbay, bin gündür tutuklu. Tövbe, şimdi bin iki ya da bin üç olmuştur.
    Balbay "darbecilikten" yargılanıyor, başarısız darbe planlarının "sivil ayaklarından biri" olmakla suçlanıyor.
    Suçlu mudur, masum mudur, biz bilemeyiz. Bu konuda fikir beyan etmek "adaleti etkilemeye çalışmak" kapsamına girer.
    Fakat "tutuksuz yargılansın" kampanyası bu kapsama girmiyor.
    Bu durumda Balbay'ı kurtarmak için de öncelikle "hele bir tutukluluğunu kaldırtalım, gerisi kolay" kurnazlığı yürütülüyor...
    Bunun yolu da, Balbay'ın "sırf gazetecilik yaptığı için, fikirlerinden dolayı" içeride olduğu "yalanını" elden geldiğince yaymak...
    Bu kanaat kamuoyunda bir oluşturulabilse, hem onu kurtarmak kolaylaşacak, hem de halk, hükümetin basına baskı yaptığına ikna edilecek. Bir taşla iki kuş vurulacak.
    Yargı, bu alaturka kurnazlığı "yemiyor"... Ne Balbay'ı salıveriyor, ne diğer darbe zanlılarını, ne sivilleri ne paşaları...
    Bunlar serbest bırakılırlarsa "delilleri karartmaları" tehlikesi elbette yok ama "kaçma" ihtimalleri fazlasıyla var. Yurt dışına çıkış yasağı ne Cem Uzan için işledi, ne soluğu Rusya'da alan bazı paşalar için. Yolunu bulan tüyebiliyor.
    Ondan sonra işin yoksa otur bekle, Putin onları geri versin!
    Tutukluluk bu nedenle sürüyor.
    Gene de bu konuda başka bir şey söyleyecek değiliz, mahkeme heyeti ister tutuklu yargılar, ister serbest, biz karışamayız.
    Biz yalnızca, muhalif basının, özellikle CHP amigoluğu yapan basının "ikiyüzlülüğüne" dikkat çekeriz.
    Çocuklar bile biliyorlar ki, Mustafa Balbay politikacı değildir, CHP'den adaylığını kendisi koymamıştır, onun milletvekili yapılması bir "kurtarma operasyonunun" parçasıdır.
    Fakat bu da sökmemiş, yargı Balbay'ı kontenjandan aday gösterildi ve seçildi diye "otomatikman" serbest bırakmamıştır. Bu konuda yapılan "meclise girmeme ve yemin etmeme" şovu da acıklı bir güldürüye dönüşmüş ve kısa zamanda CHP'nin alenen madara olmasıyla, kendi seçmen çevrelerinde bile tepki toplamasıyla sonuçlanmıştır.
    Öyleyse bir kısım basının bu ısrarı nedendir?
    "Yol olsun" diye...
    Yargı üzerinde baskı kurulup ya da yürütmenin yargıyı doğrudan etkilemesi sağlanıp (ki, suçtur), bir kere Balbay kurtarılabilse, sonra sıra azılı faşistlere, arkadan paşalara da gelecek... Umutları bu.
    Söker mi sökmez mi, biz bilemeyiz. Bekleyip görürüz.
    Bu arada ikiyüzlülüğe de dikkat çekeriz.
    "Mahkeme kararı tecelli edene kadar Ergenekon konusunda bir şey söylenemez, demek ki Ergenekon diye bir örgüt şu anda yoktur" demekten utanmayan hokkabazlar, "Balbay'ı tanırım, iyi çocuktur, yapmaz öyle kaka şeyler" demekten hiç fütur getirmiyorlar!
    Bir de "gazeteci tutuklanamaz" şeklinde meslek dayanışmasına girenler var.
    Menderes tutuklandığı zaman "çiftçi tutuklanabiliyordu" hatta asılabiliyordu! Hariciyeci de, maliyeci de asılabiliyordu. Üniversite öğrencileri de asıldılar.
    ismet inönü Talat Aydemir ile Fethi Gürcan'ın ipini çektirdiği zaman "Türk ordusunun bir subayı Türk ordusunun subaylarını astırır mı canım" dememişti kimse...
    Ne yani, bazı meslekler ulvi de bazı meslekler süfli midir?

    2011/12/02
    1 ...
  6. 553.
  7. her devrin adamıdır. Patronu kimse ona göre yalakalık yapar.
    1 ...
  8. 552.
  9. 551.
  10. şu zamana kadar birçok kişiye ve olguya hakaret etmiş ama akape yalaması olduğu için başına bir iş gelmemiştir. bu herifi takip edenlerin zeka seviyesi de ortada.

    (bkz: köşe kaşarı)
    1 ...
  11. 550.
  12. 549.
  13. cesur yazar!

    atatürk demokrat mıydı?

    Soruyu tersten sorarsanız gerçeğe daha çabuk ulaşırsınız: "Atatürk diktatör müydü?" şeklinde bir ahmak tartışmasına gireceğinize, "Atatürk demokrat mıydı?" diye sorunuz.
    Hayır, değildi.
    Bunun "iyi" ya da "kötü" olarak yorumlanması, adı üstünde, yoruma kalmış bir meseledir. "O devirde başka çare yoktu" gibi gerekçeler yalnızca yorumdur.
    Atatürk bir askerdi. Bir askerin demokrat olması, eğitimine, yetişme tarzına, mesleğine aykırıdır.
    Atatürk demokrat değildi. Muhalefetin hiçbir şekline izin vermemiştir. Hiçbir "çıkıntılığa" tahammül etmemişir.
    Yalnız padişahçılara değil, "onun tek adam yönetimine karşı çıkan" kendi cumhuriyetçi arkadaşlarına bile hoşgörüyle bakmamış, hem onları tasfiye etmiş, hem de örneğin Büyük Nutuk'ta hakaretler yağdırmıştır.
    Peki ya Türkiye Büyük Millet Meclisi?... diyeceksiniz.
    Tek partinin emrine verilmiş, mebuslar Atatürk tarafından "saptanmış" ve aday gösterilmiştir. Tek parti yönetiminde "aday" göstermek bile başlıbaşına gülünçtür. Seçim bir formalitedir. Meclis, karar alıcı değil "onaylayıcı" bir kurumdur. Hiçkimse "bu şekilde halkı yavaş yavaş eğitti" demesin, ülkemizde 1908 yılından beri hem de çok partili seçimler yapılmaktaydı. 1930 meclisi, 1908 meclisinin "geriye gitmiş" versiyonudur.
    Bütün bunlar "halk iradesi" diye pazarlanmış ve tek adam iradesi, büyük önderin halk nezdindeki muazzam prestijine dayanılarak dayatılmıştır.
    Peki ya Serbest Fırka?... diyeceksiniz.
    Ancak Atatürk istediği ve uygun gördüğü zaman "emirle" kurulmuş, kendi kendini kapatmasına göz yumulmuş, daha doğrusu kendi kendini feshetmeye teşvik edilmiştir.
    Peki ya devrimler?... diyeceksiniz.
    Zamana yayılarak, sırayla ve keyfe keder yapılmıştır.
    Niçin alfabe değişimi 1928 yılında olmuştur da 1924 yılında olmamıştır? Niçin soyadı kanunu için 1934 yılı beklenmiştir de bu iş daha cumhuriyetin başında bitirilmemişir? Niçin kadınlara seçme ve seçilme hakkı için önce belediye seçimleri, sonra, dört yıl sonra genel seçimler gibi adım adım, "alıştıra alıştıra" bir yol izlenmiştir?
    Bu devrimler için, bırakın halkı, Atatürk'ün kendi yakın çevresinden bile hiçbir zaman hiçbir öneri, hiçbir "inisiyatif", hiçbir karar ya da eleştiri gelmemiş, her şey Gazi Paşa istediği zaman, onun istediği şekilde ve ölçüde olup bitmiştir.
    Atatürk dönemi, Şevket Süreyya'nın da deyimiyle, bir "tek adam" devridir.
    Tek adam yönetimleri, büyük başarılara olduğu kadar vahim yanlışlara da yol açabilirler.
    Örneğin, herkesi bir çırpıda Çağatayca konuşmaya zorlayan "dil devrimi"... Çok kısa sürede, Atatürk'ün bizzat kendisine bile "yanlış yaptık" dedirten büyük falso...
    Bütün bunlar iyi midir, kötü mü? Biz karışmayız, kararı kendiniz vereceksiniz.
    Fakat bu durumda, "Atatürk'ün ruhunda diktatörlük yoktu" diye yazılar yazanlara biz güleriz ama ağzımızla değil.
    2 ...
  14. 548.
  15. bab-ı ali'nin çöplüğünden sipariş usulünce sabah gazetesine getirilen ve bunu organize edenlere şükrünü her gün köşesinde akıttığı lağım kokulu yazılarıyla ödemeye çalışan; sabah gazetesinden yollandığı gün başka hiç bir kurumda yer bulamayacağının farkında olduğu için köşesini sürdürme adına dilindeki bütün pütürleri yok etme pahasına yalakalığın ağababasını yapan; gündemden son derece uzak, atatürk'e saldırı odaklı yazılarla kime ne hizmet yaptığı belli olan delikanlı (!) gazeteci(!!).
    1 ...
  16. 547.
  17. uzaktan adamdır, adamdan uzaktır.
    1 ...
  18. 546.
  19. atatürk, cumhuriyet, onlarla beraber gelen ve onları andıran herşeye ve herkese uyuzlanan şahsiyetsiz kişi.
    0 ...
  20. 545.
  21. yeni okuma yazma öğrenmiş gibi yazılar yazmaktadır. hesap edin bir yazar olarak cehaletini.
    1 ...
  22. 544.
  23. üslubu harika, bilgi birkimi engin zeki köşe yazarı. güzel insan.
    3 ...
  24. 543.
  25. aralarından yıllardır su sızmadığı gözlenen liberal solcular dan ayarın kralını yemiş kişi*.

    engin ardıç, cenazesi kalkmadan mihri belli'nin ardından da küfür etti
    yazı hayatının büyük bir bölümü sola ve sosyalistlere sebepli sebepsiz küfür etmekle geçen, ağzı bozukluğu ile tanınan sabah yazarı engin ardıç, bugün cenazesi kaldırılacak sosyalist hareketin önemli isimlerinden mihri belli'ye köşesinde tabiri caizse saydırdı.
    18 ağustos 2011 perşembe

    mihri belli ile en sert bölünme ve tartışmaları yaşamış sosyalistler, onun soldaki önemli yerini teslim ederken engin ardıç nedense ve kendisine nereden vazife oluyorsa, sol tarihe el atıp mihri belli için "türk soluna en büyük zararı veren adamlardan biri öldü" tabirini kullandı.

    i̇şte engin ardıç'ın o yazısı:


    tarihin ilgili sepeti

    görevinin türk solunu bölmek ve saptırmak, yozlaştırmak olduğu söylenirdi. ben de daha fazla bir şey söylemeyeyim de itle kopukla papaz olmayalım. türk soluna en büyük zararı veren adamlardan biri öldü.

    yaşına bile karar veremiyorlar, kimine göre 1915, kimine göre 1916, kimine göre 1918 doğumlu! (birinin ak dediğine öteki kara der ya... neyse ki artık bu kadar sudan sebeplerle birbirlerini vurmuyorlar.)

    mihri belli... yunan iç savaşında kullandığı kodla "kapetan kemal"... niçin kemal? çünkü atatürkçü rahmetli. hem de kemalist, hem de marksist. nasıl olunuyorsa maşallah desinler.

    türk sosyalizmi uzun süre çile çektikten sonra "legale" çıkmış, yüzde 3 gibi beklenmedik bir oranda oy almış, yürürlükteki seçim yasasının da cilvesiyle ("milli bakiye" yani "ulusal artık" sistemi) 1965 seçimlerinde meclise 15 milletvekili sokmuştu. senatörü bile vardı! türkiye i̇şçi partisi, solun umuduydu. i̇ktidara mı gelecekti? hayır, hiçbir şansı yoktu. ama mecliste ve toplumda "gerçek muhalefetin" sesi olacaktı. (hani günümüzde ödp'nin ve ufuk uras'ın "olamadığı" şey...)

    bu kadarcığından bile korktular. birkaç koldan saldırıya geçildi. çetin altan gibi sosyalist milletvekilleri meclisin göbeğinde serserilere dövdürüldüler. i̇smet paşa, olmayan sosyalizm "tehlikesinden" ürküp, hem ortaya "ortanın solu" diye içi boş bir palavra sıktı (ecevit'i bu amaçla kullandı), hem de demirel'le anlaşıp milli bakiye sistemini kaldırarak ti̇p'in bir daha meclise girebilmesini engelledi (öptüm sizi i̇nönücü solcular!) eh, ti̇p de "stalincilerin" eline geçti tabii, özgürlükçü sosyalistler (aybar ve ekibi) tasfiye oldular, bir taşla iki kuş.

    mihri belli de ortaya "milli demokratik devrim" diye bir balon uçurdu. buna göre, öncelik sosyalizm değildi. önce aydınlar ve işçi sınıfı milli burjuvaziyle el ele verip hem milli hem demokratik bir devrim yapacaklar, sonra, ileride, sosyalistler iktidarı burjuvazinin elinden alacaklardı. burjuvazi de eşek olduğu için buna he diyecekti! kime karşı yapılacaktı bu milli demokratik devrim? aristokrasiye karşı mı? türkiye'de öyle bir sınıf yoktu.

    solcu gençliği sokağa döken, onun yanlıştan yanlışa sürüklenmesine yol açan, sonunda da çok kişinin ölmesine sebep olan başlıca üç önder vardır: biri, sosyalizmi meclis dışına kovalayan, sokağa iten i̇smet i̇nönü (suçortağı süleyman demirel.) i̇kincisi, askere darbe yaptırmak isteyen ve sosyalistleri bu amaçla kullanan i̇lhan selçuk (ve de suçortakları doğan avcıoğlu, vesaire vesaire.) üçüncüsü, "solu kemalizm'e 'teori' alanında sımsıkı kenetleyen" mihri belli.

    "i̇lerici cunta" hayalleri... "asker ve sivil aydınlar öncülüğünde bürokrat sosyalizmi" hayalleri... türkiye'nin elli yılını yediler bu adamlar, binlerce gencin de başını!... tarih de affetmez, biz de affetmeyiz.

    şimdi tarihin ve hayatın defterinden çoktan düşülmüş birçok yaşlı ve gereksiz kişi belli'ye övgüler düzecektir. ölümü halkın umurunda olmadığı gibi ardından yakılacak ağıtlara da kimse aldırmayacaktır.

    eşi sevim belli, anılarına "boşuna mı çiğnedik biz bu yolları" gibi bir başlık atmıştı. yalnızca boşuna çiğnemekle kalmadınız sevim hanım, zarar da verdiniz. i̇şin zarar boyutu olmasaydı "geçen yüzyılın hayatlarını bir vehme kurban etmiş koca bebekleri" der geçerdim...

    turnusol biz sitesinden alıntı.
    0 ...
  26. 542.
  27. mihri belli gibi bir devrimciyi yerden yere vuran sözde gazeteci.
    engin ardıç gibiler ne kadar karalamaya çalışsa da, mihri belli benim gözümde devrimci biridir.

    http://www.sabah.com.tr/Y.../18/tarihin-ilgili-sepeti
    1 ...
  28. 541.
  29. ekmek parası için çekilen çile kutsaldır sözünü doğrulayan insan yazık la.
    0 ...
  30. 540.
  31. nihat genç akşam gazetesinde yazmaya başladığında köşenin adının ne olacağını sormuşlar.o da kendinden önce orda yazan engin ardıç'a itafen benden önce ki puşt olsun demiştir.nihat abiye sevgilerle.
    4 ...
  32. 539.
  33. 538.
  34. kalemini kılıç gibi kullanan yazardır.
    1 ...
  35. 537.
  36. adamı sevmem, üslubunu sevmem, seveni de azdır zaten ama dürüst olup itiraf etmem gerek; adam son dönemlerde chp ve kılıçdaroğlu ile ilgili hangi tespiti, hangi tahmini yaptıysa hepsi doğru çıktı.
    1 ...
  37. 536.
  38. atatürk'e farklı şekilde köşesinden soru soran ama ne yapmaya çalıştıgını anlamadıgım köşe yazarı. he bu arada cevap alamayacaktır. niye şimdi ki başbakana ve muhalefete sormuyor da bu kürt sorununu, çoktan hakkı rahmetine kavuşmuş merhuma soruyor?
    0 ...
  39. 535.
  40. yazdığı köşe yazılarının gazete yaprağını yırtıp üzerinde tırnaklarımı kestiğim adam. o bile çok ona aslında.
    1 ...
  41. 534.
  42. ağzı bozuk, sağa sola saldıran yazarların ülkede ne kadar tuttuğunun kanıtı.
    0 ...
  43. 533.
  44. bu günlerde atatürk'ün ismini ağzına alıp, yazılarında bazı kişilere karşı kullandığı çeşitli esprilerde dillendirmeye başlamış
    yazar. örneğin, " atatürk sana çok kızdı" gibi, dikkat etsin, son seçimlere göre türkiye'nin en az yarısı atatürkçü.
    bir gün bu ağzına kızarlar sonra.
    0 ...
  45. 532.
  46. patronu kimse ve hangi siyasi görüşe yakınsa o görüşü savunan kişi. Cem Uzan'a ne güzellemeler yazardı. Şimdi adını anmıyor. Tek sabit olduğu konu yaklaşık 25 yıldır solculara giydirmesi. var bir acısı ama...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük