artması ile birlikte paranın alış gücünü düşüren baş belası bir şeydir.
sermaye piyasası hocamızın anlattığına göre ikinci dünya savaşı sırasında almanya'da günlük enflasyon artışı yüzde binlere kadar çıkıyormuş. en basit ifade ile anlatmak gerekirse, günlük enflasyon artışının yüzde yüz olduğunu farzedip, bugün 1 liraya bindiğiniz dolmuşa yarın 2 liraya, ertesi gün 4 liraya, ertesi gün 8 liraya bindiğinizi düşünün.
öyle illet bir şey işte ve bir zamanlar insanlar bunu yaşamış.
örneğin benzine zam yapıldığında "beni etkilemiyor, nasıl olsa her gittiğimde 50 liralık benzin alıyorum" diyen zihniyete herhangi birşey ifade etmeyen paranın alım gücünü etkileyen olgu.
negatif çıkıp; 0'ın altına düşebilmektedir. yaz ayları: bilhassa; ağustos ayında eksili hanelerde seyredebilir. bunun da, birkaç nedeni var;
- yaz ayları olduğundan meyvenin bollaşması.
- okul ve ısınma harcamalarının olmayışı,
fiyat artışında azalmalara, dolayısı ile: enflasyon oranının azalmasına sebebiyet verir. ancak; olumlu bir gelişme değildir bu!
zira; enflasyonun eksili veya 0'lı seviyede olması demek, hiç zam olmayacağı; yıllarca fiyatların aynı ayarda korunacağı demektir.
ve sürekli mal ürettiği halde; zam olmadığından, olmayacağından ürünlerinden kar elde edemeyen üreticiler; mal üretimini durdurmak; piyasadan çekilmek durumunda kalacaklardır.
çiftçi tarladan şehre götürüp satmayı düşündüğü üründen kar elde edemeyeceğini bildiğinden, hiç bu yola girmeyip; ürünlerini tarlalara dökecektir...
halkın kazancının ülkemiz piyasasında olan ürünleri alabilme kapasitesine denir.halbuki bu ürünlerin içinde şemsiye, mandal, çaykaşığı türü şeylerle ölçülmektedir.
çocukken oldukça sık istifade ettiğim, memleketin en bilinen iktisadi terimi.
oğlum para üstü nerde?
-ehe, şey... para üstü yok ki, yumurtaya zam gelmiş. (cebine çikolata zulalamış)
-ne olacak bu memleketin hali? dün de dondurmaya zam gelmişti!
fiyatlar genel seviyesinin devamlı yükselmesidir. sebepleri farklı olabilir ama etkisini ilk gösterdiği yer fiyatlardır. duydum ki bazı deyyuslar enflasyonun düşük olduğu gerçeğini kabullenemiyorlarmış. onlara bir çift lafım var. bre melunlar, hatırlamazmısınız ki bundan yaklaşık sekiz sene evveline kadar bakkala her gidişinizde cebinizdeki parayı bir önceki gidişinize nispeten arttırmanız gerekmekteydi. dün yirmi milyon liraya aldığın çantayı ertesi hafta ancak yirmibeş milyona milyona daha sonraki hafta ise otuz milyona alabilir haldeydin. her geçen yıl parana bir yada birkaç sıfır atılmaktaydı, paran değer kaybetmesin diye maaşını alır almaz dövize kanalize eylerdin, bilirdin ki eğer paran tl olarak kalsa değeri düşecek ve o parayla tasarruf edersen gelecek yıl o parayla hiçbirşey alamayacak duruma gelecektin. hal böyleyken bre zındık, sen hangi akla hizmet enflasyonun düşmediğini iddia eylebilirsin. bugün beğendiğin çantayı gelecek ay da gidip aynı fiyattan alabiliyorken, fiyatlar genel seviyesi sabite yakınken, bir kaç üründe yaşanan geçici fiyat artışlarıyla sen nasıl sağlanan fiyat istikrarına söversin. maaşını alınca tl cinsinden saklamıyor musun? saklıyorsun. paran değer kaybediyor mu bekledikçe? kaybetmiyor. madem öyle neden bilip bilmeden atar tutarsın bre gafil.
muhafızlar... tiz vurun bu zındıkların kellesini.
size zam yaptık sevgili halkım' ın asıl nedenidir. yapılan zam değil, enflasyon oranlarınca tutturulmaya çalışan piyasa düzenin aksamaması için küçük bir lütuftur.
yaklaşık 8 sene önce bir kutu kola+gofreti 600 bin liraya alırken bugün 2,10 tl'ye alınıyor.enflasyon yoktur deyimi tamamen yalandır bal gibi de vardır enflasyon.
2010yılında hesaplanırken her evde mutlaka olan ürünlerin de hesaba dahil edildiği rakam(!)
--spoiler--
Hortum, yaş pasta, antep fıstığı, leblebi, madlen çikolata, ruj, oje,fanila, iç çamaşırı, cam,musluk, kilit,tül perde, soba borusu, böcek ilacı, çalı süpürge, gündelikçi kadın ücreti, enjektör, yara bandı, gözlük camı, patinaj zinciri, oto pastası, pinpon topu, lego, flüt, spor toto, milli piyango, hamam ücreti, ahtapot (kalamar), karides, balık yumurtası(havyar), mermer, kireçtaşı,zımpara, yem, ciklet, ispirto, çuval, sütyen, külot, kereste, cd-kaset,kimyasal maddeler, gübre, barut, dinamit, lastik eldiven, cam yünü, tuğla, alçı, teneke kutu, fişek,oto jantı, korna, elektrik sayacı, tencere, çöp sepeti, ampul, pil, tornavida, kum, dikenli tel, dikiş makinesi, matkap ucu, kadın bağı, kiremit, yapıştırıcılar, mürekkep, kolonya, serum,demir, bakır.
Listede olmayanlar:
Peynir, zeytin, çay, şeker, yumurta, çiçek yağı, zeytin yağı, makarna, helva, bal, reçel, kahve,ekmek, margarin, salça, sucuk, et, süt, pirinç, mercimek, nohut, kuru fasulye, un, bebe bisküvi,meyve suyu, sigara, ekmek, deterjan, çocuk bezi, piknik tüpü, doğal gaz,elektrik, su, telefon,sebze, meyve vs. vs...
--spoiler--
söyleyin efendiler söyleyin bana hanginiz evinize bugüne kadar dinamit almadınız? ben mesela her ay bir kere dinamit patlatmazsam gözüme uyku girmez. her ay mutlaka ben pinpon topu alırım, hele legomla flütüm hiç eksik olmaz evimden. yemek yapmak için yağ almasam bile ya da kahvaltılık zeytin, peyniralmasam bile, inanın hiçbir zaman evimden antep fıstığı ile madlen çikolatayı eksik etmem. hele hele o çalı süpürgem yok mu vazgeçemiyorum ondan. bir de soba borum var benim sık sık alırım. haftada bir de hamama gitmezsem olmaz.
sonra neymiş o; yok peynir, zeytinmiş yok çay, şeker, yumurtaymış yok makarna, margarin, salçaymış, allahasen hiç alınır mı onlar eve. geçen gün eve peynir ile zeytin aldım hala sürünüyorlar evde hiç kullanılmıyor.
inanın gerçekten güzel bir enflasyon hesabı olmuş. gerçekleri gayet güzel yansıtmış.
genel olarak mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması olarak tanımlanabilir. Ancak enflasyon sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir. Diğer bir deyişle, sadece bazı malların fiyatlarının sürekli artması ya da tüm malların fiyatlarının bir sefer artması enflasyon değildir.
paranın satın alma gücünün düşmesi,
fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi,
nominal para artışının reel para artışından yüksek olması, gibi tanımlarla açıklanabilir.
düşük seviyelerde seyreden enflasyon, fiyatların artması nedeniyle yatırımları teşvik ettiği için kabul edilebilirdir.
fakat adamın götünden kan alırlar derecesinde yaşanan enflasyon, halkın yoksullaşmasıdır.
dolaşımdaki para hacminin mal hacmine oranla daha hızlı bir biçimde artması sonucu da oluşabilen fiyatlar genel düzeyindeki ciddi ve sürekli artışlardır. bunun tam tersi ise deflasyon oluyor, yani fiyatlar genel düzeyinde düşüşler yaşanması. teknik açıdan deflasyonun ekonomiye verdiği zararlar enflasyondan daha fazladır.
tabi bir de hiper enflasyon diye bir şey var ki, ekonominin tamamında baştan aşağı yapısal düzenlemeler yapılması gerektiğini gösterir.
Zimbabwe'de sürekli artan ultra-hiper enflasyonla baş edebilmek için piyasaya 100 bin dolarlık banknot sürüldü. Ancak bu yüz bin dolarlık banknotla sadece bir ekmek alınabiliyor. Bu tabi ki de ABD Doları değil, Zimbabwe Doları.
ilk duyulduğunda çok tuhaf geliyor ama aslında bu haberin Türk halkını çok şaşırtmaması gerekiyor. Zira daha bir yıl evvel paramızdan 6 sıfır atılmadan önce 500 bin türk lirasına 1 ekmek alıyorduk. Para birimimizin Türk Lirası değil de Türk Doları olduğunu düşünün. Oradaki durumdan farkımız ne? Ekmeği onlardan 5 kat pahalıya almamızı saymazsak.
Tabi Zimbabwelilerin durumu bizden çok çok daha iyi görünüyor çünkü onların en son basılan en büyük banknotları 100 bin dolar. Bizim ise daha 1 yıl öncesine kadar 20 milyon Türk Liramız vardı. Şöyle yeşil yeşil üzerinde 7 sıfırlı. (Ulan dünyanın en tembel öğrencisinin karnesinde yok o kadar sıfır, bizim banknotlarımızın üzeri sıfırdan geçilmiyor.)Düşünebiliyor musunuz Amerika'da elinizde 20 milyon dolarlık banknotunuz olsa neler yapabileceğinizi.. Şöyle bir hayal edelim, bu paranın 5 milyon dolarıyla Beverly Hills'de güzel bir malikane alsak, 3 milyon dolara mobilya falan dünyanın en kaliteli ürünleriyle doldursak, özel yapım bir Bentley alsak, (ki fiyatı 900 bin dolar falandır, bizde para kum ya 100 bin dolar da getiren çocuğa bahşiş verelim) etti mi sana 8 milyon dolar. Angelina Jolie film başına 5 milyon dolar alıyormuş, hadi onu da alalım, atalım 5 milyon dolarlık malikanemizin içine, (nasıl olsa biz de malikanemizde Angelina'yla film çevirmeyecek miyiz canım).. 1 milyon doları Beverly Hills Camii'nin yapımında kullansak, 1 milyon dolar da kiliseye bağışlasak (hak geçmesin:)) Eveeet altına bir çizgi çekelim, ne etti? 15 milyon dolar.. Yahu bu gavurun parası ne bereketliymiş ("gavur"-"bereket" hayırdır inşallah:)) harca harca bitmiyor. Cebimizde hala 5 milyon dolar var n'apsak bilmiyorum ki, oldu olacak bir de Fenerbahçe'ye transfer yapalım da tam olsun.. Dur şimdi kafam karıştı, Fener'e bir yıldız mı alalım yoksa bu 5 milyoncuğumuzu hakemleri sübvanse etmek için mi saklayalım? Ya da Aziz Yıldırım'ı geri döndürmek için helikopter kiralayıp villasının üzerine 1907 tane gül mü attıralım..
Bak sen yahu, keferenin 20 milyon dolarını harcarken yoruluyoruz, bizim 20 milyon türk liramızla bir vupır menü ancak alabiliyoruz. Yabancı turistlerin bize kıçlarıyla gülmelerine pek şaşmamak lazım. Haklı olarak millet üzerinde bu kadar bol sıfırı olan bir kağıt parçası görünce, onun para mı yoksa başka bir şey mi olduğunu düşünmeden edemiyor. Ne yaptık? 6 sıfır atarak paramıza dünya gözünde (sözde) itibar kazandırdık. Hayırlı uğurlu olsun da, ben bu memleketi şu kadar tanıyorsam, paralardaki sıfırların geri dönüşü fazla sürmez. Daha önce 50 yıl geçmesi gerekmişti, paranın bu hale gelmesi için, bakalım bu sefer kaç yılda bu işi halledebileceğiz. Neyse en azından paradan sıfırların atıldığı bir döneme şahit olan bir kişi olarak, 20 sene sonra çocuklarımıza anlatabileceğimiz bir geyik mevzuu elde etmiş olduk.. 20 yıl sonraki halimi şimdiden görebiliyorum: " -Baba 100 bin lira versene sakız alıcam.
-Ah ah bizim gençliğimizde 100 bin liraya Ataköy'de daire alınırdı."