ahmet altan'ın sonlara doğru berbat bir hal alan, okuyucunun kafasına soru işaretleri koymayı amaçlayan romanı. romanda 12 yaşındaki heja'nın öldürülmesiyle ilgili bir paragraf...
"Yelda'nın aklına gelmeyen bir ihtimal selim'in aklına gelmişti, "acaba heja vasıtasıyla yelda'nın dağdakilerle bağlantı kurduğundan mı kuşkulandılar, heja vasıtasıyla aldığı bazı bilgileri yelda'nın avrupalılara iletmesinden, bütün dünyaya yaymasından mı çekiniyorlar?" diye soruyordu.
ayrıca romandan çıkarılacak sonuç şu, töre ve namus cinayetlerinde terör örgütü kadının ve güçsüzün yanındayken, devlet aşiretin ve güçlünün yanındadır. sanki babanın ağabeyin ya da kocasının buyruğundan kurtulup, terör örgütüne katılınca komutanın buyruğundan da kurtulabilecek...
allamm 21 aralık ımmm napıyoduk Uyuyomuyduk noluyodu Erken mi kalkacaktık. Geceyele gündüz mü karışıyodu. Gece uyumuyo muyduk. Off ya. hiçbişii hatırlamıyorum. Kurt adam mı çıkacak. 21 Aralık ne ya. Basbaya gündüz işte. Işık da var havada. Bi sorun göremiyorum ben.
"dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir.
beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir.
bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek ? gerçekten kırıyorsun beni,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm... "
-küçük iskender
ve şu beyit ne güzel anlatır:
" şeb-i yeldayı müneccimle, muvakkit ne bilir
mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saat."
- yılın en uzun gecesinin hangi gece olduğunu müneccimler ile takvim düzenleyenler asla bilmezler. onun hangi gece olduğunu ancak gama müptela olmuş aşık bilir."