--spoiler--
irişimlerin yapılacağını bile bile imamoğlu'nun böyle saçma şeyler yapacağını düşünen ya aşırı geri zekalı, ya da aşırı çomar bir sahtekardır...
--spoiler--
Utanmasa teokrasi diyecek. Otokrasi görmek istiyorsan amerikaya git. Fransaya git. Teokrasi görmek istiyorsan israile git. Aksayan yönleri olmasına rağmen türkiye bir çok Avrupa ülkesinden daha demokrat bir ülkedir.
Eski cinayetçi Savaş Kurtbaba hatıralarında, bir dönem işlenen cinayetlerin yükü beni bunalttı, dolandırıcılık şubeye geçtim diyor.
Bana verdikleri ilk iş, iş adamlarını havaalanı gümrüğünde müdür yardımcısıyım diyerek dolandıran sonradan gerçek adının Halit olduğunu öğrendiği Murat Can sahte isimli şahsın dosyası.
60 kadar iş adamını, havaalanı deposunda 500 ton ithal kumaş açık arttırmaya çıkacak, sizi sevdim, gelin ihaleye siz girin, ben size bu ihaleyi bırakayım diyerek 50'şer bin dolarlarını çarpmış...
Savaş Kurtbaba ilk iş havaalanı genel müdürüne gittim, bana bir kimlik ve görev verin fakat sizden başka kimse bilmeyecek dedim, tamam dedi. Diyor.
Şoförlü lüks bir araç, ve arka koltukta oturan 30 bin dolarlık takım elbise giyen, 20 bin dolarlık bir kol saati olan birini arıyorum. Tam bir ay havaalanında el arabasıyla yük taşıdım.
Bir sabah arabamda oturmuş etrafı izlerken bir hostes geldi, aracımı sizin yerinize çeksem olur mu? Derken Siyah bir Land Rover gözüme çarptı.
Hostese tabi olur derken, gözüm arabadaydı.
Müştekilerin ortak ifadesinde hepsinin beyan ettiği bir hareketi vardı dolandırıcının. Hangarı göstermek için kolunu uzatarak işaret parmağıyla yön gösteriyordu..
Hostes bana teşekkür babında bir şeyler söylerken onu duymuyordum bile.
Ve beklediğim an geldi. Aracın arka koltuğunda oturan iki kişiden biri ileriyi gösterme hareketini yaptı. O an kolundaki saat parladı.
Yakaladım seni dedim.
Dolandırıcının taktiği gereği, iş adamı hangara uzak bir noktada indiriliyor, 50 bin dolar iş adamının şoföründe. Çünkü vakit dar. Hep birlikte kumaşları görüp sonra Şirinevlerde olduğunu söylediği vezneye gitmek için yeterli zamanları yok.
O yüzden iş adamı kumaşları görmeye giderken, şoförüyle dolandırıcı vezneye yönelecekler.
Fakat iş adamının dolandırıldığını anlayarak şoförünü arama ihtimali var.
Bu yüzden dolandırıcımız yolda şoförle samimiyet kuruyor. "Bu iş olursa sana bir saat, ve eşine paris parfüm seti." Şoför nanay tabi. Hemen yamuluyor. Tam şoförü yumuşattığı anda telefonunu istiyor. Ver numaramı kaydedeyim diyerek telefonu alıyor ve kapatıyor. Marka saat ve parfüme tav olan şoför telefonuna bakmıyor bile.
Artık iş adamı arasa bile kendisine ulaşamayacak.
Şirinevlere varlıklarında, veznenin kapanmasına 5 dakika kaldı, sen zarfı ver bana, o arada bir park yeri bul diyerek üst geçitten işaret ettiği binaya doğru geçiyor ve ortadan kayboluyor.
Ama bu sefer tecrübeli polis Savaş Kurtbaba peşindedir.
Şirinevler otobüs durağında indiği sırada, koluna giriveriyor. Buraya kadar. Yakaladım seni!
Dolandırıcı bir anda zarfı havaya fırlatıyor. Etrafa saçılan dolarlara millet üşüşüyor. Kurnaz taşkale yapıp aradan sıyırtacak.
Bu arada Savaş'ın elinden kurtulmaya çalışıyor. Yakında bulunan trafik ekibine bağırınca koşuyorlar adamı yakalayıp kelepçeliyorlar...
Dolandırıcı Halit, onca insanı dolandırırken, para hırsı ona günün birinde enseleneceği gerçeğini unutmuştu. O başkalarını çarparken, kendisi şeytana çarpılmıştı. Bir nevi şeytan da onu dolandırmıştı.
Toplamda belki 50 bin dolarlık kıyafet ve aksesuarları onu buraya kadar idare edebilmişti.
işte Amsterdam belediye baskanı da, Amsterdam nimet nimet derken, tipik bir dolandırıcı Halit olduğunu alenen beyan ediyordu aslında.
Gözünü para hırsı bürümüş her soyguncu gibi asla yakalanmayacağını düşünüyordu.
Ama yakalandı.
Halit'in zarfı havaya atıp paraları saçarak kurtulmaya çalışması gibi, Amsterdam belediye başkanının mensubu olduğu Özgür Homoseksüeller Partisinin yaygarası da işe yaramadı.
Başgan, itiraza yer olmayacak bir biçimde enselenmişti.
Kendini kurnaz sanan her hırsız gibi...
(Yazıyı alamıyoruz, durduk yere öptürtmeyin beni) ????