tayyip Erdoğan'ın seçimleri kazanması ülkenin parlamenter sisteme dönüşünü geciktireceği için (evet bir gün geri dönüş mutlaka olacak) önümüzdeki ekonomik kriz, ulusal bunalım yaratacak şiddette ağır geçecek.
şeklinde cümlelerime başlamak isterdim ama kimse bi bok anlamayacağı için gerek duymuyorum.
Şöyle tarif edeyim durumu;
Patates olmuş 5 lira, soğan olmuş 8 lira, sadece yarım saatte dolar 40 kuruş değişmiş. Ab akp ye diyor ki; sizi istemiyoruz. Abd, esad, çipras, hdp, ip, iyi, chp ve saadet bile istemiyor. Yani tüm dünya akp gitsin istiyor. Ama akp liler gitmemekte diretiyor. Artık vakit geldi arkadaşlar. Muharrem ince ilk turda bu işi bitirip eşitlikçi bir kabine kurup demirtaşı da merali de molla yıda alıp özgürlükçü bir devlet haline gelip muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız.
Piyasada herşey doların ateşinden etkileniyor ama bir tek maaşlar söz konusu olduğunda zerre etkilemiyor.
Benim bir önerim var. Maaşları dolar olarak verin, piyasada türk lirası kullanılsın. Yoksa açlıktan öldüğümüzün resmidir as.
yok canım bizim ülkenin yanından bile geçmez. dolar, euro, altın, akaryakıt fiyatları alsa başını yürüse ne olur. bizim halkımıza 2 paket makarna yeter.
resmiyete kavuşmadan kolay kolay kimsenin üstünde uzlaşamadığı bir konudur zannımca. işletmeci veya iktisatçı değilim. boş dükkanlar artıyor diyerek, esnaf iş yapmıyor diyerek, pazardaki biberin salatalığın fiyatı artıyor diyerekten kriz olduğu kanaatine varılmaz arkadaşlar. bir olayı etkileyen onlarca sebep olabiliyor.
Örneğin günümüzde bazı esnaf çeşitlerinin iş yapmaması gayet normal, tıpkı bir zamanlar deli gibi kazanan internet kafelerin şimdi azalması gibidir. internet çağındayız. alışverişler daha çok seçenekle, daha kolay elimize geçiyor. böylelikle biri dükkan kirasından neredeyse kurtularak internet üzerinden daha çok kazanabiliyor. ya da siz bir ürünü direkt yurtdışından daha ucuza alarak aradaki esnafın kazancını yok edebiliyorsunuz. aynı şekilde ülkenin dünyanın tarım ürünü ihtiyacı dönemlere göre ve üretime göre farklılık gösterebiliyor. bu yıl pazar fiyatının artması seneye aynı şey olacağını göstermez.
ya da tam tersi eskiden kimse kolay kolay telefon araba alamazken şimdi alabiliyor olduğumuz çok acayip zenginleştiğimiz manasına gelmez, çünkü firmaların rakipleri arttıkça maliyetleri düşürme arayışlarına giriyorlar, sizin geliriniz normal olarak zamanla artarken telefon, araba fiyatları o oranda yükselmeyebiliyor.
kısacası endüstrinin farklı seviyeleri geldikçe toplumun ihtiyaçları değiştikçe, maliyetler düştükçe, farklı çözüm yolları bulundukça toplumda birşeyleri izleyerek krizdeyiz diyemeyiz.
Çok gelişmiş ülkelere bakarsak fakir, çok fakir ülkelere bakarsak zenginiz. dışarıdan borç alıyorsan, ana ihtiyaçlarını kısmaya gelmişse konu ve ödeme zorluğu çekiyorsan krizdesindir.
eğer 2016 yılı 4. çeyrekte de türkiye ekonomisi küçülmüş ise teknik olarak resesyona girmişiz demektir. işte o zaman ekonomik kriz söylemleri daha yüksek sesle dile getirilebilir.
ancak "kriz geliyor" sözleri krizi çağırmaktan başka bir işe yaramaz. eleştiriler yapıcı olmalıdır. örneğin tarım sektöründe kendi kendimize yetemiyoruz, ihraç ettiğimiz kadar hatta fazlasını ithal ediyoruz artık. o halde n'apılmalı? oturup bunu konuşmalı.
yeri gelmişken kriz geliyor demeyeceksin diye her şey mükemmel diye açıklamalarda bulun da demiyoruz. kriz söz konusu değilse de sektörlerde belli başlı sorunlar vardır şeklinde daha ılımlı konuşmalar yerinde olacaktır.
özetle bir başbakanın kriz geliyor deyişi, kriz ortamı olmasa dahi bir ekonomik krize mahal verebilir. Keynes devrim niteliğindeki görüşlerinde "beklentiler"in önemini ortaya koymuştu.
eğer herkes fiyatların artacağını düşünürse, fiyatlar artar. zira basit bir ifadeyle buğday üreten bir firma fiyatlarda artış beklentisi ile buğdaya zam yaparken bu un maliyetini arttırır. un zammı da öte yandan ekmeğe zam demektir.
başbakan gibi önemli figürlerin sözleri de beklentilerin itici gücü olabilir. bu açıdan hükumetin ya da cumhurbaşkanının söylemleri doğrudur. fakat belirttiğim gibi her şey güllük gülistanlık şeklinde yansıtılması da yapılan bir yanlış.
yavaş yavaş kapımızı daha da zorlayan krizdir. şu an tam bir kriz ortamı olmasa da geçen zamanla bu durum yükselmeye devam edecek. zaten türkiye ithalat ve ihracatının bel kemiği olan denizcilik sektörü 2008 den beri krizde ve hala bir düzelme söz konusu değil. gemiler bankalara kaptırılıyor, bankalar armatör oluyor. ayrıca turizm de ve özellikle tekstildede kriz bariz şekilde mevcut.
tuzla sanayi bölgesine gidin bakın. her gün bir dükkan boşaltılıyor veya icra geliyor. büyük şirketler kriz zamanında küçülmeye gider ama yaşamaya devam eder ancak kobilerin bu duruma dayanabilmesi mümkün değil.
türkiye Cumhuriyeti 90 küsür yaşında ve kuruluşundan beri büyük küçük 16 dan fazla ekonomik krizle karşılaştı bu krizler olmasaydı Türkiye şuankinden 3 kat daha büyük olacakta yani kabaca 3 bin lira maaş alıyorsan 9 bin lira alacaktın komik gibi gelebilir ama durum bu
Türkiye son 20 yıldır özelleştirme ve inşaatla büyümeye çalışıyor ve büyüyorda fakat şuanda görüldüğü üzere bu büyüme kısa süreli ve istikrarsız bir büyümedir
ne yapılabilir eğitim sistemi değiştirilip vizyon Misyon sahibi gençler yetiştirilebilir
eldeki imkanlar değerlendirilebilir mesela çok dinamik bir nüfusumuz var su kaynaklarımız ve linyit yataklarımız var
jeopolitik konumumuzun avantajları değerlendirilebilir.
Ülke üst üste iki çeyrekte eksi büyüme göstermişse bunu kriz diye değerlendirmek doğru olmaz, resesyona gidiş diye değerlendirmek gerekir kanmca. Ekonomik kriz bir anda vurur geçer iflaslar, intiharlar, batmalar, fırlayan faizler, çöken varlık piyasaları hepsi bir anda ortaya çıkıyor ve 2008'deki Lehman'ın batışı gibi sansasyonel bir olayla taçlanır.
Gerçek anlamıyla kriz içinde değiliz bana kalırsa, resesyon içinde ekonomik bozulma yaşıyoruz kimi göstergelerimiz hala çok sağlam, ama çok kötü yönetildiğimiz ve tam anlamıyla bir krize sürüklendiğimiz de bir gerçek. Böyle giderse 2017'de tam anlamıyla ekonomik kriz yaşayacağımızı düşünüyorum.
kriz nedir önce bunu bilmek gerekir, ülke ekonomisi 2 çeyrekte eksi yönde büyüme göstermişse ülke resmi olarak krize girmiş demektir. türkiye gibi bir ülkenin büyüyor diyebilmemiz için yıllık ortalama %5 lik bir büyüme sağlaması gerekir.
2016 nın son ceğreğinde türkiye 2,9 luk bir eksi büyüme gösterdi, bu şu demek oluyor ekonomik bir buhranın içindeyiz. eger 2017 nin ilk çeğreğinde de eksi yönlü bir büyüme meydana gelirse ülke resmi olarak krize girmiş olacak. ha üstün düzeyde özgür medyamız bunu ne kadar halka lanse edebilir orası muamma.
kriz bir anda meydana gelen bir şey değil. içinde bulunduğumuz dalgalı kur rejiminin bir avantajı diyebiliriz. kurbağayı suya atıp yavaş yavaş kaynatmaya benziyor, sıcaklık öleceği noktaya gelene kadar, halk kesinlikle idrak edemez durumu.
olum nluyoo lann. ortalığı bok götürüyor millette sanki panama adalarında denize karşı kokteyl içer gibi bir hava var ben anlamadım bu işten ama ne oluyorsa güzel ülkeme oluyor yazık..