küresel ısınmadan nasibini almış şehir. zamanında ekim ayında soğuklar başlardı, şimdi ise baktığınızda aralık ayına girilmek üzere olmasına rağmen havalar gayet sıcaktır mevsimine göre. onun dışında, kar artık yağmamaktadır ama ocak şubat mart aylarında hava gayet soğuktur.
bana güzel dostluklar, arkadaşlıklar ve sevgiler kazandırmayan şehir. orada yaşayan tüm arkadaşlarım maalesef sevgisiz ve aşksız büyüyor. onlar adına da hiç üzülmüyorum. hatta uzun süre edirne'de okumuş ve öğrenci evinde kalmış bir arkadaşım, aşırı sevgisizlikten ve ilgisizlikten dolayı, michael jackson'ı sevmemi, dinlememi bile kıskandı. yani aslında, edirne'nin türkiye'ye (hatta mimar sinan'ın)selimiye camisinden başka kazandırdığı bir şey yok. özellikle şehirden giden, hatta şehirde yaşayan ve tam şehirli olamamış birçok insan, edirne'de daha da kötü bir hale geliyor.
otopark olayının tamamen ranta döndüğü yer, evinizin önüne araba park etseniz biri gelip para istiyor, o derece yani. şehir merkezine araba ile gidip iki saat dolaşmanızın otopark ücret, 6,5 tl, gerisini siz düşünün artık.
şehrin ucra köşesinde size kesilen otopark parasının makbuzunu jandarmaya gösterip bu adamlar zorla para alıyor derseniz, jandarmanın diyeceği tek şey, "yasaldır o yasaldır" olur, o yüzden denemeyin derim.
jandarma otoparkçı el ele, hep beraber tirübüne, oleeeeyyy...
memleketimdir. küçük, sevimli, yaşanılası şehirdir. bir nevi küçük avrupa kentidir. kimse kimseye karışmaz, rahattır. edirneli olmanın en güzel yanlarından biri ise "avrupalıyım lan ben" ya da "fatih sultan mehmetle hemşeri sayılırım" diye geyik yapmaktır, mükemmeldir, tadından yenmez*
türkiye nin en avrupai şehridir bana göre.öyle ki yolda bir tane bile araba yokken ve kırmızı ışık yanıyorken yayalar yeşilin yanmasını inatla bekler.ilk gittiğimde çok şaşırmıştım ama takdire şayan bir durum doğrusu.havasına ve kızına her zamanki gibi güvenmiyeceksin.arastanın yanındaki park köftecisinden (köfteci osman) köfteni yiyip sonra efendi efendi evinin yolunu tutacağın mükemmel şehir.
vakti zamanında tavuk ormanı tabir edilen küçük ormanlık alanda namaza duran bir grup öğrenci ve etraflarında şarabını içip sucuğunu yiyen diğer bir grubun tam da biz " aha şimdi elektriklenme olacak aralarında kesin " diye beklerken, kısa bir süre sonra beraberce güle oynaya futbol oynamaya başlamalarına şaşkınlıkla tanık olunan aşmış insanların şehri.
vakti zamanında trafik ekipleri tarafından yapılan rutin alkol kontrolü sırasında 100 küsur promil alkollü çıkan orta yaşlarda bir adamın arabasını bağlamaya çalışan komisere gayet efendi bir şekilde yasal sınır olan 50 promil seviyesinin edirne için çok az olduğu ve değiştirilmesi gerektiği yolundaki ikna çabalarına gülümsenerek şahit olunan şehir.
Üniversite'yi okuduğum güzel şehir. Unutamadığım anılarla dolu...Karaağaç yolu, eski ahşap binalar, adress bar müdavimleri, muhabbetin hiç eksilmediği sokak aralarındaki köhne meyhaneler, meriç nehri kenarında muhteşem gün batımları...Tekrar, yeniden, en başından başlayabilseydim keşke...