bugün

Dennis Hopper ve Peter Fonda'nın beraber kotardıkları muhteşem bir yol filmi.Müzikleri ayrı bi güzeldir.
cok acaip bir filmdir,ayikken ruyalar gordurtebilir,diyaloglari dogaclamadir,oylesine bir film gibi durur,klasik bir eserdir.
yaşlı orospuların kocaları için kullandıkları bir deyim..
peter fonda bu filmi 300.000$'a yaptı..
bir buçuk motor fiatına..
los angeles'dan new orleans'a yapılan
motor gezisini anlatan harikalar harikası film..
Filmin sonlarına doğru gerçekleşen hap ve uçuş sahnesi,dörtlünün kutsal mekandaki cılgınlıklarının anlatıldığı sahne görsel açıdan izleyiciyi doyuruyor.Cekim teknikleri ve sahneler arasında video efektleri oldukça başarılı bir film.jack nicholsonise filme renk katmış.
fazla söze ne hacet.. kafası bi dünya jack nicholson dan sağlam bir tirad ve başında bir hale ile peter fonda,, fon da yani..

(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=73PnAymHAHk)
yol filmlerinin ağababasıdır. sert üslubu ve dennis hopper' in bugünkü performanslarını görünce şaşırtan süper oyunu ile first class bir film.
insanda yola çıkma isteği uyandıran film iki hippinin motosikletle amerikada yaptıkları yolculuğu konu alıyor. şahane müzikleri olan film türkçeye 'geniş insan' olarak çevrilmiş.
Hippi hayatını harika tasviretmiş kült filmler içindedir.
Steppenwolf - The Pusher
Steppenwolf-Born To Be Wild
A Group Called Smith - The Weight
The Byrds - Wasnt Born To Follow
The Holy Modal Rounders - If You Want to Be a Bird
Fraternity Of Man - Don't Bogart Me
jimi hendrix - If Six Was Nine
The Electric Prunes - Kyrie Eleison Mardi Gras
The Band - The Weight

gibi mükemmel soundtracklere sahip, gerçeğin ötesinde bir yapıt. basit ve yapay görünmesine rağmen, almasını bilenler için güzel mesajlar içeren, hastası olduğum bir filmdir. hem eğlenceli, hem üzücü, hem de düşündürücüdür. işte filmden etkileyici bir diyalog;

--spoiler--

-Bu ülke, eskiden çok güzeldi. şimdi ne olduğunu bir türlü anlamıyorum.
-Şimdi herkes tavuk sahibi oldu. ikinci sınıf bir otele bile almazlar bizi. Yani, ikinci sınıf bir motele, anla işte. Boğazlarını keseceğimizi sandılar. korktular.
-Onlar senden korkmadı. ifade ettiğin şeyden korktular.
-Onlara ifade ettiğimiz şey, saç tıraşı olmamız gerektiği.
-Oh, hayır. Onlara ifade ettiğin şey, özgürlük.
-Bütün bunlar özgürlük demek.
-Evet doğru, hepsi bu. iyide konuşmak ve olmak, bunlar farklı şeyler. Pazarda alınıp satılırken insanın özgür olması zordur. Sakın kimseye özgür olmadığını söylemeye kalkma, öldürerek ya da sakat bırakarak aksini ispatlamaya kalkacaktır. Soluk almadan sana kişisel özgürlük hakkında saatlerce vaaz verecektir. Ama karşısına özgür bir birey çıkınca bundan rahatsızlık duyar.
-Korkup kaçmıyor da.
-Hayır, tehlikeli hale geliyor, Kabız oluyor.
-Gece yarısı kurbağalarla konuşur musun? Konuşmaz mısın?
-Yok, hayır.
-Ben ne yapardım biliyor musun? Gece yarıları kurbağalarla hiç konuşmazdım, aptalca bir şey.
-Sen uçmuşsun adamım.

gözden kaçmayan bir söz daha;

-"tanrı yoksa, onu yaratmak gerekecektir."

--spoiler--
"born to be wild" felsefesinin en uc noktasina ulasabilmis "genis" abilerimizdir. iyi ki de oylelerdir.
içinde hiç aksiyon olmayan, konuyla ilgilenmeyen biri için aşırı sıkıcı gelebilecek bir film.
fakat bizi ilgilendiren görsel efektleri ya da ne bileyim amerikan milliyetçisi özel kahramanlık ve aksiyon sahneleri, vurdu kırdı değil.
bizi bu filmde ilgilendiren ve aslında farketmeden hayatımıza anlam katan felsefedir.
heavy metal müzik akımının motor,yollar ve özgürlük felsefesi çok açıkça görülüyorki bu filmden gelmektedir.
ayrıca bu film, insanların sürekli merak ettiği bi soruyu bariz bi şekilde yanıtlamıştır:
"çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?"
- çok gezen..
insanların, 1960lı yılların gençliğinin elde ettiği özgürlüğü çekememelerini çok mükemmel soundtrackler ve temalarla işlendiği, harikulade film. yönetmeni dennis hopper'dır. başrollerini dennis hopper, peter fonda ve jack nicholson paylaşmaktadır.
lsd yi merak ettiren film.
izlerken sıkıldığım film. jack nicholson için izlemiştim, o da harikaydı zaten. sadece final sahnesinden etkilendim. zorlama çekilmiş bir film bence, olmasa da olur.
Mutlu sonlara alışkın olduğumuzdan mıdır bilinmez ama sonunu kabullenmek istemediğim bir klasiktir. Çok sade ve sıradan görünmesinin ardında mesaj kaygısı yatar. Gerçekleri olduğu gibi, suratınıza bir yumruk gibi yansıtmıştır. sex, drugs, rock'n'roll, roads dörtlüsünün başlangıcıdır.

Tüm bunların yanı sıra izledikten hemen sonra beş parasız yola çıkmayı istemenizi sağlar ve filmdeki o motordan bir tane de kendinizde olsun istersiniz.*
iggy pop'un instinct albümünden bir şarkı. sözleri;

in the alley where have i grown
hot night sweats our clothes
my hell is crackin' fire
that's what you inspire
cruel highway entrance signs
people driving to their lives
looks like a giant stream
but it's just a dream

easy rider, easy rider
easy rider, easy rider

broken people all around
old guarantees that pull you down
you need a way out, you need a ride
cause where you are is suicide

easy rider, easy rider
easy rider, easy rider

oh i see the sacred dreams
and if i'm no ?
i'll feel real ?
tearing out my hair
i see fertility
in pretty girls i meet
i love my friend
give me hands ?

highway in the sun
we listen to the engines run
i wanna fine myself in you
you wanna find yourself, too

easy rider, easy rider
easy rider, easy rider
easy rider, easy rider
easy rider, easy rider
kötü film denmese de, çok sıkıcı. peter fonda fazlasıyla kasıntı durmuş. fırlama kontenjanını dennis hopper doldurmuş. jack nicholson filme neşe katmış. o döneme göre verdiği mesajlar oldukça sert. müzikler güzel. son 10 dakikasını izlerken görüntü değişimlerinden kafayı bulabilirsiniz. sonu istenmeyen bir şekilde biter. ama sıkıcı be birader.
yollara düşesin gelir bu filmi izleyince. izlemeden önce ne kadar iyi olabilir ki diye düşünmekteydim* fakat film bitince tekrar izlemek istiyor insan. müzikleri ise şahane.
(bkz: jimi hendrix- if 6 was 9)
film değildir. bir felsefedir. ayrıca amerika'nın özgürlükten ne şekilde anladığını insanlara anlatmaktır filmi çeken abilerin amacı.
Özgürlükler ülkesi olarak gösterilen Amerika da aslında herşeyin toz pembe olmadığını gösteren bir film.Motorlarıyla dolaşan 2 hippi arkadaşın başına gelenler anlatılıyor.Arka planda Amerikan milliyetçiliği ve muhafazakarlığı var.Filmdeki esrar içme sahnelerinde gerçekten esrar içilmiş ve doğaçlama sözler söylenmiş.Hollywood karşıtı Amerikan bağımsız sinemasının ilklerinden ve metal müzik bolca kullanılmış.
Metal muzigin babasi olan filmdir.
Rock, motorsiklet ve Jack Nicholson üçlüsünden en az 1'ini seviyosanız kesinlikle izlemelisiniz. Çekim teknikleri -LSD sahnesi hariç- ne kadar kötü olsa da verdiği mesajla,müzikleriyle ve manzaralarıyla insana kendini sevdiren bir filmdir.
adımız miskindir bizim'den arak action bronsonşarkısı.

http://www.youtube.com/watch?v=58RSC7HO9aU