bugün

1915 doğumlu, galli şair. tüm ada erkekleri gibi alkole pek bir düşkündür. ada edebiyatının en önemli, en bilinen şairlerindendir. 1950'de gittiği abd'de, 4 yıl sonra alkol komasına girerek, 39 yaşında yaşamını yitirmiştir. can yücel'in ada versiyonu diyebiliriz kendisine. can yücel de dylan thomas'ın en beğendiği şairlerden biri olduğunu belirtmiştir.

öte yandan, bob dylan'ın, dylan adını thomas'tan esinlenerek seçtiği fikri yaygındır. ancak mevzunun tüm detayları şu yazıda gizlidir:

It has been suggested that Bob Dylan, who was born Robert Allen Zimmerman, changed his name in tribute to Dylan Thomas. Bob Dylan has often denied this, responding in a 1966 interview, "Get that straight, I didn't change my name in honor of Dylan Thomas. That's just a story. I've done more for Dylan Thomas than he's ever done for me." In 1965 he claimed that he took the name from an uncle named Dillon, adding, "I've read some of Dylan Thomas' stuff, and it's not the same as mine." In his 2004 biography, Chronicles Vol.1, however, Dylan admits that Dylan Thomas was relevant to his choice of alias, changing the surnom de plume of "Dillon" to "Dylan". Dylan is also billed as Robert Milkwood Thomas on Steve Goodman's "Somebody Elses Troubles" where he plays piano and harmonises on the title track. Dylan's 1963 song "When the Ship Comes In" contains the phrase, "the chains of the sea," which matches the last line of Thomas's "Fern Hill": "I sang in my chains like the sea."

kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Dylan_Thomas
çıkardığı ilk şiir kitabıyla büyük tepkiler çekmiş, birçokları tarafından şiiri deforme eden bir mantıkdışılık ve disiplinsizlik içinde olduğu söylenmiştir. ancak dylan thomas'ın şiirleri görmezden gelinememiştir. çünkü bu şiirler anlaşılmadıkları ya da yanlış anlaşıldıkları zaman bile okuyucuyu etkileyebilmekteydiler. şiirinde varolan bu belirsizlik, aslında öz olarak şiir sanatı kadar eski konuları işliyordu. kişisel deneylerini evrenselleştirmede, kendine özgü bir dil, değişik simgeler yaratmış ve yıpranmış olan bu konulara yeni bir nitelik kazandırmaya çalışmıştı. bu bakımından dylan thomas'ın diğer ozanlardan farklı yönü hiçbir sınıflandırmaya sokulamayışıdır.

(bkz: ve artik hukmu kalmayacak olumun)
tam olarak ismi dylan marlais thomas olan galli şair ve yazardır. hayata bir gazetede muhabir olarak atılmıştır. galler'in güneyindeki swansea'de içmekten, sevişmekten ve yazmaktan başka yapabileceği olmayan birisidir. *
tiyatro oyunlarida bulunan ve ikinci dünya savasinda radyo'dan okudugu şiirler ve yazmiş oldugu oyunlar sayesinde bütün ingiltere'de ve dünya da söhrete ulasan kişidir.

kendisi nallari dikmeden evel kelle bir vaziyette gelip evine gelip 'bugun 18 viski içtim, bu benim rekorumdur' demiştir.
'the force that through the green fuse drives the flower' isimli şiiri can yücel tarafından yeşil fitilden öteye olarak çevrilmiş şair.
--spoiler--
Gitme O Güzel Geceye Kibarlıkla

Gitme o güzel geceye kibarlıkla
ihtiyarlık yanmalı ve söylenmeli gün kapandığında;
Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında.

Akıllı adamlar, bilmelerine rağmen karanlığa gömüleceklerini sonunda,
Sözleri şimşek çaktırmamış olduğu içindir ki onlar
Gitmezler o güzel geceye kibarlıkla.

iyi insanlar, son defa ellerini sallarlar, öylesine ateşli bağırarak.
Faydasız işleri, yeşil bir koyda dans ediyor olabilir ama onlar da,
Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında.

Güneşi uçarken yakalamış olan vahşi insanlar,
Ve öğrenen, çok geç, yas tuttuklarını onun yolunda,
Gitmezler o güzel geceye kibarlıkla.

Kör gözlerin gök taşı gibi alevlenip ve şenlenmesini
Kör eden bir görme gücüyle gören ağır hasta adamlar da
Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında.

Ve sen, benim babam, hüzünlü tepede, orada
Yalvarırım, lanetle ve kutsa beni şimdi acımasız göz yaşlarınla.
Ama gitme o güzel geceye kibarlıkla.
Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında.

--spoiler--
''Bir şiiri gür kılan şeyin ne olduğunu anlamak için o şiiri parçalara ayırabilirsiniz. Geride elinizde sözcüklerin tesirinin yarattığı gizem kalır sadece. En iyi zanaatkâr her zaman delikler ve boşluklar bırakır. Böylece şiirde olmayan bir şey şiirin içine sızabilir, sokulabilir, parlayabilir veya gürleyebilir. ''
--spoiler--
Bir gülün etinden, siz, iplik iplik;
Bir esrar sökseniz, bu kalbim midir..?
Gözyaşımdan kopup gelen bu sürme kirpik,
Açmış bir taç yaprak değilse nedir?

Büyülü bir yapraktan dökülmüş gibi,
Bütün kederimdir, bu bende, oyuk,
Bu oyuk göklerin dibinde miydi,
Yoksa neden bu kadar sessiz ve soluk? ..

Düşünürüm bir an, yokluk bir parça;
Direnmem, her şeyden soğur bu ruhum,
içine kapanmış rüyalarım ile güya,
Bu hepsi ebedi, hüzünleri korurum! ..
--spoiler--

Dylan Thomas - Clown in the Moon
“gitme o güzel geceye usulca” şiirinin türkçe çevirisini kendi çapımda seslendirdiğim şairdir.

bu arada kayıt kötü, şiir kaliteli.

http://chirb.it/dKm1PI
Şöyle güzel bir şiirini keşfettiğim galli şair. Bu şiiri neden sevdim bilmiyorum. Tekrara düşen dizeleri pek sevmem normalde.

Gitme o güzel geceye usulca
ihtiyarlık yanmalı ve saçmalamalı gün kapandığında;
Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında.

Akıllı adamlar, bilmelerine rağmen
karanlığa gömüleceklerini sonlarında,
Sözleri şimşek çaktırmamış olduğu içindir ki onlar
Gitmezler o güzel geceye usulca.

iyi insanlar, son defa ellerini sallarlar,
öylesine ateşli bağırarak.
Faydasız işleri, yeşil bir koyda
dans ediyor olabilir ama onlar da,
Öfkelenirler, öfkelenirler
ışığın ölümünün karşısında.

Güneşi uçarken yakalamış olan vahşi insanlar,
Ve öğrenen, çok geç,
yas tuttuklarını onun yolunda,
Gitmezler o güzel geceye usulca.

Kör gözlerin göktaşı gibi alevlenip ve şenlenmesini
Kör eden bir görme gücüyle gören ağır hasta adamlar da
Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında.

Ve sen, benim babam, hüzünlü tepede, orada
Yalvarırım, lanetle ve kutsa beni
şimdi acımasız göz yaşlarınla.
Ama gitme o güzel geceye usulca.
Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında.