Suriyeli çocuklar için televizyonda kamu spotları dönmekte.
Elbette içimizin bir tarafı acıyor. Hem ölen insanlara, hem çocuklara hem de ülkemizin bu olaylarda payının olmasından dolayı.
Suriyeliler artık her ilimizde var.
Son günlerde ise neredeyse her ilimize nasip olan bir karahaber daha var.
Sur'dan, Cizre'den gelen şehit haberleri...
israil'e nasıl kin duyduğumuzu hatırlıyor musunuz?
3 vatandaşı öldürüldüğü için Gazze'nin altını üstüne getirmişti de 1.500 civarında kişi yaşamını yitirmişti.
Rus uçağının düşürülmesinden sonra Rusya'nın neredeyse savaş çıkarmadığı kaldı.
Rusya'daki Türk olan ne varsa neredeyse sınır dışı edildi, ülkeden çıkarıldı.
Domateslerle, salatalıklarla başladı öğrencilere, işçilere kadar vardı olay.
Öyle ki en son Rusya'da "Burada Türk malı satılıyor" diye bir hat bile kurdular.
Bir mağazada Türk malı satıldığını tespit ederseniz arıyorsunuz gereken yapılıyor.
Artık ceza mı veriliyor yoksa mağaza boykot mu ediliyor bilmiyorum.
Ama olayın o kadar dışındayız bir Türk yetkili bir Rus yetkiliye
"Bu iş biraz abartılmıyor mu. Eninde sonunda Putin de Erdoğan da bir gün gidecek" diye çıkıştığında o Rus
"Bunun Putin ile ne alakası var. Siz bizim bir pilotumuzun ölümüne sebep oldunuz. Elbette ki bunun karşılığı olacaktır. Bu Putin varken de olur o gittikten sonra da olur."
Ülkemizdeki tabloya bakınca ise çok farklı bir görünüm çıkıyor.
Neredeyse her gün üçer dörder şehit veriyoruz ama kimsenin gıkı çıkmıyor.
Evet, Berkin Elvan da içimiz yandı ama onun cenazesinde ortalığa akan kalabalık bu şehitler için neden sus pus.
Onu da geçtim 8 şehit verdiğimiz günün gecesinde bu acılara o kadar duyarsızız ki ekranlarda şarkı yarışmaları düzenleniyor, dansözler çıkıyor.
Nasıl bu hale geldik.
Gerçekten umurumuzda bile değil mi?
Her koyun kendi bacağından asılır anlamına gelen bir atasözü başka milletlerin literatüründe var mıdır acaba?
Ruslar ya da israilliler "Ateş düştüğü yeri yakar" sözünün anlamını bilmiyorlar mı?
Fransa'da ermeni soykırım yasası çıktığı zaman tüm Fransız malları protesto edildi.
Renault, Citroen, Carrefour ve daha niceleri...
Ama ne kadar sürdü bu...
Bir arkadaşım Carrefour'da mağaza yöneticisi olarak çalışıyordu.
ilk bir kaç gün mağazanın gerçekten de boş olduğunu söyledi.
Sonra Fransa'dan bir üst düzey yönetici geliyor ve ne yapıyor biliyor musunuz:
O zaman için 250 lira civarında satılar kutu cola'yı 100 lira yapıyor.
Minicik bir promosyon yani...
Ama bu billboardlara konuyor, gazetelere ilanlar veriliyor.
Ertesi gün Carrefour tıklım tıklım...
Üstelik 2 litrelik şişe kola da o zamanlar 400-500 lira.
Yani hiç promosyon olmasa da 2 litrelik şişe kola alsanız daha karlısınız.
Carrefour yetkilisi mağaza tıklım tıklım iken mağazayı tepeden gören bir noktada kollarını kavuşturmuş ve arkadaşıma bakıp pis pis sırıtmış.
Bu kadarız işte biz...
Değerlerini bir kutu kola menfaatine unutan bir millet olduk.
Rusya'ya kızıyor muyuz yoksa gıpta mı ediyoruz anlayamıyorum.
Çok büyük bir ahlaki çöküntü içindeyiz.
Ülkemizin başındaki en büyük bela bu.....
Asgari ücrete 300 lira zam yapmak için 3 ay çalışan meclisimiz kendilerine 8.200 liralık promosyonu dakikalar içinde onaylıyor.
Çok yüzsüzler bir de...
Düşünün siz bir sağlık ocağına gitseniz anında hesabınız kesiliyor.
Milletvekilleri ise ömürlerinin sonuna kadar kendilerine ve ailelerine ücretsiz sağlık hizmeti alabiliyorlar.
Nasıl bir adaletsizlik değil mi?
Ama sesi çıkan var mı?
Aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın...
Dünyanın hangi ülkesinde "Çalıyorlar, çalıyorlar ama adamlar yapıyorlar da" diye bir siyasi yorum yapılabilir.
Milletvekillerinin direk hırsız olarak konumlandırıldığı bir coğrafya burası.
Acılarımızı, sıkıntılarımızı görmezden gelerek, unutmaya çalışarak bastırıyoruz.
2014 yılında Türkiye'de 1.433 kişi cinayete kurban gitti.
2015 yılında bu rakam 1.542'ye çıktı.
Yani günde ortalama dört kişinin cinayet sonucu yaşamını yitirdiği bir ülke burası artık.
Üstelik bunların 193'ü 18 yaşından küçükler yani çocuklar.
369 kadın cinayeti işlendi, bunların 267'si aile içi şiddetti ve bu kadınlardan 27'si koruma altındaki insanlardı.
Biliyor muydunuz? Sesimiz çıkıyor mu?
Hala en fazla izlenen tv programları Acun'un yapımları bu ülkede...
Takdir ediyorum ama sevmiyorum Acun Ilıcalı'yı...
Başbakan'ın annesi vefat ettiğinde programlarını iptal ederken bir baş sağlığı dilemek bu kadar mı zor...
O yarışmacılardan birine "Burası Muş'tur"u söyletemez miydi?
Ama biz yine onu seyretmeye, reytinglerini parlatmaya devam edeceğiz.
Acıların yok sayarak yok olmadığını anlayamayacağız.
Anladığımız gün zaten kurtuluş günümüz olacak.